Genel

SÖMÜRGE

SÖMÜRGE
fazlasını yeni topraklara yerleştirme ken öte yandan yerli halkların soykı- Afrika’da (Senegal) ve Hindistan’da vb. Roma İmparatorluğu’nun yıkıl- rımı gibi kanlı sonuçlara yol açtı, sömürgeler kurdu. 18. yüzyılda İn-masından sonra, Ortaçağ’ın sonları- Yerli uygarlıklar yerle bir edildi, giltere’nin en güçlü denizci devlet na kadar Avrupa ve Akdeniz çevre- Özellikle Afrika yerlileri yüzyıllar sü- haline gelmesi, Fransa’nın Kanada sinde sömürgecilik hareketlerinin recek köle ticaretinin kurbanı oldu- ve Hindistan’daki sömürgelerini kay-durduğu görülür. Bu dönemde lar. İspanya ve Portekiz arasındaki betmesiyle sonuçlandı. Sömürgeci-Avrupa, daha çok barbar kabilele- rekabet 1494’te papanın girişimi ve lik, dünyadaki yayılmasını 19. yüzyı-rin akınlarına ve göçlere sahne ol- Tordesiilas Antlaşması ile sonuçlan- la kadar sürdürdü. 19. yüzyılın sondu. İlkçağ’da Avrupa dışında en dı. Buna göre Atlas Okyanusu’nun larında artık dünyada sömürgeleşti-önemli sömürgecilik hareketiyse ortasından geçen 45. boylamın batı- rilebilecek bir karış toprak kalma-Çin’de gerçekleşti. İ.Ö. 4. ve 3. yüz- sı Ispanya’ya, doğusu Portekiz’e bı- mıştı. Bundan sonraki dönem, sö-yıllarda Hoang-Ho Irmağı’nın aşağı rakıldı. Böylece İspanyollar Orta mürgelerin paylaşılması ve yeniden havzası halkı önce çevresindeki Amerika’yı ve Güney Amerika’nın paylaşılması için Avrupa devletleri halkları sömürgeleştirdi (iç sömür- batısını, Portekizliler de Brezilya, Af- arasında bitmez tükenmez savaşlâ-çjecilik); sonra egemenliğini Man- rika, Hindistan, Endonezya ve Pasi- rın yapıldığı, günümüze kadar uza-çurya’ya kadar yaydı. Avrupa’da sö- fik Okyanusu adalarını sömürgeleş- nan tarih bölümüdür. Bu dönemde mürgecilik yeniden ve gerçek anla- tirme hakkını kazandılar. 16. yüzyı- sömürgelerin paylaşılması, bir yan-mıyla, keşiflerin başlamasından son- im sonlarında ortaya üç yeni sömür- dan I. ve II. dünya savaşlarına, bir ra ortaya çıktı. Amerika’ya, Uzakdo- geci devlet çıktı: İngiltere, Fransa yandan da sömürgelerin kurtuluş ğu’ya, Afrika’ya düzenlenen keşif ve Hollanda. 17. yüzyılda İspanya mücadelelerine yol açtı. Aynı za-gezileri AvrupalIların ilgisini yeryüzü- ve Portekiz eski güçlerini, dolayısıy- manda eski sömürgecilik de içerik nün o güne kadar bilinmeyen bu ye- la sömürgelerini kaybetmeye başla- değiştirerek, “emperyalizm” adı verili bölgelerine çekti. Amerika’nın do- dılar. Hollanda, 1602’de kurduğu len yeni ve daha karmaşık bir olgu-ğal kaynakları, eski uygarlıklarının Doğu Hindistan Şifketi’yle Portekiz ya dönüştü. İlkçağ’ın ticari amaçlı lazineleri, Afrika’nın madenleri, bit- ile rekabete girişti. Sri Lanka ve Tay- sömürgeciliği, zaman içinde önce cisel ve hayvansal ürünleri, uygar van’ı ele geçirdi. Amerika’da ve Afri- değerli madenleri ana ülkeye yığ-Jzakdoğu’nun zenginlikleri, o güne ka’da koloniler kurdu. Bu sömürge- mak, sonra sanayi devriminin yarat-lek görülmemiş çapta ve hızda bir lerin iklim özellikleri, AvrupalIların tığı üretim fazlasına yeni pazarlar ¡ömürgeleştirme hareketinin hedef- yerleşmesine uygun değildi. Bu ne- ve sanayie yeni hammadde kaynak-3ri oldular. İlk sömürgeler, zama- denle HollandalIlar, sömürgelerinin ları; nüfus fazlasına yerleşim alanla-ıın denizcilikte en ileri devletleri doğal kaynaklarını yağmalamakla rı bulmak, en sonunda da sermaye •lan Portekiz ve İspanya tarafından yetindiler. Kauçuk, baharat gibi fazlalığına yeni yatırım olanakları ya-uruldu. 15. yüzyılın ilk yarısında maddeleri dünya piyasasına sürdü- ratmak amaçlarına yöneldi. Emper-’ortekizliler, Afrika kıyılarına ve Hint ler. İngiliz ve Fransızlar ise ülkeleri- yalizm çağında, sömürgeciliğin ge-)kyanusu’na seferler düzenlediler, nin sınırlı olanaklarını yeni topraklar- leneksel biçimi olan askeri işgal ve 492’de İspanyollar, Kristof Ko- la genişletmek ve buralarda yerleşe- sömürge halklarının kuvvet kullanıla->mb’un önderliğinde Küba’ya var- rek ekonomik sistemlerini güçlendir- rak köleleştirilmeleri yöntemlerine; ılar. Yeni bulunan yerlerin Avru- mek, anayurdun zenginleşmesini askeri gücü gözdağı vermek için a’da abartılarak anlatılan zenginlikr sağlamak amacıyla sömürgeciliğe kullanıp ekonomik ve siyasal eğeri; maceracıları, güç ve iktidar hır- yöneldiler. Bu nedenle, özellikle İn- menliği sağlama yöntemleri eklen-peşinde koşanları, kısa sürede giltere’nin Kuzey Amerika’da girişti- di. 15-18. yüzyılın sömürgecileri, sngin olmayı amaçlayanları kitleler ği sömürgecilik hareketi, büyük bir her ne kadar sömürgeleştirme hare-îlinde bu topraklara çekti. 1435 göç olgusuyla birlikte yürüdü. İngi- ketlerini askeri güçlerine dayandırdı-n başlayarak Portekizliler Gine kı- lizler, yalnızca doğal kaynaklardan larsa da uyguladıkları yöntemler, larını, Kongo Irmağı çevresini, Hin- yararlanmayı değil, aynı zamanda kurdukları idareler bakımından bir-stan’ı vb. sömürgeleştirerek köle. Ingiliz kültürünü yeni topraklarda ya- birlerinden az çok farklı yollar izledi-tın, fildişi ve baharat ticareti yap- yarak, gerçek anlamda bir egemen- ler. ispanya, Portekiz ve Hollanda aya başladılar. İspanyollar 1492′ İlk ve dünya imparatorluğu kurmayı yalnızca sömürgelerinin doğal, kay-! Küba’yı, 1519’da Azteklerin ülke- amaçladılar. Böylece Kuzey Ameri- naklarını yağmaladılar. Bu devletle-Meksika’yı, 1532’de de takaların ka, Avustralya ve Yeni Zelanda’da rin sömürgeleri, elindeki askeri gü-<esi Peru’yu sömürgeleştirdiler, yerleştiler. Ayrıca ekonomik güçleri- ce dayanan tam yetkili bir genel va-rıca Afrika’da Gine Körfezi’nde ni artırmak için Hindistan, Sri Lan- li tarafından yönetilirdi. Yerli halkın mürgeler kurdular. Doğrudan ka, Birmanya, Malaysiya ve Afri- yönetimde hiçbir söz hakkı yoktu, ğruya yerel kaynakların yağma- ka’ya yöneldiler. Fransa da benzer ispanya, Portekiz ve Hollanda yerli iması biçiminde ortaya çıkan bu amaçlarla Kuzey Amerika’da (örne- halkın eğitilmesi, yaşam koşulları-nem sömürgeciliği, bir yandan ğin Quebec), Kuzey Afrika’da (Ce- nin düzeltilmesi vb. konularla ilgilen-rupa’ya büyük zenginlikler yığar- zayir), Antil Denizl’nde (Martinik), mediler. Yalnızca ağır bir sömürüye
1961
dayanan ve aldıkları karşısında hiçbir şey vermeyen bu sistemler kısa zamanda dağılıp yıkıldılar. İngiltere, Fransa ve sömürgeciliğe çok daha sonra, 1867’de Ruslardan Alaska’yı satın alarak başlayan ABD ise sömürgeleriyle aralarında daha sağlam siyasal ve ekonomik bağlar kurdular. ilişkilerini sıkı kurallara bağladılar. Sömürgelerinde kendi kültürlerini yaymak amacıyla yerli halkın eğitimine önem verdiler. Bu da bir yandan sömürgelerde ana devlete bağlı yerel yönetici sınıfların doğmasına, öte yandan eğitim düzeyinin yükselmesiyle birlikte ulusal bilincin de yükselmesine’yol açtı. Bağımsızlığını kazanan ilk sömürgeler, İngiltere’nin Kuzey Amerika’daki sömürgeleri oldu (1776). 1783’te ABD kuruldu. 19. yüzyılın sonlarında başlayan özgürlük hareketleri 20. yüzyılda, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra hızla yayıldı. Birbiri ardı sıra birçok eski sömürge, siyasal bağımsızlığını kazandı. Ancak bunlardan eski İngiliz sömürgelerinin büyük bölümü Commonwealth (İngiliz Uluslar Topluluğu) bünyesinde kalarak, İngiltere ile ekonomik ve bir ölçüde siyasal ilişkilerini sürdürdüler. Amerika sömürgelerinin bir bölümüne siyasal bağımsızlık tanırken, bir bölümünü de eyalet statüsüyle kendi bünyesine kattı. Fransa eski sömürgelerinin bir bölümünün siyasi bağımsızlığını tanıdı. Bir bölümüyse (örneğin Cezayir) özgürlüklerini uzun mücadeleler sonunda kazandılar. Hollanda’nın sömürgeleri de bağımsızlıklarını kazanmak için kanlı mücadelelere girişmek zorunda kaldılar. Bugün yeryüzünde doğrudan doğruya sömürge statüsünde olan pek az ülke vardır. Ancak, ekonomik ve sosyal açıdan yeteri kadar gelişmemiş pek çok eski sömürgenin de emperyalist sistem içinde, sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan büyük devletlere bağımlı olduğu bir gerçektir.
SÖYLEŞİ, bir konunun ya da düşüncenin bir başkasıyla konuşurmuş gibi işlendiği yazı, sohbet. Bir edebiyat türü değil, bir yazış ya da anlatım biçiminin adıdır. Eleştiri, in-
celeme, özellikle de deneme türleri söyleşi biçiminde yazılabilir.
SÖYLEV, belli bir konuda bir topluluk önünde yapılan konuşma, nutuk. Söylevde amaç, dinleyenleri kendi düşüncesinden yana çekmektir. Bu nedenle konuşma, konuya bağlı olarak, inandırıcı, etkileyici, coşturucu nitelikler taşımalıdır. Bu niteliklerse “hitabefi (konuşma sanatı) oluşturur. Başka deyişle söy-ley, söylenen sözdür; hitabet de söyleme biçimi. Eskiden konuşmacıya hatip denirdi. Ayrıca bir de hatiplik mesleği vardı. Camilerde hutbe oktıyanlara hatip sanı verilirdi. Söylev, Batı edebiyatının en önemli türlerinden biridir. Eski Yunanistan ile Roma’da çok gelişmiştir. O dö-‘ nemin en büyük söylevcileri Yunan edebiyatında Demosthenes (İ.Ö. 385-322), Latin edebiyatında Cice-ro’dur (İ.Ö. 106-43). Fransa’da da devrim yıllarında Mirabeau (1749-1791), Danton (1759-1794), Robespierre (1758-1794) siyasal söylevleriyle sivrilmişlerdir. Söylev, siyasal, dinsel, hukuksal, akademik olmak üzere başlıca dört çeşide ayrılır. Bunlardan en yaygını siyasal amaçlarla parlamentolarda, mitinglerde söylenen söylevdir. Ayrıca Descartes, Rousseau gibi kimi düşünürlerle yazarlar, felsefi ya da toplumsal görüşlerini açıkladıkları kitaplarına söylev adını vermişlerdir. Hutbe denilen dinsel söylevler dışında söylev sanatı, Türkiye’de toplanma ve söz özgürlüğünün tanındığı II. Meşruti-yet’ten sonra gelişmiştir. Bu dönemde yetişen en tanınmış söylevciler Ömer Naci ile Hamdullah Suphi Tanrıöver’dir. Cumhuriyet döneminin en büyük söylevcisi ise Atatürk’tür.
SÖZLÜ EDEBİYAT, yazının kullanılmadığı dönemlerde oluşup ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa geçerek yaşarlığını sürdürmüş edebiyat verimlerinin tümü. Kavram olarak yazının bulunuşundan sonra gelişimini sürdüren ve halk edebiyatı alanınâ giren ürünleri de kapsar. Genellikle türkü, mani, masal, atasözü, bilıVıe-ce gibi anonim nitelik taşıyan türler: sözlü edebiyat kavramı içinde düşü-
nülür. Bunlar folklor değeri de taşırlar. Ama gerek halk şiirinin, gerekse halk öyküsünün, söyleyeni bilinse de, sözlü geleneğe dayandığı unutulmamalıdır. Yazı öncesinin sözlü edebiyat verimleriyse destanlardır.
SÖZLÜK, bir dilin bütün ya da belli bir çağda kullanılmış sözcük ve deyimlerini alfabetik sıraya göre alarak tanımlarını veren, açıklayan ya da başka bir dildeki karşılıklarını veren yapıt, lügat. Türkçe’de sözlük geleneği bulunmakla birlikte, ‘Türkçe sözlük” geleneği oluşmamış, bu yolda ilk çalışmalar Tanzimat döneminde başlamıştır. Günümüze kalabilen “Codex Cumenicus”, “Divanü Lugati’t-Türk” gibi ilk sözlükler Türkçe sözlük değildirler. Divan edebiyatı döneminde de genellikle “tuhfe” adını taşıyan sözlükler Farsça, Arapça karşılıkları için düzenlenmiştir. Tanzimat döneminde anlaşılır bir dille yazma eğilimi gramer, imla sorunlarının yanı sıra sözlük konusunu da gündeme getirmiştir. Dilde yalınlaşmayı savunan Şinasi’nin büyük bir Türkçe sözlük hazırlama girişiminde bulunduğu bilinmektedir. Bu alanda ortaya konulan ilk yapıt ise Ahmet Vefik Paşa’nın “Lehçei Os-mani”sidlr (1876). Sonraki dönemlerde yayımlanan sözlüklerin başlı-caları şunlardır: ”Lugat-i Naci” (Muallim Naci, 1890), “Kamusı Türki” (Şemsettin Sami, 1899-1901), “Büyük Türk Lügati” (Hüseyin Kâzım Kadri, 4 cilt, 1927, 1928, 1943, 1945), “Türkçe Sözlük” (Mehmet Ali Ağakay, 1945); “Osmanlıca-Türkçe Sözlük” (M. Nihat Özön, 1952); “Os-manlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat” (Ferit Devellioğlu, 1962); “Meydan-Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi” (13 cilt, 1969-1973); ‘Tarama Sözlüğü” (TDK, 8 cilt, 1963-1977); “Derleme Sözlüğü” (10 cilt, 1963-1977); “Resimli Ansiklopedik Büyük Sözlük” (10 cilt, 1982).
SPARTA, Eskiçağ Yunan şehir devleti (İ.Ö. 9. yüzyıl-İ.S. 396). Pelopo-nes Yarımadası’nda, Lakonya Böl-gesi’nde, Eurodes Irmağı’nın vadisinde Dorlar tarafından kuruldu. Sparta halkı üç bölümden oluşuyor-.
du Spart, küçük ka er topral , Sardı, yalr I ^teriyle ut re köylere netim bal .eni halkı raklan ek njrierdi. •’ den. ünlı s Ö. 9. yi garşik v> ayırt edi fia doğ dular. f j me İ.Ö 1 îü ve Si | oe ege | i Ö. 36i | an yer I gerilerr i da gü | Megalc i uğrattu 1 tan’ ı i i 331) . İ nk’in Devlet îalılar Çocul den ç yapar yat h; mutla
SPAİ
KUS
mokı
nnıs
bunc
Ros;
rafın
Mek
den
Alm
sav
sav
zer
lar”
mc
ter
fı il
ne
Pa
Kc

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir