Haber | Erdoğan: On yıllarca cumhuru uzak tuttular | Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Cumhuru dışarda bırakan, dışlayan, öteleyen bir idare, ismiyle cumhuriyet olsa bile, muhtevasıyla cumhuriyet olamaz. Cumhuru ya da cumhurun bir kısmını dışarda bırakan bir anlayış, en başta 23 Nisan ve 29 Ekim’de ortaya konan ruha, misyona, en önemlisi de o mirasa ihanet eden bir anlayış olur. Ne yazık ki on yıllar boyunca ülkemizde Cumhuriyet cumhurdan uzaklaştırılmak istenmiştir” dedi.
Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında vatandaşlara seslendi.
”Geçtiğimiz hafta içinde, biri tüm İslam alemine, diğeri milletimize ait olmak üzere ardı ardına iki anlamlı bayramın coşkusunu, heyecanını yaşadık” diyen Başbakan Erdoğan, önce Kurban Bayramı’nın, 29 Ekim’de ise Cumhuriyet Bayramı’nın kutlandığını hatırlatarak, vatandaşların bayramlarını bir kez daha tebrik etti.
Kurban Bayramı’nda yapılan tüm ibadetlerin kabul olunmasını, kesilen kurbanların, yapılan yardımların hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Hac vazifesini yerine getiren tüm vatandaşlarımızı ve tüm Müslümanları da tebrik ediyor; haclarının mübarek olmasını Rabbimden diliyorum. Ne yazık ki 2012 yılının Kurban Bayramı da bazı coğrafyalardan, bazı ülkelerden, bazı kardeş halklardan aldığımız acı haberlerle buruk geçti. Myanmar’ın Arakan bölgesinde Müslüman kardeşlerimize yönelik saldırılar Kurban Bayramı süresince de devam etti. Gazze başta olmak üzere Filistinli kardeşlerimize yönelik insanlık dışı saldırılar, bayramı maalesef dinlemedi. Kardeşliğe, birliğe, dayanışmaya, kucaklaşmaya vesile olması beklenen bayram, Irak’ta yine kanlı manzaralara şahit oldu. Suriye’de, bizim de özenle gayret gösterdiğimiz ateşkes çabalarına rağmen, katliamlar, saldırılar, acımasız zulümler yine devam etti.
Bu arada, ülkemizde, terör örgütü bir kez daha mübarek bayram gününde saldırarak, evinden, ailesinden uzakta, bayram gününde görevini yapan kahramanlarımızı hedef aldı. Ülkemizde ve dünyada, Müslümanların bu mübarek gününde de kan akıtan, gözyaşı akıtan, zulmüne hiç ara vermeden devam eden, her türlü insani, her türlü kutsal değeri ayaklarının altında çiğneyen tüm zalimleri, tüm katilleri bir kez daha şiddetle kınıyorum. Bayram günlerinde de hayatını kaybedenlere, şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyor, mekanları inşallah cennet olsun diyorum.”
-”Bizim Cumhuriyetimiz köksüz bir cumhuriyet değildir”-
Başbakan Erdoğan, Kurban Bayramı’nın hemen ertesinde, 29 Ekim’de, Cumhuriyetin kuruluşunun 89. yıl dönümünün milletçe hep birlikte idrak edildiğini vurgulayarak, ”Bu vesileyle bir kez daha Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi, vatan toprağını kanlarıyla sulayan, nurlarıyla aydınlatan tüm şehitlerimizi; onlarla birlikte, başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere tüm gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum” dedi.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in büyük bir zaferin ardından bir milletin yeniden doğuşunu, yeniden ayaklarının üzerinde doğruluşunu simgeler şekilde ilan edildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ”Bizim Cumhuriyetimiz köksüz bir cumhuriyet değildir. Bizim cumhuriyetimiz, başta Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere kadim bir tarihin ve zengin bir medeniyetin mirasını omuzlamış, o kökler üzerinde inşa edilmiş, büyük bir ruh ve büyük bir medeniyet tasavvuruyla bina edilmiştir. Cumhuriyetimiz, belli bir kesimin, belli bir zümrenin, belli bir etnik kökenin, belli bir inancın üzerine değil, bu topraklar üzerinde nefes alıp veren her canlıyı kucaklayacak bir anlayışla teşekkül etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açan, ardından da Cumhuriyeti ilan eden kadro ve anlayış, Türkiye’nin tamamını temsil eden bir kadro ve anlayıştır” diye konuştu.
-”Cumhuriyet, bugün tam da 29 Ekim’in ruhuna yaraşır bir şekilde kutlanıyor”-
Cumhuriyetin, cumhurun, yani halkın bizzat sahibi olduğu bir idare şekli olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Cumhuru dışarda bırakan, dışlayan, öteleyen bir idare, ismiyle cumhuriyet olsa bile, muhtevasıyla cumhuriyet olamaz. Cumhuru ya da cumhurun bir kısmını dışarda bırakan bir anlayış, en başta 23 Nisan ve 29 Ekim’de ortaya konan ruha, misyona, en önemlisi de o mirasa ihanet eden bir anlayış olur. Ne yazık ki on yıllar boyunca ülkemizde Cumhuriyet cumhurdan uzaklaştırılmak istenmiştir. Cumhuriyet Bayramı törenleri dahi işte tam da bu elitist, seçkinci anlayışın bir tezahürü olarak, cumhuru, yani halkı dışarıda bırakan bir anlayışla kutlanmıştır. Kapalı mekanlarda, balo salonlarında, resmi törenlerde seçkinler, elitler kendilerince Cumhuriyet kutlamaları yaparken, Cumhuriyetin yegane sahibi olan millet, bu kutlamalardan özenle uzak tutulmuştur. Hükümet olarak, geride bıraktığımız 10 yıl boyunca, Cumhuriyetin cumhurla kucaklaşması için tarihi nitelikte reformlar gerçekleştirdik. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla, devlet ile millet arasındaki mesafeyi ortadan kaldırdık; milletine tepeden bakan, ceberrut, baskıcı devlet anlayışına son verdik. Milletin fertleri arasındaki her türlü ayrımcılığa son verdik.
Milletin bir kısmına yönelik asimilasyon, ret ve inkar politikalarını elimizin tersiyle ittik. Devlet ile milleti buluştururken, kucaklaştırırken, hepimizin ortak hassasiyetini yansıtan, hepimizi aynı noktada, aynı ortak paydada buluşturan milli günlerimizi de farklı bir konseptle ele aldık. Sadece seçkinlerin, sadece devlet ricalinin katıldığı, halkın dışarda tutulduğu, resmi, renksiz, özellikle de soğuk savaş döneminin izlerini taşıyan kutlama ve törenlere son verdik, son veriyoruz. Bu milli günlerin, tam bir bayram havasında, coşku ve heyecanla, özellikle de 75 milyonun aynı atmosferde buluşacağı bir tarzda kutlanabilmesinin önünü açtık. Geçmişte, Cumhuriyeti kendilerinin yedeğinde, kendilerinin vesayetinde görenler, kendilerini Cumhuriyetin yegane sahibi zannedenler, milleti dışlayanlar, bugün de Cumhuriyetin cumhurla kucaklaşmasından ciddi rahatsızlık duyuyorlar. Onlar, Cumhuriyeti soğuk savaş zihniyetinin dar kalıpları içinde, resmi kutlamalara mahkum etmek isterken, cumhur 29 Ekimlerde Cumhuriyetiyle kucaklaşıyor. Cumhuriyet, bugün, tam da 29 Ekimin ruhuna yaraşır bir şekilde kutlanıyor. Cumhur, Cumhuriyeti dar kalıplar içine sıkıştırmak isteyen köhnemiş anlayışı zaten sandık yoluyla tasfiye etmiştir. Cumhuriyeti belli bir kesimin, belli bir zümrenin idaresi gibi gören anlayış, milletten itibar görmemiştir. İnşallah, ileri demokrasiyle, güçlü ekonomisiyle, aktif dış politikasıyla, içerde huzur, güven ve istikrarıyla, Cumhuriyetimiz, cumhurla kucaklaşmış şekilde büyümeye, gelişmeye, dünyaya örnek teşkil etmeye devam edecektir.”
Başbakan Erdoğan, hükümet olarak hedeflerinin, 2023 yılında yani Cumhuriyet’in kuruluşunun 100’üncü yıl dönümünde çok farklı bir Türkiye’yi inşa etmek olduğunu ifade ederek, ”Kısır tartışmalara, Türkiye’ye enerji kaybettiren o eski tartışmalara hiç prim vermeden, kararlılıkla yolumuzda ilerleyecek ve inşallah Türkiye’yi, Cumhuriyetimizi, 2023 hedefleriyle buluşturacağız” dedi.
Cumhuriyet’in 29 Ekim 1923’te, aziz şehitlerin mübarek kanları üzerine inşa edildiğini belirten Başbakan Erdoğan, ”O aziz şehitlerimize mahcup olmadan, onların bıraktığı mirası daha da yücelterek, Allah’ın izniyle, milletimizin gayretiyle, Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükseltmeyi mutlaka ama mutlaka başaracağız. Biz, her türlü hedefi, her türlü başarıyı hak edecek ve başaracak bir geçmişe, bir tarihsel birikime sahibiz” diye konuştu.
-”Milletimizin taleplerine kulak vererek, değişim ve dönüşüm hamlesini başlattık”-
Şair Mehmet Akif Ersoy’un ”Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz / Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz / Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyetin / Nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin” dizelerini okuyan Başbakan Erdoğan, meseleye Mehmet Akif’in baktığı yerden bakılırsa öz güvenin korunup, gerekli özverinin sağlanması halinde başarılamayacak hiçbir iş, ulaşılamayacak hiçbir hedefin bulunmayacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, son 10 yılda milletin desteğiyle, çok büyük mesafeler kat ettiklerini ifade ederek, ”Enkaz edebiyatı yapmadık, mazeret üretmedik, laf üretmedik, milletimizin desteğini arkamıza alarak bu ülkeyi yeni baştan imara başladık. Milletimizin taleplerine kulak vererek, değişim ve dönüşüm hamlesini başlattık” dedi.
Türkiye’de tesis edilen istikrar ve güven ortamı ile dış politikada takındıkları etkin ve yapıcı tavırla birlikte, ekonomide son derece kararlı bir tutum izlediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Bu sayede, ekonomimiz tarihinde hiç olmadığı kadar başarılı bir süreç izledi, kat kat büyüdü. Küresel finans krizinin tüm dünyayı etkisi altına aldığı bir süreçte dahi, ekonomimizi istikrarlı şekilde büyütmeye, işsizliği düşürmeye, yatırımları artırmaya, Türkiye’yi güvenli bir liman, güvenli bir yatırım üssü olarak dünyada en üst sıralara taşımaya devam ettik. 1993-2002 yılları arasında Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 3 büyüyebilirken, hükümetlerimiz döneminde, 2003-2011 arasında büyüme yıllık ortalama yüzde 5,3 olarak gerçekleşti. 2011 yılında, küresel finans krizinin en ağır seyrettiği bir dönemde Türkiye yüzde 8,5 büyüyerek, Çin’den sonra dünyada en hızlı büyüyen ülke oldu. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,2 büyüme kaydettik, ikinci çeyrekte yüzde 2,9 ile yine pozitif büyüme içinde olduk. Bu yılın 4’üncü çeyreğinden itibaren inşallah yeniden yüksek büyüme oranlarına ulaşacak, 2013 ve 2014 yıllarında ortalama yüzde 5 büyüme oranını yakalayacağız.
Bizler, bu yüksek büyüme performansıyla, Türkiye’nin 2002’de 230 milyar dolar olan milli gelirini, 3 katın üzerinde bir artışla 774 milyar dolara yükselttik. Kişi başına milli geliri, 3 bin 500 dolar seviyesinden, 10 bin 500 dolar seviyesine kadar yükselttik. 2002’de, 59 milyar Lira olan toplam yatırım tutarı, 2011 sonunda 283 milyar liraya ulaştı. Yıllık enflasyon, 2002 yılında yüzde 30 düzeyinde iken şu anda Ağustos ayı itibarıyla yüzde 9,2’ye indi. İhracatta tüm zamanların, Cumhuriyet tarihimizin rekorlarını elde ettik. 2002’de 36 milyar dolar olan toplam ihracat, 2011 sonunda 135 milyar dolara ulaştı. Küresel krize rağmen, şu anda, geriye dönük olarak, 12 aylık, 144 milyar dolar ihracat rakamına ulaşmış durumdayız. 2002’de yüzde 10,4 olan işsizlik oranını, 2011 yılında yüzde 9,8’e kadar çektik. 2012 yılının Temmuz ayında ise, işsizlikte son yılların en düşük oranına; yüzde 8,4 oranına ulaştık. Turizm gelirlerimizi, 8,5 milyar dolardan 23 milyar dolara çıkardık. Ve ülkemize gelen turist sayısı 2002’de 13 milyon iken 2011’de 31.5 milyon kişiye ulaştı. Merkez Bankamızın rezervleri, 2002’de sadece 27,5 milyar dolar iken bugün itibarıyla tüm zamanların rekorunu kırarak, yaklaşık 115 milyar dolara ulaştı. 2002’de Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan borcu, tam 23,5 milyar dolardı. Bizler ise şu anda bu borcu, 1,3 milyar dolara kadar çekmiş bulunuyoruz. İnşallah, önümüzdeki yılın Nisan ayında da bu borcu tamamen sıfırlamış olacağız. Türkiye artık IMF ile stand-by anlaşması yapan bir ülke değil. Tam aksine Türkiye olarak şu anda IMF’ye borç verebilecek bir ülke konumundayız. Şu anda nitekim teknik müzakereler devam ediyor tamamlandığında, IMF’ye 5 milyar dolara kadar borç verebileceğiz. Tüm bunların yanı sıra, borçlanmada da aynı şekilde Hazine, tarihinin en düşük seviyelerine ulaşmıştır. Borçlanma faizleri hızla düştü, borçlanma vadeleri uzadı. Kamu net borç stokunun milli gelire oranı biz görevi devraldığımızda yüzde 61,5 seviyesindeydi, bugün o seviyeyi yüzde 22’ye kadar çektik.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bizim ajandamızda, kimlik ayrımı yok, bölge ayrımı yok. Bizim ufkumuzda sadece ve sadece büyük Türkiye var. Bizim idealimizde sadece ve sadece büyük millet ideali var. Aziz milletimiz, bu ülkeyi kalkındırmak için çabalayanla, bu ülkeye çelme takmak isteyeni; bu milleti abat etmek isteyenle, bu millete zulmetmek isteyeni birbirinden kolayca ayırt edebilecek ferasettedir” dedi.
Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında, Hükümet olarak milletin emanetine sahip çıkmaya, ekonomiyi güven ve istikrar zemininde büyütmeye devam edeceklerini, eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaştırmada, toplu konutlarda, enerjide ve tarımda yaptıkları yatırımları kararlılıkla sürdüreceklerini yineledi.
Başbakan Erdoğan, bu ay içinde, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, çeşitli şehirlerinde yapılan yatırımlarla medeniyet yürüyüşüne, kalkınmaya önemli katkılar sağladıklarını söyledi.
5 Ekim’de İstanbul’da düzenlenen törenle, Türkiye’nin yeniden imarı için, afet riski taşıyan binaların toplu yıkımını öngören hayati önemi haiz bir projeyi başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Bu, biliyorsunuz Yeniden Dönüşüm Projesi’ydi. Gerçekleştirdiğimiz ilk törenle, 35 ilimizdeki 75 farklı noktada, 3 bin 169 binanın yıkımını başlatarak, bu sürecin ilk adımını attık. Şunu özellikle vurgulamak isterim: Bu proje, Türkiye’de bugüne kadar başlatılmış en büyük imar hareketidir. Ve buna öncelikli kamu binalarından başladık. Bu arada görüştüğümüz, anlaştığımız vatandaşlarımızın binalarını da yıkmaya başladık. Hükümet olarak, Başbakanlık Toplu Konut İdaremiz eliyle, Cumhuriyet tarihimizin en büyük kentsel dönüşüm hamlesini başlatmış, çok olumlu neticeler almıştık, almaya devam ediyoruz. 10 yılda 560 bin konut inşa etmeyi; bunlardan 438 bin konutu sahiplerine teslim etmeyi başardık. Hiçbir bölgemizde ayrım gözetmeksizin, 81 ilimizde bu konut seferberliğini başarıyla uygulamaya koyduk; bütün vatandaşlarımızın bundan istifade etmesini sağladık. Ve dünyanın değişik yerlerinden bizim bu projelerimizi gezip, görüp ondan sonra, ‘bizim ülkemizde de acaba bunları yapmaz mısınız?’ diye teklifler almaya başladık. Ülke genelinde, planlı ve doğal afetlere karşı dayanıklı konut üretimi konusunda örnek bir model ortaya koyduk.”
Şimdi Türkiye’de yeni bir adım daha attıklarını dile getiren Erdoğan, ”İnsan hayatına, çevreye, yeşile, şehirciliğe verdiğimiz önemin, depreme, afet riskine karşı aldığımız tedbirlerin bir yansıması olarak, daha önce inşa edilmiş sağlıksız, güvensiz milyonlarca binayı yıkıp yeniden yapmak üzere kolları sıvadık. Tabii burada peşin söylüyorum, ne olur milletimiz bizden desteğini esirgemesin. Devlet-millet el ele verelim, milletimizi mağdur etmeden en güzel şekilde bu yapılaşmayı gerçekleştirelim. Ve hem halkımız kazansın hem ülkemizin görünümü çok daha modern hale gelsin. 1999 yılında meydana gelen Gölcük ve Düzce depremleri ile 2011 yılında yaşanan Van depremi, bize bu tedbirleri mutlaka, ne pahasına olursa olsun hayata geçirmemiz gerektiğini gösterdi. Bunun için geçtiğimiz Mayıs ayında Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu’nu çıkardık. Bu kanun ile çok yönlü bir değişimi hedefliyoruz” diye konuştu.
-Çevreye uyumlu projeler-
Başbakan Erdoğan, yeni yapılarla yeni hayat alanların çevreyle uyumlu, enerji verimliliğini esas alan, yeşile önem veren, doğal kaynakları koruyan bir anlayışla inşa edileceğini belirterek, proje tamamlandığında insanların rahat bir nefes alacağını, şehirlerin güvenli ve huzurlu olacağını ifade etti.
Projeyle onlarca yıldır devam edegelen çarpık şehirleşmeye dur denileceğini, Türkiye’nin, şehirlerin, insanların ağır bir yükten, ciddi bir tehditten kurtarılacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, 7 Ekim’de de İstanbul Ataköy’de ileri biyolojik arıtma tesisinin ve çevre koruma projesinin açılışını gerçekleştirdiklerini kaydetti. Bu tesisin de Türkiye’nin en büyük enerji ve katı yakıt üretebilen ileri biyolojik atık su arıtma tesisi olduğuna dikkati çekti.
Bakırköy, Bahçelievler ve Bağcılar’ın tamamının, Başakşehir, Küçükçekmece ve Sultangazi ilçelerimizin bir bölümünün atık sularının bu tesiste arıtıldığını anlatan Başbakan Erdoğan, 2009 yılında start verilen ve etap etap hizmete alınan tesisin tam kapasiteyle çalıştığında günde 600 bin metreküp atık su arıtarak, 2.5 milyon nüfusa hizmet üreteceğini söyledi.
Ataköy İleri Biyolojik Arıtma Tesisi’nin, bölgedeki çevre koruma projelerinin sadece bir bölümü, bir ayağı olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
”Aynı tarihte hizmete aldığımız Ataköy Çevre Koruma Projesi, diğer çalışmalarımızı, yatırımlarımızı destekleyen, 650 milyon dolar yatırım bedeli bulunan önemli bir proje. İstanbul’da, 1994 yılı öncesinde yüzde 9 olan atık su arıtma oranını, bu yıl itibarıyla yüzde 97’ye çıkardık. Önümüzdeki yıl 30 yeni arıtma tesisini daha devreye alarak, toplam arıtma tesisi sayısını 71’e yükseltiyoruz. Böylece, İstanbul’un atık suyunun yüzde 100’ünü arıtma hedefimize ulaşmış olacağız.
Bu ay içinde, hizmet siyasetimizin, açılış programlarımızın bir durağı da Elazığ’dı. 20 Ekim’de Elazığ’da toplu açılış töreni gerçekleştirdik. Bu sayede, Elazığ’a 54 milyon liralık bir yatırım, yılda 2 milyon yolcuya hizmet sunabilecek, 16 bin metrekare kapalı alana sahip modern bir havalimanı kazandırdık. Aynı törende, bir adet olimpik yüzme havuzuyla birlikte, lise, ilköğretim ve ana sınıflarından oluşan toplam 11 okulun açılışını gerçekleştirdik. Yine aynı gün, Fırat Üniversitesi’nde, yaklaşık 13 milyon liralık bir yatırımla hayata geçirilen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu ve Biyomühendislik Bölümü binalarının açılışını yaptık.”
21 Ekim’de, İstanbul Boğazı’ndan Haliç’e Denizsuyu Aktarma Projesi’nin açılış törenine katıldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devem etti:
”Bu proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüttüğüm sırada hayalimdi. 1995 yılında bizzat başlattığım, dünyanın en büyük çevre koruma projelerinden biri olarak kabul edilen Haliç Çevre Koruma Projesi’nin önemli etaplarından biri. Biz 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilerek, şehrin sorumluluğunu üstlendiğimizde, Haliç adeta bir bataklık halindeydi. Geçmişte şairlere, müzisyenlere, aşıklara ilham veren Haliç’te neredeyse hiçbir hayat belirtisi yoktu. Yaptığımız hummalı çalışmalarla Haliç’e adeta yeniden bir hayat kazandırdık. Yeniden şiirlere, şarkılara ilham veren bir Haliç’i ortaya çıkardık. Haliç, yeniden masmavi rengiyle, İstanbul’a renk katıyor. Artık Haliç’te koku yok. Artık Haliç’te canlı bir hayat var. Haliç’te, artık, lüfer dahil toplam 48 çeşit balık yaşıyor. Bu ay içinde hayata geçirdiğimiz bu yeni projeyle birlikte, Haliç’in suyunu sürekli tazeliyor, havalandırıyor, yeniliyoruz. Bu sayede İstanbulluların, ülkemizin çok önemli değeri olan Haliç’i, yeniden paha biçilmez bir bölge haline getirmiş bulunuyoruz. Bundan sonra Haliç’in her iki tarafı da gerek Beyoğlu, Kağıthane gerek Eyüp, Fatih tarafları çok daha farklı, güzel olacak.”
-”Devletimizin tüm imkanlarıyla Van’a odaklandık”-
Başbakan Erdoğan, 23 Ekim’de Van’a gerçekleştirdiği ziyaret hakkında da bilgi vererek, Van’da açılışı yapılan tesislerin sadece Van için değil, bütün Türkiye için büyük önem taşıdığını vurguladı.
23 Ekim 2011 tarihinde Van ve Erciş’te büyük bir deprem felaketi yaşandığını, ardından Kasım ayında Van ve Edremit’i etkileyen ikinci bir deprem meydana geldiğini anımsatan Erdoğan, bu depremlerde 644 vatandaşın hayatını kaybettiğini, can kayıplarının yanında 40 bin ev, 3 bin iş yeri, 9 bin ahır kullanılamaz hale geldiğini söyledi.
Enkaz altından kurtarılan 250 vatandaşın umut, mutluluk ve bir teselli kaynağı olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
”Yaralarımızı sarmak, acılarımızı dindirmek, sıkıntıları gidermek için ilgili bütün kurumlarımızı seferber ettik, devletimizin tüm imkanlarıyla Van’a odaklandık. Nitekim biz hükümet olarak her türlü imkanımızı bu bölgeye seferber edip devletin şefkat elini uzatırken, aziz milletimiz de Vanlı kardeşlerine sevgi elini, dostluk elini uzattı. Depremden sonra dedik ki ‘Biz, Van’ı, Erciş’i bir yıl içinde yeniden inşa edecek ve vatandaşlarımızın önünde yepyeni bir dönem başlatacağız’. Depremin daha 39. gününde kalıcı konutların temellerini attık. Nitekim, bir hafta önce, depremin birinci yılında Van ve Erciş’te inşa ettiğimiz toplam 15 bin 341 kalıcı konutun açılış ve anahtar teslim törenini gerçekleştirdik. Bu konutlarla birlikte, 27 okulun, 24 caminin, 10 ticaret merkezinin ve 13 büfenin de açılışını yaptık. Şu anda bu konutlara ilave olarak çalışmalarına daha sonra başlanan 2 bin 148 konutun inşaatı da sürüyor. Onları da en kısa sürede tamamlayıp hak sahiplerine teslim edeceğiz. Böylece Van ve Erciş’te toplam 17 bin 489 kalıcı konut inşa etmiş olacağız. Hatırlayacağınız gibi, Marmara depreminden 1 yıl sonra, bırakın kalıcı konutları, ortada daha konteynerler bile yoktu, insanlar hala çadırlarda yaşam mücadelesi veriyordu. Biz, depremin birinci yılında o gün söz verdiğimiz bütün konutları bitirip teslim ettik. Ayrıca, deprem dolayısıyla Van’ın genelinde başlattığımız diğer projelerin, yatırımların inşası devam ediyor.”
Bu ay içinde gerçekleştirdiği bütün bu açılışların, Türkiye’ye, şehirlere, millete kazandırılan bütün hizmetlerin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, ”Bizim işimiz hizmet üretmek. Biz, milletimize efendi olmaya gelmedik, biz milletimizin hizmetkarıyız. Her zaman söylüyorum; Biz kimlik siyaseti yapmıyoruz. Biz hizmet siyaseti yapıyoruz. Bütün bu eserler, bu yatırımlar, bizim 2023 hedeflerimize doğru hızla koştuğumuzun, ülkemizi kalkındırmak, insanımızı refaha kavuşturmak, medeniyet yarışında ülkemizi üst sıralara çıkarmak için nasıl çabalayıp didindiğimizin bir göstergesidir. Bizim ajandamızda, kimlik ayrımı yok, bölge ayrımı yok. Bizim ufkumuzda sadece ve sadece Büyük Türkiye var. Bizim idealimizde sadece ve sadece Büyük Millet ideali var. Aziz milletimiz, bu ülkeyi kalkındırmak için çabalayanla, bu ülkeye çelme takmak isteyeni; bu milleti abat etmek isteyenle, bu millete zulmetmek isteyeni birbirinden kolayca ayırt edebilecek ferasettedir. Şunun altını özellikle çiziyorum: Türkiye, önümüzdeki süreçte de, bir bütün olarak, birbirine kenetlenmiş olarak, büyümeye, hedeflerine doğru hızla ilerlemeye devam edecektir” diye konuştu.