COĞRAFİ KONUM VE ETKİLERİ

COĞRAFİ KONUM VE ETKİLERİ

X. DERS
COĞRAFİ KONUM VE ETKİLERİ

Konum ve çeşitleri: İnsan topluluklarının yaşayışı ile doğal mm koşulları arasında çok sıkı ilişkiler olduğunu yukarıdaki det birçok örnekleri ile gördük ve öğrendik. Ortam koşullan arasında, önemlilerinden biri de konunvdur. Yaşanılan veya bulunulan yerin co| konumu, insan topluluklarını geniş ölçüde etkiler, örneğin, tropikal gede, orta kuşağın isteplerinde, kutup bölgelerinde, yüksek dağlar rinde, önemli denizyollarının geçtiği boğazlarda, kıyıdan çok içeri* yaşayan toplumlann hayatları ve ekonomik etkinlikleri, bulundukl bu yerlerin konumu ile yakından ilgilidir.

îki çeşit konum vardır: Bunlardan biri matematik konum’dur. tematik konum bize yerin, küre şeklindeki dünya üzerindeki yerini g“ terir. Bunun için de paralel ve meridyen dairelerinden faydalanılır. K. numun ikinci çeşidi özel konum Aut. Bu da bize bir yerin denize, dağla komşu ülkelere, ticaret yollarına göre nerede olduğunu açıklar.

Matematik konum: Dünya küre şeklinde olduğu için, bunun U ripdeki herhangi bir noktanın veya ülkenin matematik konumu, para ve meridyen dairelerinden faydalanılarak belirlidir.

İstanbul, Çanakkale, Cebelitarık ve Baltık boğazlan gibi deniz geçitleri ile Panama ve Süveyş kıstaklan gibi kara bağlantılan bitki ve hayvan topluluklarının yayılışı, tarihteki insan göçleri, ticaret ve savaş konularında eskiden beri önemli rol oynamıştır. Bu önem, deniz ticaretinin gelişiminden sonra daha da artmış; bu arada Süveyş ve Panama kıstaklan kanallarla yarılarak denizyolları haline getirilmiştir. Bu sebeplerden dolayı boğazlar ve kıstaklar üzerindeki konum daima geliştirici etkiler yapmıştır.

örneğin İstanbul’un bütün tarih boyunca önemini muhafaza etmesi ve gelişmesi, deniz ve kara yollarının kavşağındaki konumunun bir sonucudur: Bu şehrimiz Karadeniz ülkelerini Akdeniz’e ve oradan okyanusa bağlayan yegâne deniz geçidi olan Boğaz yolunun, Avrupa’yı Öıı Asya’ya bağlayan karayollariyle kesiştiği yerde kurulmuştur. Buna göre Karadeniz’e giriş ve çıkışı kontrol edebilecek konumdadır (Şekil: X/4).

c) Yükselti bakımından konum: Yükseltinin etkileri daha çok dolaylıdır: Yükseldikçe sıcaklık azalır, yağışlar da genellikle artar. Buna bağlı olarak bitki örtüsü, toprak çeşitleri ve tarım ürünleri değişir. Bu değişikliklerin insan hayatı üzerindeki etkilerinin olumlu veya olumsuz olması enleme ve iklime bağlıdır: Yüksek enlemlerde sıcaklık zaten düşüktür. Onun için burada yükselti olumsuz etki yapar; yerleşmeyi ve ta

rım çalışmalarını kısıtlar. Bunun tersine, nemli ve sıcak tropikal kugakta, alçak ovalarda hayat zordur; iklim, insan sağlığına zararlıdır. Onun için bu kuşakta 1000 – 2000 metre yükseklikteki yerler yerleşmeye ve tarım çalışmalarına en elverişli yükseltilerdir. Kurak ve yarı kurak bölgelerde de yükseltinin etkisi olumludur. Çünkü buralarda hayatı kısıtlayan yağış azlığıdır; oysa yükseklere çıkıldıkça yağış biraz olsun fazlalaştığından bitki örtüsü zenginleşir; hayvancılık ve tarım için daha elverişli koşullar ortaya çıkar.

Yaz mevsiminin genellikle kurak geçtiği Türkiye’de de yükselti, belli bir yere kadar olumlu rol oynar. Buraları alçak yerlere nazâratı yazın da daha nemli, bitki örtüsü daha zengindir. Ot toplulukları yeşil kalır ve hayvanların yayılması için elverişli koşullar gösterirler. Memleketimizde yaylacılığın gelişmiş olması bununla ilgilidir. Fakat belli bir yükseltiden sonra sıcaklık çok düştüğü için bu elverişli durum artık kaybolur, örneğin Türkiye’nin yüksek iç bölgelerinde, özellikle Doğu Anadolu’da, kıyı bölgelerindeki kadar çeşitli ürünler yetiştirilemez. Çünkü yüksek sıcaklık isteyen tarım bitkileri buralarda gelişmez. 2500 metreden sonra ise, daha da düşen sıcaklık dolayı-siyle artık tarım yapılamaz.
Öde-» ve Sorutur

1 — Matematik ve öze) konum ne demektir? örneklerle açıklayınız.

2 — Türkiye’nin 36° ve 42° kuzey paralelleri arasında bulunmasının başlıca sonuçlan nelerdir?

3 — Türkiye’nin özel konumunu ve bunun ballıca sonuçlarını belirtiniz (Şekil: IX/o.

4 — İstanbul’un önemi ile özel konumu arasında ilişki var mıdır?

Paralel daireleri, yerküre üzerinde ekvatora paralel olarak çizilen çemberlerdir. Ekvatordan başlayarak kutuplara doğra dünya üzerinde birer derece aralıkla 90 ar çember çizilebilir. Bunlardan 90 m kuzey yarımkürede, 90 m güney yarımkürededir. Bunlar birbirine paralel olduğu için paralel daireleri adım alırlar. Fakat unutmayın ki 90 derece paralelleri aslında birer çember değil, kutup noktalarıdır (Şekil: X/1).

Meridyen daireleri de birer derece aralıkla geçirilmiştir. Fakat paralelleri dik açı ile keserek bir kutuptan ötekine uzanırlar; kutuplara gidil-iikçe birbirine yaklaşırlar. Tam kutup noktalarında bütün meridyen daireleri birbirini keser. 1 derece aralıkla çizilen meridyen dairelerinin sayısı 180 dir. Fakat bunları yarım çemberler olarak kullanmak âdet olmuştur.

eneğin 0° meridyeni aslında bir yarım çemberdir; bunun devamım 180° teridyeni meydana getirir.

Yerküre üzerinde bu suretle geçirildiği düşünülen paraleller ve me-dyenler coğrafi koordinatları meydana getirirler. Matematik konum U koordinat sistemine göre belirtilir. Fakat bunun için de paralel ve me-
ridyen dairelerine birer başlangıç seçmek gerekir. Paraleller için doğal başlangıç, dünyayı eşit iki yarını küreye bölen ekvator çemberidir. Onun için ekvator 0 derece paraleli sayılır. Bunun kuzeyindeki paralellere kuzey, güneyindekilere güney paralelleri denir. BÖylece dünya ekvator tarafından kuzey ve güney olmak üzere iki yarımküreye bölünmüş olur. Yeryüzünde ekvatorla tropikler (dönenceler) arasında kalan yerlere alçak enlemler, kutba vakm enlemlere de yüksele enlemler denir. Bunlar arasında kalan alanlara da orta enlemler adı verilir.

Meridyen daireleri için de bir başlangıç lâzımdır. Bunun için Londra yakınındaki Greemvieh rasathanesi üzerinden geçen meridyen başlangıç alınmıştır. Buna başmeridyen denir, ve 0° meridyeni sayılır. Bunun doğusunda kalanlara doğu, batısmdakilere batı meridyenleri denir. 0° meridyeni ile onun devamı olan 180° meridyeninin aslında aynı çemberin birer yansı olduğunu öğrenmiştik. İşte bu çemberle dünya doğu ve batı yarımkürelerine aynlır.

Şek. X/2 — Enlem (solda) ve boylam (sağda).

yayın açı cinsinden değerine de boylam adı verilir, örneğin, İstanbul’un coğrafî koordinatları 41° 00′ 16″ kuzey ve 28° 58′ 59″ doğudur. Buna göre, İstanbul dünya üzerinde ekvatordan 41° 00′ 16″ kuzeyde ve başmeridyenin 28° 58′ 59″ doğusunda bulunan noktadadır (0 = derece, ‘ = dakika ve ” = saniye işaretidir).

Matematik konumun etkileri: Yeryüzündeki ülkelerin birçok özellikleri matematik konumları, yani enlem ve boylamları ile ilgilidir.

a) Enlemin etkileri: Enlem her; şeyden önce iklim ve ona bağlı olarak da bitki örtüsü, hayvan toplulukları, toprak çeşitleri, akarsu rejimleri, yerleşme, yetiştirilen ürünler, hatta, deniz sularının özellikleri üzerinde I etküer yapar.
Ekvatordan uzaklaştıkça sıcaklık genel olarak azalır. Btmun sonucunda ekvatorla kutup bölgeleri arasında birbirine kabaca paralel olarak-uzanan değişik iklim kuşak-
Bu coğrafî koordinatlardan faydalanarak, dünya üzerindeki herh| gi bir yerin matematik konumu kesinlikle belirtilebilir. Bunun için yerin ekvatora ve başmeridyene olan uzaklığı derece, dakika, saniye Binden verilir. Bir nokta ile ekvator arasındaki uzaklığın açı cinsinden gerine enlem denir (Şekil: X/2). Aynı nokta ile başmeridyen arasınc

lan meydana gelmiştir. Yeryüzündeki sıcak, ılıman ve soğuk iklim alanları esas itibariyle enleme bağlıdır. Bunlardan her birinin kendine göre bitki topluluğu, tarımsal ürünleri, hayvan toplulukları ve toprak türleri vardır. Akarsuların, donması, kıyıların buz tutmaması da gene sıcaklık kuşakları dolayısiyle enlemle ilgilidir. Bütün bu doğal özellikler bir ülkenin nüfuslanmasını geniş ölçüde etkiler, örneğin, yüksek enlemlerde iklim koşullan insan için elverişsizdir. Onun için buraları tenhadır. Ekvatora yakın paralellerde ise insan bu defa yüksek sıcaklık, gür ormanlar ve vahşî hayvanlarla mücadele etmek zorundadır. Oysa orta enlemler hayata en elverişli alanlardır. Yeryüzündeki en eski uygarlıkların bu enlemlerde doğup geliştiğini de zaten öğrenmiştik.

Enlemin diğer iki etkisi daha vardır: Bunlardan biri güneşin öğleyin ulaşabildiği yükseklik, öteki ise gece ve gündüz süredir. Güneşin yüksekliği yıl boyunca enleme ve mevsimlere göre değişir. Bu durum muhtelif paralellerin aldıkları güneş enerjisinin miktarını ve oralardaki gece-gündüz süresini tayin eder. Bu konu X. derste etraflı olarak incelenecektir.

b) Boylamın etkileri: Boylam farkları yerküre üzerinde saat farkları’na yol açar. Zaman Ölçümüz, güneşin gökyüzündeki hareketine göre ayarlanır: Bir yerde gündüzün güneşin en çok yükseldiği, yani o yerden geçen meridyenin tam güneş hizasına geldiği ana öğle vakti denir ve saat tam 12 sayılır. Dünya kendi ekseni etrafmda 24 saatte 360° lik bir daire çizerek batıdan doğuya döner. Demek ki 1 saatta 15° lik, 4 dakikada ise 1° lik bir dönüş yapar. Aynı meridyenin üzerinde bulunan yani boylamları aynı olan bütün noktalar güneşin hizasından aynı zamanda geçerler. Bu yüzden aralarında saat farkı olmaz. Oysa başka başka meridyenler üzerinde bulunan yerler arasında daima zaman farkı vardır, örneğin, îzmit (30° doğu) ile İstanbul (29° doğu) arasındaki boylam farkı kabaca 1 derecedir. Buna göre bu iki şehrimiz arasında 4 dakikalık zaman fark olmak gerekir. Demek ki her meridyen üzerindeki yerlerin kendine göre bir saati vardır. Buna yerel saat denir. Türkiye’nin en batı (26° doğu) ve en doğu (45° doğu) noktalarından geçen meridyenler arasındaki boylam farkı 19° dir. O halde, memleketimizin iki ucu arasındaki yerel saat farkı 19 x 4 — 76 dakikadır. Fakat bugün Türkiye’de yerel saat ancak ezan, namaz, iftar, sahur zamanlarının saptanması için uygulanır; bunun dışında kullanılmaz. Çünkü her işte bunu kullansa idik, ulaştırmada, haberleşmede, taşıt tarifelerinde içinden çıkılmaz karışıklıklar doğardı.

Aynı durum diğer bütün ülkeler için de söz konusudur. Bu karışıklıktan kurtulmak için yerküre saat düimleri’ne ayrılmıştır (Şekil: X/S).

Bu dilimlerden her biri 15 er boylam derecelik yer tutar. Buna göre dünya 265 :15 = 24 saat dilimine ayrılmıştır. Dilimlerden her biri, yanmdakinden tam 1 saat farkla ayrılır. Ülkelerin saatlan da, üzerinde bulundukları dilimin saatma göre

carlanır. Saat dilimleri ayrılırken işe 0° meridyeninden başlanmıştır: Bunun 7° 1/2 pusundan ve 7° V2 batısından geçen iki meridyenle sınırlanan dilim 0 numaralı at dilimi sayılmıştır. Bundan sonra da 15 er derecelik dilimler çizilmiş ve bunlara ğuya doğru 1, 2, 3,… sayılı dilimler denmiştir. Türkiye 2 sayılı dilimin saatini, llamr. Yani bizim saat ayarımızla, 0 sayılı Greemvich dilimi arasında tam iki »t fark vardır.

Fakat saat dilimleri her zaman meridyenleri izlemez; bazı bölgelerde siyasal ırlara uymak için daralır veya genişler. Ayrıca, çok geniş olan bazı ülkelerde . B. Devletleri, Kanada, Sovyetler Birliği gibi) tek saat ayarı kullanmak, bejseler ısındaki zaman farkı çok olduğu için sakıncalıdır. Bu yüzden bu ülkeler turkaç t dilimine ayrılmıştır.

Özel konum ve sonuçları: Bir ülkenin veya herhangi bir yerin .kıtamı, komşu ülkelere, ticaret yollanna, boğazlara, geçitlere… göre konumu itli ve çok önemli etkiler yapar. Ayrıca bulunulan yerin yüksekliği de ■.akım sonuçlara yol açar.

a) Karalara ve denizlere göre konum: Denize yakınlık veya uzak-okyanuslara açıklık derecesi, karanın içine denizlerin sokulup sokul-nası bir yandan doğal koşullar öte yandan beşerî ve ekonomik etkin-‘ :r üzerinde çok önemli rol oynar. Örneğin, Türkiye’nin kıyı bölgelerinde a daha nemli, daha ılımandır; ormanlar da daha çok buradadır. Nü

fos genellikle daha yoğun, tanm ürünleri daha çeşitli, ticaret daha canlıdır, Oysa deniz etküerine uzak ve dağlarla kuşatılmış olan İç Anadolu daha az yağışlı, kışm daha soğuk, tanm ürünleri daha az çeşitlidir; en geniş yeri istepler kaplar. Batı Avrupa başka bir örnektir: Burası deniz ikliminin, özellikle sıcak Gulfstream akıntısının olumlu etkilerinden faydalanır. Oysa Orta Avrupa’ya geçüince iklim şiddetlenir. Hele Orta Asya gibi denizlerden binlerce kilometre uzaktaki iç kısımlarda iklim çok kurak, kışlar çok şiddetlidir.

Bununla beraber bütün kıyı bölgeleri iktim bakımından aynı elverişli durumda değildir. Orta kuşakta kıtaların batı kıyıları, tropikal kuşakta ise kıtaların doğu kıyılan bu konumları sayesinde deniz ve okyanusların olumlu etkilerinden faydalanırlar. Buna karşılık, orta kuşaktaki kıtaların doğru kıyıları ile tropikal kuşaktaki karaların batı kıyıları üzerinde denizin etkileri olumsuzdur. Çünkü bunların önünde soğuk deniz akıntıları vardır. Bu sebeple orta kuşağın doğu kıyılarında iklim serttir; hatta bazı yerlerinde deniz buz tutar. Tropikal karaların batı kıyılarındaki soğuksu akıntıları ise burada kıyı çöllerinin oluşmasına yol açmıştır.

Yeryüzündeki bazı ülkeler, örneğin Çekoslovakya, Macaristan, İsviçre, Bolivya kıtaların ortasındadır; denizde kıyıları yoktur. Bulgaristan, Romanya, Finlandiya, gibi bazıları ise iç denizlerin kıyısındadır. Bunlar okyanus aşırı ülkelerle bağlantılarını ancak iç denizler ve boğazlardan geçen den’zvolları ile sağlarlar. Açık deniz kıyısındaki denizci ülkelerle, denize uzak yani kara ülkeleri arasındaki bu tcon.ujn farkları sözü geçen ülkelerini) tabiat şartlarından bagkn, dolaylı yollardan tarihlerini, kültürlerim ve ekonomilerinin karakterini etkilemiştir. Deniz ve okyanus kıyısındaki ülkelerin çoğu (Norveç, İngiltere, Japonya, İzlanda, Portekiz, Hollanda ve Yunanistan) denizcilikte ve balıkçılıkta ileri gitmişlerdir. Bunların ekonomisinde denizaşırı ülkelerle ticaret eskiden beri önemli bir rol oynamıştır.

b) Denizyolları ve geçitleri üzerinde konum: Geniş denizler, özellikle okyanuslar eski çağlarda kıtalar arasında aşılması güç birer engeldi. Amerikalann bulunması ve gelişmesi, Avustralya’nın keşfi ve nüfuslan-ması bu yüzden yüzyıllarca gecikmiştir. Gene aynı sebepten dünyanın en önemli ticaret yollan da eskiden Karalar üzerinden geçiyordu. Oysa yeni çağlardaki teknik ilerlemeler sayesinde bu engel ortadan kalkmış, kara ticaret yolları önemini kaybetmiş, onlann yerine okyanuslar dünyanın başlıca ticaret yolları haline gelmiştir. Bu yolların başlangıcındaki kıyı ülkeleri (îngütere, Japonya v.b.) ve liman şehirleri bu konumlanndan büyük ölçüde faydalanmışlar, zenginleşmişlerdir. Deniz ve hava yollarının gelişmesi üzerine, eskiden okyanuslar ortasında kaybolmuş bazı adalar da birer uğrak ve ikmal yeri olarak önem kazanmışlardır (Hawü, Kanarya adalan, İzlanda, Malta ve Kıbns gibi).

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*