wiki

EBU DAVUD

Meşhûr altı hadîs kitabından biri olan Sünen-i Ebî Dâvûd’un sahibi. İsmi, Süleymân bin Eş’âs bin îshâk bin 1 4 0 İslâm âlimleri Ansiklopedisi Beşîr es-Sicistânfdir. Künyesi Ebû Dâvûd’ dur. 202 (m. 817) senesinde Hindistan’ın sınır komşusu Sicistan’da doğup, 275 (m. 889) târihinde Basra’da vefât etmiştir. Zamanının en büyük hadîs âlimlerindendi. Aynı zamanda tefsir ilminde de derin âlim idi. Hanbelî mezhebindendir. Gençliğinde hadîs-i şerif öğrenmek için uzun yolculuklar yaptı. Horasan, Şam, Irak, Hicaz, Mısır gibi ilim merkezlerine giderek, zamanın tanınmış âlimlerinden hadîs-i şerîf dinlemiştir, İlmî derece bakımından Buhârî ve Müslim’den sonra gelir. Hadîs husûsunda sika bir âlimdir. Müslim bin îbrâhim, Süleymân bin Harb, Ebju Velîd Tayâlisî, Ebû Ma’mer el-Makad, Yahyâ bin Maîn, Ahmed bin Hanbel gibi büyük âlimlerden (r.aleyhim) rivâyetlerde bulunmuştur. Ondan da oğlu Abdullah, Ebû Abdurrahmân en-Nesâî, Ahmed bin Muhammed bin el-Hârun ve daha başka âlimler (r.aleyhim) rivâyette bulunmuştur. Ebû Dâvûd (r.a.) beşyüz bin hadîs-i şerîf yazdı. Bunlardan geçtiği 4800 hadîs-i şerîf ile meşhûr sünen kitâbı meydana geldi. Bu kitâbmda özellikle fıkıhla ilgili hadîs-i şerifler vardır. Fıkıh sahasında pek kıymetli bir kaynaktır. Ebû Dâvûd, bu kitabını Ahmed bin Hanbel hazretlerine arz ettiği zaman, onu çok beğenmiştir. Ebû Dâvûd (r.a.), “Bu kadar hadîs-i şerîf arasında, özellikle şu dört hadîs-i şerîf insanlar için kâfi gelir” buyurmuştur. 1. “Am eller, niyetlere göredir.” 2. “İnsanın kendisine fâidesi olmıyan şeyleri terk etm esi, müslümanlığının güzelliğindendir ” 3. “B ir mü’min, kendisi için istediği ve sevdiği bir şeyi, kardeşi için tfe istemedikçe, îmânı kâm il bir miVmin o la m a z” 4. “H elâl meydanda, haram da m eydandadır. Bunların arasında şüpheli şe yle r va rd ır. H aram a düşm em ek için, bu şü p h e lile rd e n sa k ın m a k lâ zım d ır” Ebû Dâvûd Sicistanlı olmasına rağmen, Basra’ya geliş sebebini, hizmetçisi Ebû Bekir bin Câbir şöyle anlatır: Ben Ebû Dâvûd ile berâber Şağdad’da bulunuyordum. Bir gün akşam namazını kılmıştık. Bu sırada kapı çalındı. Açtım, Emîr-ül-mü’ minin Ebû Ahmed el-Muveffak idi. İzin isteyip içeri girdi. Ebû Dâvûd onu karşıladı. Sonra münâsip bir yere oturttu. Hoş geldin deyip, hâl hatır sorduktan sonra, geliş sebebini öğrenmek istedi. Emîr-ül-mü’ mînin üç isteği olduğunu söyledi. Ebû Dâvûd, onların neler olduğunu * sordu. Emîr-ül-mü’mînin şöyle anlattı: “Birincisi zât-ı âliniz Basra’ya göçecek, orada yerleşeceksiniz. Bununla, bütün ilim talebelerinin Basra’ya gelmesini temin edeceğiz. Böylece, Basra, ma’mur bir memleket olacak. Biliyorsunuz. Zenc isyâm oldu. Bu yüzden şehir çok perişan olup, insanlar oradan soğudu. İkincisi, çocuklarıma, Sünen kitabınızı okutacaksınız. Üçüncüsü, çocuklarıma, husûsî olarak rivâyette bulunacaksınız. Çünkü, bizim çocuklarımızın diğer çocuklarla berâber oturmaları uygun değildir” dedi. Bunun üzerine Ebû Dâvûd, “Yok, böyle olmaz, ilimde herkes eşittir. Şunun çocuğu, bunun çocuğu diye fark yapılmaz” dedi. Ebû Dâvûd’un (r.a.) bu sözü üzerine halifenin çocukları ile diğer çocuklar, berâber ders okumaya başladılar. Halifenin isteği üzerine Basra’ya gelen Ebû Dâvûd hazretleri, oraya ilim ve irfân ışıklarını saçmış, sünnet-i seniyyeye büyük hizmetlerde bulunmuştur. Ebû Dâvûd (r.a.) ilmiyle amel eden mübârek bir zâttı. Yaptığı işlerde bir hikmet olurdu. Onun elbisesinin yenlerinden birisi geniş, diğeri dar idi. Birisi kendisine, “ Allahü teâlâ sana merhamet etsin. Bu böyle nedir? Yenlerinin birisi dar, diğeri geniş” diye sordu. O, şöyle cevap verdi: “Geniş olanım kitaplar için yaptım. Diğerini geniş yapmaya lüzum yoktu. Onu da geniş yaptırırsam, israf olacaktı. Bu yüzden onu normal olarak yaptırdım” dedi. Ebû Dâvûd (r.a.) büyük bir hadîs âlimi olduğu için, devamlı Resûlullah efendimizin mübârek sözlerini yazar ve okurdu. Bu bakımdan herkesin yanında i’tiban yüksekti. Hattâ bir gün meşhûr evliyâdan Sehl bin Abdullah Tüstürî onun yanma gelmişti. Orada bulunanlardan birisi ona: “Ey Ebû Dâvûd! Bu zât Sehl bin Abdullah’ dır, seni ziyârete gelmiş” dedi. Bunun üzerine, Ebû Dâvûd, ona hoş geldin dedi ve yanma oturttu. Biraz sonra Sehl bin Abdullah Tüstürî şöyle dedi: “Benim sizden bir isteğim var.” Ebû Dâvûd: “Nedir?” diye sordu. “Fakat, bu isteğimi kabûl etmeni çok arzu ediyorum” dedi. Ebû Dâvûd: “Eğer mümkün ise, isteğini niçin yerine getirmiyeyim?” dedi. Bunun üzerine Sehl bin Abdullah: “Bana Resûlullah efendimizin o mübârek sözlerini söylediğin dilini çıkar da bir öpeyim” dedi. Ebû Dâvûd, onun bu isteğini yerine getirdi. Eserleri: “Sünen-i Ebî Dâvûd; basılmıştır. Kütüb-i sittenin (Altı hadîs kitabının) üçüncüsüdür. Tefsir ile alâkalı pekçok ma’ lûmat vardır. Kitâb-ı Merâsîl; hadîs-i şerîf ile ilgili olup, bu da basılmıştır. Küçük bir eserdir.” Sünen-i Ebî Dâvûd’un şerhleri çoktur. Bunlardan Muttaki Hindî’nin yazdığı Avn-ul-Ma’bûd dört cild hâlinde basılmıştır. Başka bir şerhi Hattâbî’dir. Bu da basılmıştır. Diğer bir meşhûr şerhi de Bezl-ül-mechûd adlı şerhidir. Son zamanlarda yazılan el-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrûd isimli şerh yarım kalmış, daha sonra üzerine tekmile yazılarak basılmıştır. Hattâbî der ki “Ebû Dâvûd’un Sünen kitabı, çok kıymetli ve şerefli bir kitap olup, o tarzda bir kitap yazılmamıştır. Bu kitap herkesin rağbetini kazanmıştır. Irak, Mısır, Mağrıp ve diğer İslâm memleketlerindeki âlimler bu kitabı kaynak olarak ele almışlardır. Tertip ve fıkıh ilmi bakımından çok güzeldir.” Ebü’l-Alâ el-Muhsîn el-Vedâdî şöyle anlatır’ Resûlullahı (s.a.v.; rü’yâmda gördüm. “Kim bir sünen ele geçirmek isterse, Ebû D âv û d ’un sü n e n ın ı o k u su n ” buyurmuşlardır. İmâm-ı Nevevî (r.a./: Fıkıh ve başka ilimlerle uğraşan kimselerin Ebû Dâvûd’ un -sünenine ehemmiyet vermesi, onu çok iyi tanıması gerekir. Çünkü, delil olarak getirilen ahkam (hükümler; ile alâkalı hadîs-i şeriflerin çoğu bu kitaptadır. Sonra bu kitaptan istifâde de kolaydır. Sünen-i Ebî Dâvûd, Tirmizî’nin Câmi’î, Nesâî’nin Müctebâ’sı, Sahîh-i Buhârî, Sâhıh-i Müslim ve İmâm-ı Mâlik’in Muvattâ’mdan sonra ikinci derecede gelmektedirler. Bu kitapların müellifleri (yazanlar;, hadîs ilminde güvenilir, âdil, yüksek ezber kâbiliyeti ve derin bir ilme sâhip olmakla tanınmaktadırlar. Bu âlimler (r. aleyhim; hadîs-i şerifin sahîh olması husûsunda kabûl ettikleri şartlarda aslâ müsâmaha göstermemişlerdir. (Kütüb-i sitte şunlardır: Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Ebî Dâvûd, Sünen-i Tirmizî, Sünen-i Nesâî, Sünen-i îbn-i Mâce’dir.; Âlimlerin hakkında buyurdukları: Mûsâ bin tbrâhim: “Ebû Dâvûd, sanki dünyâda hadîs-i şerîf için, âhırette Cennet için yaratılmıştır. Onun gibisi az bulunur.” “Ebû Bekir el-Hallâl’ “O, zamanının en büyük âlimlerindendir. Hadîs-i şerifle ilgili bilgilerde pek derin idi.” Bildirdiği hadîs-i şeriflerden bir kaçı: “İnsanın dîni, arkadaşının dîni gibidir, herkes, kim inle arkadaşlık ettiğine baksın,” “Bilm ediklerinizi sorunuz. Cehâletin ilâcı sorm aktır Ümm-i Ferve haber veriyor, Resûlul laha (s.a.v.; hangi amelin efdal olduğu soruldu. “Am ellerin efdali, vaktinin evvelinde kılınan nam azdır99 buyurdu. “Cum’a günleri bana çok salevât okuyunuz. Bunlar bana bildirilir99 buyurdu. Öldükten sonra da bildirilir mi, denildiğinde “Toprak, Peygam berlerin vücûdunu çürütmez. Bir mü9min bana salevât okuyunca, bir m elek bana haber vererek, ümmetinden falan oğlu filân, sana selâm söyledi ve dua etti der.99 “M uhakkak ki, Allahü teâld, liltûf sâhibidirf (kullara kolaylık diler, güçlük dilemez yum uşak h a rek et etm eyi 691-692 senelerinde Kudüs’de yapılmış olan Kubbet üs-S ah yâ ’nın mihrabı. sever ve sertlikten dolayı verm ediği kazancı, yum uşaklık sebebiyle verir. ” “ Yumuşak olanlar ve kolaylık gösteren ler, h ayvan ın yu ların ı tutan kim se gibidir. Durdurmak isterse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine sürm ek isterse, hayvan oraya koşar.99 “Cennete gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz: Zaifdirler, güçleri yetm ez. Bir şey yapm ak için yem in ederlerse, Allahü teâlâ, bunların yem inlerini, m uhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum, dinleyiniz: Sertlik gösterirler. A cele ederler. K endilerini üstün görürler, ” “Bir kim se ayakta iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçm ezse y a tsın. 99 “İyiliksever insanların hatâlarını bağışlayınız.99 Resûlullah efendimizin zamanında, bir adam dığenne kötü sözler söyledi Fakat diğeri sustu Peygamber efendimiz de (s.a v ) orada oturuyorlardı. Sonra, sükût eden de, aynı şekilde kötü sözle mukabelede bulundu Bunun üzenne Peygamber efendimiz oradan kalkıp gitti. Resûlullaha (s.a.v.» niçin kalktığı sorulunca şöyle buyurdular: M elekler kalkınca ben de kalktım . Önce kendisine kötü söz söylenilen, sükût edip cevap verm ediği müddetçe, m elekler, kötü söz söyliyerte kendi sözünü geri çeviriyorlardı. Fakat o da, (kendisine kötü söz söylenen; kötü sözü söyliyenin sözünü kendisine iade edince, m elekler kalktı, g itti.99 “Bir kim seye, üç günden fazla bir mü’minle dargın durması helâl olm az. Üç gün geçince mü9min kardeşine gidip, onunla buluşsun ve selâm versin. Eğer yanına gittiği şahıs selâmını alıp m ukâbele ederse, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Eğer selâm ı almazsa, selâm veren, dargınlık günahından kurtulur.” (Selâmı almıyan günahı yüklenir.; “K ardeşi ile bir sene konuşmayıp, dargın duran, onun kanını akıtm ış (onu öldürmüş; gibidir “Küçüğümüze m erham et etm eyen, büyüğümüze saygı gösterm eyen, bizden değildir.” “K işi güzel ahlâkı ile, geceyi ibâdetle geçirenin derecesine ulaşır .” Ebû Hüreyre (r.a.; rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Nefsim yed-i kudretinde olan Allaha yem in ederim ki, siz müslüman olm adıkça Cennete girem ezsiniz. B irbirinizi sevm edikçe, kâm il müslüman olam azsınız. Selâmı aranızda yayın ki, birbirinizi sevesiniz. K in beslem ekten sakının. Çünkü o, traş edip kazıyıcıdır. Size saçları traş eder, demiyorum. Fakat o, dîni kazıyıp siler.” Hz. Muâviye’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Resûlullah efendimiz buyurdu: “İnsanlardaki ayıpları araştırırsan, onları ifsâd eder, bozarsın.99 Ebû Mes’ûd el-Ensârî (r.a.; bildirdi. Birisi Resûlullah efendimize geldi. Bana bir şey oldu. Yürüyecek durumum yok. Bir hayvana bindiriverseniz de gitsem” dedi. Resûlullah efendimiz, “Seni bindirecek bir şeyim yok. Fakat falancaya git. Belki o seni bir şeye bindirip gönderir99 buyurdu. Sonra Resûlullah efendimiz bunu Eshâb-ı kirâma anlattı ve şöyle buyurdu: “Kim hayırh\ bir işe delâlet ederse, (sebep olursa) o hayırlı işi işliyenin ecir ve sevâbı kadar mükâfat vardır , Yezîd bin Sâib haber verdi. Resûlullah efendimiz “Sizden biriniz arkadaşının eşyâsını, rie şaka ve ne de ciddî olarak almasın. Biriniz arkadaşının değneğini aldığı zaman onu kendisine geri versin.99 “H er m a9rûf (iyilik; sadakadır.99 Enes (r.a.) bildirdi. Muhâcirler (r.anhüm) “Ey Allahın Resûlü! Ensâr(r.anhüm) bütün sevapları alıp götürdü. Bize bir şey kalmadı” deyince, Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: “Hayır, siz onlar için duâ ettiğiniz ve onları, size verdikleri sebebiyle övdüğünüz müddetçe, size de sevâb vardır99 buyurdu. Ebû Hüreyre (r.a.; rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdu: “İnsanlara teşekkür etm iyen, A llaha şükür etm iş olm az.99 (Ni’mete vasıta olana duâ ve medih yapılınca, sevap kazanılır. Bu duâ ve medih, ni’mete vesile olana teşekkür demektir. Bu teşekkür, Allahü teâlâya şükür yerine geçer.; Ibn-i Ömer rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdu: “Hepiniz birer çobansınız. Hepiniz, em rinde ve eli altında olanlardan m es9ûlsünüz. D evlet reîsi de bir çobandır. O, emri altındakilerden m es9ûldür. K işi âilesi üzerinde bir çobandır. Kadın kocasının evinde bir çobandır. H izm etçi de efendisine ait mal üzerinde bir çobandır.99 Resûlullah efendimiz Eshâb-ı kirâma (r.anhüm; “Siz başpehlivanı ne olarak kabul ediyorsunuz?99 diye buyurunca, Onlar: “Erkeklerin yenemediği kimse olarak biliyoruz” dediler. Peygamber efendimiz “Hayır, h akikatte o gazap ânında nefsine sahip olandır99 buyurdu. Avf bin Mâlik bildirdi. Resûlullah efendimiz buyurdu: “Ben ve m eşakkat ve geçim darlığından dolayı yanakları m oraran kadın (kocasından dul kalıp, çocuğuna sabreden, evlenmiyen kadın). Cennette şu iki parm ak gibi birbirim ize yakın ız.99 “Cibril komşuyu çok ta vsiye etti. O kadar ki, neredeyse komşunun kom ­ şuya mirâscı olacağını zannettim .99 Ebû Sa’îd el-Hudrî rivâyet etti. Resûlullah efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kim senin üç kızı veya üç kızkardeşi olur da onlara iyi muâmele ederse, m utlaka cennete girer.99 Ebû Bekr rivâyet etti. Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: “Dünyâda, Allahü teâlânın, acele olarak cezâsını vermeğe, (âhırette ayrıca azâbı olmakla berâber; Sıla-ı rahmi terk etm e ile azgınlık ve taşkınlıktan daha lâyık bir günah yoktu r.99 • Enes bin Mâlik (r.a.; rivâyet etti. Resûlullah (s.a.v.; buyurdu ki: “Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzamasını severse, sıla-i rahm yapsın.99 Bekir bin Hâris (r.av “Yâ Resûlallah! Kime iyilik edeyim?”diye sordu. Resûlullah efendimiz, “Annene, sonra babana, kızkardeşine, erkek kardeşine ve bunları tâkip eden akrabâna (iyilik etmen; vâcib bir haktır99 buyurduktan sonra, yakın akrabaları da ilâve buyurdular. Ebû Hüreyre (r.a.; rivâyet etti. Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki; “Kul vefât e ttiğ i zam an, bütün a m ellerin in sevâbı da kesilir. Bunlardan üç amel müstesnâdır. (Bunların sevâbı kesilmez; “Âlimlerin uykusu ibâdettir. ” Hadîs-i şerîf İslâm âlimleri Ansiklopedik 1 4 3 EBO d â v û d “Allahü îeâlâ haramda şifâ te’siri yaratmamıştır. ” Hadîs-i şerif Birincisi, Sadaka-i câriye, İkincisi, kendisinden faydalanılan ilim. Üçüncüsü, kendisine, dua eden sâlih evlât. ” Ebû Ubeyd’in (r.a ; şöyle anlattığı işitilmiştir Biz Resûlullah efendimizin yanında bulunuyorduk. Birisi, “Ey Allahın Resûlüî Annem ve babam vefât ettikten sonra, kendilerine yapabileceğim bir iyilik kaldı mı?” diye sordu. Resûlullah efendimiz. “E vet şu dört şey vardır: Onlara hayır dııâda bulunup, Allahü teâlâdan onların af ve m ağfiretini dilem ek. Vasiyyetlerini yerine getirm ek. Onların dünyâda iken sevd iğ i arkadaşların a ikram da bulunmak. Akrabalığın kendilerinden geldiği akrabâya iyilik etm ek. ” Ebû Hüreyre (r.a.; rivayet etti. Resûl-i ekrem efendimiz buyurdular ki, “Şu üç kim senin duâsı m akbuldür. Bunda aslâ şüphe yoktu r. Bunlar mazlumun dııâsı, yolcunun duası, ana-babanın çocuklarına duâsı ” Abdullah bin Amr (r.a.; anlattı Cihada gitmek için biri Resûlullahın yanına geldi. Resûl-i ekrem efendimiz (s.a.v.; ona: “Anababan hayatta m it” diye suâl ettiler O şahıs da “Evet hayattadır” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz (s.a.v ; “Madem ki, böyle müslüman ana ve baban var. Onlara iyilik ve ih s a n d a b u lu n m a k için ç a l ı ş 99 buyurdular Abdullah bin Âmir anlattı. Ana ve babasını terkedip ağlatan ve hicret etme hususunda, Resûlullaha (s.a.v ; bî’at eden biri, Peygamber efendimize geldi. Resûlullah efendimiz ona buyurdu ki “Anababana dön, ağlattığın gibi onları güldür ve ferahlandır ” Muâviye bin Hayde anlattı Resûlul laha “Yâ Resûlallah! Kime iyilik edeyim?” dedim. “Annene” buyurdu. “Kime iyilik edeyim?” dedim. “A nnene99 buyurdu. “Kime iyilik edeyim?” dedim. “Annene” buyurdu. “Kime iyilik edeyim7” dedim. “Babana, sonra en ya k m a, ondan sonra en yakınına” buyurdu Şekl bin Humeyd anlattı “Ey Allahın Resûlüî Bana faydalanacağım bir duâ öğret” dedim. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz (s.a.v r “Allahım !Kulağım ın, güzümün, dilimin, kalbim in ve şehvetimin şerrinden bana afiyet ve ihsân eyle d e” buyurmuştur. Hz. Ömer’in (r.a./ bildirdiğine göre, Resûlullah (s.a.v. “Şu beş şeyden, tenbellıkten, cimrilikten, yaşlılığın kötülüğünden, kalbin fitnesinden ve kabir azâbından, Allahü teâlâya sığınırdı.” Enes bin Mâlikin rivayet ettiğine göre, Resûlullah efendimiz şu duâyı çok söylerdi: “Allahım! Bize dünyâda da âhır ette de güzellik ver. Bizi Cehennem azabından koru.99 Abdullah bm Ömer (r a », Resûlullahın duâlarmdan birisinin şöyle olduğunu haber verdi. “Allahım! N i9m etinin yo k olmasından, ihsân ettiğin afiyetin değişmesinden, ansızın az âbının gelmesinden, gazabına sebeb olacak şeylerin hepsinden sana sığınırım .99 Muâz bin Cebel’den (r.a.; rivâyet edildi O şöyle anlattı. Peygamber efendimiz elimden tuttu. “Ey Muâz99 buyurdu Ben “Buyurun” dedim. “Ben seni seviyorum 99 buyurdular “Vallahi ben de sızı seviyorum” dedim. “Sana her namazın peşinden söyleyeceğin ba9zı sözler ö ğ reteyim m i?99 buyurunca, “Evet” dedim. Resûlullah efendimiz “Allahım! Seni anm ak (Kur’ân-ı kerîmi okuyup onunla amel etmek; ni’m etine şükretm ek ve sana güzel ibâdet etm ek üzere bana yardım et de, ” buyurdu Abdullah bin Ömer’den (r.a – bildirildiğine göre, Resûlullah efendimiz şöyle duâ buyururlardı. “Allahım! Ben senden dünyâda da âhırette de, af ve afiyet isterim . Allahım! Ben dînim ve ehlim husûsunda senden a fiyet isterim . A yıplarım ı ört, korkumu gider, önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, yukarım dan da beni muhâfaza eyle. (Terin göçmesiyle de) altından helâk olm aktan sana sığınırım .99 Ebû Bekr (r.a. >, Resûlullahın (s,a.\ » şöyle buyurduğunu bildirmişti “Kederli olanın yapacağı duâlar şunlar: A llahım! Senin rahm etini umuyorum. Beni bir an olsun nefsim e bırakma! Benim bütün hâlimi düzelt. Senden başka ilâh yo k tu r.99 Nu’mân bin beşir bildirdi Resûlullah efendimiz buyurdu ki “Gerçekten duâ ibâdettir.99 Sonra şu âyet-ı kerîmeyi okudu. “Bana duâ ediniz. Duanızı kabul edeyim 99 (Mü’mınûn sûresi, âyet 60;, Belî kabilesinden birisi nvâyet etti Babamla berâber Resûlullaha (sav » geldim. Resûlullah (sav » yanımda, babama gizlice bir şeyler sovledi Sonra ben babama, Resûlullah (s.a v. sana ne söyledi, diye sordum “Bir işi yapm ak istediğin zaman, Allahü teâlâ sana o işten bir çıkış kapısı gösterinceye veya yaratm caya kadar yavaş hareket et ve tem kinli ol99 buyurdu, dedi “Â h ıre te ait işle rin d ışın d a k i işlerde acele etm em ek hayırlıdır.9′ Habbetü’t-Temîmî’nin babası Resûl-ı ekrem efendimizden (s.a.v,; şöyle duydu: “Baykuşlarda uğursuzluk diye bir şey yoktur. En doğru yorum, hayıra yo rm a k tır. Göz d eğ m esi h a k tır ve g erçektir.99 D <3-0 İslâm âlimleri Ansiklopedisi Ebû Sa’îd (r.a.; haber verdi. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Sizden biriniz esnediği zaman, elini ağzına koysun. Çünkü şeytan ağzına girer, 99 Muâviye (r.a.) bildirdi: Resûlullah efendirrıiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kim, Allahü teâ lâ m n k u lla rın ın k e n d isi için ayakta dikilm esine sevinirse, ateşten bir eve hazırlansın, 99 Abdullah bin Amr rivâyet etti. Resûlullah (s.a.v.; buyurdu: “İki kişi arasına oturm ak suretiyle aralarını ayırm ak, kim seye helâl olmaz, M üsâdeleriyle olursa m üstesnâdır.” Şa’bî’den rivâyet edildi. Birisi, Abdullah bin Amr’a geldi. Abdullah’ın yanında da ba’zı kimseler vardı. Bu zât, Abdullah’a doğru giderken, ona mâni oldular. Bunun üzerine Abdullah, “Onu bırakın” dedi. Sonra adam Abdullah’ın yanına oturdu. “Resûlullahtan (s.a.v.) duyduğun bir şeyi bana haber ver” dedi. Abdullah bin Amr hazretleri de, Resûlullah efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: “Müslüman o kim sedir ki, müslümanlar, onun dilinden ve elinden zarar görmezler, Muhacir de, Allahü teâlâm n yasakladığı şeyleri terkedendir,” Abdullah’dan rivâyet edildi. Resûl-i ekrem şöyle buyurdu: “İnsanlar üç kişi olduğu zaman, üçüncüyü yalnız bırak ıp , ik i k iş i a r a la r ın d a g i z li konuşm asınlar.99 Süleym bin Câbir rivâyet etti. Peygamber efendimize gittim. “Ey Allahın Resûlüî Bana nasihat ver” dedim. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: “Allahü teâlâdan kork ve takvâya sarıl. Kuyudan su çekm ek isteyen , senin kovandan, onun su kabına su boşaltm an yahut kardeşinle güleryüzle konuşman şeklinde bile olsa, hiçbir iyiliği küçük görme. Elbiseni yere sarkıtm aktan sakın. Çünkü bu kibirdendir, Allahü teâlâ bunu sevm ez. Eğer bir kimse, senden bildiği bir şeyle seni ayıplarsa sen onu, hakkında bildiğin bir şeyle ayıplama. Seni kötüleyeni bırak. Söylediğinin günahı ona aittir. Onun mükâfatı ise şenindir, İnsan, hayvan veya başka bir şey olsun, hiçbir şeye kötü söz söylem e99 buyurdu. Süleym (r.a.; der ki, “Ondan sonra ne bir insana, ne bir hayvana, hiçbirisine kötü söylemedim.” îbn*i Abbâs (r.a.; haber verdi. Resûlullah efendimiz buyurdular ki: “Elinde, et ve yem ekten kalma, ya ğ bulaşığı olduğu halde, onu yıkam adan yatıp uyuyan kim seye bir zarar dokunursa, k e n d isin d e n b a ş k a s ın ı k ın a y ıp , ayıplam asın,99 Câbir bin Abdullah rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdular: “K apıları kilitleyin. Su kırbasını bağlayın, KapSeyyidet Nefise’nin (r.anha) Mısır’da, Kahire şehrinde bulunan türbelerindeki nefis ahşap oyma nıihrâb. Kâhire İslâm Eserleri Müzesinde muhafaza edilmektedir. ları örtünüz. Lâm baları söndürünüz. Çünkü, şeytan kilitli kapıyı açmaz, Bağı çözm ez ve kabı açm az,99 Ebû Hüreyre (r.a.) rivâyet etti. Resûlullah efendimiz buyurdu: “Beş şey, p e y ­ gam berlerin seçtiği sünnetlerdendir, 1, B ıyık kısaltm ak, 2, Tırnakları kesmek, 3, K asıkları traş etmek, 4, K oltuk altla rın ı yolm ak, 5, M isvak kullanm ak,99 (Misvâk, Arabistan’da bulunan, Erak ağacının dalından bir kanş uzunlukta kesilen parçadır.; Ebû Hüreyre (r.a.; rivâyet etti. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Şunlara bir yüzle, bunlara bir yüzle gelen iki yüzlü kimse, insanların en kötülerindendir.99 “Güçlü olmak, insanları yenm ekle değildir. Gerçek güçlü ve kuvvetli olan, öfke zamanında nefsine sâhib olandır,9

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir