Genel

2500 Yıl Sonraki Muayene

2500 Yıl Sonraki Muayene

H

er zaman olduğu gibi, Brigham Kadın Hastane- si’nin önünde, gene bir ambulans durdu; kıpılan açıldı, görevliler hastayı sedyeyle dışan çıkardılar. Bu sırada bir hem­şire koşa koşa gelerek, telaşla sordu, “şu yanık geçiren de­likanlıyı mı getirdiniz!” Görevlilerin konuşmasına fırsat ver­meden devam etti, “ben de onu bekliyordum zaten; lütfen şu taraftan alalım.” “Şey hemşire Hanım, bu hastamız pek delikanlıya benzemiyor; biraz daha yaşlı gibi dedi görevliler­den biri, “sanırım 2.500 yaşında falan olması lazım” Sedye­nin üzerinde, yaldızlarla süsenmiş, parlak bir boya ile bo­yanmış, garip bir sandık görünce, hemşirenin gözleri faltaşı gibi açıldı. Bu “hasta”.MÖ. 600 yıllarında yaşamış bir Mı- sırlı’nın, Ankh-pef-hor’un mumyalanmış cesediydi.

Ankh-pef-hor 1872’den beri, Boston Güzel Sanatlar Mü- zesi’ndeki özel köşesinde, tabutu içerisinde, oldukça sakin günler geçirmekteydi, Çürümemesi için mumyalandığı gün­den beri de kimse, O’nun kurutulmuş ve ketenle sarılmış vücudunu görememişti. Geçtiğimiz Temmuz’da hastanenin radyoloji bölümüne yaptığı ziyaretinde ise Ankh-pef-hor’un vücudu, sağlığında bile göremediği kadar büyük ilgi görüyor­du insanlardan. Hâlâ tabutu içinde bulunan vücudu, X ışını ile, canlı veya ölü, herhangi bir organın ya da kokunun kesit görüntülerini çıkartabilen, bilgisayarla donatılmış tomografi (computerized tomography= CT) cihazı ile incelenecektir.

Şimdiye kadar CT-incelemeleri, yaklaşık 50 mumya üze­rinde yapılmış ve elde edilen görüntüler doktorlara, Eski Mısır Uygarlıkları üzerinde çalışan uzmanlara ve arkeologlara, fi­ravunların ülkesindeki yaşam ve hatta ölüm hakkında, bir­çok yeni bilgiler kazandırmıştır. Daha önceleri, basit rönt­gen makinaları ile elde edilen bulanık, pek seçilemeyen re­simlerden sonra,CT-görüntülemesi ile elde edilen çok daha net, çok daha bilgi verici sonuçlar, mumyalar üzerinde yapı­lan çalışmaların, daha da derinleştirilmesine olanak sağlamış­tır. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde, Boston Müzesi, elin­de bulunan bir düzine kadar mumyanın çoğunu, vücuttan çıkartılıp ayrı bir şekilde korunmuş olan organlarıyla bera­ber, CT-yöntemi ile incelemeyi düşünüyor. Hatta, müzede bulunan kedi, köpek, yılan, balıkçıl kuşu gibi, Mısırlılar ta-

20

yapılan incelemeler sonucunda, fira­vunlar zamanındaki yaşam ve ölüm hakkında yeni bilgiler elde ediliyor.

rafından mumyalanmış birçok hayvan için de aynı şey yapıla- catır. Minesota Üniversitesi radyologları, daha sonra İngiliz Müzesi’nde bulunan 78 mumyayla beraber, Kahire’deki fira­vunların mumyalarını da incelemeyi düşünüyor. Bu konuda elde edilmiş son bulgular, geçtiğimiz Haziran ayında, İngilte­re’de Manchester Üniversite’nde yapılan bilimsel bir toplan­tıya sunuldu. Burada birçok Eski Mısır uzmanı, normal rönt­gen makinaları ile hiçbir zaman varılamamış sonuçların, CT- çalışmaiarı ile nasıl elde edildiğini ilk kez görüyordu.

Mısırlılar mumyalama işlemini, Perslerin zift kullanarak yaptıkları mumyalan (“mumeia”) göndükten sonra öğren­miş ve ilk kez Üçüncü Hanedanlık, “Dynasty” (2686-2613 MÖ.) zamanında gerçekleştirmişlerdir. Fakat o zamanlar, ebe­di yaşamı sağlamak amacı ile yapılan mumyalama işlemi, yal­nızca firavun, ailesi, ve saray büyüklerine tanınmış bir hakti. Daha sonraları, her bireyin ölümsüzlük hakkına sahip oldu­ğu düşünülmüş ve mumyalaştırılma, alt sınıflara doğru git­tikçe yayılmıştır. Bazı ölüler, keten, kamış veya kuru otla sarıldıktan sonn, çöl kumunun kavurucu sıcaklığında, doğal yollarla mumyalaştırılırken, yüksek sınıftan Mısırlıların mum- yalaştırılma işlemleri, saray tarafından bazı cerrahi yönterr lerin uygulattırılması sonucu, daha bilimsel yoHarla gerçekleşiyordu.

Mumyalaştırma işlemi, beyinin, ucu kanca şeklindeki bir metal çubukla, burandan çıkartılması ile başlardı. Daha son­ra, kalp dışındaki diğer organlar kesilerek vücuttan alınırdı. Karın boşluğu hurma şarabı ile yıkanarak temizlenir, keten, kum veya samanla doldurulurdu. Sonra vücut, doğal bir tuz olan natron (sodyum karbonat) ile kaplanıp, kırk gün kuru­maya bırakılır; kuruma işlemi bittikten sonra dolgular çıkar­tılıp, taze keten veya talaşla, bazen bir iki soğan da ekleye­rek, tekrar doldurulurdu. Yaralar, balmumu veya reçine ile kapatıldıktan sonra, vücudun güzel kokması için, mür gibi, tarçın gibi hoş kokulu maddeler kullanılırdı. Derinin sert­leşmesi ve su geçirmemesi için tüm vücuda sıvılaştırılmış re­çine sürülürdü. Tüm bu işlemler bittikten sonra, mumyalan­mış ceset keten sargılarla dikkatle sarılırdı.

Ne yazık ki, bu denli büyük çabalar sonucu hazırlanmış Mısır Mumyalarının, tarih boyunca pek rahat yüzü gördük­lerini söyleyemeyiz. İçinde ölüyle beraber, ölüye ait birçok değerli eşyanın da bulunuyor olması, Mısır Mezarları’nın, mezar soyguncuları tarafından yüzyıllar boyu süren yağmala­rına neden olmuştur. Bununla beraber, ortaçağın eski kir- yagerleri de, bazı tıbbi ilaçların yapımı için, birçok mumyayı mezarından çıkarmıştır. Mark Tvvain ise, “The Innocents

H

er zaman olduğu gibi, Brigham Kadın Hastane- si’nin önünde, gene bir ambulans durdu; kıpılan açıldı, görevliler hastayı sedyeyle dışan çıkardılar. Bu sırada bir hem­şire koşa koşa gelerek, telaşla sordu, “şu yanık geçiren de­likanlıyı mı getirdiniz!” Görevlilerin konuşmasına fırsat ver­meden devam etti, “ben de onu bekliyordum zaten; lütfen şu taraftan alalım.” “Şey hemşire Hanım, bu hastamız pek delikanlıya benzemiyor; biraz daha yaşlı gibi dedi görevliler­den biri, “sanırım 2.500 yaşında falan olması lazım” Sedye­nin üzerinde, yaldızlarla süsenmiş, parlak bir boya ile bo­yanmış, garip bir sandık görünce, hemşirenin gözleri faltaşı gibi açıldı. Bu “hasta”.MÖ. 600 yıllarında yaşamış bir Mı- sırlı’nın, Ankh-pef-hor’un mumyalanmış cesediydi.

Ankh-pef-hor 1872’den beri, Boston Güzel Sanatlar Mü- zesi’ndeki özel köşesinde, tabutu içerisinde, oldukça sakin günler geçirmekteydi, Çürümemesi için mumyalandığı gün­den beri de kimse, O’nun kurutulmuş ve ketenle sarılmış vücudunu görememişti. Geçtiğimiz Temmuz’da hastanenin radyoloji bölümüne yaptığı ziyaretinde ise Ankh-pef-hor’un vücudu, sağlığında bile göremediği kadar büyük ilgi görüyor­du insanlardan. Hâlâ tabutu içinde bulunan vücudu, X ışını ile, canlı veya ölü, herhangi bir organın ya da kokunun kesit görüntülerini çıkartabilen, bilgisayarla donatılmış tomografi (computerized tomography= CT) cihazı ile incelenecektir.

Şimdiye kadar CT-incelemeleri, yaklaşık 50 mumya üze­rinde yapılmış ve elde edilen görüntüler doktorlara, Eski Mısır Uygarlıkları üzerinde çalışan uzmanlara ve arkeologlara, fi­ravunların ülkesindeki yaşam ve hatta ölüm hakkında, bir­çok yeni bilgiler kazandırmıştır. Daha önceleri, basit rönt­gen makinaları ile elde edilen bulanık, pek seçilemeyen re­simlerden sonra,CT-görüntülemesi ile elde edilen çok daha net, çok daha bilgi verici sonuçlar, mumyalar üzerinde yapı­lan çalışmaların, daha da derinleştirilmesine olanak sağlamış­tır. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde, Boston Müzesi, elin­de bulunan bir düzine kadar mumyanın çoğunu, vücuttan çıkartılıp ayrı bir şekilde korunmuş olan organlarıyla bera­ber, CT-yöntemi ile incelemeyi düşünüyor. Hatta, müzede bulunan kedi, köpek, yılan, balıkçıl kuşu gibi, Mısırlılar ta-

20

yapılan incelemeler sonucunda, fira­vunlar zamanındaki yaşam ve ölüm hakkında yeni bilgiler elde ediliyor.

rafından mumyalanmış birçok hayvan için de aynı şey yapıla- catır. Minesota Üniversitesi radyologları, daha sonra İngiliz Müzesi’nde bulunan 78 mumyayla beraber, Kahire’deki fira­vunların mumyalarını da incelemeyi düşünüyor. Bu konuda elde edilmiş son bulgular, geçtiğimiz Haziran ayında, İngilte­re’de Manchester Üniversite’nde yapılan bilimsel bir toplan­tıya sunuldu. Burada birçok Eski Mısır uzmanı, normal rönt­gen makinaları ile hiçbir zaman varılamamış sonuçların, CT- çalışmaiarı ile nasıl elde edildiğini ilk kez görüyordu.

Mısırlılar mumyalama işlemini, Perslerin zift kullanarak yaptıkları mumyalan (“mumeia”) göndükten sonra öğren­miş ve ilk kez Üçüncü Hanedanlık, “Dynasty” (2686-2613 MÖ.) zamanında gerçekleştirmişlerdir. Fakat o zamanlar, ebe­di yaşamı sağlamak amacı ile yapılan mumyalama işlemi, yal­nızca firavun, ailesi, ve saray büyüklerine tanınmış bir hakti. Daha sonraları, her bireyin ölümsüzlük hakkına sahip oldu­ğu düşünülmüş ve mumyalaştırılma, alt sınıflara doğru git­tikçe yayılmıştır. Bazı ölüler, keten, kamış veya kuru otla sarıldıktan sonn, çöl kumunun kavurucu sıcaklığında, doğal yollarla mumyalaştırılırken, yüksek sınıftan Mısırlıların mum- yalaştırılma işlemleri, saray tarafından bazı cerrahi yönterr lerin uygulattırılması sonucu, daha bilimsel yoHarla gerçekleşiyordu.

Mumyalaştırma işlemi, beyinin, ucu kanca şeklindeki bir metal çubukla, burandan çıkartılması ile başlardı. Daha son­ra, kalp dışındaki diğer organlar kesilerek vücuttan alınırdı. Karın boşluğu hurma şarabı ile yıkanarak temizlenir, keten, kum veya samanla doldurulurdu. Sonra vücut, doğal bir tuz olan natron (sodyum karbonat) ile kaplanıp, kırk gün kuru­maya bırakılır; kuruma işlemi bittikten sonra dolgular çıkar­tılıp, taze keten veya talaşla, bazen bir iki soğan da ekleye­rek, tekrar doldurulurdu. Yaralar, balmumu veya reçine ile kapatıldıktan sonra, vücudun güzel kokması için, mür gibi, tarçın gibi hoş kokulu maddeler kullanılırdı. Derinin sert­leşmesi ve su geçirmemesi için tüm vücuda sıvılaştırılmış re­çine sürülürdü. Tüm bu işlemler bittikten sonra, mumyalan­mış ceset keten sargılarla dikkatle sarılırdı.

Ne yazık ki, bu denli büyük çabalar sonucu hazırlanmış Mısır Mumyalarının, tarih boyunca pek rahat yüzü gördük­lerini söyleyemeyiz. İçinde ölüyle beraber, ölüye ait birçok değerli eşyanın da bulunuyor olması, Mısır Mezarları’nın, mezar soyguncuları tarafından yüzyıllar boyu süren yağmala­rına neden olmuştur. Bununla beraber, ortaçağın eski kir- yagerleri de, bazı tıbbi ilaçların yapımı için, birçok mumyayı mezarından çıkarmıştır. Mark Tvvain ise, “The Innocents

kömür yerine mumyaların nasıı yaKiıuıgım dntıjuımrs.uıuıı < görünüyor ki, Eski Mısırlılar, yüzyıllar sonrasında dahi, n sanlığın yardımına koşabilmek için İjtendilerjni mumy ılarl; r ken, özellikle büyük bir incelik ve Rikkat göstermişi» r. 11 sır’ın iklimi de yakıcı sıcaklığı ile cejsetleri en iyi şeki de 11 rutarak, sanki bu özverili amaca elinden geldiğince ya •din: bulunmak istemiştir. Bu amaçlarında büyük bir başarı e d ettiklerini de söyleyebiliriz. Çünkü içağlar sonra ta I’1. Y i yılda, Kanada’da kâğıt hammaddesi sıkıntısı başgösteı d iği ■ ralarda, ithal edilen mumyaların sarjjt bezlerinin, kâğıt ür ı minde kullanıldığını bile görebiliyoruz.

Bu kadar çabaya rağmen tarihten silinememiş diğer mı r yalar ise sonunda yüzyılımız bilim adamlarının elleriıe ui müştür. Arkeologlar, ilk kez 1905’te Kral IV. Tuthrıosi;’ vücudunu sapasağlam bir şekilde mezarından çıkarı:; ırak arabası ile Kahire’deki bir sağlık yurduna götürmüşler ve i 2 rinde X ışınları ile incelemeler yapmışlardır. İşte bu :arih: itibaren, pek gönüllü olmadıkları jhalde, mumyalar sıkı I sağlık muayenesinden geçirilmeye başlanmıştır: safntaş 1 böbrektaşları aranmış, romatizma muayeneleri yapıl niş, 1 mörler aranmış, kısacası suçiçeğinclen diş çürüklerin ; ka I mumyalar her türlü incelemeden geçmiştir. Hatta mik < kop ile, kummuş kan hücrelerinden, bağjrsak para ‘itle kadar, ciğerlerindeki toz ve kömür parçacıklarında n, s;r lardaki liflere kadar sıkı bir inceleme yapılmıştır. Km ma<. rafi gibi bazı analitik yöntemler de bu araştırmalarla 1t j nılmış ve böylece en basit vücut proteinlerinden, m ımyıl tırmada kullanılan en gizli kimyasal maddelere kad,r, nru yayı oluşturan bütün maddeler belirienrr)iştir.

Bütün bu çalışmalar sonucu, Eski Mis ri hastalıklar, yedikleri yemekler, dinsel ve leri, görenekleri ve hatta uğraştıkları sana birçok bilginin elde edildiğini düşünecek olursak, -mm üzerinde yapılan X ışını incelemelerinin, bilime büy ik kı< da bulunduğu gerçeğini kabul etmek zorundayız. I aka-, çalışmaların gereği olarak yapılan binlerce otopsi ve tes: nucu, hem mumyalara ve hem de harikulade bir şîkilcc lenmiş tabutlarına, onarılamayacak derecede büyü!: ha: ;ı verildiğini düşündüğümüzde, bilim yolunda attığımız ları da görmüş oluruz.

CT-jncelemesinde ise bq|problemler söz konusu değil­dir. Üstelik, X ışınları ile elde edilen birbirine karışmış, bu­lanık görüntülere karşın, CT ile çok açık, net anlaşılır gö­rüntüler elde edilebilinmekredir. “Mumyanın tabutu üzerin­deki yazıtların bize veremeyeceği kadar çok şeyi biz, CT- mcelemesı ile elde edebilmekteyiz” diyor, Boston Müzesi Mısır ve Yakındoğu Sanatları Bölümü’nden Sue D’Auria, ve ekliyor “Büyük bir özenle hazırlanmış bu çok kıymetli eserlere en ufak bir zarar bile vermeden yapıyoruz bunu.”

Ölü olduğunu ve bir tabut içerisinde bulunduğunu dü­şünmeyecek olursak, CT yöntemi ile bir mumyayı incele­mekle, normal bir hastayı incelemek arasında hiçbir fark yok- ı ur. Mumya, tabutu ile beraber ışınlayıcının içine konulur. Çevresinde döndürülerek, tabuta X ışınları gönderilir ve el­le edilen sonuçlar, bilgisayar tarafından düzenlenerek bir araya ‘.ctirılir. Sonuçta o bölgenin, net bir kesit görüntüsü elde ‘dılir. Bu şekilde elde edilen görüntüler sonucu, organlar, ¡enlikler ve diğer yapılar belirlenir; hactg .dokunun farklı yo- ;mıluğa sahip, farklı bölümleri de ayırt edilebilinir. CT yön- cıııı ile bir mumyadan elde edilecek görüntü ile, normal bir ustadan elde edilecek görüntü de aynıdır. Aradaki tek fark, m mumyanın tüm vücudunun görüntüsünü alabilmek için vuı gerekirken, normal bir hastada yalnızca belli bir bölge iteleneceğinden en fazla yarım dakikalık bir süre yeterli Im.ıkudır.

Ankh-pef-hor makınaya dikkatle yerleştirildikten sonra, ışınları gönderilmeye başlandı. Elde edilen görüntüler rno- uoıc yansıtıldığında CT-yöntemı gücünü etkili bir şekilde vler önüne sermişti Bu ıkı ay uııce de mıı/o um iki mııın


 

yavı incelemiş olan hastanenin kardıyovasküler (talp-damar) radyolagljrından Myron Marx, monitörde gayet güzel, net görüntüler görünce, heyecanına hâkim olamaytp: “Harika! Şahane bir şey bu!… Sanki canlı bir insanı muayene ediyo­ruz.” diyordu.

Bazı müze görevlileri de araştırıcıların heyecanlarına orak olmuşlardı; kamera karşısına geçmiş, büyük bir sabırsızlıkla, Ankh-pefıhor”un gizemli vücudunu görebiirhek için bekli­yorlardı. Görüntüler, Ankh-pef-hor’un kalsiyum açısından oldukça zfengin, güçlü kemiklere sahip olduğunu gösteriyor­du. Dişleri oldukça iri idi ve sayısını tamamlamıştı. Bura­dan, yaklâşık 32-34 yaşlarında olduğu anlaşılıyordu. Göğüs kaslarının,; özellikle sağ tarafta daha gelişmiş olması ise Ankh- pef-hor’un çoğunlukla sağ kolunu kullandığını gösteriyordu. Omurgasının anatomisi ise bozuktu. Buradan da bir disk kay­ması olduğu anlaşılıyordu, Saflığında bu yıı/Hon bay.ı,;ı acı

CT-jncelemesinde ise bq|problemler söz konusu değil¬dir. Üstelik, X ışınları ile elde edilen birbirine karışmış, bu¬lanık görüntülere karşın, CT ile çok açık, net anlaşılır gö¬rüntüler elde edilebilinmekredir. “Mumyanın tabutu üzerin¬deki yazıtların bize veremeyeceği kadar çok şeyi biz, CT- mcelemesı ile elde edebilmekteyiz” diyor, Boston Müzesi Mısır ve Yakındoğu Sanatları Bölümü’nden Sue D’Auria, ve ekliyor “Büyük bir özenle hazırlanmış bu çok kıymetli eserlere en ufak bir zarar bile vermeden yapıyoruz bunu.”
Ölü olduğunu ve bir tabut içerisinde bulunduğunu dü¬şünmeyecek olursak, CT yöntemi ile bir mumyayı incele¬mekle, normal bir hastayı incelemek arasında hiçbir fark yok- ı ur. Mumya, tabutu ile beraber ışınlayıcının içine konulur. Çevresinde döndürülerek, tabuta X ışınları gönderilir ve el¬le edilen sonuçlar, bilgisayar tarafından düzenlenerek bir araya ‘.ctirılir. Sonuçta o bölgenin, net bir kesit görüntüsü elde ‘dılir. Bu şekilde elde edilen görüntüler sonucu, organlar, ¡enlikler ve diğer yapılar belirlenir; hactg .dokunun farklı yo- ;mıluğa sahip, farklı bölümleri de ayırt edilebilinir. CT yön- cıııı ile bir mumyadan elde edilecek görüntü ile, normal bir ustadan elde edilecek görüntü de aynıdır. Aradaki tek fark, m mumyanın tüm vücudunun görüntüsünü alabilmek için vuı gerekirken, normal bir hastada yalnızca belli bir bölge iteleneceğinden en fazla yarım dakikalık bir süre yeterli Im.ıkudır.
Ankh-pef-hor makınaya dikkatle yerleştirildikten sonra, ışınları gönderilmeye başlandı. Elde edilen görüntüler rno- uoıc yansıtıldığında CT-yöntemı gücünü etkili bir şekilde vler önüne sermişti Bu ıkı ay uııce de mıı/o um iki mııın

yavı incelemiş olan hastanenin kardıyovasküler (talp-damar) radyolagljrından Myron Marx, monitörde gayet güzel, net görüntüler görünce, heyecanına hâkim olamaytp: “Harika! Şahane bir şey bu!… Sanki canlı bir insanı muayene ediyo¬ruz.” diyordu.
Bazı müze görevlileri de araştırıcıların heyecanlarına orak olmuşlardı; kamera karşısına geçmiş, büyük bir sabırsızlıkla, Ankh-pefıhor”un gizemli vücudunu görebiirhek için bekli¬yorlardı. Görüntüler, Ankh-pef-hor’un kalsiyum açısından oldukça zfengin, güçlü kemiklere sahip olduğunu gösteriyor¬du. Dişleri oldukça iri idi ve sayısını tamamlamıştı. Bura¬dan, yaklâşık 32-34 yaşlarında olduğu anlaşılıyordu. Göğüs kaslarının,; özellikle sağ tarafta daha gelişmiş olması ise Ankh- pef-hor’un çoğunlukla sağ kolunu kullandığını gösteriyordu. Omurgasının anatomisi ise bozuktu. Buradan da bir disk kay¬ması olduğu anlaşılıyordu, Saflığında bu yıı/Hon bay.ı,;ı acı

şarılı bir şekilde ilerliyordu. Oyle ki, Marx artık dedektif gibi görmeye başlamıştı “Her ne ¡kad beraber hastalıklar değişmiyorsa da, bu şekilde yaf çalışmalarıyla mumyalar üzerinde hastalıkları im« derece zevkli oluyor’’ diyen Marx, bu işin kendi; lediğini” söylemekten de kendini alamıyordu.
Bu yılın başlarında Marx, Amen’in berberi Nes-ptah adlı mumyayı incelemişti. Tabut uzenn> k; lar, mumyanın adından ve işinden başka sadece,, Nı f Teb şehrinin eski merkezi olan Mamak’taki Tanrı \ı büyük tapınağında çalışan sıradan birisi olduğunu >) du. “Berberin yaşı, ölüm nedeni ve belki da en n içinde bulunduğu durum hakkındi hiçbir şey bilrı t diyor D’Auria, “Fakat CT-incelelmesiyle bazı soı la yanıt bulabildik”. Kemiklerinin ve omurgasının dun ra Nes-ptah’ın öldüğü zaman 16 yaşlarında oldüğur t ediyordu Marx. Köprücükkemiği de kırıktı; a|ma 1 ve nasıl kırıldığı belli değildi. Belki bir kasow. II kırmıştı; kimbilir belki de kendisi jiçin bir iki ıiurr>, Î olan seri imalat ürünü tabutuna sıkıştırılırken kirili cak atardamarlarının duvarında ise ¡yüksek miktanl ı bulunmuştu; bu da Nes-ptah’da atherosderosis (d: ligi) olduğunu işaret ediyordu. Çene bölgesinden ı siyon geçirdiği de, çene kemiğinin arka kısmında gc inik kistlerinden anlaşılmıştı. Müzenin kolleksiyor alan berberin karısı da aynı şekilde CT-inielemesu mişti. Fakat öyle gözüküyor ki, berberin karısı ya ir tarafından mumyalanmıştı, ya da mumyalayan kişir i acelesi vardı. Belki de birinci sınıf mumyalanmaya y değildi. Sargılan birçok diğer mumyanmkinden çok d< a ve düzensizdi. D’Auria ‘‘berberin kollan, bacakları I tt makları bile ketenle ayrı ayrı ve büyük bir özenle >r tı. Ama karısı, sanki laf olsun diye, gelişigüzel bı ş> seçilmiş” diyor bu konuda.
Mumyalar arasında belki de en şaşırtıcı ve gize lı Teb şehri tapınağı baş rahibinin 15-16 yaşlarımdaki n yan Tashat’m mumyasıydı. Şu anda Mınneapalıs f <ı natlar Enstitüsü’nde bulunan mumya üzerinde daha m pilmiş olan X ışını incelemeleri, korkunç derecede q mış bir iskelet, ezik kaburga kemikleri, kırık bir ıl en ilginci, Bayan Tashat’m bacakları arasında ık.nc ir tasının varlığını göstermiştir. Gazete balıklan o sıra di; cinayet” “Âşıklar sonsuza dek birken’ fı •*” bu esr,ın’ii|’,ı/ “l.ıyı tııın d’i’WMuyWitiiit’ ın|ı I* t- U’yı çtı/ı hılıın !• .»oi.hı^lc. H.ıy.ııı 1 \h.,ı , : ı;|;u
:k Notman, geçen yıl bir CT-incelemesi yaptı. Çalışır sonucu Notman, vücuda sarılı olan kafatasının, ıkıı ez sarılmış olduğunu belirledi. Bu ise Eski Mısır uzmi tarafından öteden beri ileri sürülen bir iddiayı destel* Bayan Tashat, bundan yüzyıllar önce, mezar soygunc ın kurbanı olmuştur. Soyguncular, Tashat’m vücudu darbelerle büyük zararlar vermişlerdir. Daha sonra p veya akrabaları tarafından tekrar sarılmış, sarılırken ı .inci kafatası, Tashat’m bacakları arasına konmuştur. T îzerinde Tashat’m babasından bahsedildiği düşünüleri ;a, bu kafatasının babasına ait olduğunu söylemek, ma bir açıklamadır, Notman’ın incelemeleri, kafatasının dal a yerleştirildiğini gösterse de, cesedin neden bu deı ılardığını açıklayamamaktadır. Aksine, Tashat’m ayak l ırında CT-incelemesi sonucu ortaya çıkan derin yara ı olayı iyice karışıklığa boğmaktadır.
Notman’ın CT incelemesi, bazen yanlış sonuçlar da v •”nekteydi. Normal X ışını çalışmaları sonucu, Bayan Ta a sağ bacağının gayet normal olduğu görüldüyse de, C emesi sonucu, belki de sağılardan içeri sızan reçinede ‘i, bu bacakta tümör teşhisine yol açan koyu bir böl) dilmişti. “Tümör de olsa reçine de olsa, ortada bir ge ‘ar: mumyalar hakkında bu kadar çok bilginin öğrenil’ :si için ya mumyaları parçalayarak orijinalliğini bozan ıcaktık, ya da CT’yi kullanacatık” diyen Notman, t durumlarda dahi CT’nin en uygun seçim olduğur ye bilmektedir.
Diğer yandan, eğer pratik bir inceleme gerekiyorsa, mim n normal röntgen cihazları ile incelenmesi çok daha kâı ktadır. CT-yöntemi, bu açıdan bakıldığında hiçbir z, normal röntgen cihazlarının yeniri doldurmayacaktır. C1 :mi ile baştan aşağıya bir hastayı incelemek için 4 s.ı. liginden, ancak bir iki hastane gerekli zamanı ve ayı nda gerekli çabayı sarf edebilerek, hastasını inceleyebı edir. iki tane çok güzel çalışan CT-makinası ile bt’t »erekli teknik elemana da sahip olan Brigham Kadın H,v ıi bile, mumyaları inceleyecek zamanı ortalığın pek k, olmadığı bazı Pazar sabahları,bulabilmektedir, iu arada bir CT-makinasının yalnız başına bu koıııi) ızüm getiremeyeceğini de söylemek gerekir GünıııruiA )loji(Eski Mısır Uygarlığını inceleyen bilim dalı) ile ıltf radyologların sayısı oldukça .irdir. Mincsota Mnrkt ;, paleopatoloji üzerine doktorasını yapmakta olan N<> bu konuda şunları söylemektedir: “Gelecekli .ıııtn ¡larının, mutlaka tıbbi bir eğilimden geçmiş olnuıl.ıtı |-ı ektir. Yalnız bir radyolog y.ı da yalnız ojıptoloj; ç.tli’ ‘ile değil, radyolog ve eıiptolojiıim, mıımy.rl.vı hk’iu pılan radyolojik iiKelemcIı’iı mA bu çalışına ılr ılı vlırmi’lm sonmmıd.t ısımıl’

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir