FİLDİŞİ KIYISI

FİLDİŞİ KIYISI

fildişi sahili

fildişi sahili

FİLDİŞİ KIYISI

DEVLET VE KURUMLAR

letvekilleri gibi beş yıllığına seçilen cumhurbaşkanı görev yısına bakılmaksızın yeniden seçilebilir. 1980’de, Cumhur-nı Houphouet-Boigny, seçim sistemini değiştirerek, millet-seçimlerinde adaylığı serbest bıraktı. 650 aday PDCt’nin olarak kaldı. Fildişi Kıyısı’nda parlamento dışlanmış; hükü-aldığı kararların kaydedildiği bir yer rolünü üstlenmiştir. Tihurbaşkanı yalnızca kurumsal değil aynı zamanda kişisel :şruiyete sahiptir. 1990’da yapılan anayasa değişikliğine gö-llet Meclisi başkanının, iktidar boşluğu durumunda cum-şkanımn görevine son verme yetkisi vardır.

)PLUM

l: Sömürgeleştirilmeden önce Fildişi Kıyısı’nın kuzey kesi-büyük bölümü İslam’ın etki alanına girmişti. Fransız yöne-slam’ın yayılmasını teşvik etti. Müslümanlar, güneydeki şe-n ve orman bölgesinin nüfuslandırılmasını sağlıyordu, man olan çok sayıda göçmenin (özellikle Fildişi Kıyısı’ndan an Diulalar, Nijeryalılar, Lübnanlılar) varlığı, İslam’ın etki-:r yıl artırmaktadır.

misder çoğunluğu oluştursa da, birçok uzlaştırmacı biçi-Hıristiyanlık önemli bir konuma sahiptir. Yamoussouk-1985’ten 1988’e kadar yapımı tamamlanan bazilika Ro-ki San Pietro Bazilikası’nın bir kopyasıdır, lık ve eğitim: «Fildişi Mucizesi» olarak adlandırılan dö-:ki ekonomik büyüme topluma çok yarar sağlamıştır. Büt-büyük bir bölümü (yaklaşık % 40’ı) okul ve hastane yapı-ayrılmıştır. Fakat, ekonomideki durgunluk ve özellikle bitiren gençlerin sürekli karşı karşıya kaldığı işsizlik, öğren-nrçok defa öfkelendirmiş; iktidara karşı ayaklanmalarına niştir (1969, 1977,1982,1991).

JLTÜR VE UYGARLIK

:neksel sanatların zenginliği. Fildişi Kıyısı’ndaki her etnik ızgün sanat biçimleri geliştirmiştir. Bu gruplardan çoğu tah-
YAMOUSSOUKRO BAZİLİKASI

-Dame-de-la-Paix Bazilikası, 1990’da, Papa II. Johannes Paulus ıdan açılmıştır. Bu bina, 1983’te başkent ilan edilen, Cumhurbaş-elix Houphouet-Boigny’nin doğduğu köy olan Yamoussoukro?da niştir. Roma’daki San Pietro Kilisesi’nin kubbesinden sonra yapı-yüksek kubbeye (120 metre) sahip olan bazilika, adı geçen fcili-beton bir kopyasıdır. Sahm, 7 000’i oturacak biçimde 18 000 kişi r. 7 500 m2’lik vitraylar, Chartres KatedraÜ’ndekilerin üç katıdır.
ta işlemeciliği yapar; özellikle adak olarak kullanılan heykelcikleriyle tanınır. Ormanlık bölgelerde mask sanatı, kuzeydeyse hey-kelicilik yaygındır. Baulelerin ince hatlara sahip maskları, birbirine benzeyen biçimleriyle atalarının anısını yaşatır. Bauleler, yerel mitolojide yer alan savan hayvanlarım andıran çan-maskeleriyle de ünlüdür. Savan heykelcilerinden Senufolar, Avrupalılarm dikkatini çekmişlerdir; fakat yarı insan yarı hayvan maskların çoğunlukta olduğu Senufo sanatı, ihracata yönelik heykel üretimiyle boşa harcanmaktadır.

Edebiyat. Fildişi Kıyısı yazarları zencilik ve Afrika kültürünün korunmasına çalışmışlardır. Mesela Presence africaine dergisine katkıda bulunan Bernard Dadie, Fildişi Kıyısı edebiyatının önemli bir kişisidir. Bu yazar, önce bir hikâye derlemesi («Siyah Peşte-mal» [Le Pagne Noir], 1955) sonra mücadele şiirleri («Ayağa Kalkan Afrika», [Afrique Debout], 1950), sonra da «Climbie» (1956) adım verdiği otobiyografisiyle tanınmıştır. 1938’de yerli Fildişi Kıyısı tiyatrosunu kuran Joseph Amon d’Aby’nin yanı sıra oyunları en çok oynanan yazarlardan biridir. Romancı Ake Loba, Paris’te yaşayan Fildişili üniversite öğrencilerinin günlük hayatını anlattığı («Zenci Öğrenci», [L’Etudiant noir], 1960) adlı kitabıyla tanınmıştır. Ahmadou Kourouma, daha çok siyasî içerikli eserler vermiştir («Bağımsızlık Güneşleri», [les Soleils des independances],

1968). Son yılların yazarları arasında, öğretim görevlisi, şair ve re-mancı Jean-Marie Adiaffi («Kimlik Kant», [la Carte d’identite], 1981), Fatho Amoy, Jean-Baptiste Tiemele ve Bernard Zadi Zao-urou dikkati çeker.

Sinema. Fildişi Kıyısı’nda yedinci sanatın gelişmesi 19601ı yıllarda başlamıştır. Fildişi sinemasının başlangıç yılları için, Bassori Timite’nin («Bıçaklı Kadın», [La Femme au Couteau],

1969), Henri Duparc’ın («Mavna veya Bir Sanatçının Rüyası» [Mo-una ou Le Reve d’un Artiste], 1969), Desire Ecare’nin («Bir Sürgün İçin Konçerto», [Concerto pour un exil], 1968) ve sürgündeki Fildişililer’in hayatını anlatan («Fransa İkimizin», [A Nous Deux France], 1969) adlı filmleri sayılabilir. 19701i yıllarda sinema, aile veya köyden şehre göç gibi, daha çok Afrika’ya özgü sorunlara eğilmiştir. Gnoan Roger M’bala, «Şapka» [Le Chapeau], 1975) adlı filmiyle, kadınlarla erkekler arasındaki ilişkileri mizahî bir dille işlemiştir. «Müezzinin Çığlığı», [Le Cri du Müezzin], 1972) adı filmiyle dikkati çeken yönetmen N’Dabian Etienne Vodio’nun diğer filmi («Kolejli Kızlar», [Les Collegiennes],

1975), Fildişili gençlerin, özellikle genç kızların karşılaştığı sorunları işler. 1970’li yılların sonunda daha geniş bir seyirci kitlesine ulaşmak isteyen sinemada, Duparc’ın, bir çiftin kıskançlık sorunlarını anlatan ve kadınların sünnet edilmesini eleştiren («Yaban Otu», [L’Herbe sauvage], 1977) filmi halk tarafıdan çok beğenilmiştir. Fildişi sinemasının diğer kayda değer yönetmenleri şunlardır: Jean-Louis Koula, Kramo Lancine Fatika, Kosolo-a Yeo, Mossa Dossa. □
San Pedro limanı: Fildişi Kıyısı’nın en çok ihracat yaptığı ülkeler Fransa ve Hollanda’dır. Bu ülkeler, 1988yılı ihracatının yüzde 16’sıyla ABD’nin önünde yer alır.
AYRICA BAKINIZ

– KMSD Afrika

– [b-ansli Afrika (Zenci)

– IMnşj Atlantik Okyanusu

– b-msu Fransa

– [B.ANSII gelişmekte olan

ülkeler

– [b-ansli kahve

– IB.ansli ormanlar

– HM sömürgecilik

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*