İlginç Bilgiler

DEPREMLERİN NEDENLERİ

DEPREMLERİN NEDENLERİ

İtalya’daki afete, yer kabuğunun iki büyük “Plâka”sının birbirine sürtünmesi neden oldu (Şema 1) Jeologlar, yer kabu­ğunda 10 büyük ve çok sayıda küçük plâka olduğunu ve bu plâkaların “kıta kayması” adı verilen süreç içinde yılda birkaç santimet re hızla sürekli olarak yer değiştirdiklerini sanmaktadırlar. (Şema2) Isıyı, gezegenin merkezinden dışarı atan, konveksiyon dedi­ğimiz dinamik olay nedeniyle, plâkalar, hemen hemen yer kürenin oluşumundan beri yer değiştirmektedirler. Yer sarsmtıan, vol­kanik patlamalar gibi sismik olayların ve okyanusların, kıtaların ve maden yatakları­nın oluşum nedeni bu yer değiştirme olayı­dır. Comell Üniversitesi Jeologu Donald Turcette’nin “Jeolojide olayların sürekliliği” (olayların birbirini izlemesi) diye adlandırdı­ğı bu açıklamaya “plâka tektoniği” adı verilmektedir.

MAĞMA: “Plâka Tektoniği” kuramını açıklama için bilim adamları dünyayı çikola­ta kaplı bir kiraz olarak tanımlayabilirler. Kabuk, bütün dağları, vadileri, ovaları ve okyanusları kapsayan ince bir tabakadır. Kiraz ise yeryüzünün geride kalan kısmını, çekirdeği ve “manto” denen tabakayı tem­sil eder. Kabuk astenosferdir, yağlayıcı gö­revini yapan magmadan aldığı ısıyla yeterin­ce cıvık hale gelen katı maddeler, yüzeydeki plâkaların kabuğu çevresinde kayabilmeleri- ni sağlar. “Manto”nun geri kalan kısmı kız­gın kayalardan oluşur ve 1800 mil kalmlı- ğındadır. Kirazın çekirdeği, yani dünyanın merkezi etrafında yer alan bu plâka 4300 mil çapında olup yoğun ve madenseldir.

Bilim adamları bu gibi teorileri ortaya atmadan önce, insan bu açıklayamadığı do­ğal güçler karşısında şaşırıp kalırdı, Ameri­ka’nın kuzeybatısındaki kızılderiler. Hood ve Adams volkaniklerini, güzel bir genç kıza benzettikleri St. Helen dağının kalbini çalmak için birbirlerine ateş püsküren ve sürekli kavga eden iki kardeş gibi görürlerdi. 17.yüzyılda, düşünür Francis Bacon, kıtaların adeta oyma testeresiyle kesilmiş tahtalardan oluşan bilmece gibi, birbirlerine uygun kıyı­larının, binlerce millik okyanuslarla birbir­lerinden ayrılmış olduklannı gözlemlemiştir. Daha sonraları bilim adamları Kuzey Ameri­ka’nın her iki kıyısındaki fosillerin ve kayala­rın, batı yarıküredekilerden daha çok, Asya ve Avrupa’dakilere benzediklerini farketti- ler. 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener adında bir Alman meteorologu, yeryüzünde- ki bütün kara parçalarının, eskiden Pangaea adını verdiği çok büyük ve eski bir kıta ola­rak, üstüste yığılmış bulunduklarını ileri sürdü. F’akat bu şaşırtıcı tezini, plâkaların nasıl hareket ettiklerie dair inandırıcı bir açıklamayla destekleyemediğinden, jeologlar onu bir zırdeli olarak nitelendirip, fikirlerini dikkate bile almadılar.

O zamana kadar jeologlar, sismik olaylar için karmaşık bir açıklama yapmaktaydılar. Sarsıntılar, sert yer kabuğu içindeki birik­miş gerilimlerden kaynaklanmaktaydı ve gerilim kayanın mukavemet gücünü aşınca, kayalar kırılarak depreme neden oluyordu. Bilim adamlan bunun yanı sıra, gerilimle- rin meydana geldiğini; yeryüzünün gittikçe büzüştüğünü ve dünyanın kuru eriğe
benzeyen yüzeyinde kırışıklıklar olan dağ sıralarının da bunu doğruladığını ileri sür­düler. Fakat her nasılsa, dağlar sürekli bir kırışma göstermediler ve yeni ölçmeler yer­yüzünün aslında büzüşmediğini kanıtladı.

SERT KAYA: Jeologların, depremleri ve volkanik patlamaları açıklamak için diğer ipuçlarına gereksinim duydukları açıkça görülüyor. Jeologlar gerekli kanıtı— ve plaka tektoniği teorisini— okyanusun tabanında buldular.Okyanus tabanının, yer kürenin et­rafını yer yer bölerek çevreleyen bir belke­miği gibi, orta okyanus sırtlarında yeniden oluştuğunu belirterek, bu tabakanın tümü­nün aynı yaşta olmadığını anladılar. Bu sırt­larda bulunan çatlaklardaki, mağma diye bilinen erimiş kaya, yerkürenin ısısı ile yu­karı itilip yeni bir okyanus tabanı oluştur­mak üzere yayılır. Sonunda, soğumuş okya­nus tabakaları öyle ağırlaşır ki, yerçekimi onlan “manto” denilen tabakaya geri çeker ve bu olaya “alta dalma” denir. Plâka ha­reketlerini oluşturan kaynak, bu sürekli yinelenen devirdir.

Kıta plakalarını oluşturan kayalar, ok­yanus tabanındakilerden daha hafif olduğun­dan, kıtalar aşağıya doğru çekilmez, yalnız­ca yer küre üzerinde dönerek hareket ederler. California’daki San Antreas Fayı diye bilinen plâkaların sürtüşmesi gibi, katmanları bazen birbirleri üzerinden çeşitli (zıt) yönlere- de kayarlar. Bu zımpara kağıdı gibi sür­tünme ve birbirini tutma hareketi, yer küre içinde kronik (süreğen) depremlerle sonuç­lanan gerilimlere neden olur. Güney Cali- fornia’da son iki yılda altı adet orta büyük­lükte sarsıntı kaydedilmiştir. Plâkalar biri- birlerini tuttukları ve uzun süre kenetlen­miş olarak kaldıkları zaman, 1906’daki San Francisco depreminden önce de olduğu gibi, çok daha şiddetli bir gerilim meydana gelmektedir.

ZAYIF NOKTALAR: Eğer plâkalar baş başa çarpışırlarsa, genellikle biri diğerinin altına doğru kayar ve bu basınç, dış yüzeyde oldukça büyük değişmelere neden olabilir. Himalayalar, 50 milyon yıl önce Hindistan, Asya’ya çarptığı zaman doğmuşlardır. Eğer

 

 

 

1    Avrasya Plakaları, 2. Afrika Pla­kaları, 3. Arap Plakaları, 4. Güney Amerika Plakaları, 5. Nazka Plakası, 6. Karaib Plakası. 7. Kuzey Ameri­ka Plakaları, 8.Cocos Plakaları, 9. Pasifik Plakaları, 10. Filipin Plakala­rı, 11 Hindistan Plakaları, 12 Aıı- tartik Plakaları.

¿W Benzer yapıdaki kayalar

  • Fosil benzerlikleri

ŞEMA 1: Kıta kayması ilk kez 1 7. yüz­yılda, Franeis Bacon, yer yüzündeki kı­ta kıyılarının, tek bir kıta meydana ge­tirebilecek şekilde, adeta bilmece par­çaları gibi birbirine uygun olduğunu ile­ri sürdüğünde anlaşıldı. Fakat o zaman­lar bu fikir dikkate alınmadı. Daha son­raları değişik kıtalardaki enlemler bo­yunca keşfedilen benzer kaya ve fosil­ler, kıtaların ve okyanusların yeryüzü üzerinde sürüklenen plâkalar olduğu var­sayımını güçlendirdi.

 

 

 


 

 

katmanların itme gücünden meydana gelen sürtünme, yeteri kadar çok ısıya neden olur­sa volkanlar meydana gelir. St. Helen dağı, Pasifik Okyanusu plâkaları ile Amerika kıta plâkalarının çarpışmasının sonucudur. Dep­remler kıtaların iç kısımlarında pek sık oluş mazlar. Tıpkı toprağın 1811-12 depremle­rinin kötü etkilerini hâlâ taşımakta olduğu Missouri ve 1975-76 Çin depremleri gibi. Bilim adamları, bu sarsıntılardan, plâkaların içindeki çatlaklan veya zayıf noktaları so­rumlu tutarlar.

Kıta kaymasının başlangıcı 600 milyon yıl kadar öncesine dayanır. Fakat jeologlar bulgulara dayanarak ilk zamanlardan başla­tıyorlar. Michigan Üniversitesinden Henry Pollack, “iki milyar yıl önce 60’dan fazla,

3   miyar yıl önce ise belki de yüzlerce plâka vardı” diyor. Nedenine gelince; genç yerkü­renin, büyük ısısını atması için daha çok plâ kaya ve dolayısıyla, kabukta daha çok çatla­ğa gereksinim vardır.

Yer küre, az miktarda soğumuş olmasına karşın dönmeye devam eder. Bilim adamları, ancak 6 miyon yılda, Los Angeles ve San Francisco’nun, 5. eyaletler arası sınır boyun­ca, birinin güneye, diğerinin ise kuzeye yö­nelerek birbirlerini geçeceklerini hesaplamış­lardır. Hareket, dünya soğuyuncaya kadar durmayacaktır, böylece konveksiyon, plâka­ları sürükleyemez. Pollack “diğer bir iki milyar yılda dünya dönmeyecek kadar ağır hale gelecektir. Katman tektoniği, gezegensel değişmenin sadece bir evresi olabilir” de­mektedir.

Eğer bilim adanılan plâka tektoniği hak­kında bu kadar kendilerinden emin konuşa- biliyorlarsa, neden depremleri önceden tali­min edemiyorlar? Yanıtı şu: Tahmin edebi­lirler ancak on yılı aşıkın sürelerle San And- reas Fayını inceleyen sismologlar, söylemeye yetkileri olmadığı halde, California’nın bu yüzyılın sonlarına doğru büyük bir deprem­den zarar göreceğini söylüyorlar. A.B.D Je­olojik Araştırma Merkezinden üavid Hill “Sorun, artık bu depremin olup olmayacağı değil, ne zaman olacağıdır.” diyor. Califor- nia Enstitüsü Sismografık Teknoloji Labora­tuarı Müdürü Don Anderson, 2 yıl önce baş­lamış olan, yaklaşık çeyrek yüzyıllık, dö­nemde, sismik olaylann artmış olduğunu or­taya çıkarmıştır.

Depremleri tahmin etmekte kullandığımız tek ipucu dönemler değildir. Güney Califor- nia’daki su kuyulan, uranyum bozunması sonucu oluşan, çok az miktarda radon gazı ile kaynamaktadır. Çin ve Rus jeologralan, büyük bir depremden önce, bir fay çevresin-

ŞEMA 2: Depremler, genellikle plâka sınır­larında oluşurlar. California’daki San And- reas Fay’mdaki gibi, iki plâka dikey veya yatay olarak zil yönlerde yan yana hareket ettikleri zaman, bazen birbirlerini tutarlar Daha sonra plâkalar birbirinden ayrılıp gev- şeyinceye ve gerilimden kaynaklanan enerji depremler halinde ortaya çıkıncaya kadar basınç depo edilir.


 

deki toprağın gerilerek çatladığını ve yeral- tındakı uranyum kaynaklarından süzülerek gelen suyun, kırılan yer kabuğundan dışarı sızdığını ileri sürüyorlar. Radon gazının var­lığı ve yükselmiş su seviyesi, Çinlilerin 1975’deki Xintagı depremini 4,5 saat önce­den tahmin edebilmelerine yardım etmiştir.

KURBAĞALAR: Çinliler, seri halindeki küçük sarsıntıları ve hayvanların bazı garip davranışlarını içeren diğer kanıtları da göz- önünde tuttular. Depremden önce kurbağa­ların sudan dışarı fırladıklan ve geyiklerin açığa çıktıktan bilinir. Fakat Çinliler bu denli çok bilmiş görünmelerine karşın, yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan ve her- şeyi harabeden 1976 Tangshan depremini tahmin etmekte yanılgıya düştüler. Kısa süreli ipuçlarının kusuru, sürekli olmayışla- nydı. Colombia Üniversitesi Lamont-Da- herty Jeolojik Gözlemevinden Yaslı Aggar- wal, “bir deprem olduktan sonra, kesinlikle birşeylerle arasında bağlantı kurabilirsiniz” diyor.

 

-OKYANUS SIRTLARI

 

Sürtünme

yüzeye

yükselerek

volkanları

oluşturabi­

lecek

kayayı eritir.

MANTO

Alta

dalma

 

 

 


ÇOK SICAK.’ .KAYA?-.”.

ŞEMA 3: Yerin derinliklerinde ısınma ile akışkan hale geçen koveksiyon akımları, kıta kaymasına etki eden güçlerdir. Sıcak mağma, orta okyanus sırtlarına kadar yükselir. Burada sertleşerek kaya haline gelir ve etrafa yayılarak yeni bir okyanus tabanı meydana getirir. Kaya soğudukça ağırlaşır ve okyanus tabanının yavaş yavaş aşağıya doğru ve za­manla manto dediğimiz tabakaya kadar derinlere batmasına sebep olur.


 

 

 

Jeologlar, becerilerini hiç değilse nüfusun çok yoğun olduğu alanlarda oluşacak dep­remleri birkaç gün önceden tahmin edebile­cek şekilde geliştirebilmeyi ümit ediyorlar. Bununla birlikte sık sık kesin tahmini engelleyici, ümit edemeyecekleri kadar çok değişken var. Henüz yeni doğmuş bir bilim olan plâka tektoniği hakkında öğrenilecek pek çok şey kalıyor. Birleşik Amerika Je­olojik Araştırma Merkezinden Robert Decker “Kim bilir, belki bugün savunulması olanaksız gibi görünen fikirler, birgün gerçek­leşecektir ve günümüzden 2000 yıl sonra ha­len kabul etmekte olduğumuz fikirlerin ne kadar basit şeyler olduğunu göreceğiz” de­mektedir. İnsanın, gezeğenini depremler­den koruyamayacağı ve geçen yıllarda İtalya daki gibi afetlere karşın, çoğu insanın pek fazla endişelenmediği açıkça görülüyor. Ya­kın bir gelecekte, kesinlikle bir deprem ola­cağı bilinen San Andreas Fay’ı boyunca yaşayan California’lılar, hâlâ gökdelenler inşa etmeyi sürdürüyorlar.

  • Dünya atmosferine her gün 75 milyo­nun üzerinde meteor girer ve yere çarpmadan önce dağılırlar.
  • Beynimizdeki bir tek hücre, diğerlerin­den 1000 tanesi ile doğrudan bağlantı kura­bilir.
  • İnsan vücudunda; 220 kibrit çöpünün başını kaplayacak kadar fosfor, 6 kalıp sabuna yetecek kadar yağ, yaklaşık 380 gr.lık kok kömüründeki kadar karbon, 2,5 cm.lik bir çivideki kadar demir vardır.
  • Parmaklarımız, bir metrenin 50 milyon­da biri kadar küçük bir titreşim olayını seze­bilecek kadar duyarlıdır.
  • Öksürmeden hemen önceki nefeste normalin 5 katı hava çekilir. Öksürükle çıkan havanın hızı ise saatte 100 mildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir