Bir gün bir köylü ihtiyar gelip, kaza müftüsüolan hoca efendiye oğlundan şikâyet eder:— Muhterem hocam, der, dün oğlum beni tarlada döğdü, elindeki öküzleri kovaladığımız övendere ile vurdu. Çok canım yandı, çok ağladım, ben bunun için mi evlâd büyüttüm, ben şimdi ne yapacağım bu ihtiyar halimde. Bugün koşup sana geldim,bana bir yol göster, bana bir akıl ver. Hocam ne yapacağımı şaşırdım, yalvarırım sana, bana bir yardımda bulun. Müftü efendi:
— «Fesubhânallah!» der. Bir evlâd, babaya nasıl el kaldırıp döğer! Peki sen oğluna dini öğretmedin mi? Ana-babanın hakkının büyüklüğünü oğluna anlatmadın mı? Küçükken ahlâk, terbiye dersleri vermedin mi? Köylü ihtiyar: — Kıymetli hocam! Köy halini biliyorsunuz bu sizin (malûmunuz) öğretemedim. Köy yerinde iş var güç Var, hayvanlar güdülmek ister, çift var, odun var. Bunlar hep yapılması gereken işler. Müftü efendi gözü yaşlı ihtiyara: — O halde, ihtiyar köylü baba! Oğlunun kusuruna bakma, o seni çift sürdüğü öküzleri zannetmiştir. Çünkü oğlunun yanında seninle öküzleri arasında bir fark (ayrılık) yoktur. Oğluna, baba kıymetini öğretmemişsin. O öküzlere vuruyorum diye sana vurmuş. Yoksa bir evlâd babaya el kaldıramaz, diyerek köylünün oğluna karşı olan babalık vazifesini yapa-, madiğim ve eksik yaptığını anlatmıştır. İZÂH VE AÇIKLAMA: Bir baba, evvelâ evlâdına güzel bir dini terbiye verecektir. Çocuklarına dinini, îmânını, îslâm ahlâkını iyice öğretecek ki, çocukları da babalarına saygılı olsun, babalarına karşı hürmette kusur etmesin, saygıda eksiklik göstermesin. Babalarının arkasından daima hayırlı duâlarda bulunsunlar. Büyükler bu duruma çok dikkat etmişler. Evliyaullahtan Vefa Hz.’ lerinin hikâyesinde bunu göreceğiz. Evlâdına Allahını, Peygamberini, dînini öğretmeyen, haram, helâl, günah, sevab nedir bildirmeyen babalar, analar, evlâdından bir yarar elde edemez. Adama günah desen anlamaz. Sevâb desen bilmez. Şu halde bu adamın hayvandan bir farkı yok demektir.