KOMÜNİZME YÖNELİK İÇ TEHDİTLER
1924’te, ülke, geçen on yılın yaratmış olduğu yıkımdan toparlanmaya başlamıştı. O tarihe kadar partinin karşısındaki tehlikeler öylesine büyüktü ki, bunlarla nasıl ba- şetmek gerektiği konusunda, pek fazla görüş ayrılığı ortaya çıkmamıştı. Oysa artık, Bolşevikler daha zor seçmeler yapmak zorundaydı.
Köylüler. Ekonomik toparlanma dönemi yaklaşırken, Komünist Partisi bir sanayileşme stratejisi seçmek zorundaydı. Ekonomik dönüşüm, desteğinin yaşamsal önem taşıdığı hissedilen köylülerin sırtına, yeni sıkıntılar yüklemek anlamına geliyordu. Parti’nin yeni bir yola girmesi duygusu, Lenin’in 1924 başlarında ölmesiyle güçlendi.
Bu değişikliklerin temelinde yatan gerçek, Bolşeviklerin geliştirdikleri stratejinin,işe yaramamasıydı.Bolşevikler kendilerini, [ezici çoğunluğu köylü olan bir ülkede, proletarya (yani sanayi işçileri) diktatörlüğünün marksçı ideoloji tarafından görevlendirilmiş güvencesi olarak görüyorlardı. İlerlemiş Batı ülkelerinde çok yakın bir dönemde sosyalist bir devrim gerçekleşmesi olasılığının bulunmadığı anlaşıldığından, Bolşeviklerin köylüleri kazanmaları için iç kaynaklardan yararlanmaları gerekiyordu. Kuramsal olarak bu iş, kısa vadede, sosyalist sanayininin üstün başarılı çalışmasıyla, uzun vadede de, köylülerin gönüllü olarak, “ilkel bireyciler” olmaktan çıkıp, teknoloji açısından ileri “ortakçılara” dönüşmeleriyle gerçekleştirilecekti.
Temeldeki güçlük, sosyalistleştirilmiş kesimin veriminin, Bolşeviklerin umutlarını haklı çıkarmamasıydı. Bunun, dış kredi sağlanamamasından, sanayi üretkenliğinin düşüklüğüne kadar, birçok nedeni vardı. ;BoJşe- vikler, dinamik bir sanayi büyümesi olmaksızın köylülerin kendilerine sadık kalmasını bekleyemezlerdi. Üstelik, düşük büyüme hızı, Rusya’yı, “düşman” kapitalist dünyanın saldırılarına enikonu açık bırakmış gibi görünüyordu.
Uluslar. Ülkedeki uluslarla ilgili Bolşevik stratejisi de benzer ikilemler karşısındaydı. Lenin, çarlık imparatorluğu gibi büyük bir siyasal birime bağlı olmanın, ekonomik yönden mantıklı olduğuna inanıyordu. Küçük ulusların bağımsızlık istemeleri kuşkusuz, anlaşılabilir bir şeydi: çarlık döneminde bu uluslar, büyük baskılar altında kalmışlardı. Lenin, rahatsız edici etken olan uluslar üstündeki baskının kaldırılması durumunda, insanların kendilerini artık öncelikle Gürcü ya da Özbek, vb olarak görmekten çıkacaklarına, işçi sınıfının bir parçası olarak “gerçek” kimliklerinin bilincine varacaklarına inanıyordu.
Çarlık imparatorluğunun, bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği halinde yeniden örgütlenmesinin arkasında yatan düşünce buydu. 1922’de Rusya Ukrayna, Transkafkas Cumhuriyeti ve Beyaz Rusya arasında bir antlaşma imzalandı. En büyük cumhuriyet olan Rusya içinde, her ulusal topluluğun bir düzeyde yönetimde söz hakkına sahip olmasını sağlamak için bir girişimde daha bulunuldu. Ne var ki Bolşevikler, son amaçlarının ulusallığı aşmak olmasına karşın, çelişkili olarak, ulusçuluğu yeni devletin örgütlenme ilkesi haline getirdiler. Bu stratejiyi yoğun bir tehlike izliyordu: Ulusçu bilinç, beklendiği gibi sönüp gitmemesi durumunda, yeni yönetim çerçevesi içine iyice yerleşecek ve sosyalist devlet için gerekli olan birlik ve merkezciliğe sürekli bir tehdit oluşturacaktı.
Partinin önderliği. : Lenin’in ölümünden sonra Komü
nist Partisi, bolşevikliğin ilk kurucusunun bulunmadığı bir ortamda birliği korumak gibi bir ikilemle daha karşılaştı. Sosyalist yapılanmanın güçlükleri kendini göstermeye başlayınca, çeşitli topluluklar, parti çoğunluğunun siyasetlerine muhalefetlerini dışa vurmaya başladılar. Uygulanan siyasetler konusundaki görüş ayrılıklarına, çok geçmeden, en üst aşamadaki görevliler arasında bölünmeler eklendi. Bu önderler bir “ortaklaşa önderlik” içinde çalışamadılar. Oysa, partinin birliği, muhalifler de dahil, bütün parti üyeleri tarafından paylaşılan bir istekti. Partinin birliği konusundaki bu ısrar, parti içindeki muhalefeti sonunda etkisiz duruma getirdi. Lev Troçki, Grigori Zinovyev ve Lev Kamenev, 1927’de partiden çıkarıldılar. 1927’den sonraki merkezci siyasetin karşıtları (başlıcaları Nikolay Buharin ve Aleksey Rıykov), tutumlarını parti yüksek organlarının dışına taşırmak yolunda hiçbir çabada bulunmayınca, kolayca yenilgiye uğratıldılar ve sorumlu görevlerden uzaklaştırıldılar.