Tâbiînden tanınmış bir hadîs âlimi. Künyesi için Ebû Abdullah ve Ebû Hâris rivâyetleri vardır. Doğum tarihi bilinmemektedir. 132 (m. 749) tarihinde Medîne-i münevverede vefât etmiştir. Hadîs ilminde sika (güvenilir) bir âlimdir. îbn-i Ömer, Enes bin Mâlik, Abdurrahmân bin Ganem, Ebû Ümâme bin Sehl, tbn-i Müseyyeb, Ebû Seleme bin Abdurrahmân, Atâ bin Yesâr ve daha başka büyük zâtlardan (r.anhümı hadîs-i şerif rivâyet etmiştir. Ondan da, Zeyd bin Eşlem, îbn-i Münkedir, Mûsâ bin Ukbe, îbn-i Cüreyc ve başka âlimler (r. anhüm; hadîs-i şerif rivâyet etmiştir. Meşhûr altı hadîs kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerifler mevcuttur. Hakkında âlimlerin buyurdukları: Ahmed bin Hanbel (r.a.): “Âbidlerin (çok ibâdet edenlerin) seçilmişlerinden olup, rivâyet ettiği hadîs-i şeriflere güveni- lebilen bir âlimdir.” Derler ki: “Çok secde ettiğinden alm yüzülmüştür.” Ebû Damre: “Onu öyle gördüm ki, eğer ona yann kıyâmet kopacak deselerdi, onun daha fazla ilâve edeceği bir ameli olmazdı. Ya’nî ibâdet için, gücünü sonuna kadar sarfederdi.” Ya’kup binŞeybe(r.a.): “O, mazbût, ibâdetle meşhûr bir âlimdir” der. Derler ki: “O, geceleri çok namaz kıldığı için ayaklan şişerdi.” Abdülazîz bin Ebî Hâzim: “Mekke’ye kadar deveyle berâber gittik. Dönünceye kadar yattığım görmedim” dedi. Safvân bin Süleym’in (r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden ba’zılan: Sa’îd bin Yesâr’dan rivâyet etti. Resû
3 S 8 islim İlimleri Ansiklopedisi
lullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kişi arkadaşının dîni üzeredir. Öyleyse, sizden birisi dostluk kuracağı kimseyi iyi seçsin.” Süleyman bin Yesâr’dan rivâyet etti: Resûlullah efendimiz buyurdu: “Allafıü teûlânm huzurunda nurdan bir direk vardır. Kul, “Lâ ilâhe illallah (Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur)” dediği zaman, bu direk, sallanır. Allahü teâlâ, “Dur, sâkin ol” buyurur. Fakat o, “Yâ Rabbi! Bu güzel sözü söyliyeni affetmeden nasıl sâkin olur, dururum ” der. Bunun üzerine Allahü teâlâ “Ben onu af ve mağfiret ettim” buyurunca, direk sakinleşir ve durur.” Ebû Seleme’den bildirdi. Peygamberimiz buyurdu: “Kıyâmet günü her göz ağlıyacaktır. Fakat, Allahü teâlânın haram kıldıklarına bakmayan, Allah için uykusuz kalan, Allah korkusundan ağlayan gözler, ağlamıyacaktır.” Enes bin Mâlik’ten rivâyet etti: Peygamber efendimiz buyurdu: “Bir hurma parçasını sadaka olarak vermekle bile olsa, Cehennemden kendinizi koruyunuz. ” “Hayatınız boyunca, hayır olan şeyleri öğreniniz. Allahü teâlAnm rahmetinden olan, lütuf ve ihsânları- nın peşine düşünüz, bunları isteyiniz. Çünkü, Allahü teâlânın bu Ultuf ve ihsânlarına, O’nun dilediği kullar kavuşur. Allahü teâlâdan örtülecek
yerlerinizi örtmesini ve korkularınızı gidermesini dileyiniz.” Ebû Damra Enes bin Iyâd anlatır Ramazan veya kurban bayramıydı. Saf- vân bin Süleym eve gitti. Yanında, bir fakir vardı. Ona ekmek ve yağ verdi. Fakir gitti. Sonra, tekrar geldi. Safvân (r.a.) ikinci defa niçin geldin deyip, onu kovmadı. Kalktı, yanına gidip, bir dînâr daha verdi. Ebî Kesîrbin Yahyâ anlatır: Süleymân bin Adülmelik Medîne-i münevvereye gelmişti. Ömer bin Abdülazîz ise orada vâli olarak bulunuyordu, öğle vakti namazlar kılınınca, Süleymân bin Abdülmelik, mihraba yaslandı. Cemâate döndü. Tanımadığı halde gözü Safvân bin Süleym’e ilişti. Ömer bin Abdülazîz’e “Ey Ömer! Şu zât çok ağırbaşlı duruyor, kimdir?” deyince, O da “Ey mü’minlerin emıri! Bu, Safvân bin Süleym’dir” dedi. Bunun üzerine Süleymân bin Abdülmelik, hizmetçisine: “İçinde beşyüz dînâr bulunan bir kese getir” dedi. Hizmetçi keseyi getirince, ona, bir kenarda namaz kılmakta olan Safvân bin Süleym’i göstererek, o bir kese dînân gidip ona vermesini emretti. Hizmetçi dosdoğru Safvân’ın (r.a.) yanına gitti. Fakat o sırada namaz kılıyordu. Selâm verip namazını bitirince, halifenin hizmetçisini görüp “Bir ihtiyâcınız mı vardı?” diye sordu. Hizmetçi: “Mü’minlerin emîri, bana, seni târif edip, bu keseyi vermemi emretti. Kesenin içinde beşyüz dînâr vardır. Bununla çoluk
Hive’de 1852 senesinde inşa edilen Emir Hân Medresesi’nin genel görünüşü.
SAFVÂN BİN SÜLEYM
İslâm alimleri Ansiklopedisi 3 3 9
SA’ÎD BİN ABDÜLAZlZ
“Kimin üç kızı olur da onları barındırır, ihtiyaçlarını karşılar, kendilerine merhamet ederse, elbette Cennet ona vâcib olur.” Hadîs-i şerif
çocuğun ihtiyâcını gidermeniz için gönderdi” dedi. Bunun üzerine Safvân (r.a.): “Bir yanlışlık olmasın. Belki başkasına göndermiştir” dedi. Hizmetçi: “Sen Safvân bin Süleym değil misin?” diye sorunca, Safvân (r.a.): “Evet” dedi. Hizmetçi: “Tamam, yanlışlık yok, emîr-ül-mü’ minîn’in târif ettiği zât sîzsiniz” dedi. Bu sefer Safvân hazretleri halifenin hizmetçisine, “İstersen sen bunu iyice bir öğren de gel” dedi. Hizmetçi: “öleyse sen şu keseyi tutu ver, ben gidip geleyim” deyince; “Hayır tutmam. Eğer tutarsam onu almış olurum. Fakat sen git, bir araştır bakalım” dedi. Halifenin hizmetçisi gidince, Safvân hazretleri de, nalınlarını alıp, Mescid-i Nebevî’den çıkıp, gitti. Süleyman bin Abdülmelik oradan ayrılıp, gidinceye kadar, Medîne-i münevverede görünmedi. Süleyman isminde bir zât şöyle anlatır: Şamlı birisi gelmişti. “Safvân bin Süleym’i görmek istiyorum. Çünkü, rü’yâmda onun Cennete girdiğini gördüm” dedi. Safvân’a ne yaptın da o ni’mete kavuştun? diye sorulunca, bir gömlek yüzünden olabilir, dedi. Yakınları ona, bu gömlek mes’elesinin mâhiyeti nedir? anlat, dediler. O da: “Soğuk bir kış gecesinde, Mescid-i Nebevi’ den çıkmıştım. Üzerinde elbisesi olmayan bir fakir ile karşılaştım. Üzerimdeki gömleği çıkarıp, ona giydirdim” dedi. Safvân bin Süleym hazretleri anlattı: Birgün Ahdullah bin Hanzala’ya (Uhud’da şehid olup, meleklerin yıkadığı bir Sahâbînin oğlu) şeytan görünüp, “Beni dinlersen sana birşey öğretirim” dedi. Hanzala (r.a.) “Senin öğretmene ihtiyâcım yoktur” diye cevap verdi. Bunun üzerine şeytan, “Ben söyliyeceğim. İster dinle, ister dinleme” deyip, şunları söyledi: “Ey Abdullah bin Hanzala! Allahü teâlâdan başkasından isteme. Kızdığın zamanki hâline bak, ne durumlara girersin. İşte o zaman, ben sana hâkim olurum.”
1) Hilyet-ül evliyâ cild-3, sh-158 2) Tehzib-üt-tehzib cild-4, sh-425 3) Tezkiret-ill-Huffûz cild-1, sh-134 4) el-Menhel-ill-azb-ül mevrûd cild-1, sh-277
SAFVAN BİN SÜLEYM
04
Oca