97- Bir kimse, kendi zekâtını fakir bulunan zevcesine, usulüna (babasma, dedesine, anasına ninesine…) ve füruuna (çocuklarına, çocuklarının çocuklarına…) veremez. İddet beklemekte olan boşanmış zevcesine de veremez. Çünkü buna vereceği zekâtın yararı kısmen de olsa kendisine ait bulunmuş olur. Oysa bu yarar, tamamen kendisinden kesilmiş bulunmalıdır.
İmam Azam’a göre, bir kadın da zekâtını, fakir bulunan kocasına veremez. Çünkü âdete göre, aralarında bir menfaat ortaklığı vardır. İki İmama göre, kadın fakir olan kocasma zekâtını verebilir.
98- Temel ihtiyaçlarından başka nisab mikdarı bir mala sahib olana da zekât verilemez; çünkü bu kimse zengin sayılır, ihtiyaçtan fazla olarak elde bulunan malın ticaret eşyası, nakid para gibi artan bir mal yahut ev ve ev eşyası gibi artmayan bir mal olması fark etmez.
Fakat zengin bir kimseye, nafile şeklinde olan bir sadakanın verilmesi ca izdir. Bu yönü iledir ki, vakıfların sadaka kısmından sayılan gelirlerini vakfiye senedi gereğince, zengin kimselerin almaları da helâl bulunmuştur. Bu bir bağış ve ikram yerindedir.
99- Haşim Oğulları ile bunların azadlılarma zekât verilemeyeceği gibi, öşür, adak, keffaret benzeri diğer sadakalar da verilemez. Zekât ve bunun cinsinden sayılan şeyler, insanların yıkantısı sayılır. Haşim oğullarmm şeref ve kıymeti böyle bir şeyi kabulden beridir. Bunlara ancak ve ikram ve hediye şekli ile sadaka ver ilebilir.
Haşim Oğullarmdan maksad, Peygamber sallallahu aleyhe ve sellem efen dimizin amcaları Hazret-i Abbas ile Haris’in evlad ve torunlarından ve Hazreti Ali ile kardeşleri Akıl ve Cafer’in neslinden gelenlerdir, bu şahısları, ihtiyaçlarına göre, Hâzinenin ganimetler kısmından payları vardır. Bu paylarını almadıkları takdirde, ihtiyaçtan kurtulmaları için, kendilerine zekât verilebileceğini söyleyen fıkıh alimleri de vardır.
100- Kendisine zekât verilecek kimse, zekâtı alma zamanında zekât almaya ehil bulunmalıdır. Bu ehliyetin sonradan kaybolması, peşin verilen zekâtm sıh- hatına engel olmaz.
Buna göre, bir malm zekâtı daha sene dolmadan bir fakire verildikten sonra, sene henüz sona ermeden o fakir zengin olsa veya ölse, o malın zekâtım yeniden vermek gerekmez ve böyle verilen zekât da geri almamaz. Çünkü verilmesinden beklenen sevab kazanılmıştır.
101- Bir kimse zekâtını, zengin bir erkeğin (büluğa ermemiş) küçük ço cuğuna veremez. Çünkü bu çocuk, babasınm malı ile zengin sayılır. Fakat zengin bir kadının fakir ve yetim olan ve babası müslüman olan çocuğuna zekât verilebilir. Çünkü bu çocuğun nesebi, baba tarafından sabittir; anasının serveti ile zengin sayılmaz.
Yine bir kimse zekâtını, zengin bir adamın fakir ve müslüman olan babasma veya zengin bir adamın fakir ve müslüman olan (büluğa ermiş) büyük çocuğuna veya o şahsın fakir ve müslüman bulunan zevcesine verebilir. Çünkü bunlar birer şahıs olarak tasarrufa ehildirler, birbirlerinin serveti ile zengin sayılmazlar.
102- Zekât, müslüman olmayanlara verilemez. Çünkü zekât müslim olan fakirlerin hakkıdır. Bir hadis-i şerifde: “Zekâtı, müslümanların zenginlerinden alıp fakirlerine veriniz,” buyurulmuştur. Bunun için müslüman olmayanlar zekât vermekle yükümlü değillerdir. Bu ibadet, müslümanlara ait dinî ve İçtimaî (sosyal) bir görevdir. Bu göreve ortaklık etmeyenlerin bundan faydalanma hakları ol amaz.
Yalnız İmam Züfer, zekâtın zimmîlere (İslâm idaresi altındaki gayri müs- limlere) de verilmesini caiz görmüştür. Çünkü zekâttan maksad, bir ibadet yolu ile muhtaç kimseleri ihtiyaçtan kurtarmaktır. Bu maksad da, fakir zimmîlere zekâtı vermekle elde edilir. Bununla beraber nafile sayılan sadakaların zimmîlere ver ilebileceğinde ittifak vardır.
103- Zekâtı akrabaya vermek daha faziletlidir. Şöyle ki: Önce muhtaç olan erkek veya kız kardeşlere, sonra bunların çocuklarına, sonra amcalara, halalara, sonra bunların çocuklarına, sonra dayılara, teyzelere ve bunların çocuklarına, daha sonra akraba sayılan diğer yakınlara vermek daha faziletlidir. Bunlardan soma da fakir komşulara ve meslek arkadaşlarına vermekte fazilet vardır/
104- Zekâtı, malm bulunduğu yerdeki fakirlere vermelidir. Yıl sonunda başka memleketlerdeki fakirlere gönderilmesi mekruhtur. Ancak kendilerine zekât gönderilecek kimseler, akraba iseler veya malm bulunduğu yerdeki fakirlerden daha muhtaç iseler, o zaman uzakta olan bu gibilere gönderilmesinde kerahet olmaz.
Bununla beraber zekâtı, daha senesi dolmadan başka bir memlekete gön dermekte bir sakınca yoktur.
}
105- Bayramlarda ve diğer günlerde muhtaç olan hizmetçilere Veya ço cuklara veya müjde getiren fakir kimselere verilecek bahşişlerin zekât niyeti ile verilmesi caizdir.
106- Verilen bir zekât, fakir tarafından veya fakir olan çocuğun ve mecnunun velisi veya vasisi tarafından alınmadıkça tamam olmaz.
Fakir olan bir bunağın veya büluğa yaklaşmışın veya paranm kıymetini bilip aldanmayacak bir yaşta bulunan çocuğun zekâtı alması yeterhdir.
107- Bir kimse zekâtını vermek için araştırma yapıp zekâta ehil olduğunu anladığı bir adama zekâtını verir de, gerçekten o adamın zekâta ehil olduğu mey dana çıkarsa, ittifakla bu zekât caiz olur. Aksine durumu anlaşılamaz veya zengin olduğu sonradan meydana çıkarsa, İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre, yine zekât geçerli olur.
Fakat araştırma yapmaksızın ve zekâta ehil olup olmadığını hiç düşünmeden zekât verilecek olsa, geçerli olursa da, zekâta ehil olmadığı somadan meydana çıkarsa, yeniden zekâtı vermek gerekir. Çünkü araştırma işinde noksanlık yapıl mıştır.
108- Zekâta ehil olup olmadığına şüphe edilen bir kimseye araştırma yapmaksızm verilen zekât, geçerli olmamak tehlikesindedir. Eğer sonradan o kimsenin fakir olduğu meydana çıkmış olursa, zekât yerini bulmuş olur, değilse olmaz.