Osmanlı Devrinde Hac Yolları
Osmanlı devrinde hacılar devlet kontrolünde Şam | ve Kahire yollarını kullanarak hacca giderlerdi. Bu iki yol dışında Yemen ve Bağdat’Basra yolları öne çıkmaktaydı.
Şam yolunu, Anadolu ve Rumeli’den hacca gidecek Müslümanlarla Orta Asya’dan, Kafkaslardan ve zaman zaman İran’dan gelen hacılar kullanmaktaydı. Bu yolu kullanacak müminler, Mahmik Şerif ve Surre Alayı’nın da içinde bulunduğu kafilenin yola çıkışma kadar Şam’da toplanmış olurlardı. Yol üzerinde bulunan beylerbeyi, sancakbeyi, kadı, mütesellim ve yeniçeri serdarı gibi vazifeliler, hac kafilesinin ve Surre Alayı’nın emniyet içerisinde seyahat edebilmesi için görevlendirilmekteydi. Ayrıca, günler süren yolculukta hacıların iaşelerinin sağlanması için muazzam bir menzil teşkilatı vücuda getirilmişti.
Mısır hac kafilesi, Mısır Mahmili de içinde bulunduğu halde daha ziyade Mağrib ve Orta Afrika’dan gelen
hacılardan oluşurdu. İstanbul’dan deniz yoluyla hacca gidecek müminler de gemiyle hareket edip İskenderiye’den Kahire’ye ulaşıp Mısır kafilesine iştirak ederlerdi.
1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla hac yollarında önemli değişiklikler meydana geldi. Meşakkatli kervan yolculukları, yerini büyük ölçüde deniz ulaşımına bıraktı. İlk buharlı gemiler Süveyş ve Cidde arasında 1858 yılında hizmete başladı.
Sultan İkinci Abdülhamid Han döneminde inşa edilen Hicaz Demiryolu da, hac yolculuğunda yeni bir çığır açmıştı. Müslümanların daha güvenli, daha hızlı ve daha rahat bir hac yolculuğu yaparak mukaddes beldelere ulaşmasını gaye edinen Sultan Abdülhamid’in yaptırdığı Hicaz Demiryolu’nun, Medine^ Münevvere’ye kadar olan inşası 1908 yılında tamamlanmıştı.
Osmanlı devrinde hacılar devlet kontrolünde Şam | ve Kahire yollarını kullanarak hacca giderlerdi. Bu iki yol dışında Yemen ve Bağdat’Basra yolları öne çıkmaktaydı.
Şam yolunu, Anadolu ve Rumeli’den hacca gidecek Müslümanlarla Orta Asya’dan, Kafkaslardan ve zaman zaman İran’dan gelen hacılar kullanmaktaydı. Bu yolu kullanacak müminler, Mahmik Şerif ve Surre Alayı’nın da içinde bulunduğu kafilenin yola çıkışma kadar Şam’da toplanmış olurlardı. Yol üzerinde bulunan beylerbeyi, sancakbeyi, kadı, mütesellim ve yeniçeri serdarı gibi vazifeliler, hac kafilesinin ve Surre Alayı’nın emniyet içerisinde seyahat edebilmesi için görevlendirilmekteydi. Ayrıca, günler süren yolculukta hacıların iaşelerinin sağlanması için muazzam bir menzil teşkilatı vücuda getirilmişti.
Mısır hac kafilesi, Mısır Mahmili de içinde bulunduğu halde daha ziyade Mağrib ve Orta Afrika’dan gelen
hacılardan oluşurdu. İstanbul’dan deniz yoluyla hacca gidecek müminler de gemiyle hareket edip İskenderiye’den Kahire’ye ulaşıp Mısır kafilesine iştirak ederlerdi.
1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla hac yollarında önemli değişiklikler meydana geldi. Meşakkatli kervan yolculukları, yerini büyük ölçüde deniz ulaşımına bıraktı. İlk buharlı gemiler Süveyş ve Cidde arasında 1858 yılında hizmete başladı.
Sultan İkinci Abdülhamid Han döneminde inşa edilen Hicaz Demiryolu da, hac yolculuğunda yeni bir çığır açmıştı. Müslümanların daha güvenli, daha hızlı ve daha rahat bir hac yolculuğu yaparak mukaddes beldelere ulaşmasını gaye edinen Sultan Abdülhamid’in yaptırdığı Hicaz Demiryolu’nun, Medine^ Münevvere’ye kadar olan inşası 1908 yılında tamamlanmıştı.