wiki

ABBAS BİN ABDÜLMUTTALİB ;

Eshâb-ı
cirâmdan ve Peygamber efendimizin amcalarından.
\bdülmuttalib’in en küçük oğlu. Peygamber efendimizin
doğumundan iki veya üç yıl önce Mekte’de
doğdu. 652 (H. 32) senesinde Medîne-i mülevverede
vefât etti.
Peygamber efendimiz, annesinin vefâtından
sonra dedesi Abdülmuttalib’in yanında kaldığı sırada,
hazret-i Abbâs ile birlikte büyüdü. Gençliğinde
ticâretle uğraşan Abbâs bin Abdülmuttalib,
Peygamber efendimiz İslâmiyeti anlatmaya başlayınca,
karşı çıkmayıp, akrabâlık gayretiyle O ’na
yardımda bulundu. Müslüman olmadığı halde Akabe
bîatinde Peygamber efendimizin yanında bulunup,
orada te’sirli konuşmalar yaptı. Müslüman
olmadan önce Kâbe’yi ziyârete gelen hacılara su
dağıtma “sikâye” ve onlara yemek verme “rifâde”
ve Kabe’nin tamiri vazifelerini yapardı. Müslüman
olduktan sonra da bu vazifeleri devâm ettirdi.
Bedr Savaşına istemiyerek, Mekke’den kâfirlerle
birlikte geldi. Savaşta müslümanlar zafer
kazanınca esir edilip, Medine’ye götürüldü. Kendisi
ve kardeşinin oğulları için para verip kurtuldu.
O yıl îmân etmekle şereflendi. Müslüman olunca,
Peygamber efendimiz onu Mekke’de vazifelendirdi.
Mekke’de Müslümanlar onun himâyesinde
rahat ettiler. Mekke fethi hazırlıklarının tamamlandığı
sırada Medîne’ye hicret yâni göç etmek
için yola çıktı. Zülhuleyfe denilen yerde Resûlullah’a
kavuştu. Ailesini Medîne’ye gönderip,
M ekke’nin fethinde Peygamber efendimizin yanında
bulundu. Peygamber efendimiz ona; “Ey
Abbâs! Ben peygamberlerin sonuncusu olduğum
gibi sen de muhâcirlerin sonuncususun.”
buyurdu.
Mekke’nin fethinden sonra yapılan Huneyn
Gazâsında da bulunan hazret-i Abbâs, Peygamber
efendimiz vefât edinceye kadar O ’nun yanından
ayrılmadı. Peygamber efendimiz vefât edince, cenâze
tekfin ve gasl (yıkama) işleriyle ilgilendi.
Hazret-i Ali yıkadı, hazret-i Abbâs ve oğulları su
döktüler. Kefenledikten sonra, hazret-i Âişe’nin
odasına defnettiler. Hazret-i Ebû Bekr, Ömer ve
Osmân, halîfelik zamanlarında hazret-i Abbâs’a büyük
ilgi ve hürmet gösterdiler. Hazret-i Ömer fetihlerden
elde edilen ganîmetlerden hazret-i Abbâs’a
hisse ayırdı. Hazret-i Ömer, Mescid-i Nebevî’yi
genişletmek isteyince, Abbâs genişletme sahasında
olan evini ve yerini hediye etti. Hazret-i
Ömer’in halifeliği zamânında Medine’de kuraklık
olunca, hazret-i Ömer; “Yâ Rabbî! Resûlullah’m
amcası hürmetine sana yalvarıyor ve onun hürmeti
için senden mağfiret ve ihsân diliyoruz.” diye
Abbâs bin Abdülmuttalib’i vesîle ederek duâ etti.
Halîfenin emriyle o da duâ edip, duâsı bereketiyle,
daha duâsı bitmeden yağmur yağdı. Yağmur
neticesinde meydana gelen seller sebebiyle
Medîne sokaklarından geçilemez oldu.
Abbâs radıyallahü anh ömrünün sonuna doğru
göremez oldu. Hazret-i Osman’ın şehîd edilmesinden
evvel Medîne-i münevverede vefât etti.
Cenâze namazım hazret-i Osmân kıldırdı. Cennet-ül-Bakî
Kabristanına defnedildi.
Hazret-i Abbâs, beyaz tenli, güzel yüzlü, yakışıklı,
iri yapılı ve uzunca boylu idi. Sesi pek
kuvvetli ve gür idi. Peygamber efendimize yakınlığı
ve faziletlerinin çokluğundan dolayı herkes tarafından
sevilir, sayılır ve hürmet edilirdi. Çok
zengin ve cömert olup, ikrâm ve ihsânları boldu.
Köleleri satın alıp hürriyetine kavuştururdu. Yakın
akrâbayı ziyâret etmeğe dikkat eder, muhtâc olanlara
yardımda bulunurdu. Kızlarından başka on
erkek evlâdı vardı. Bunlardan Abdullah bin Abbâs
ilimde çok yüksekti. Abbâsî halîfeleri hazret-i
Abbâs’ın soyundandır. Peygamber efendimiz onun
üstünlüğüyle ilgili olarak buyurdu ki:
Abbâs bendendir. Ben Abbâs’danım.
Abbâs amcamdır. Beni korumuştur. Ona
eziyet eden, bana eziyet etmiş olur.
Bu, Abdülm uttalib oğlu Abbâs’tır. Kureyş’te
en cömerd ve akrâbalık bağlarına en
saygılı olandır.
Abbâsoğullarından melikler olacak, ümmetimin
başına geçecekler, Allahü teâlâ dîni
onlarla azîz ve hâkim kılacak.
Abbâs radıyallahü anh buyurdu ki:
“Kendisine iyilik yaptığım hiç kimsenin kötülüğünü
görmedim. Kendisine kötülük yaptığım
hiç kimsenin de iyiliğini görmedim. Onun için
herkese iyilik ve ihsânda bulunun. Çünkü bunlar
sizi kötülüğün zararlarından korur.”
Hazret-i Abbâs, Peygamber efendimizden otuz
beş hadîs-i şerif rivâyet etti. Rivâyet ettiği hadîsi
şeriflerden bâzıları şunlardır:
Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı, peygamber
olarak da Muhammed’i (aleyhisselâm)
kabûl eden, îmânın tadını tadar.
Allah korkusundan mü’minin kalbi ürperdiği
vakit, ağacın yaprakları düşer gibi günahları
dökülür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir