Fâtiha-i Şerîfe’yi bu açıdan ele aldığımız zaman onun üç yönlü bir kapsama sahası olduğunu görürüz : 1. Denildiğine göre, Allahü Teâlâ Fâtiha’yı bize altı peygamberden miras bırakmıştır. Birincisi Âdem’den (A.S.), Aksırdığında EL-HAMDÜ LlLLÂH demişti. Melekler buna karşılık, Allah sana merhamet etsin, dediklerinde Âdem bu sayede Allah tarafından kendisine bir rahmet verildiğini görmüştü. İkincisi, NUH’dan (A.S.). O tufanı anlattıktan sonra, «bizi zalim bir milletten kurtaran Allah’a hamdolsun» demişti. Allah onun bu hamdına karşılık «yâ Nuh! Bizden olan selâm ve selâmetle (gemiden) in!.» buyurmuştu. Üçüncüsü, îbrâhim’den (A.S.)… O şöyle demişti: «Yaşlılığım üzerine bana İsmâil ile İshak’ı bağışlayan Allah’a hamdolsun.» Bunun üzerine oğlu Is- mâil boğazlanmaktan kurtulmuş, onun yerine bir koç gönderilmişti. Kur’ân’da bundan bahsedilirken şöyle buyurulur: «Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.» Dördüncüsü, Dâvud’dan (A.S.)… Beşincisi, Süleyman’dan (A.S.)…. Cenâb-ı Hak bu iki peygamberin hamdini şöyle ifâde buyuruyor: «Andolsun ki, Dâvud’a ve Süleyman’a ilim verdik. İkisi, bizi mü’min kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun, dediler.»607 Böylece ikisi de hamd ile ilim ve hikmete erişmişlerdi. Ce- nâb-ı Hak, «biz onların her birine hikmet ve ilim verdik..» buyuruyor. Altmcısı ,Muhammed (S.A.V.) Efendimiz’den.. Allah onun hamdini şöyle beyân ediyor: «De ki: Hamd, çocuk edinmemiş olan, hükümranlığında ortağı bulunmayan, düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyaç göstermeyen Allah’a mahsustur.»888 Böylece Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz MAKAM-I MAH- MUD’u bulmuş oldu. Cenâb-ı Hak bu hususa işâretle buyuruyor ki: «Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde uyanıp, yalnız sana mahsus olarak fazladan namaz kıl! Umulur ki Rabbin MAKAM-I MAHMUD’a (övülecek bir makam) yükseltir.»089 Bunun gibi, deniliyor ki; Cennet ehlinin de yedi övülecek makamı vardır : 1) Cennet ehli, suç ve günah işlemişler ayırd edüdiklerin- de şöyle der: «Bizi zâlim bir topluluktan (ayırıp) kurtaran Allah’a hamdolsun..» 2) Hesaplan sona erince şöyle derler: «Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur..» Cenâb-ı Hak bu hususta şöyle buyurmuştur: «Aralannda hak ile hükmedilmiş; hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur, denilmiştir.» 3) SIRAT’ı geçtiklerinde şöyle derler: «Bizden üzüntü ve sıkıntıyı gideren Allah’a hamdolsun..» 4) Cenneti gördüklerinde şöyle derler: «Bizi buraya eriştiren Allah’a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola iletmesey- di, biz doğru yolu bulamazdık.» 5) Cennete girdiklerinde şöyle derler: «Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere vâris kılan Allah’a hamdolsun..» 6) Cennette iyice yerleştikten sonra derler ki: «Bizi lût- fuyla. temelli kalınacak cennete o yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir.» 7) Cennette kendilerine ziyafetler çekildiğinde Allah’a harndederler. Cenâb-ı Hak bu hususa işâretle buyuruyor ki: «Dualarının sonu da: Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun’dur.,/70 RABBÎ’L-ÂLEMÎN terkibine gelince; bunu NUH, HUD, SALİH ve ŞUAYB (hepsine salât ve selâm olsun) anmışlardır. Kur’ân onların bu anışmı şu cümleyle beyân etmektedir: «Kardeşleri NUH onlara: Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir Resûlüm. Allah’tan sakmın ve bana itâat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak âlemlerin rabbine aittir. Artık Allah’tan sakmın ve bana itâat edin..»671 Aynı terkip HABİL’den de naklen beyân ediliyor: «Doğrusu ben âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım..» Firavn’m dâ- vet ettiği sihirbazlar da bu cümleyi kullanmışlardır: «Biz doğrusu âlemlerin rabbine imân ettik, dediler.» Sebâ melikesi Bel- kıs da Hazret-i Süleyman ile karşılaşınca ve harika olayları görünce bu terkibi kullanarak dedi ki: «Ben Süleyman’la birlikte âlemlerin rabbi Allah’a teslim>oluyorum.» RAHMÂN sıfatına gelince: Cenâb-ı Hak bunu Hârun’dan (A.S) naklederken buyuruyor ki: «Şüphesiz ki sizin rabbiniz Rahmân’dır.» İbrâhim’den (A.S.) naklederken buyuruyor ki: «Rahmân’dan sana bir azâb dokunacağından korkuyorum..» Hazret-i Muhammed (S.A.V.) Efendimiz’den bu sıfat şöyle bahsedilir: «De ki O Rahmân’dır, biz ona inandık.» RAHÎM sıfatı, İbrahim’in (A.S.) kullandığı nakledilerek buyuruluyor ki: «Bana karşı gelenler (olursa), şüphesiz ki (Rabbim) sen Ğafûr ve Rahîm’sin..»MÂLİKİ YEVMİ’D-DÎN İse Muhammed’in (S.A.V.) kullandığı bahsedilerek buyuruluyor ki: «De ki: Ey Muhammed! Allah’ım. sen Mâlike’l-Mülk’sün (mülkün hakiki sahibisin). Mülkü dilediğine verirsin..» İYYÂKE NA’BÜDÜ cümlesini, Yakub Peygamberin çocuklarının kullandığı beyân edilerek buyuruluyor ki: «Yakub oğullarına dedi ki: Benden sonra neye ibâdet edeceksin? Oğullan (ona cevapla): Senin ilâhına ve dede ve babalannm ilâhına… dediler.» VE İYYÂKE NESTAÎN cümlesini Musâ (A.S.) kullanmıştır: «Ey kavmim (milletim)! Allah’dan yardım dileyin ve sabredin.» İHDİNA’S-SIRÂTA’L-MÜSTAKÎM cümlesi, Hazret-i Mu hammed’den (S.A.V.) zikredilerek beyân buyurulmuştur: «Doğrusu bu benim dosdoğru yolumdur…» EN’AMTE ALEYHİM cümlesi peygamberler için zikredilmiştir. Cenâb-ı Hak (C.C.) buyuruyor ki: «Kim Allah’a ve Pey- gamber’e itâat ederse, işte onlar Allah’m nimetine eriştirdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.»672 ĞAYRİ’L-MAĞDÛBİ ALEYHİM’den kasdedilenler yahudi- 1 erdir. Allah onlar hakkında buyuruyor ki: «Allah’ın indirdiğini inkâr etmekle kendilerini ne kötü bir şey karşılığında sattılar Bu yüzden gazab üstüne gazaba uğradılar.»673 VELADDÂLLÎN’den hıristiyanlar kasdedilmiştir. Cenâb-ı Allah onlar hakkında buyuruyor ki: «De ki, ey kitab ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu da saptıran ve doğru yoldan aynlan bir milletin heveslerine uymayın..»674 ÂMÎN, Cibril (A.S.) Fâtiha-i Şerîfe’yi Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’e okuyunca dedi ki: «Ey Muhammed! Âmîn, de..»Ebû Saîd el-Hanefî (rahmetullahi aleyh) diyor ki: Bu sûrede ümmet-i Muhammed için peygamberlerin makamları derlenip toplanmıştır. Onlar bu sûreyi okudukları takdirde sevaplarını kıyâmet günü bulacaklardır. Aynı zamanda peygamberlerin sohbetine Cennette iştirak edeceklerdir. Nasıl ki Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz abdest ve namazda kendi sünnetlerinden bir çoğunu toplamıştır. Tâki ümmeti bunları işleyince kıyâmet günü kendilerine şefaat etme imkânını bulmuş ola… Bunun gibi Cenâb-ı Allah peygamberlerin bir nice makamlarını Fâtiha’da toplamış, tâki ümmet-i Muhammed onu okuduğu zaman onları bağışlaya ve hepsini bir arada cennette toplaya… Fâtiha’nın kapsamına giren ikinci hususiyet şudur : Allahü Teâlâ bu ümmete yirmi fazileti has kılmıştır : 1. TEYEMMÜM. 2. Yeryüzünün TEMİZLİĞİ. 3 EZAN. 4. İKAMET ve cemaatle NAMAZ KILMAK. 5. CUMA VE CUMA NAMAZI. 6. MÜBAREK VAKÎTLER (GECELER VE GÜNDÜZLER). 7. GÜNAHTAN DOLAYI TEVBE ETMENİN KOLAYLIĞI. 8. ŞERİAT AHKÂMININ GETİRDİĞİ KOLAYLIKLAR. 9. KÖTÜLÜKLERİ İYİLİKLERE ÇEVİRMEK. 10 GÜNAHLARI ÖRTMEK. 1 İYİLİKLERİ KAT KAT DEĞERLENDİRME. 12. NEFSİN (KÖTÜ İSTEKLERİNİ) IÇlN IÇlN FISILDAMASI’ndan doğan günahları kaldırmak. 13. HATA VE UNUTKANLIKTAN dolayı ya da zorlanmadan dolayı işlenen günah ve kusurları kaldırmak. 14. KÜÇÜK GÜNAHLARI (afvedip) temizlemek. 15. VERİLECEK CEZAYI GECÎKTÎRMEK.16. YERE BATMAYI KALDIRMAK. (Bir ülke halkının yer yarılıp batması hususu kasdediliyor). 17 SÛRET DEĞİŞTİRMESİNİ KALDIRMAK. (Bazı tefsirlere göre İlâhî gazaba uğradıkları için geçen milletlerden bir kısmı hayvan sûretine girmişlerdir. Buna ruh ve karakter bakımından hayvanlaşma diyenler de var).. 18. GÖKTEN TAŞ YAĞDIRIP HELÂK ETMEYİ KALDIRMAK. (Rivâyetlere göre azıp sapıtan geçmiş milletlerden bir kısmı üzerine gök taşları yağdırılmış, bugünkü İlmî deyimle meteorlara hedef olmuşlardı). 19. GAZAYA ÇIKMAYA KARŞILIK ÜSTÜN SEVAP VERMEK. 20. FÂTlHA SÛRESİNİ VERMEK. Fâtiha’nm kapsamına giren üçüncü hususiyet: Bilmiş ol ki, HAMD sûresi yedi âyettir. Her âyete bir sınıf insan sarılmıştır. HAMDEDENLER, el-Hamdü lillâhi Rabbi’l- âlemîn’e; ÜMİT BAĞLAYANLAR, er-Rahmâni’r-Rahîm’e; mesuliyet hissi taşıyıp ALLAH’TAN KORKANLAR, Mâliki Yev- mi’d Dîn’e; İBÂDETE DEVAM EDENLER, lyyâke na’büdü’ye; İSTİKAMET ÜZERE OLANLAR, Ihdinâ’s-sırata’l-mustakîm’e; ALLAH’I ÇOKÇA SEVENLER, Sırata’llezîne en’amte aleyhim’e sarılmışlardır. Cenâb-ı Hak bu sınıflardan her birine bir kerâmet ihsanda bulunmuştur. Hamdedenlerin kerameti: Eğer şükrederseniz elbette artırırım. Ümit bağlayanların kerameti: Onlar kesad olmayan bir ticaret umarlar. Allah’tan korkanların kerameti: Ey kullarım, bugün size karşı hiç bir korku yoktur ve sizler üzülmeyeceksiniz de.. İbâdete devam edenlerin kerameti: Müjde ve övgü, olacaktır. Cenâb-ı Hak onları şöyle övüyor : «Ey Muhammed! Allah’a tevbe eden, kullukta bulunan, O’nu öven, O’nun uğrunda gezen, rükû ve secde eden, uygun olanı emredip fenalığı yasak eden ve Allah’ın yasalarım koruyan mü’minlere de müjdele..»Allah’a tevekkül edenlerin kerâmeti: Kim Allah’a tevekkül eder (dayanırsa) Allah ona yeter.. Yâni her hususta dünyada da, âhirette de Allah ona kâfidir. İstikamet üzere olanların kerâmeti: «Rabbimiz Allah’tır, deyip sonra da doğrulukta devam edenlere, onlara, melekler, ölümleri anında: Korkmayınız, üzülmeyiniz; size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, âhirette de size dostuz..»676 Allah’ı sevenlerin kerâmeti: Allah onlan sever, onlar da Allah’ı… Siz sözünüzde durun, ben de sözümde durayım… meâlindeki âyetlerdir. Tefsîr-i Hanefî’de de bu husus açıklanmıştır.
FÂTİHA-İ KİTAB HAKKINDA PEYGAMBERLERİN SÖZLERİ VE BUNUN KAPSAMI
04
Kas