İŞ GÜVENLİĞİ, çalışma sırasında işçinin sağlık ve güvenliğini tehdit eden tehlikelerin ortadan kaldırılması ya da azaltılması için alınması gerekli önlemlerin tümü. İş güvenliğini sağlamak, hizmet sözleşmesi gereği işverenin, işçiye karşr yerine getirmesi gereken birincil borçlarındandır. İş güvenliğinin sağlanması ekonomik hayatın verimlilik ve sürekliliği için de gerekli bir koşuldur. Uluslararası Çalışma örgütü (ILO) değişik iş kolları için hazırladığı öneri ve sözleşmelerde bu alanda çeşitli düzenlemeler getirdi. Ülkemizde 1475 sayılı İş Ya- sası’nın beşinci bölümü İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlığını taşır. Yasaya göre her işveren, işyerinde iş güvenliğini sağlamak zorundadır. İş yasasının bu bölümündeki hüküm- lerih genel kurallar olması nedeniyle iş güvenliğiyle ilgili önlemleri düzenleyen çeşitli tüzükler de çıkarıldı. Bunların başlıcaları: işçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, Ağır ve Tehlikeli işler tüzüğü. Gebe ve Emzikli Odaları ve Çocuk Bakım Yurtları Hakkında Tüzük, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulları Hakkında Tüzük, Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü vb. Tüm bu ya- spl düzenlemelere karşın uygulamada ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları oranı Batı ülkelerine göre çok fazladır. (Bk. İŞ KAZALARI)
İŞ HUKUKU, işçi – işveren ilişkilerini düzenleyen ve inceleyen özel hukuk dalı, iş hukuku bir başkasına bağımlı olarak çalışan tüm işçileri kapsamaz, iş ilişkisi bir hizmet sözleşmesine dayanıyorsa iş hukuku kapsamına girer. Bu nedenle bağımlı çalışmalarına karşın hizmet sözleşmesiyle çalışmayan memurlar bu kapsam içine girmez, iş Hukuku, XIX. yy’da gelişen sanayi devrimi sonucu doğan işçi – işveren ilişkilerinin geleneksel hukuk yapıları içinde adilce çözümlenememesi sonucu ortaya çıktı, iktisadi liberalizmin serbestlik ilkesi ve sözleşme serbestliği karşısında bol olan işgücü, işverenlerce diledikleri gibi sömürülebiliyordu. Zaman içinde gelişen emekten yana düşünce ve eylemler sonucu, emeği görece koruyucu önlemler alınması zorunluluğu doğdu. Böylece özünde işçiyi, işveren karşısında korumayı amaçlayan yeni bir hukuk dalı ortaya çıktı. İş hukuku iki ana bölüme ayrılır: Bireysel İş Hukuku, hizmet sözleşmesinin yapılması,
İŞ KAZASI, sigortalı işçiyi yaptığı iş nedeniyle beden ya da ruhça zarara uğratan olay, işçiyi zarara uğratan bir olayın iş kazası sayılabil- mesi için; kazaya uğrayan işçinin sigortalı olması, sigortalının bu kazaya işyerinde ya da işyeri dışında olmakla birlikte işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada uğraması, kaza ile uğranılan zarar arasında bağıntı olması, kazanın sigortalının dışından kaynaklanması, is- temdışı olan kazanın sigortalıyı bedence ya da ruhça zarara uğratması gerekir. Ülkemizde 1965 yılında yürürlüğe giren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nda II. Bölüm iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortalarına ayrılmıştır. Bu yasaya göre iş kazasına uğrayan sigortalıya sağlık ve para yardımı yapılır. Sağlık yardımı, hekim, ilaç, protez, araç ve gereçlerle hastahane vb giderleri kapsar. Para yardımının kapsamı ise uğranılan zarara göre değişir. Sigortalı, geçici işgörmez- liğe uğramışsa, kendisine geçici iş-
görmezlik ödeneği verilir. İş kazası sonunda sürekli ve tam işgörmez- liğe uğramışsa sigortalıya yıllık kazancının % 70’ine eşit yıllık gelir bağlanır. İş kazasıyla sigortalının meslekte kazanma gücü en az % 10 azalmışsa kendisine kazanma gücünün yitimi oranına göre sürekli işgörmezlik ödeneği bağlanır. İş kazasına uğrayan işçi ölürse cenaze giderleri karşılanır. Sigortalının eş ve çocukları ve bazı durumlarda ana ve babasına da gelir bağlanır. Ayrıca sigortalı işçi ya da mirasçıları, SSK hükümlerince sağlanan haklar dışında kalan zararlarının ödetilmesini işverenden isteyebilirler. İş kazasından işverenin sorumlu tutulabilmesi için, kaza ile işveren arasında uygun neden – sonuç (illiyet) bağının bulunması gerekir. İş kazası sigortası priminin tamamı işveren tarafından ödenir. Söz- konusu prim, yapılan işin iş kazası bakımından içerdiği tehlikenin ağırlığına göre saptanır. Ülkemizde SSK istatistiklerine göre en fazla iş kazası yapı iş kolunda olmaktadır. Bu iş kolunu madeni eşya yapımı, dokuma ve kömür madenciliği izler. Ölümle sonuçlanan iş kazaları bakımından ise 1981’de 341 ölüm olayıyla yapı işkolu birinci, 295 ö- lüm olayıyla kömür madenciliği ikinci sıradadır.
İŞ KOLU, mal ve hizmet üretimini sağlayan her türlü iktisadi etkinlik dalı. Türkiye’de 2821 sayılı Sendikalar Yasası’na göre işçi ve işveren sendikaları iş kolu esasına göre kurulur. Sendikalar Yasası 60. maddesinde yirmi sekiz işkolu sayar. Bunlar: Tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık; madencilik;
petrol ve lastik; gıda sanayii; şeker; dokuma; deri; ağaç; kâğıt; basın ve yayın; kimya; çimento, toprak ve cam; metal; gemi; inşaat; enerji; ticaret, büro, eğitim, banka ve sigorta, güzel sanatlar; kara taşımacılığı; demiryolu taşımacılığı; deniz taşımacılığı; hava taşımacılığı; ardiye ve antrepoculuk; haberleşme; sağlık; konaklama ve eğlence yerleri; milli savunma; gazetecilik; genel işler. Her bir is koluna giren işlerin neler olduğu 1983’de çıkarılan 6686 sayılı işkolları Tüzü- ğü’nde gösterildi.
İŞ MAHKEMELERİ, iş davalarına bakmak üzere kurulan özel hukuk mahkemeleri. Ülkemizde ilk kez 1950’de 5521 sayılı yasayla kuruldu. İş mahkemeleri tek yargıçlı mahkemelerdir. İş mahkemelerinin ilk kuruluş biçiminde mahkeme heyetinde işçi ve işveren temsilcilerinin de görev alması hükme bağlanmışsa da bu hükümler.-1971’de Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildi. iş mahkemeleri genellikle iş davalarının çok olduğu ‘İstanbul, İzmir, Zonguldak vb yerlerde kuruldu. İş davalarının az olduğu yerlerde ise, asliye hukuk mahkemeleri bu görevi üstlenerek iş mahkemesi sıfatıyla hareket eder, iş mahkemeleri, uyuşmazlık durumunda, işçilerin haklarına en ucuz ve en kolay biçimde ulaşmalarını sağlamak için kuruldu, iş mahkemeleri, yalnızca iş davalarına bakarlar. Hangi davaların iş davası olduğu ise, İş Mahkemeleri Kanunu’nda ve bazı özel kanunlarda sayılıdır. İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimseler ile işveren arasında hizmet sözleşmesi ya da İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk u- yuşmazlıkları, Sendikalar Kanunu’ ndan doğan uyuşmazlıklar, Sosyal Sigortalar Kurumu ile sigortacılar arasındaki uyuşmazlıklar, iş mahkemelerinin görevleri içindedir. Yetkili iş mahkemesi, davalının ikametgâhı mahkemesi ya da işçinin çalıştığı işyerinin bulunduğu yer iş mahkemelerinde uyuşmazlığın tarafları dava açabilecekleri gibi idari makamlar da dava açmak hakkına sahiptirler, iş Kanunu’nun uygulanmasıyla görevli olan idari merciler kendilerine getirilmiş uyuşmazlığı 15 gün içinde çözemez ve iş mahkemelerinin görevi içinde görürlerse, bu konudaki belgeleri yetkili iş mahkemesine verirler. Bunun üzerine iş mahkemesi, bir duruşma günü saptayarak tarafları bu duruşmaya çağırır. Başvuru sahibi işçi bu duruşmaya gelir ve davacı olduğunu bildirirse, dava bu tarihte açılmış sayılır. İş mahkemelerinde özel bir yargılama yöntemi uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları uzlaştırmaya çalışır. Taraflar ilk oturumda uzlaşamazlarsa yargılamaya devam edilir. İş mahkemelerinde açılan davalar tebligat ücretinden ve her türlü resim ve harçtan muaftır (İş Mahkemeleri Kanunu, m. 11). İş mahkemesi kararları, kararın yar- ğıç tarafından taraflara sözle bildirilmesi tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz edilebilir.
İŞ NESNELERİ, işlenecek madde ve nesneler, iş araçlarıyla birlikte üretim araçlarını oluşturur, iş nesneleri başlıca ikiye ayrılır. Belirli bir çaba harcanarak doğadan olduğu gibi alınıp ürüne çevrilen, örneğin maden ocaklarından çıkarılan kömür, denizden avlanan balık gibi nesneler grubu ve belli bir işlemden geçmiş nesneler grubu. Bu ikinci grup iş nesnesine hammadde de denir.
İŞ VE İŞÇİ BULMA KURUMU, işverenlere işçi, işçilere iş bulmak amacıyla kurulan kamu kuruluşu. Ülkemizde 1945 yılında 4837 sayılı yasayla kuruldu. Kurumun görevleri arasında her çeşit iş hakkında bilgi toplamak, işçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanması için gerekli çalışmaları yapmak, çeşitli iş
kollarındaki işçi ve işverenleri gösteren cetveller hazırlayıp yayınlamak, mesleğe yöneltmek, mesleki eğitim düzeyini yükseltmek başta gelir. İş ve işçi bulma hizmeti ülkemizde bu kurumun tekelinde olmakla birlikte, tarım kesiminde tek tek kişilere işçi bulma yetkisi tanınmaktadır. iş ve işçi Bulma Kurumu 1951’ den sonra özellikle yurtdışına işçi göndermek konusunda etkinlik gösterdi. Kurum, Çalışma Bakanlığı’na bağlı olmakla birlikte, yönetsel ve mali bakımdan özerktir. Ankara’daki Genel Müdürlüğe bağlı illerde müdürlük örgütlenmesi vardır.