Meşhûr tasavvuf büyüklerinden ve akâıd imâmı. Künyesi Ebû Abdullah’tır. Aslen Yemenlidir. 296 (m. 908/da Bağdad’da vefât etti. Cüneyd-i Bağdâdî’nin talebesi, Hallâc-ı Mansûr’un hocasıdır. Ebû Sa’îd Harrâz’la sohbet etmiş, Ebû Abdullah Nibâcı’yle görüşmüştür. Sofiyye-i âliyyenin büyüklerinden idi. Bu sahadaki âlimlerin söz sâhibi olanlarındandı. Riyâzet ve vera’sı (haram ve şüphelilerden kaçması) çok, hakikat ve güzelliklerle süslü olup, sekr ya’- nî şuursuz hâlde değil, sahv ya’nî hep şuurlu hâlde idi. Bu yolda güzel kitapları, yüksek, derin ve ma’nâlı sözleri vardır. Çok güzel bir konuşması vardı. Sözleri herkesçe makbûldü. Husûsi bir riyâzet ve vera’ anlayışına sâhipti. Hakikat ve latifeler kendisinin vasfıydı. Harem-il şerifte de uzun yıllar i’tikafa çekilmişti. Sohbetlerde daha çok hadîs-i şerif okurdu. Çoğunlukla îmâm-ı Buhârî’den naklen hadîs-i şerif rivâyet ederdi. Başkalarından naklettiği de olurdu. Kendisinden birçok âlim, edep, erkân, yol, usûl öğrenirlerdi. Amr bin Osman îsfehan’a gittiği zaman, birçok kimse sohbetiyle şereflendi Bunlann arasında bir genç vardı. Babası sohbete katılmasına mâni olunca, genç hasta olup yatağa düştü. Amr bin Osman bir süre sonra sohbetine katılanlardan bir grup ile gencin evine gitti. Genç, ondan birşeyler okumasını istedi. Bunun üzerine Amr bin Osman gence işâret ederek şu beyiti okudu. Görem ki hasta seni niçin gelmez o tabîb. Bir âyetini görmeye can veririm, ben garib. Genç, bu beyiti dinleyince yatağından kalktı ve oturarak biraz daha okumasını istedi. Can dostunun yüz çevirmesi hastalıktan beterdir. Bftri yüzün çevirmesen benden sen ey habîb. beytini okuyunca hasta tamamen iyi oldu. Babasının içinden geçirdiği bütün endişe kaiyboldu. Tövbe ederek oğlunu Amr bin Osman’a teslim etti. O da Islâm âlimlerinden oldu. Buyurduğu güzel sözlerden ba’zıları şunlardır. “Mürüvvet, arkadaşının hatâ ve kusurlarını bilmezlikten gelmektir.” “Tövbe için bir özür olmaz. Bütün günahkâr kullara ve âsilere tövbe farzdır. Yaptıkları ister büyük, ister küçük günah olsun.” “Sakın Allahü teâlânın zâtından bir şey düşünmeyin. Günaha ve küfre düşersiniz.” “Tasavvuf, kulun her vakitte, o vakit için en iyi olan şey ile meşgûl olmasıdır.” “Fütüvvet güzel ahlâktır.” “Sabır, Allahü teâlâya dayanıp sebât etmek ve belâyı gönül hoşluğu ve rahatlığı ile karşılamaktır.” “ilim iticidir. Allah korkusu sevkedieidir. Nefs ise itâatsizdir, serkeştir. Murâdını eksiksiz eline geçirmen için, nefs atım ilim siyâsetiyle idâre et. Korku ile tehdit ederek sür.” “Muhabbet rızâya, nzâ da muhabbete dâhildir. Rızâsız muhabbet, muhabbetsiz nzâ olmaz. Çünkü insan ancak sevdiğine râzı olur, râzı olduğunu sever.” “Allah bir kim senin kalbini İslâm ’a açmışsa, o kimse Rabbinden bir nur üzerine olmaz mı hiç” (Zümer/22) meâlindeki âyetin ma’nâsım sorduklarında buyurdu ki: Bunun ma’nâsı şudur; “Kulun nazan vahdaniyet ilminin azametine ve rubûbiyetine haşmetine düşünce, nazarına düşen ve gözüne çarpan başka hiçbir şeyi göremez olur.” 1) Hilyet-ül evliya cild-10, sh-291 2) Nefahât-ül-üns sh-136 3) el-A’lâm cild-5, sh-81 4) Târih-i Bağdâd cild-12, sh-223 5) Tabakât-üs-sûfiyye sh-200 6) M u’cem-ûl-müellifîn cild-8, sh-10 7) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh-803 8) Tabakât-üş-Şâfiîyye cild-2, sh-276 9) Şezerât-Jiz-zeheb cild-2, sh-222
AMR Bin Osman Mekki
23
Nis