Çölleşme Tehlikesi

I BM’in (2) Çölleşme konusunda duzen ed g ¡uluslararası konferans Kenya nm başkent, NAİROBİ’de 29 Ağustos 1977 gunu açılmış

9 Eylül 1977 günü sona ermiştir

• Konferansa 95 ülkeden toplam 1500 kadar temsilci ile resmî ve gayri resmi kuru^ann

2. Tropikal Afrika’da Büyük Sahra’nın güne-Vinde çöl İklimiyle daha güneydeki Sudan iklimi arasındaki geçiş ikliminin hüküm sürdüğü ve Sahel yahut Sahil adı verilen bölgede, 1913 – 14 ve 1940 – 44 yıllarında görülmüş olan büyük kuraklığın 1968 – 73 yıllarında tekrar ve şiddetli bir şekilde ortalığı kasıp kavurması henüz unutul-mamışken 1977 yılı başlarında yağmur mevsiminin gecikmesi üzerine, 1968 – 73 felâketinin tekrar gelmesinden endişe duyan ülkeler, BM Orgutu’ne derhal bir konferans toplanması için başvurmuşlar ve dünyanın bu bölgesini tehdit eden çölleşme tehlikesine karşı önlemler alınma-sını istemişlerdir.

3. Çölleşme tehlikesi karşısında yapılan bu konferans, BM’in önderliğinde aktedilen konferansların ilki değildir. Daha önce’ Stokholm’de (1972) çevre sorunları, Roma’da (1974) beslenme, Bükreş te (1974) nüfus, Vancouver’de (.197^ yer\eşme, NAar de\ P\âta’da (1977) sulama sorunları üzerinde BM gözetiminde birer konferans yapılmıştı.

1979 yılında da bir “Kalkınma İçin Bilim ve Teknoloji Konferansı” toplanacaktır ki bunun hangi ülkede olacağı henüz saptanmamıştır.

4. 1968 – 73’ün feci kuraklığından zarar görmüş olan Sahil devletlerinin (3) yanında, beş kıt’anın çeşitli ülkelerinden gelen uzmanların katıldığı NAİROBİ Konferansı, bir aralık, çölleşme tehlikesine açık bölgeleri göstermek üzere hazırlanıp delegelere dağıtılan haritalar münasebetiyle, Arap devletlerince politik bir havaya itilmiş ve İsrailli uzmanın konuşması sırasında salon Arap temsilcisi ve uzmanlarca terkedilmiş ise de bilimsel çalışma ve konuşmalar tekrar devam etmiştir.
Konferansın Önemi

5. Gerçekten, yetkili uzmanların rapor

hesaplarına göre bütün dünvad^ ^ hayvancıl.ğa elverişli bölgelerin 58.000 kilom karesi (4) her y.l çöl tarafından yutulmakta durum 15 – 20 yılâan her) toB ,

kiiomçtre harenin dökümü pMİf.

Şen tarıma elverişli toprak: 2.500.000 hekt çayır ve mer’a yüzeyi: 3 200.000 hektar + s nan toprak: 125.000 hektar. Toplam: 5 825 hektar ya da 58.000 kilometre kare.

Ayrıca, verimleri azalan ve yavaş yavaş ç Şen topraklar da 34.950.000 kilometre karedir

Toprakların verimliliğini kaybetmesi çölleşmesinden etkilenen ülkelerin sayısı yakındır ve bu ülkelerdeki nüfus to~ 627.000.000’dur (6).

insanın bu rakamlara inanmıyacağı ge fakat bu rakamları uzmanlar veriyorlar. Uz ların yaptıkları hesaplara göre, tarım ve ha cılığa elverişli toprakların, ormanların çöll sonucunda, dünyada her yıl 16 milyar d zşrar görülmektedir. Çölleşmenin 2000

kadar durduru\ması için 45 miVyon do\ar s~ mesi gerektiği, Nairobi Konferans» mafi manı tarafından hesaplanmıştır.

Kuraklığa Karşı Savaş Daimî Komitesi’ Yukarı Volta’nın başkenti Uagadugu’da y~ toplantıda, Edinburg Üniversitesi Profe den E. Stebbingin 1937’de ortaya attı” (yani Nijer ile Nijerya arasındaki sınır b”

24 kilometre genişliğinde bir yeşil ke orman şeridi kurulması hakkmdaki gerçekleştirilmesi için büyük paraya g~ duyulacağı belirtilmiş, Atlantik ile arasında 15 milyon hektarlık arazipin rılması içm en az 3 milyar dolara ihtiy anlaşılmıştır.

Verilen bu rakamlar sorunun önem’ mektedir. Sorun böyle olunca konfer önem de kendiliğinden anlaşılır.

Çölleşme Tehlikesi ve Anadolu

6. Çölleşme tehlikesi tropikal bölgelerdeki ülkelerden başka dünyanın birçok ülkesini de tehdit etmektedir. Nairobi Konferansında dağıtılan haritalara bir göz atıldığında, bu tehlikenin 5 kıt’a için de, hatta Orta Anadolu için dahi, söz konusu olduğu açıkça görülmektedir.

Bu açıdan, konu bizi de ilgilendirmekte olup üzerinde ciddiyetle durulması, verimli toprakların neden verimsiz, kurak, çorak ve çöl haline dönüştüğünün araştırılması ve buna karşı vakit geçmeden önlemler alınması gerekmektedir.

Çölleşmenin Nedeni İnsandır

7. Nairobi Konferansı Genel Sekreteri Mustafa Tolba, “toprakların çöle dönüşmesinin nedeni insanlardır, o halde sorunun da yine insanlar tarafından çözümlenmesi gerekli ve mümkündür” demiştir

Keza, ABD İçişleri Bakanlığı Müsteşarı James Joseph de “çölleşme, insanın neden olduğu bir-sorundur ve biz bunun için bu konferansta bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu sorun yalnız bir ülkeyi, bir bölgeyi ya da politik bir sistemi değil, bütün insanlığın sosyal yaşamını tehdit etmektedir. O halde ortaklaşa çalışma ile bu sorun ele
alınmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Bu alandaki tecrübelerimizden hep birlikte faydalanmalıyız.” demiştir.

ABD Başkanı CARTER’in Mesajı

8. Başkan Carter de Nairobi Konferansına gönderdiği mesajda özetle,şöyle demiştir:

“Çağımızın ciddî sorunlarından biri de insanların fakirleşmesine, açlığa ve beslenememeye neden olan ve gittikçe hızlanan kuraklık, çoraklık ve çölleşme hareketidir.

Bu hareket dünya çapındadır ve ABD dahi halen, tarihinde görülmemiş bir şekilde kuraklığa maruzdur Sorun üzerine eğilmiş bulunuyoruz. Bu konferansın toplanmasını gerektirmiş olan uluslararası trajedi karşısında, “Sahil kalkınma programı” için yaptığımız malî yardım, gösterdiğimiz ilginin delilidir.

ABD, dünyanın doğal kaynaklarının korunması için harcanacak uluslararası çabaları destekleyecek ve uygulanacak olan tarım politikaları alanında işbirliği yapacaktır…
Sorun Dünya Çapındadır
9 Yukarıda da kısaca değinildiği üzere, sorun büyüktür, dünya çapındadır.
DÜNYAMIZ TOPRAKLARININ ÜÇTE BİRİ ÇÖLLEŞME TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYADIR

1968 – 73 kuraklık yıllarında Sahil ülkeleri çok büyük zarar görmüş, 25 milyon insan açlık, hastalık ve kötü beslenme tehlikesi ile karşılaşmış, yetiştirdiği hayvanların yüzde 20 – 50’sini kaybetmiştir. Çad Gölü kurumuş, normal büyüklüğünün üçte birine inmiş, Nijer ve Senegal nehirleri ince derecikler hal i ne gel m iş, su kuyularında hayvanlara yetecek su bulunamaz olmuştur.

Geçen on yıl içinde Brezilya/Şili, Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Somali, Mısır, Etyopya, Avrupa, Çin, Kore Ve ABD’inde geniş bölgeler büyük kuraklıktan zarar görmüştür.

Nairobi Konferansındaki bir gözlemcinin işaret ettiği gibi, 1958 yılından bu yana, Sudan’ın güneyinde çöl, verimli topraklar içinde 90 – 100 kilometre ilerlemiştir. Hatta kuraklığı takip eden yağmurlu mevsimlerde bile, Nijer’in kuzeyinde bitkisel ürünlerin on yıl öncesine oranla azaldığı ve beşte bire indiği görülmüştür.

Hindistan’ın Thar Çölü kenarındaki Rajastan eyaletinin batısında 11.000 kilometre kare toprak kurumuş, ürün alınamaz olmuştur. Bunun gibi Güney Amerika’da, Arjantin’de ve Pasifik kıyılarında aynı şey görülmüştür.

Güney Tunus’ta, Oglat Merteba adı verilen yerde 20.000 hektarlık mer’a kuruyup 5000 hektara inmiş, ekilebilen 2500 hektarlık toprak çöl olmuştur. (Aynı bölgede 2000 yılına kadar

5 santimetre kalınlığındaki toprağın erozyonla kaybolacağı hesaplanmaktadır).

Batı Avustralya’nın kuzey batısında, Gascoy-ne havzasında hayvancılığa elverişli toprakların yüzde 52’sinin verimsiz hale geldiği ve yüzde 15’inin (yani 9.600 kilometre karenin) de verimsiz hale gelmek üzere olduğu, gerek yerinde yapılan incelemelerle gerek havadan çekilen fotoğraflarla saptanmıştır.

Son iki yıl içinde, ABD’nin batı eyaletlerinde görülen kuraklık üzerine, geniş yerleşme bölgelerindeki şehirlerde su dağıtımı kısıtlamaya tâbi tutulmuş, Columbia ve öteki büyük nehirlerde su azalması yüzünden hidrolik enerji azalmıştır. ABD’nin Güney Batı eyaletlerinde de yeraltı suları azalmış, çiftlikler terkedilmiş, sulardaki tuz miktarı artmış, bundan büyük zararlar doğmuştur.

Bu nedenlerle, yeni bir politika gütmek, tarım alanlarının ve çiftliklerin işletilmesini, kamuya ait meraların kullanılmasını düzenlemek, rüzgârı tutaçak şekilde ağaç dikilmesini, erozyonu Önleyecek önlemler alınmasını, fazla suya gereksinme göstermeyen bitki ve ürünler yetiştirilmesini, su kaynaklarının hesaplı bir biçimde kullanılmasını sağlamak, kuruyan otların
yeniden çıkmasını sağlayacak yöntemlere başvurmak ve 1976’da bu konuda federal bir yasa (7) çıkarmak gerekmiştir.

Amerikalılar, geçirdikleri kuraklık sıkıntısından sonra şu tecrübe ve dersleri edinmişlerdir:

1. Kamu idaresinin işe el atmaması halinde, tarıma elverişli topraklardan ve sulardan yeterince faydalanmak olanaksızdır. O halde işe hükümetçe el atılmalıdır.

2. Bu konuda çıkarılacak kanun, yönetmelik ve programlar ilgili ve yerli halkın da işbirliği ile uygulanmalı ve geliştirilmelidir.

3. Doğal kaynakların kullanımı ve öteki çevre sorunları ile ilgili alanlarda, teknik hizmet, eğitim ve araştırma olanakları sağlanmalı, toprağın, bitkinin, suyun, evcil ve yabanî hayvanlarla diğer kaynakların korunması için kanunlar çıkarılmalıdır. (ABD Kongresi, bu konuya önem vererek, bu sayılan amaçlara hizmet edecek bir dış yardım kanunu çıkarmak üzeredir).

4. Kaynakların kullanılması ve hazırlanan programların uygulanması işi, planlama, araştır ma, eğitim gibi kurumlarla desteklenmelidir.

5. Sağlıklı bir kaynak kullanımı politikasının gerek ülke gerek kişiler yararına olduğu, vatandaşa anlatılmalı, hükümet bu hususta uyanık ve hareketli olmalıdır.

6. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarının kullanımı hususunda belirli bir prensip ve politika saptanmalı ve uygulanmalıdır.

7. Ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmeli, ormanlar korunmalı, tarla elde etmek için orman yakanlar şiddetle cezalandırılmalıdır.

Uzay Çağı Teknolojisinden Faydalanma

10. ABD, çölleşmeye karşı açtığı savaşta, uzay çağı teknolojisinden de faydalanmaya başlamış, LANDSAT adı verilen uydular aracılığı ile, yeryüzünde görülen bitkisel ve jeolojik değişiklikleri, kum tepelerinin hareketini, rüzgârların seyrini yerüstü sularının durumunu fotoğraflarla saptamak ve izlemek yolunu tutmuştur.

Sovyetler de aynı yoldan yararlanmaktadırlar. Nitekim APOLLO – SOYUZ tarafından çekilen fotoğraflarda, Batı Mısır çölü’nün Nil Deltası’na doğru kaydığı, bilim adamlarınca saptanmıştır.

Meteorolojik uydu sistemini geliştirmek ve Landsat programını devam ettirmek isteyen ABD, bunlarla elde edilen verilerin, faydalanılmak üzere, bütün ülkelere sunulmasını arzulamaktadır Bundan başka, Amerikan Ulusal Aeronotikve Uzay İdaresi de, çölleşmeye karşı savaşla ilgili ve sağlıklı projeleri destekleyecektir. Ayrıca, Amerikan Barış Gönüllüleri’nin, bu konuda çalışacak elemanlar yetiştirmeleri de tasarlanmaktadır.

Tarihten Önceki Devirlerde ve Şimdi Çölleşme

11. Bütün bu açıklamalardan da anlaşılıyor ki, dünyanın birçok bölgelerinde, ekilip biçilebi-len, meralık veya çayırlık topraklar, zamanla işe yaramaz hale gelebilmekte, yeşil toprakların yerini çöller almaktadır. Ancak bu iş genellikle hızlı değil, yavaş yavaş olmaktadır, örneğiri, tarihten önceki devirlerle ilgili araştırmalar, bugünkü Büyük Sahra’da binlerce yıl önce büyük göller bulunmuş olduğunu, bu çölün 20.000 yıl önce, şimdikinden 400 kilpmetre daha güneyde bulunduğunu, yukarıda bahis konusu ettiğimiz Rajastan’daki kurak ve. çorak bölgenin, 8000 yıl önce, 1500 kilometre daha doğuda olduğunu göstermiştir.

Fakat son zamanlardaki çölleşme hareketleri, bu prehistorik devirlerdekinden farklıdır ve hatta süratlidir: Nijer’de Sudan’da olduğu gibi… Bu süratin ve görülen zararların büyüklüğüne etken olarak insan gösterilmektedir. Gerçi, bazı bölgelerde bu işi doğa da yapmaktadır (Nil vadisinde olduğu gibi, rüzgârın etkisi ile kum tepelerinin yer değiştirip bitkisel örtüyü yok etmesi gibi} ımma genellikle, çölleşmenin nedeni insandır.

Bu arada bir noktayı belirtmekte de yarar vardır:

Yukarıda, paragraf 5’de, bâzı uzmanlara atfen, “çölün ilerlediği”, paragraf 9^a da, yine bir gözlemciye atfen, “Suda’nın güneyinde çölün 90 – 100 kilometre ilerlediği” kaydedilmiştir. Aslında çölün zamanla yürüdüğü, ilerlediği sözüne itibar etmemek lâzımdır. Çöl, bir silindir gibi yuvarlanarak, bir cephe halinde ilerlemez. Çölleşmenin görüldüğü bölgelere ait ve çeşitli yıllarda yapılmış haritalar birbirleriyle karşılaştırıldığı takdirde, bir cephe ilerlemesi değil, bireysel çöl ceplerinin —hatta verimli olan topraklar içinde— uzaklarda belirdikleri ve bunların zamanla artıp büyüdükleri, neticede asıl çöl ile birleştikleri farkedilir. Başka bir deyişle, çöl, hiç kıpardamadan ilerlemiş, civarı kaplamış olur. Burada akla gelecek soru şudur: bu çöl ceplerinin oluşmasının, bitki örtülerinin —güve tarafından yenmiş halılar gibi— yok olmasının nedenleri nelerdir?

Bu olaylar genellikle, az veya çok devam eden kuraklıklardan sonra ortaya çıkmaktadır. O halde karşımıza yine iklim yahut doğa çıkmaktadır. Burada da derhal yanlış bir düşünüşü düzeltmek gerekir: kurak ve çorak bölgelerde iklim zaten haşindir. Toprak ve bitki, iklimin bu sertliğine dayanacak şekilde bîr uyum gösterir. Orada, yağmurdan sonra hemen beliren bitkiler yetişir. Bunlar, kısa zaman sonra ölür ve tohumları, gelecek yağmur mevsimini beklemek üzere,
toprağa saçılır. Bazı bitkilerin de sadece toprak üstündeki kısımları kuruytıp ölür, fakat derindeki kök veya soğanları canlı kalır. Bu kökler toprağın erozyonunu da önler. Bazı bitkiler de kuraklığa dayanıklı olur. Başka bir deyimle, bitkileri öldüren, toprağı çöl yapan iklim değildir. O halde çölleşmeyi meydana getiren faktörler nelerdir?

Sahil ülkelerinde de görüldüğü üzere, toprağı çöle çeviren insandır, insanin toprağı kullanış biçimidir.

Sahranın kuzey kesimlerinde göçeoe hayat süren halk, sürüleri ile aynı yerde uzun zaman kalmaz, toprağı sömürmez, adetâ toprağın kullanımını kontrol eder, başka göçebe aşiretlerin de buralara gelmelerine ve toprağı sömürmelerine engel olurdu.

Sağlık koşullarındaki gelişmeye paralel olârak görülen süratli nüfus artması üzerine, daha fazla insan ve hayvanın beslenmesi icap edince, topraktan, vereceğinden daha fazlası beklendi. Hatta, yerli halkın ihtiyacı olan ürünler yanında, dünya pazarlarına sürülecek, fakat toprağın gücünü azaltacak ürünlerin yetiştirilmesi gerekti. Tabii sonuçta da toprak yıprandı, erozyon görüldü Uzun yıllar hep aynı ürünün aynı toprakta yetiştirilmesinin kötp etkisi de buna eklendi.

Gerçekten, dinlendirilmeden, devamlı olarak yıllarca aynı ürünlerin alınması suretiyle yıpratılan toprağın, yıpranmamış bir toprağa oranla, büyük zarar göreceği açıktır

Bundan başka, garip olmakla birlikte, büyük kuraklıklardan önce yağan bol yağmurlar da toprak için zararlıdır:

Bol yağmurlu mevsimden sonra toprak bol ürün verir, gücü azalır; böl ürün alınması, mer’a ve çayırların yeşermesi, buralarda hayvan sürülerinin çok fazla toplanması sonucunu döğurur. Su kuyularının bulunduğu bölgelere, meralara normalden fazla toplanan hayvan sürüleri meraları bitkileri çiğner. Birden gelen kuraklık üzerine de hem toprak ve bitki hem de sürüler zarar görür telef olur.

Bu durum Sahil ülkelerinde, Arjantin’de ve Avustralya’da görülmüştür. Bu acı deneylerden sonra gerek ABD’nin batı bölgesi çiftçileri gerek Sahil halkı, bol yağmurlu senelerin tehlikeli olduğunu, her zaman her yerde aynı ürünün alınamıyacağım, tarım işinin bir plana bağlanması gerektiğini öğrenmişlerdir. Çin’de Tiyen Şan dağları kıyısındaki Turfan havzasında, yeşil vahanın —aşırı ve plansız ürün alma sonucu— tehdide maruz kalması

paravana şeklinde ağaçlar dikilmiştir. Buralarda halen ekili toprağın yüzde 701 ağaç setleri ile korunmuş, yüzlerce kilometre uzunlukta ağaç şeritleri meydana getirilmiştir.

12. Nairobi Konferansında ortaya atılan tasarılardan ikisi Sahil’i ilgilendirmektedir. Bunlardan biri, çeşitli bölgelerde model işletme birimleri kurulmasını içeren SOLAR tasarısı, öteki de Atlantik’ten Kızıl Denize kadar bir “yeşil şerit” meydana getirilmesidir Halen buralarda 80 ağaçlandırma projesi üzerinde çalışılmaktadır. Büyük Sahra’nın kuzeyinde de bir “yeşil şerit” meydana getirilmesi söz konusudur.

öte yandan, Iran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan da konu üzerinde araştırma ve gözlem çalışmalarına girişmek üzeredir. Arap Yarımadası, Kuzey Doğu Afrika ülkeleri de yeraltı sularının işletilmesi konusunu incelemektedirler. Keza, Güney Amerikalı 5 ülke de çölleşmeye açık bölgelerinin durumu üzerinde incelemeler yapmaktadır.

Nairobi Konferansında Alınan Kararlar

13. Dünyada çölleşme tehlikesi, bunun nedenleri vç önemi, alınması gereken önlemler Konusunda, Nairobi Konferansında ortaya atılan gerçekler ve fikirler bundan önceki kısımlarda özetlenmiştir.

Şimdi de Nairobi Konferansı kararlarının ya da konferans sonucunun ne olduğuna kısaca bir göz atalım:

Konferans sonunda, dünyanın bazı bölgelerinin çöle dönüşmesini önlemek için uygulanması gereken bir eylem planı kabul edilmiş ve ayrıca, bu konudaki çalışmalarda koordinasyon sağlamakla ve gerekli kaynakları harekete geçirmekle görevli bir danışma grubu oluşturulması kararlaştırılmıştır.

Zengin ve sanayileşmiş ülkeler, bu danışma grubunun oluşturulması konusunda çekingen ve ihtiyatlı bir tutum takınmışlardır ki bu tutum, dünyanın bazı bölgelerinin çöle dönüşmesine karşı verilecek savaşta, zengin ve fakir ülkelerin görüş ayrılığına düştüklerini gösterir.

500’e yakın uzman tarafından iki yıldanberi hasırlanan eylem planının incelendiği toplantılarda, 26 tavsiyeden ibaret plan metni kabul edilmiştir. Apcak planın uygulanması ile ilgili malî sorunlarda görüş ayrılığı doğmuştur. Görüş ayrılığına neden olan husus, son anda Sudan tarafından yapılan ve 18 aleyhte, 18 çekimser oya karşı 37 oyla kabul edilen tadil teklifidir. Sudan bu teklifinde, çölleşmeyi önleme çabalarının desteklenmesi için, Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı gibi uluslararası geleneksel yardım
örgütleri yerine, BM’e bağlı bir özel Yardım Fonu kurulmasını istemiştir.

Ingiltere ve ABD bu teklife karşı çıkarak, çölleşme tehlikesine açık ülkelere, uluslarar^ı kuruluşlar aracılığı ile yardım yapabileceklerini, fakat böyle bir Fona para veremiyeceklerini bildirmişlerdir.

Sanayileşmiş ülkelerin bu tutumunu üzüntü ile karşıladığını belirten Konferans Genel Sekreteri ve BM Çevre Programı Müdürü Mustafa Tolba, her şeyden önce, çölleşmeye açık ülkelerin harekete geçmelerini, bunun için ulusal programlar yapılmasını, topraktan istifadenin ulusal bir politika ile saptanmasını önermiştir.

Bu nedenlerle konferansın tam başarılı olduğu iddia edilemezse de, tehlike karşısında neler yapılması gerektiği bilim adamları tarafından ortaya atıldığı için faydasız olmuştur da denemez.

Sonuç

14. a) Bitki ve ağaçların, hayvan sürüleri (Türkiye’de Özellikle keçiler) tarafından tahrip edilmesi,

b) Yakacak olarak odun kullanılması sonucu ağaçların kesilmesi,

c) Tarla yapmak için ormanların ateşe verilmesi (1977 yazında Türkiye’de yüzbinlerce dekar ormanın kasıtlı olarak yakılmış olduğu üzüntü verici bir olaydır),

ç) Az verimli toprakların zorlanarak kullanılması,

d) Bilgisiz tarım yapılması,

e) Nehirlerden gereği gibi faydalanılmaması ve suyun israf edilmesi,

f) doğal kaynakların korunması için önlemler alınmaması,

g) Nüfus artışının önlenmemesi,

h) Erozyonu önleyecek tedbirler alınmaması, rüzgârı kesecek ağaç paravanaları meydana getirilmemesi,

i) Bu çalışmalarda gerek halkın gerek hükümetin işbirliği yaparak çaba harcamaması,.

j) Gerekli yasaların çıkarılmaması

gibi nedenlerle, dünyanın birçok bölgelerinde çölleşme hareketinin devam ettiği ve bu tehlikenin yurdumuzu da tehdid ettiği bir gerçektir.

Bizde orman yangınları, kasıtlı orman yakmalar devam ederken, Filipinlerde çıkarılan bir kanun bize örnek olmalıdır: Filipinlerde 10 yaşını aşmış sağlıklı her vatandaş, 5 yıl süre ile her ay bir ağaç dikmeye mecburdur. Bunu yapmadığı takdirde cezalandırılır.

üzerine, gerekli önlemler alınmış, buraların rüzgârlara karşı korunması için

Doğayı koruma konusunda Mozambik anayasasında hükümler bulunduğu, Lesotho Krallığının doğayı koruma amacıyla bir millî park kurulması için BM’e başvurduğu, Tanzanya’nın ormanları korumak için sıkı önlemler aldığı, Somali ve Zaire’nin <Je bu alanda kararlı şekilde çalıştığı hatırlanmalıdır.

öz yurdumuzun topraklarını, sularını, ormanlarını korumak için gerek milletçe gerek hükümetçe harekete geçmenin zamanı gelmiş ve geçmiştir.
(1) Bu yazı aşağıdaki kaynaklardan derlenerek Türkçeye çevrilmiştir:

a) Sciences et Avenir adlı Dergi, Sayı 368 (Ekim 1977) sah. 955 – 961.
b) Department of State BuWetu\. Cv\v 11. Sa\\ 1998 (Ekim 1977), sah. 453 460.

c) Le Monde, Sayı 30. 31 Ağustos. I ve 4 Eylül 1977.

(2) BM = Birleşmiş Milletler.

(S) Çad, Mali, Moritanya, Nijer, Senegal, Yukarı Volta.

(4) Konya ilinin yüzölçümünün 43.000 kilometre kare ve Kayseri ilinin yüzölçümünün 17.000 kilometre kare olduğu gözönüne getirilirse, dünyada her yıl çöle dönüşen toprakların hemen hemen Konya ve Kayseri illerinin toplam yüzölçümü kadar olduğu anlaşılır.

(5) Bunun önemini gözönünde canlandırmak için, dünyada su üstündeki tüm toprakların 150 milyon kilometre kare olduğu hatırlanmalıdır.

(6) Bu Komiteye yukarıda (bak. dipnotu 3) sayılan Sahil Ülkeleri dahildir.

(7) Federal Land Policy and Management Act.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*