KOMÜNİZM

Moskova’da Ekim Devrimi’nin altmışıncı yıldönümü kutlamaları:

kızıl bayrak ormanı, çoğu «sosyalist gerçekçilik» üslubunun en saf örnekleriyle çizilmiş kahraman kitleleri gösteren resimler.
İÇİNDEKİLER

İDEOLOJİ VE SİYASÎ HAREKET PARTİ-DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI STALİNCİLİK İKTİDARDA SİSTEMİN ÇÖKÜŞÜ
İDEOLOJİ VE SİYASÎ HAREKET

Bazı köy topluluklarında ilkel bir biçimde uygulanan iktidarın paylaşılması ve malların ortaklığı, ilk dile getirilişi geleneksel olarak Platon’a atfedilen komünizm fikrinin çıkış noktasıdır. Devlet adlı eserinde, Eski Yunan filozofu, malları ve iktidarı kendi arala-nnda paylaşan asil bir seçkin kesime ayrılmış aristokratik bir komünizm modeli ortaya atmıştı. İngiliz Thomas More tarafından ünlü Ütopya (1516) adlı eserinde yeniden ele alman bu fikir, Alman anabaptistler tarikatınca bir talep düzeyine yükseltildi: siyasî ve toplumsal bir yeni örgütlenmeden yana olan anabaptistler, kaynağını İncil’den ve Luther’in Reformundan alan bir dinî komünizmi savundular. 1521-1525 arasında, Almanya’da Thomas Münzer önderliğinde yürütülen büyük «Köylü Savaşları»nın esin kaynağı oldular ve fikirlerini, terzi Jan Beukelsz aracılığıyla, 1532-1535 arasında, Münster şehrinde hayata geçirdiler.

Ama komünizm fikrinin, çağdaş toplumlarm büyük yönelimlerinden biri olarak kendini kabul ettirmesi, Fransız Devrimi ile birlikte gerçekleşti. Başta gelen savunucusu, Gracchus önadıyla tanınan François Babeuf (1760-1797), kadastro memuru olarak toprak mülkiyetinin yapısı konusunda oldukça kafa yormuş ve yurttaşların yasa karşısında eşitliğinin ötesinde, mülklerin adilane yemden dağıtımının «ortak mutluluğa» ve zengin-yoksul ayrımının son bulmasına götürecek bir toplum uğrunda mücadele etmiştir. Babeuf gizli bir örgüt kurdu ve 1796’da «Eşitlerin komplosu» denilen hareketle iktidarı ele geçirmeye kalkıştı; tutuklanıp 1797’de idam edildi; ancak bu teşebbüs, özellikle örgüt üyelerinden birinin, Buonarroti’nin bu hareketin tarihini yazması («Babeuf Hareketi denilen, Eşitlik İçin Hükümete Karşı Darbe Giri-
şimi» [Conspiration pour l’egalite, dite «de Babeuf»j. -rine bir model haline geldi.

Hareketin gelişmesi

1844’ten itibaren, Alman filozofu Kari Marx ve azı rich Engels komünizm fikrini işlemeye başladılar. 18-E tilerinin temel metni olan Komünist Manifesto’yu (Mî Kommunistischen Partei) yayımladılar ve 1864’te, I hedefi tüm Avrupalı devrimcileri biraraya getirmek olî-ternasyonal olarak da adlandırılan Uluslararası Emekçe ği’nin kuruluşuna katıldılar. Ne var ki o sıralar komün: pa’da doğmakta olan geniş işçi hareketi içinde (anarş-list, sendikalist ve kooperatifçi akımların yanında) be öte bir şey değildi.

18 Mart 1871’de, aralarında çok sayıda sosyalistin nasyonal militajım da bulunduğu bir ayaklanma harek da devrimciler Fransa’nın başkentinde iktidarı ele geçu yıs 1871’de Thiers’e bağlı askerî birlikler tarafından’ Paris Komünü, sosyalist öğretiyi hayata geçirmede ı_: oldu.

Marksist komünizm akımı, o sıralar, 1889’da Pa: si’nde kurulmuş olan II. Enternasyonal içinde örgütü pa işçi hareketinin ana bileşenlerinden biri olarak git; ğını koyuyordu. Marksistler, burjuva ve kapitalist der. lumlarm evriminde bir aşamadan ibaret olduğunu vî sistemin içinde taşıdığı çelişkilerin (özellikle, ekonom arasındaki, burjuva ile proletarya arasındaki ve büyj.:, list güçler arasındaki çelişkilerin) bu sistemi yıkıma min doğuşuna götüreceğine inanıyorlardı; onlara gr lizm de komünizme dönüşerek sona erecekti. XX. yy : bu tezler, ileri derecede yapılaşmış ve güçlü sendika, tek alan bir parti halinde örgütlenmiş Alman sosyaî-cs içinde benimsendi.

Sosyal-demokratlardan farklı olarak Lenin kapitale reform yapılabileceğini kabul etmiyor ve «sınıf müc; stratejisti olarak, her yolla zenginler ile yoksullar, r_r işçiler, büyük toprak sahipleri ile köylüler arasınca?-keskinleştiremeyi hedef alıyordu.

1902’de Ne Yapmalı? (Çto Delat?) adlı eserini yayjr. kitapta sosyalist partinin bir profesyonel devrimcer: dönüşmesi gerektiğini ileri sürdü: işçi sınıfının bu ger* mandanı Rusya’da ve Avrupa’da sınıf mücadelese 1914’ten itibaren, savaşın devrim için elverişli bir kce rattığına inanan Lenin, Avrupa halklarını «emperya_: savaşı bir «iç savaş»a dönüştürmeye çağırdı.
KOMÜNİZM

İnsanın insan tarafından sömürülmesine son vermek; işte entelektüel ve siyasî hareketin ideali buydu; ancak, paradoksal olarak, bu hareket, XX. yy’da, kendini bütün devlet aygıtı yerine koyan tek parti tarafından yönetilen bir siyasî diktatörlük rejimi doğurdu. 1945’ten sonra kendine eksen olarak emperyalizme karşı mücadeleyi seçen, ancak gerçekte Sovyet imparatorluğunun yayılmasıyla özdeşleşen sistem, ekonomik iflas ve milliyetçi hareketlerin baskısı altında 1990’lara gelinirken yıkıldı.

»ARTİ-DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI

irinci Dünya Savaşı’nm yarattığı felaket 1917’de Rusya’da en noktasına ulaştı ve mart ayı başlarında, ayaklanmalara yol Çar’ın iktidardan düşmesinden sonra, iktidar için mücadele iten gruplardan ayrılan Bolşevik Partisi, tüm çabasını iktidar-geçici hükümeti eleştirme ve köklü bir devrim doğrultusun-jropaganda yapma noktasında yoğunlaştırdı; böylece Keki hükümetinin üstesinden gelemediği için anarşiyi daha da dı. Ülkenin içinde bulunduğu bu durumdan yararlanarak, evikler, 25 ekim 1917’de Sen-Petersburg’da bir ayaklanma attılar: 1 kasımda «Ekim Devrimi» yapılmıştı.

ovyet rejimi

:tidarın alınmasından sonra parti, bir hükümet aygıtı haline ıeye ve yeni türden bir sevk ve idare oluşturmaya yöneldi, lünist rejimin dört ana ilkesi, Lenin’in siyasî tercihlerinden iu.

rincisi, rejim ideolojik bir mahiyet taşıyordu: meşruiyeti ‘rimci ve proleter» karakterine dayanıyordu. Bu çerçevede ralık 1922’de kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birli-SCB), «proletarya diktatörlüğü»nü ilk defa hayata geçiriyor-ileformist sosyalizme temelden karşı «sovyet sosyalist» hü-.eti, eski hâkim sınıfları (aristokrasi ve burjuvazi) tasfiye et-ve bir tarım toplumunda paradoksal bir hedef de olsa, ikti-işçi sınıfına vermekle yükümlüydü. Hükümet dünyanın en okratik rejimini kurmak istiyordu; oysa Rusya serfliği res-ancak 1864’te terk etmişti ve ülke genel oy uygulamasına ılı sağlam demokratik geleneklere sahip değildi, incisi, yeni rejimin karakeristik özelliği, ülke’deki hayatı en kü-ayrıntılarına kadar denedeyip yönlendirme göreviyle yükümlü üir partinin rejimin merkezinde yer almasıydı. 1918 yazında, îvikler, devlet örgütü ile tek parti örgütünü aynı aygıt içinde iaştırmaya karar verdiler. Tarihteki ilk parti-devlet, tüm alanlar-ırar alma tekeline sahipti: devletin geleneksel alanları (polis, or-dalet, maliye, diplomasi) ve toplumsal örgüder (sendikalar, Ki-:r, kültür veya spor demekleri) görünüşte ayrı tutuluyordu, an-şerçekte bunların hepsini, karar alma konusundaki tek yetkili parti hiyerarşisi temsil ediyordu. Dahası, kısa süre sonra şu or-çıktı ki, bu değişik alanlarda ilerleyebilmek için, parti üyesi ol-şarttı. Temmuz 1919’dan itibaren, Sovyet Anayasası, «partinin devlet aygıtını yönettiğini, ona kumanda ettiğini ve ona hâkim ğunu» hükme bağladı. Aynı yılın kasım ayında, VIII. Parti Konisi, tüm toplumda komünist fraksiyonlar yaratma çağrısını çı-ı: «Fraksiyon, bulunduğu bütün örgüderde karşılaştığı her so-a partiyi tek yetkili makam haline getirmelidir.» 1977 Sovyet
İDEAL TOPLUM

;. yy başlarında, az veya çok ütopik birçok teori, toplumun opti-l örgütlenişini tanımlamaya çalıştı ve Marksizm ve komünizme hazırladı. Bunlardan üçü özel bir önem taşımaktadır: Saint-Simon, rier ve Proudhon’un teorileri.

ude Henri de Rouvroy, Kont Saint-Simon (1760-1825), ünlü : ve anı yazarı Saint-Simon’un ailesinin küçük bir kolundandır. On ye-’aşında Amerika’ya giderek Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsız-için savaştı; sonra ülkesine dönerek, kendini değişik konularda soyut-alara verdi ve hem bir bilimler ansiklopedisi, hem de toplumun dö-ümüne yönelik bir program hazırlamaya girişti. Toplumu, «üreticile-hayat verdiği bir organik varlık olarak gören Saint-Simon, asilleri, k sahiplerini, rahipleri ve devlet memurlarını dışladı; yeni rejimini, in-bedenine ve çalışmaya eski itibarını kazandırarak kitleleri heyecan-lıracak yeni bir Hıristiyanlık duygusuna ve söylemine dayandırdı, ırles Fourier (1772-1837), bir çuha tüccarının oğluydu; babası-dükkânında yedi yaşında kaba etlerine birkaç tokat yedikten son-icarete karşı büyük bir tiksinti duydu. Ticaretle çıkar sağlamaya ;ı olduğunu yüksek sesie durmaksızın dile getirdi. Şanssız olaylar ucunda iflas eden bu yalnız insan kendi kendini yetiştirdi; uyum-ıir toplum tasarladı; bu toplumda işler çekiciliklerine göre yapıla-ve erkekler, kadınlar ve çocuklar arasında «seriler» halinde onla-karakterlerine, tutkulanna ve güçlerine göre paylaşılacaktı. Konu-ve beslenmenin kolektif olduğu Falanster adını verdiği toplumda ci veya mevsimlik işler, kelebek adını verdiği çeşitlilik ve değişik-utkusunun, harekete geçirdiği seriler tarafından yapılacaktı; kabal-îdiği örgütlenme tutkusu ise oyunun yöneticilerini belirleyecekti. Te Joseph Proudhon (1809-1865), matbaacıydı; 1848’de sosyalist etvekili seçildi ve faizi ortadan kaldırmak için 1849’da «Halk Banka-ı kurdu. Bir ara Louis Napoleon’u desteklediği için mahkûm edildi, :ika’ya sığındı ve Fransa’ya geri dönüşünde politik ve toplumsal mü-îleyi bıraktı. Son derece idealist, anarşizme yakın ve özgürlüğe ka-:urucu başkaldın yandaşı bir insan olan Proudhon, federalizmi ve ye-en yönetimi savundu; hem Sezarcılığı, hem de «genel oy tiranlığı»nı ıkûm etti. Çelişkilerin ebedî olduğunu ve devrimin rolünün çelişkile-tadan kaldırmak değil de onları sevk ve idare etmek olduğunu düşünürdü «Mülkiyet, hırsızlıktır» formülü ona aittir.
Anayasası’yla pekiştirilen bu ilke, kendini hem devletin, hem de toplumun yerine koyan ilk modern totaliter parti tarafından kurulmuş yeni rejimin antidemokratik ve otoriter karakterini gözler önüne sermektedir, iktidara gelen Bolşeviklerin ilk uygulaması, aralık 1917’de seçilmiş olan Kurucu Meclis’i azınlıkta oldukları halde 18 ocak 1918’de zor kullanarak dağıtmak oldu. Ağustos 1918 sonlarından itibaren, diğer bütün partiler yasadışı ilan edildi. Bolşevikler, «burjuva» demokrasisinin yerine «işçi» demokrasisini, bir tür halk şurası olan ve varolan anarşi ortamında şehirlerde, köylerde ve fabrikalarda iktidarı almak üzere teşkiladanan Sovyetlerin demokrasisini geçirmek istediler. Ancak, kısa süre içinde, Sovyeder tek partinin sultası altına düştü ve partinin kararlarının tescil edildiği Meclisler haline geldi. «Proletarya diktatörlüğü», böylece, kendisi de aşırı derecede merkezileşmiş olan tek parti diktatörlüğü haline dönüştü: otorite siyasî büroda (politbüro) toplanmıştı; onun kararlan merkez komitesine iletiliyor; o da bunları tüm parti örgütüne dağıtıyordu. Böylece partide her türlü çoğulcu tartışma imkânsız hale geldi.

Üçüncü olarak, bu polis aygıtı aracılığıyla terör uygulayan baskıcı bir rejimdi. «Devrimci» adı verilen şiddeti yaygın biçimde uyguluyordu: 20 aralık 1917’den itibaren, Bolşevikler Çe-ka’yı, rejime karşı her türlü düşmanlık tezahürünü bastırmakla görevli gizli polis örgütünü kurdular. Eylül 1918’den sora, toplama kamplarında enterne edilmiş olan «karşı-devrimcilere» karşı kidesel terör uygulaması resmen kurumsallaştırıldı. Yalmzca iç savaş döneminde (1918-1920), ilk terör dalgası kurbanlarının yaklaşık 2,5 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Son olarak, yeni rejimin evrensel bir yönelimi vardı: Leninist ideolojiye uygun olarak, Sovet deneyini tüm dünyaya yaymak istiyordu. Bolşevikler, proletarya enternasyonalizmi temel ilkesi çerçevesinde, 2 mart 1919’da, Moskova’da, Komintern veya III. Enternasyonal olarak da anılan Komünist Enternasyonal’i kurdular. Onlara göre 1914-1918 savaşma yol açmış olan «burjuva» vatan kavramı yerine, komünisder, Marx’ın daha 1848’de ortaya attığı «Bütün ülkelerin proleterleri birleşin» sloganını benimseyerek, işçi sınıfı dayanışmasını yükselttiler. Komünist Enternasyonal, bütünü itibariyle, bir dünya komünist partisi olarak değerlendirildi: onu oluşturan partiler, ulusal seksiyonlardan ibaretti; 1920’den itibaren Komünist Enternasyonal’e katılmak isteyen her gruba, devrimciliğini garanti edecek yirmi bir şart kabul ettirildi: her komünist parti, devlet iktidarının kendilerine sağladığı geniş imkânlara (silah, insan, para, sahte belge, basım araçları, ulaşım araçları) sahip olan ve ilk komünist ülke olmanın itibarından yararlanan Sovyederin hâkimiyetindeki Moskova tarafından hazırlanmış politik doğrultuyu izlemek zorundaydı.

Artık SSCB’nin hizmetinde dünya çapında yayılmış geniş komünist partiler ağı bulunuyordu ve Komünist Enternasyonal, kuruluşundan itibaren, bir propaganda merkezi ve bir yıkıcı faaliyeder odağı oluşturuyordu. 1920’li yılların başlanndan itibaren, Komünist Enternasyonal iki hedef koydu: işçi sınıfının savunulması ve antifaşist mücadele; antifaşist mücadele hedefi, 1934-1939 arasında ve ardından 1941-1945 arasında sosyalist partilerle, ılımlı cumhuriyetçi güçlerle ve hatta Hıristiyanlarla ittifakların yolunu açtı.
Unutulmaz Karılaşma:

V. P. Yefanov’un bu tablosu 1937’de ağır sanayi mühendislerinin ve teknisyenlerin eşlerini kabul eden Stalin’i tasvir etmekte; Stalin’in sağında, Molotov ve onun arkasında Hruşçev, Kaganoviç ve Voroşilov görülmektedir.

KızılKhmer, Kamboçya’da harekât sırasında karşılaştığı köylülerle ve onlann manda koşulu arabasıyla birlikte. Kızıl Khmerler, gerçek bir soykınm pahasına, şehir nüfusunu kırlara sürdüler.
Satovono çalışma kampında bir mahkûm. Kravçenko ve Soljenitsin’in tanıklıklarıyla dolu yanm yüzyıllık teşhire rağmen, Sovyet toplama kamplan, Batı’da gecikmiş olarak kabul edilebildi.
Komünizmin son temsilcisi olmak isteyen Fidel Castro 1978’de Mengistu ile Addis Abeba’da.
STALİNCİLİK İKTİDARDA

1924’te parti yönetimine gelmesinden sonar Stalin, Marksist-Leninist öğretinin basit ve etkili bir biçimim teklif etti; bu dünya görüşü, devrim ve karşı-devrim, komünizm ve faşizm, burjuvazi ve proletarya, sosyalizm ve kapitalizm gibi bir dizi giderilemez karşıtlıktan ibaretti. İç politikada, 1929’da nüfusun geniş kesimlerine karşı gerçek bir iç savaş başlatıldı: hükümet köylüleri kollektivizme mecbur etti ve sendikalar ve birinci beş yıllık plan aracılığıyla işçileri bir yarı-köle statüsüne indirdi. Aynı yöntemler dış politikada da ağır bastı: SSCB tüm dünyada komünist yıkıcı faaliyetleri destekledi, 1939’da Polonya’nın yarısını ele geçirdi, 1940’ta Baltık ülkelerine ve Besarabya’ya el koydu ve imzalanmasının hemen ardından Yalta anlaşmalarım çiğneyerek 1944-1945’te Doğu Avrupa’yı işgal etti.

Gizli polis (eski Çeka, sonra Gepeu, ardından NKVD ve nihayet KGB) Stalinci politikanın dayandığı başlıca baskı aracıydı. 1935-1936’dan itibaren 1938’e kadar partide, yönetimde, orduda ve paralel olarak da uluslararası komünist harekette kidesel bir temizlik hareketi yapıldı. 1945’te Almanya’daki esaret şardarında hayatta kalmayı başarabilmiş milyonlarca Sovyet savaş esiri toplama kamplarına gönderildi ve hain olarak nitelenen kimi halklar (Volga Almanları, Kınm Tatarları) parçalanarak zorunlu göçe tabi tutuldular. Gulag toplama kampları sisteminde 1927-1953 arasında yaklaşık 40 milyon kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. 1921-1928 arasındaki devrimci despotizm dönemini izleyen kidesel terör, ideolojik baskı ve Staün’in kişiliğine tapınma, SSCB’yi ve bütün komünist dünyayı totalitarizm çağına soktu. 5 mart 1953’te Sta-lin’in ölümünden sonra, Sovyet toplumunun tabi olduğu terör azalmakla birlikte, SBKP XX. Kongresi’nden sonra (1956) oluşan libera-lizasyon Stalinci sistemin temellerine hemen hemen dokunmadı.

Halk demokrasileri

Müttefiklerin III. Reich’a karşı zaferi arifesinde, Churchill, Ro-osevelt ve Stalin, 4-12 şubat 1945’te Yalta’da bir araya geldiler ve Avrupa halklarının, istedikleri rejimi özgür seçimler yoluyla belirleme durumunda olduklarını kararlaştırdılar. Ancak, Batılı güçlerce işgal edilmiş ülkeler bu anlaşmayı uygulayabildilerse de, Doğu Avrupa halklarının bunu hayata geçirmesi engellendi: gerçekten de, 1945’ten itibaren, Yugoslav ve Arnavut komünist partileri iktidarı ele geçirdiler ve 1948’den sonra koalisyon hükü-mederinde yer alan komünistler Çekoslovakya, Polonya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Alman Demokratik Cumhuriyetine dönüşecek olan Almanya’nın doğusunda aynı şekilde iktidara tek başlarına sahip çıktılar.

Bu ülkelerde 1946 ve 1947’de düzenlenen seçimler, komünistlerin azınlıkta olduğunu ortaya çıkardı. Bu yüzden komünisder amaçlarına ulaşmak için zora başvurdular: orduya, polise sızma, siyasî rakiplere korku salma ve özellikle Sovyet işgal birliklerinin desteği «halk demokrasilerinde, komünist hükümetler, SSCB’de uygulanmakta olan yöntemleri benimsemekte gecikmediler. Bu ülkelerin halkları defalarca başkaldırmayı denediler-se de, her hareket kanlı bir biçimde bastırıldı: Doğu Berlin’de 1953’te, Budapeşte’de 1956’da, Prag’da 1968’de, Polonya’da 1981’de. Romanya’da Çavuşesku ile Bulgaristan’da Jivkov ile Arnavutluk’ta Enver Hoca ile terör rejimleri kuruldu.
Modelin Üçüncü Dünya’ya nakli

Üçüncü Dünya’mn, büyük ölçüde birer tarım ülkesi ol: çi sınıfının hem sayı, hem de etki bakımından son derec olduğu sömürge ve yarı-sömürge ülkelerinde, komünist: nin herhangi bir yankı uyandırmayacağını düşünmek r olacaktır. Ancak, Lenin’in Kapitalizmin Son Aşaması Emp. (1916) adlı eseri, Üçüncü Dünya’nm birçok önderi üzeri rin etki uyandırdı. Lenin’e göre, XX. yy başlarındaki kap ekonomik nüfuz alanlarım aralarında paylaşan tekelleri! çıkmasına yol açmıştır; bu süreç beş büyük emperyalist Fransız, Alman, Amerikan ve Japon emperyalizmi arasın tik nüfuz alanlarının paylaşılmasıyla tamamlanacaktı. Nt daha 1919’da Stalin şu açıklamayı yaptı: «Dünya açıkça döndürülemez bir biçimde uzlaşmaz iki kampa bölüm emperyalizm kampı ve sosyalizm kampı.»

Avrupa’da komünizm ilk başarısını büyük ölçüde 19* savaşının sorumlusu yurtseverliğin mahkûm edilerek er yonalizmin öne çıkartılmasıyla sağlamışken, Üçüncü Dı etkisini oturtmak için milliyetçi hareketlerin taleplerini S: ve sömürgeci baskıya karşı kurtuluş davasına katıldı. 192 lardan itibaren, SSCB ve Komünist Enternasyonal, Çın i hindi milliyetçi hareketi içinde büyük bir rol oynadı. 1 Emperyalizme ve Sömürge Zulmüne Karşı Birlik kuruldu lik birçok antisömürgeci lideri (Hindistan’da Nehru, Gün: ka’daki zenci hareketinde Gumede, Endonezya’da Hatt-ragua’da Sandino) etkiledi. Ne var ki, 1929-1930’dan sc: münist hareket tüm enerjisini Avrupa’ya yöneltti; dikkatliden Üçüncü Dünya’ya yönelmesi için Çin’de 1949’da V dung’un iktidarı almaşım beklemek gerekti.

1953-1954’te Çinhindi’nde Fransızlara karşı Ho Şi başarılarının ardından, Sovyet yöneticileri eski sömürge ratorluklarının parçalanmasının ve Amerikalıların hakirdeki emperyalist kampa karşı ulusal kurtuluş hareketier:: cünün bilincine vardılar. Bir propaganda kampanyası e§. Ortadoğu’ya yönelik ilk Sovyet diplomatik taarruzu, yılların ortalarında yapıldı; 1950’li yılların sonlarında, K Fidel Castro tarafından milliyetçi hareketi adım adıır. e. rildi; bu da komünistlere Latin Amerika’nın bütününde ne yer açma, buralarda ayaklanma ve gerilla hareketler-ma ve kısa süreli de olsa Nikaragua’da (1979-1990) ve G: Adası’nda (1983) kendilerine bağlı iki rejim oluşturma . verdi. Portekiz imparatorluğunun dağılmasının ardından genel sekreteri Leonid Brejnev’in etkisiyle, Afrika’da –Mozambik, daha sonra Etiyopya ve Kongo) büyük bir t başlatıldı ve Libya ve Güney Afrika’da Afrika Ulusa! (ANC) ile ayrıcalıklı ittifaklar kuruldu. 1975’te Çinfaır. komünistlerin nihaî taarruzuyla Vietnam komünist fc:r metin yönetimi altında birleştirildi; Laos’ta ve Kamboçyı az veya çok ortodoks komünist rejimler kuruldu. -• 1979’da Kızıl Ordu’dan yardım alan yerel komünistler A: tan’da iktidarı ele geçirdiler.

Barış için mücadele ve antifaşist mücadeleden sonra a: peryalist mücadele, komünist propagandanın üçüncü bu; şenini oluşturdu. Üçüncü Dünya’daki seçkinlerin bir ir; nün özlemlerine denk düştü; bu kesim için komünizm u; re bir örgütlenme modeli ve verimlilik örneği oldu. S_ seçkinler, komünistlerin öğretisinden çok iktidarı ele g; yöntemlerinden (gizli mücadele, devrimci savaş, propagı: kerî-politik örgüdenme teknikleri) etkilenmişlerdi. Sovy; pagandası sayesinde, komünist ekonomik ve toplumsal modeli (planlama, sanayileşme, üretim potansiyellerir-“-kete geçirilmesi) de bu çevrelerde büyük bir ilgi uyanû:* Nitekim komünistlere bağlı grupların iktidarı ele geçir;., tün Üçüncü Dünya ülkelerinde aynı yöntemler uygulara m sonuçlar alındı: kendi ideolojisini dayatan tek parti; t—~ haliflere karşı örgüdü terör; ekonomik başarısızlık V; Nikaragua), açlık (Etyopya).
318

KOMÜNİZM
İTEMİN ÇÖKÜŞÜ

’li yılların başlarında, tüm dünyada muazzam bir partiler, izanlar ve bağlı örgütler ağına sahip durumdaki komünist gücünün zirvesindeydi: 1,5 milyar insan doğrudan onun i altında yaşıyordu. Ne var ki, 1985’ten itibaren, bu sis-rçalanmaya başladı. Gerilla mücadelesi ve Batıkların git-:an baskısı karşısında, Sovyetler Afganistan gibi Angola :ambik’ten de geri çekilmek zorunda kaldılar; Nikaragua iada’da iktidarı bıraktılar. Yine de gelişmeler en çarpıcı bi-\vrupa’da yaşandı: ekonomik bakımdan zayıflamış olan Gorbaçov yönetimindeki Sovyet hükümeti, Amerikalıla-disine karşı başlattığı teknolojik taarruza («yıldızlar savaşı koyamadı ve Doğu Avrupa toplumlarmı protesto hare-1e terkettı.

ünist rejimlerin parçalanmasını başlatan sonucu belirleyi-9 kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın önce açılması, ardın-yıkılması oldu. Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’da-ıler, serbest seçimlerle hızla değişti. Romanya diktatörü sku’nun düşürülmesini, Bulgaristan Komünist Partisi bi-:kreteri Jivkov’un görevden alınmasının, Arnavutluk’ta modele dayalı olarak kurulmuş son rejimin de yıkılması-ımesi Doğu Avrupa’da «halk demokrasilerinin son bul-ı gösterdi; bu ülkelerde son derece zorlu ekonomik koşul-ğır etnik çatışmalar içindeki yeni hükümetler zahmetli bir e parlamenter demokrasiye ve serbest piyasaya doğru yö-

ürece paralel olarak demokratik ülkeler komünist partileşir bunalımın içine düştüler: Kuzey Amerika’da, Asya’da ıstralya’da zaten marjinal konumda bulunan komünist i, kendilerini Sovyetler Birliği’nden ayıran ve sanayileş-:elerin teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümlerine /durmaya çalışan bir «Avrupa komünizmi» yaratma girime rağmen Avrupa’da (özellikle Fransa’da) seçimlerde eri-tiler.

L’de sistemin bizzat kalbi, yani SSCB dağıldı. 70 yıl bo-parlamenter demokrasiyi ve serbest piyasayı tanıma-kalmamış, bunlara karşı mücadele de etmiş olan dün-ilk komünist ülkesi, tüm kesimlerde (ekonomik, politik nevî) büyük bir bunalımın içine düştü. 1986’dan itiba-ihail Gorbaçov birtakım reformlar uygulamaya çalış-içte perestroyka (ekonomik ve İdarî yeniden yapılanma) •■tnost’u (politik ve kültürel şeffaflık) başlattıysa da, mu-kâr güçlerin (komünist nomenklatura, ordu) muhalefe-:arşılaştı. Devletin tepesinde, iktidar için acımasız bir lele başladı ve bu da büyük bir politik istikrarsızlık do-ağustos 199l’de muhafazakârların yaptığı darbenin îizlığa uğraması, ülke yönetiminden komünistlerin dış-sını, partinin yasaklanmasını ve SSCB’nin ortadan kalk-ı getirdi.

unla birlikte komünizm Küba’da, Kuzey Kore’de, Viet-a ve 1989 ilkbaharında Sovyet rejiminin benzeri bir bu-n içinden geçmiş olan (ama tankların Tian An Men mey-iaki göstericileri ezdiği) Çin’de hâlâ iktidarda bulunmak-


ÇİN’DE KOMÜNİZM

Çin’de komünizmin kuruluşu, Kari Marx?ın hazırlamış olduğu siyasî gelişme doğrultusuna Rusya’da kuruluşundan daha da aykırı gözükebilir.

Hareketin motoru işçi sınıfı (Çin nüfusunun % Tinden daha az) olamazdı ve yarım milyar köylü, ortodoks Marksizm-Leninizm teorisine göre, küçük burjuva dünyasına mensuptu.

1927’de şehir devriminin Şanghay ve Kanton’da yenilgiye uğraması, Mao Zedung’un Çin’de devrimin köylülerin harekete geçirilmesiyle başarılabileceği düşüncesini güçlendirdi.

Geri kalmış, yarısömürge ve yarı feodal bir ülkede Mao, köylü dünyasının ikili geleneğine dayanmayı bildi: iki bin yıllık bir zaman sürecine yayılan ayaklanmaların işaret ettiği başkaldırma yeteneği ve kolektif çıkara dönük devasa çalışmalara (barajlar, yollar, bentler) kitlesel katılma alışkanlığı. Tarım reformuna bağlanmış umudan kullanan Mao, 1927’den itibaren ilan ettiği gibi şehirleri kırlardan kuşatarak iktidara geldi. Ancak bu iktidarın uygulanması ve sürdürülmesi Mao tarafından, «inşam en derinden dönüştürebilecek» sürekli bir dinamik olarak ele alındı. Buradan bir «Kültür Devrimi» zorunluluğu ve Çin komünizminde ideolojinin oynadığı rol doğdu.
1991 ’de Sovyet imparatorluğu’nun sonu:

gösterici kalabalığı Lenin heykelini alaşağı etmeye hazırlanıyor. Aşağıda Rusya’nın millî renkleri kızıl bayrağın yerini alıyor.
Pekin, 19 mayıs 1989, ordu öğrencilerle sarmaş dolaş. Ancak sokağın bu başansı kısa sürecek: 4 haziranda tanklar Tian An Men meydanında göstericileri ezecektir.
AYRICA BAKINIZ

—►SSiD Çin

—ib.ansl! Lenin ve leninizm —►H3 Macaristan ib.ansl] Marksizm ■—►El Marx (Kari)

—♦EMSİ Rus Devrimi —►İMEffl sosyalizm —hb.anjl] Sovyeder Birliği —►EHO Stalin ve Stalincilik —►[bânsII ütopya

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*