Abdullah bin Ömer (R.A.) diyor ki: «Bir gece Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’le birlikte namaz kıldım. O kadar ayakta durdu ki kötü bir şey yapmayı tasarladım.»2*8 Bunun üzerine kendisine soruldu : — Ne gibi kötü bir şey? — Bir ara oturmayı ve Peygamber’i bulunduğu hal üzere terketmeyi.. Diye cevap verdi. îbni Battal diyor ki: Bu rivâyette, gece namazında ayak- da fazla durmak hakkında delil vardır. Ancak âlimler tetav- vu’ (nâfile) namazlarda daha üstün sevaplı olan, ayakta durmayı uzatmak mıdır, yoksa az oturup rükû’ ve secdeleri uzatmak mıdır?., hususunda görüş farkı izhâ etmişlerdir. Bazısına göre rükû’ ile secdeleri çoğaltmak daha sevâplıdır. Onlar bu hususta Müslim’in Hazret-i Sevbân’dan (R.A.) yaptığı şu rivâyeti delil olarak göstermişlerdir: Rabîa bin Kâ’b —ki bu zat Cennette Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’e refik olacaktır— Peygamber Efendimiz’den soruyor: Amellerin hangisi daha üstündür? Peygamber (Ş.A.V.) ona şu cevabı veriyor: «Fazla secde yapmakla bu hususta kendine yardımcı ol!.» Ayrıcaonlar şu hadîs ile de istidlâl etmişlerdir: «Herhangi bir kul Allah’a secdede bulunursa Allah mutlaka o secde ile onun bir günahım siler, bir sevap yazar, bir derecesini yükseltir.. O halde siz secdelerinizi çoğaltın!.»*69 Ebû Fâtıma (R.A.) bir gün Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’- den soruyor: — Bana bir amelden haber ver ki o amel üzerine doğrulayım ve onu işleyeyim? Peygamber (SA.V.) ona şu cevabı veriyor : «Secde etmeğe gerekli ol! Çünkü sen ne kadar Allah’a bir secde yapsan, O mutlaka onunla senin bir dereceni yükseltir, bir günahım siler.»m Bu konuyla ilgili diğer rivâyetler de şöyledir: Tahavî’nin rivâyetine göre, Ebû îshâk bin Muharik diyor ki: Haccetmek üzere yola çıkmıştık. Rebze denilen bölgeye vardığımızda orada büyük sahâbî Ebû Zer el-Gıffârî Hazretleri’yle karşılaştık —ki bu sahâbînin asıl adı, Cündeb bin Ce- nâde’dir ve Rebze’de medfundur— namaz kılıyordu. Ayakta durmayı uzatmıyor, fakat rükû ve secdeleri çoğaltıyordu. Kendisine bunun sebebini sorduğumda şu cevabı verdi: Daha güzel (bir ibâdet) yapmak için kusur işlememeye çalıştım. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’den duydum, buyurdular ki: «Kim bir rükû ve bir secde yaparsa, mutlaka Allah onun bir derecesini yükseltir ve bir günahını da siler.»271 Yine Tahavî’nin Abdullah bin Ömer’den (R.A.) yapmış olduğu rivâyette, îbni Ömer namaz kılan bir gence rastlıyor ki bu genç namazını hayli uzatıyor.. Namazmı bitirip selâm verince, îbni Ömer ,bu genci tanıyanınız var mı? diye soruyor. Adamın biri ayağa kalkıp, ben tanıyorum, diyor. Bunun üzerine îbni Ömer (A.S.) o adama diyor ki: «Eğer onu tanıyorsan, kendisine rükû ve secdeleri uzatmasmı söyle. Çünkü ben R.esûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’den işittim; buyurdular ki: «Kul namaz kılmak üzere ayağa kalkınca, günahları ona getirilir de başı üzerine konulur. Ne kadar rükû ve secdeye vanrsa, o günahlar üzerinden dökülür..»
Beyhakî aynı rivâyeti tesbit ettikten sonra Evzaî, Şâfiî, Ahmed bin Hanbel ve Muhammed bin Hasen’in de aynı görüşte olduklarını ilâve etmiştir. Diğer bazısına göre, namazda (gece kılman nâfile namazlarda) ayakta durmayı uzatmanın daha sevaplı olduğu belirlenmiştir. Tabiîn-i kirâmm cumhuru da aynı görüştedir. İbrahim Nehaî, Haşan Basrî, Ebû Hanîfe de bu görüşü tasvip edenlerdendir. Ebû Yûsuf, Şâfiî ve Ahmed bin Hanbel’in de böyle söyledikleri rivâyet olunur.272 » el-Eşheb diyor ki: Ayakta durmayı uzatmak, daha sevap- lıdır. Çünkü böyle yapmakla fazla Kur’ân okunmuş olur. Nitekim Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’den sorulmuş : — Ya Resûlâllah! Hangi namaz efdâldir? — Kunûtu uzun olan.. Diye cevap vermiştir. Bununla, ayakta durmaklığı uzun olan nâfile namazı kasdetmişlerdir.2™ Diğer bir rivâyette aynı husus belirtilerek buyurûluyor ki: «Kıyâmı uzun olan (gece nâfile) namaz efdâldir..» Bu, hangi namaz efdâldir? sorusuna cevap olarak Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz tarafından verilmiştir.274 Belirtilen hadîsten elde edilen sonuç şudur: Bu konuda da büyük imamların görüşüne katılmak gerekir. Çünkü onlara muhalefet hiç de iyi bir yol sayılmaz. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: «Onun emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sa- kınsmlar!.»