KONYA

KONYA

Anadolu Selçuklularının ve Karamanoğullan Beyliği’nin başkenti olan Konya, aynı zamanda ünlü sufi Mevlana Celaleddin Rumî’nin şehri olarak da tanınmıştır. Zengin tarihine tanıklık eden çok sayıda tarihî eseri barındıran şehir günümüzde İç Anadolu Bölgesi’nin Ankara’dan sonra ikinci büyük şehri, bölgesel bir ticaret, sanayi, finans ve kültür merkezidir.
COĞRAFÎ DURUM

Konya îç Anadolu Bölgesi’nin güneybatı kesiminde, kendi adıyla anılan ovada, düzlük bir alanda kurulmuştur. İç Anadolu’nun bu en kurak kesimini batıdan çeviren dağlardan doğan akarsuların ovaya indiği yerde bulunuşu, dağların kenarını izleyen ve Akdeniz kıyılarına uzanan tarihsel yol üzerinde yer alması Konya’ya çok eski dönemlerden beri yerleşilmesine yol açmıştır. Dünya’nın en geniş Neolitik Çağ yerleşmelerinden biri olan Çatalhöyük, Konya’nın hemen yakınında, aynı yol üzerindedir.

İklim. Konya’da yazların sıcak ve kurak kışların soğuk geçtiği karasal iklim egemendir. Yıllık ortalama sıcaklık 11,5 °C; temmuz ayı ortalaması 23,2 °C, ocak ayı ortalaması -0,3 °C’dir. Sıcaklığın 0 “C’nin altına düştüğü donlu günlerin sayısı 100’ü bulur. Yağışlar azdır, yıllık ortalama yağış 335 mm’dir.

Nüfus. XIX. yy başlarında nüfusu 100 000’in üstünde olan Konya, daha sonra çeşitli sebeplerle geriledi ve nüfus kaybetti. 1927’de nüfusu 47 000 kadardı. 1950’ye kadar 60 000’in altında bir nüfusa sahipti. Bu tarihten sonra kendi kırsal kesiminden ve çevre illerden aldığı göçlerle nüfusu hızla artmaya başladı, 1965’te 157 943’e, 1980’de 329 139’a, 1985’te 439 181’e, 1990’da 513 346’ya, 1997’de de 611 329’a ulaştı.
TARİHİ GELİŞİM

Antikçağ’da İkonion (Iconium) adını taşıyan Konya, asıl gelişmesini Anadolu Selçuklu başkenti olduktan sonra XII. ve XIII. yy’larda gösterdi. Sultanların ve diğer ileri gelen devlet adamlarının yaptırdıkları, cami, medrese, tekke, hankâh, imaret, hamam gibi yapılarla, bir İslam şehri görünümünü alan şehir, bir yönetim, ticaret, sanayi ve kültür merkezi olarak gelişti. Bu dönemde Konya’da yaşayan ünlü sufi Mevlana Celaleddin Rumî, şehrin görünüşüne ve toplumsal yapısına ilişkin bir açıklamasında şöyle demektedir: «Konya’da başkanların, soyluların ve ileri gelen kişilerin binlerce evleri, köşkleri ve sarayları var; tüccarların ve iğdişlerin evleri esnafın evlerinden daha azametli, emirlerin köşkleri tüccarların evlerinden daha heybetli, sultanların sarayları ve kubbeleri ise hepsinden daha haşmetli.» Şehirde Müslüman Türklerin yanı sıra Rumlar, Ermeniler ve az miktarda Yahudi bulunuyordu. Müslümanlığı kabul etmiş Hıristiyanlarla, Türk kadınların evliliğinden doğanlar «iğdiş» denilen bir zümre oluşturuyordu. Esnaf ve zanaatkarlar, bir tür esnaf loncası olarak nitelendirilebilecek «ahi» birliklerinde örgütlenmişlerdi. Ahiler, özellikle XIII. yy’ın ikinci yarısından sonra Konya’da siyasal bir güç olarak da varlıklarını hissettirdiler.

1190’da Friedrich Barbarossa’nın Haçlı ordusu Konya’ya geldiğinde, sefere katılanlardan birinin anlatımına göre, Konya, Köln şehri büyüklüğünde, surlarla çevrili bir şehirdi. Şehrin ulu camiinin (Aiaeddin Camii) yapımına Sultan Mesud zamanında başlanmış, daha sonraki bütün sultanlar tarafından devam edilmiş, cami ancak Aiaeddin Keykubad döneminde (1220-1237) tamamlanabilmişti. Keykubad ayrıca hâzineden ve büyük emirlerden aldığı paralarla Konya’nın surlarım yeniledi. İçkale’nin bulunduğu Aiaeddin Tepesi’nde sultanın sarayı, eski sultanların türbeleri, Keykubad’m yaptırdığı yeni binalar yer alıyordu. XIII. yy’m ikinci yarısına ait anlatımlar Konya’nın bu dönemde on binlerce kişinin yaşadığı, İktisadî, siyasî ve kültürel bir merkez olduğu izlenimi vermektedir.

Anadolu Selçuklularının çöküşünden sonra Konya’ya egemen olan Karamanoğullan, Selçuklular ölçüsünde olmasa da şehri yeni yapılarla donattılar. Karamanoğullan döneminde Konya’yı ziyaret eden ünlü gezgin İbni Battuta, şehrin geniş ve rahat sokakları, temiz ve düzenli çarşılarıyla iç açıcı bir görünümü olduğunu yazmaktadır.

XIX. yy başlarında Konya, oldukça bakımsız bir kent görünü-
mündeydi. İçkale ve başta camiler olmak üzere tarihî e-, durumdaydı. Surlar içindeki eski şehir de hemen hemer. üzereydi. Surlann dışında yeni mahalleler uzanıyordu, iz zopotamya’ya bağlayan ticaret yolu üzerinde olmasına r: careti ve sanayii gerilemişti. Yüzyılın sonlarına doğru şs yaşamı yemden canlanmaya başladı. 1896’da Konya “r_: ve İzmir’le demiryolu bağlantısının kurulması ve daha s=: yolunun güneye doğru ilerlemesi bu oluşumu hızlandıri sonlannda şehir, Aiaeddin Tepesi’nden doğuya, Mevlarj din Rumî Türbesi’ne doğru uzanıyordu. Aiaeddin Tepe; çuklu sarayının kalıntıları hâlâ görülebiliyordu. İçkale ve bütünüyle yıkılmıştı. Hükümet konağının önündeki Mevlana Türbesi arasında geniş ve muntazam yollan, ik. ki bakımlı dükkânlarıyla modem bir çarşı yer alıyordu.

TARİHÎ ESERLER

Konya, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine; yıda tarihî eser barındırmaktadır. Anadolu’daki en esk camii olan Aiaeddin Camii’nin yapımına I. Mesud de (1116-1156) başlanmış, I. Aiaeddin Keykubad e: (1220-1237) tamamlanmıştır. Caminin planında birbin: lı iki dönem göze çarpmaktadır. 1155 tarihli abanoz n çini mozaik bezemeli kubbesi ve çinili mihrabı camir-kat çekici bölümleridir. Kubbenin içini, mihrabı süsley; ve geometrik motifler, geometrik yıldız ve geçmeler, r tüs ve rumîlerden oluşan ince bordürler, firuze, lacive renklerde çini mozaikler Selçuklu süsleme sanatının er: neklerindendir. Camiyi kuzeyden kavrayan avlunun c: süslemeli taçkapısı ve kitabeleriyle anıtsal görünüme: rap eyvanının önünde I. Kılıçarslan Kümbeti’yle bitr kümbet yer almaktadır.

Aiaeddin Tepesi’nin eteğindeki Karatay Medresesi. : leddin Karatay tarafından 1251/1252’de yaptırılmıştır. C
Mevlana Türbesi

etrafındaki yapılar topluluğu ile 6 500 rrf’lik bir külliye oluşturur.
Karatay Medresesi anıtsal taçkapısı

geometrik, bitkisel motifler ve yazı kuşaklarıyla çevrilidir.

Konya

Belediye

Sarayı
PTT
KÖffcfcHUmtısı . İnce Minare Alaartdm Müzesi Camii
Catfdes /
ş«maTebtai Türbesi ;

cali<le ‘■ T’fİjsinil
* Ataaddin * Tepesi

“V

%
im

Atatürk Müzesi ‘,”»o,Muza(iet <

erîyodikîer Bölümü
MI
Hastane Tahir He Zübeyde Pen/?d’-0f

Şeyh Sadrettın Mescidi s.

Kunevi Camii
, cadde®’
Kamping
..d***’
ni eserler müzesi olarak kullanılan medresenin kubbe, ana ey-/e türbede yoğunlaşan çini mozaikleri Selçuklu çiniciliğinin apıdarındandır. Firuze, lacivert ve mor renklerdeki çini moza-mimarî ile tam bir uyum içinde mekân etkisini artırmaktadır, ize biçiminde açılan köşeler üzerine oturan kubbenin çini îikten iri geometrik yıldızları gökyüzünü yansıtır gibidir. ;in süslemeli taçkapı geometrik ve bitkisel motifler ve yazı klanyla çevrilidir Girişin karşısındaki ana eyvanın solunda eddin Karatay’m türbesi olan kubbeli oda yer alır, asik Selçuklu medreselerinin ilk örneklerinden biri olan Sır-Medrese adım zengin çini mozaik bezemelerinden alır, ’de Emir Bedreddin Muslih tarafından yaptırılan medrese îdi (üst kat yıkılmıştır), açık avlulu, simetrik planlıdır. Kes-iştan cephenin ortasından dışa taşan taçkapı, geometrik beceri, mukamaslı iki küçük penceresiyle dikkat çeker. Girişin da binayı yaptıran Bedreddin Muslih’in türbesi yer alır. Gi-/vanmın karşısındaki ana eyvanın güney duvarında çinili ap, doğu ve batısında kubbeli dershaneler yer alır. Eyvanı ıyan dört renkli çini mozaik süslemelerin ve mihrap çinile-çoğu dökülmüştür. Medrese bugün Konya Mezar Anıtları ;si olarak kullanılmaktadır.

mi, türbe, hankâh ve hamamdan oluşan Sahip Ata Külliye-33’te tamamlanmıştır. Ağaç direkli, ahşap ulu camiler pla-ıki ilk cami (1258) yanmış, yerine günümüze ulaşan cami îdilmiştir. Çifte minareli taçkapı, Anadolu’da ilk defa bu ya-görülmektedir. Firuze ve lacivert renklerde çinilerle süslü, minarelerin soldaki bütünüyle, sağdaki şerefesine kadar yı-ştır. Taçkapının iki yanında derin nişler biçiminde sebiller [maktadır. İlk camiden kalan mihrap firuze, lacivert ve mor erde mozaik çinilerle süslenmiştir. Geome’trik motifler yıl-:, kıvrıkdallar ve palmetlerle süslü mihrapta yazıya hiç yer nemesi dikkat çekicidir. Hem camiye hem hankâha açılan , Türk üçgenlerine oturan bir kubbeyle örtülüdür. Türbenin lçuklu çini sanatının bütün inceliklerini gösteren en geliş-sluptaki çimlerle kaplıdır. Türbedeki altı lahitten daha yük-e bütünüyle çini kaplı kabartma kitabeli olanı Sahip Ata’ya Külliye’nin çifte hamam planındaki hamamı «Sultan Ha-ı» olarak bilinir.

zır Fahreddin Ali Sahip Ata’nın 1260-1265’te dönemin ün-marı Kölük bin Abdullah’a yaptırdığı İnceminareli Medre-nındaki sonradan yıkılmış mescitle birlikte bir külliye oluş-ordu. Mescit ile medrese arasında sırlı tuğla mozaiklerle indirilmiş, iki şerefeli minare yükseliyordu (birinci şerefe-ukarısı 1901’de bir yıldırım düşmesi sonucu yıkıldı). Med-in anıtsal taçkapısı, geniş yazı kuşakları, iri kabartmalar ha-d bitkisel ve geometrik süslemeleriyle olağanüstü etkileyi-cephe kompozisyonu meydana getirmektedir. Taçkapıdan îlanlı bir giriş mekâmna, buradan küçük bir kapıyla kubbe-vluya girilir. Medrese bugün Konya Taş ve Ahşap Eserleri ;si olarak kullanılmaktadır.

‘h Sadreddin Konevî Camii ve Türbesi (1274) sivri kemerli ıbının çini süslemeleri ve kıvrıkdallar, bitkisel ve geometrik lerle süslü ahşap pencere kanatlarıyla dikkat çeker. Kon-ki Selçuklu mescitleri genel olarak dikdörtgen veya kare , tek kubbeli, birkaçı düz çatılı yapılardır. Çoğunun önle-son cemaat yerinin öncüsü olan tonozlu veya düz çatılı gi-bulunur. Bunlar bazen kemerlerle, bazen kapı ve pencere-lışarı açılır. Bu mescitlerden bazıları süslemeleriyle dikkat ektedir. 1215 tarihli Taş Mescit’in mermer taçkapısı mukar-3İr niş biçimindedir, etrafı birbirini kesen altıgenlerden olu-ıldız geçmelerle işlenmiş geniş bir bordürle çevrilmiştir. İç . mukarnaslı niş biçimindeki mihrap da aynı biçimde zen-r taş işçiliğine sahiptir. XIII. yy’m ikinci yarısına tarihlendi-îırçalı Mescit, zengin çini mozaik süslemeleri, tuğla mima-ç kemerle dışa açılan ön mekâmyla dikkat çeken bir yapı-ne XIII. yy’m ikinci yarısından Hocahasan Mescidi, amtsal lardaki minaresiyle, XIII. ortalarından Küçükkaratay Mes-:>k büyük son cemaat yeri ile dikkat çeker. XIII. yy sonla-ı Tahir ile Zühre Mescidi’nin mihrabı alçı ve çini bezeme-Beyhekim Mescidi’nin Berlin Müzesi’nde bulunan çini bı bitkisel süslemeleriyle Selçuklu mihraplarının en güzel (erindendir.

amanoğluları döneminde, 1332’de bir XIII. yy camiinin nmesiyle inşa edilen İplikçi Camii, enlemesine dikdörtgen mihrap duvarına dik yedi sahınlıdır. Orta şahın küresel ‘ üç kubbeyle, yan sahınlar ikişer çapraz tonoz mihrap dününde düz tonozla örtülüdür. 1421 tarihli Hasbey Darül-ıı’nın kare planlı ana mekânı, Türk üçgenleriyle geçilen
yüksek bir kubbeyle örtülüdür. Tuğla duvarlar üç yanda kesme taş, cephede ise geometrik yıldız geçmeler ve örgü motifleriyle işlenmiş mermer levhalarla kaplanmıştır. Zengin çini mozaik bezemeli mihrabı Selçuklu geleneğini sürdürmektedir. XV. yy’dan Nasuhbey Darülhuffazı, kesme taştan, tek kubbeli oldukça büyük bir yapıdır. Fakihdede (1454/1455) ve Kalenderbaba (1428) kümbetleri kesme taştan sekizgen gövdeleri ve tuğladan piramit gövdeleriyle Selçuklu geleneğini devam ettirir.

Mevlana Külliyesi’nin yanında bulunan Selimiye Camii’nin (1565-1570) tezkirelerde adımn geçmemesine rağmen, Mimar Sinan’ın eseri olduğu sanılmaktadır. Caminin ana mekâm ortada bir büyük kubbe, yanlarda üçer küçük kubbe ve mihrap önünde bir yarım kubbeyle örtülmüştür. Önünde kırmızı ve siyah taştan kemerlere oturan yedi kubbeyle örtülü son cemaat yeri yer alır. Ön cephenin köşelerinde tek şerefeli birer minare bulunmaktadır. 1872 tarihli Aziziye Camii, barok ve rokoko süslemeleriyle XIX. yy başkent mimarîsinin üslup özelliklerini yansıtır.

BUGÜNKÜ KONYA

Konya, eski bir höyük olan Aiaeddin Tepesi’nin çevresinde ışınsal biçimde yayılmış bir şehir görünümündedir. Aiaeddin Tepesi’nin hemen eteklerindeki yaklaşık 1 500-2 000 m yarıçaplı alan şehrin en eski çekirdeğim oluşturur. Cami, medrese, dergâh, türbe, hamam gibi tarihî yapıların yer aldığı bu sıkışık alanda geçen yüzyıldaki yangınlardan sonra bazı düzenlemeler yapılmış, yeni caddeler açılmıştır. Bunların en önemlisi, bugün de şehrin ana ulaşım eksenini oluşturan, Aiaeddin Tepesi ile Mevlana Dergâhı arasında uzanan caddedir. Başlıca resmî binalar, bankalar, oteller, işyerleri bu cadde üzerindedir. Bu caddenin güneyinde küçük işyerleri, ticarethaneler yoğunlaşmıştır. Yeni mahalleler eski çekirdeğin kuzeyinde ve güneyinde yer alır. En yeni kesimler batıdaki istasyon yönünde ve demiryolunun doğusunda yer almaktadır. Bu kesimler ayrık düzende 10-15 katlı binaları, geniş düzenli caddeleriyle kolayca ayırt edilir. Şehirdeki en önemli yeşil alan Aiaeddin Tepesidir. Şehrin 5-6 km batısındaki Meram, bol suları, bağ ve bahçeleriyle Konya’nın eskiden beri bir mesire yeridir. Önemli sanayi kuruluşları kuzeyde Ankara yolu üzerinde yoğunlaşmıştır. Organize Sanayi Bölgesi de bu kesimdedir.

Ekonomi. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli kervan yolları üzerinde bir ticaret merkezi olan Konya, bu niteliğini bugün de korumaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayinin temelini tarıma dayalı sanayiler, özellikle un sanayii oluşturuyordu. 1954’te Konya Şeker Fabrikası’mn açılmasından sonra, gıda sanayii birçok alt dalda kurulan tesislerle çeşitlilik kazandı. 1970’lerden itibaren metal, metal eşya ve makine imalat sanayilerinin sanayi üretimindeki payı artmaktadır.

Ulaşım. Konya ülkenin başlıca merkezlerine kara, demir ve hava yolu ile bağlıdır. □
Karatay.. e Müzesi: * _ -Kuçuk Karatay – Medresesi
ad*es/ Pir Hüseyin Bej^fBrbasI
, SV->,

■ Hasbey

, “;:partjlhuffazi
” !*» c
‘■•’»ba.

seıçuK
Arkeoloji .. Küllıyesi S

Mûzm S

Etrografya Müzesi Gazhane S. o
Müdürlüğü

Tacü (vezir
il
MEVLANA TÜRBESİ VE MEVLEVÎ DERGÂHI

Konya’nın simgesi durumundaki Mevlana Türbesi (Kubbei Hadra, Yeşil Kubbe), etrafındaki yapılar topluluğu ile birlikte bir külliye oluşturur. 6 500m2’ lik bir alanı kapsayan külliye, günümüzde Mevlana Müzesine dönüştürülmüştür. 1274’te vezir Muıneddin Pervane, karısı Gürcü Hatun ve Mevlana’nın oğlu Bahaeddin Veled tarafından yaptırılan ilk Mevlana türbesi piramit biçimi bir külahla örtülüydü. 1397’de türbe yenilenirken dıştaki dilimli kasnak ve kubbe eklendi. Daha sonra Osmanlı döneminde bazı eklemeler ve onarımlar yapıldı. Mevlana’nın sandukası, «post kubbesi» diye anılan mukamas dolgulu kubbenin altında yer alır. Türbeye sonradan eklenmiş kuzey, doğu ve batıdaki kubbeli bölümlerde taş, ahşap ve çini süslemeli 65 sanduka bulunmaktadır. Türbeye tilavet odasından gümüş kapı üe girilir. Kare planlı ana mekânı küresel bingili bir kubbeyle örtülü mescit yapıya Kanunî Sultan Süleyman döneminde eklenmiştir. Önünde dört kubbeli son cemaat yeri ve tilavet odası yer alır. Türbenin kuzeyinde yer alan Semahane de aynı dönemde inşa edilmiştir. Batıdaki derviş hücreleri ile aynı zamanda çilehane işlevi gören matbah (mutfak) III. Murad döneminde 1584’te yaptınlmıştır.

Mevlana Müzesi’nde Mevlevîlikle ilgili çeşitli eşya, eski el-yazmaları, çeşidi dönemlerden ahşap ve metal eserler, halı kilim, vb sergilenmektedir.
“fSSs

-sir
Ba§’
£ M*”a”aCad(fe8f İm p*.

5 Türbe Caddesi Aksaray Caddesi

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*