Genel

GÖKYÜZÜ VARLIKLARINI TANIYALIM GÜNEŞ VE YILDIZLAR

GÖKYÜZÜ VARLIKLARINI TANIYALIM GÜNEŞ VE YILDIZLAR

üneş dünyadan ortalama 149.588.000 km. uzakta olan bize en yakın yıldızdır. Ortalama diyoruz çünkü dünyanın Güneş etrafındaki yörüngesi çok iıafiif bir elipsdir. Uzaklığına aşağı yukan 150.000.000 km. diyelim. Saatte 1000 km. yapan bir uçakla böyle bir mesafeye durmaksızın 17.1 yılda varabiliriz. Güneşten çıkan ışık bu mesafeyi 8 dakikada kate-der. Çapı 1.393.000 km. olup, hacmi dünyadan 1.300.000 defa, kütlesi ise dünyadan 333.500 kere daha büyüktür. Yoğunluğu sudan 1.41 defa daha fazladır. Dünyayı Güneşin ortasına koysa idik, Ay Güneşin içinde dönerdi. Kendi etrafında dünya gibi batıdan doğuya doğru kutup-lannda 34 günde, ekvatorunda da 25 günde döner. Bundan ve diğer bazı belirtilerden güneşin katı bir cisim olmayıp gaz kütlesi olduğunu çıkanyaruz. Ekvatoru dünyanın güneş etrafındaki dönüş
düzeyine 7 derece yatıktır. Çoğunluğu hidrojen, % 18 kadan helium (Güneş gazı – Helios Yunanca Güneş demektir) geri kalan % 0.07’si de diğer elemanlardan meydana gelmiş olan, bir hidrojen -helium reaktörüdür. Yani dört hidrojen atomu birleşerek bir helium atomunu meydana getirirler. Einstein’m kütle enerji formülü olan E = mc2 (E enerji, m kütle ve c ışığın hızı) deki gibi. Dört hidrojen atomu bir helium atomundan daha ağırdır ve geri kalan kütle enerjiye dönüşür. Bu şekilde Güneşte her saniyede dört milyon ton kütle enerjiye döner ve her yöne doğru dağılır. Güneş 3 – 4 milyar senedir bu şekilde enerji üretmiş ve en azından bir o kadar sene de üretecek güce sahiptir.

Güneş doğarken ve batarken gördüğümüz kısmı «ışıklı küre» anlamına gelen fotosfer dediğimiz kısımdır, bu kısım

beş karayol tünelinin yapılması düşünülmektedir.

Kızıl Denizle Akdeniz arasındaki ıssız çöl arazisinden bir kanal geçirilmesi fikri Mısır’ın kendisi kadar eskidir. Bu çöl kumlan içinde bulunan en eski arkeolojik hâzinelerden biri, hemen hemen 6000 yal eski bir mermer sütun başıdır ki üzerinde bir kanalın kıyılannı bitirmekte olan işçilerin kazılmış resimleri gözükmektedir. En eski Mısır dinastilerinin rahipleri çok daha önceleri mevcut olan büyük bir kanalın öykülerini kaydetmişlerdir.
Eski bir yazar, muhtemelen Süveyş Kanalının altından geçecek karayol tünellerinin yapımını daha doğru bulan biri, bu «papirüs» üzerinde Mısır’da üzerinden hayvanlar ve tekerlekli araçlarla geçilmesinin çok güç olduğu, hatta denize dökülmelerinin muhtemel olduğu birçok kanalların bulunduğunu yazmaktadır.

Avrupalı liderlerin Mısır Kıstağının (Berzahının) üzerinden geçecek bir kanalın politik ve ekonomik faydalanna karşı gösterdikleri ilgi ancak 19 uncu yüzyılda artmağa başladı. Mısınn içinden geçecek bir kanalın Hindistan, Çin ve
Mısır tarihinin daha güvenilir kayıtla-n arasında Kral Sesostris IlI’ün bir açıklaması da vardır, buna göre savaş gemilerinin Milâttan Önce 1850 yıllarında komşu ülkesi olan Nabia’yı işgâl edebilmesi için Mısır, 12 metre kadar geniş ve 8 metre kadar derin bir kanalın açılması ile elindeki savaş tutsaklannı kullanmıştı. Kamak’ta bulunan bir tapmaktaki yazılar Kral Seti I’in M. Ö. 1380 yıllannda Kızıl Denizden Acı Göllere kadar uzanan bir kanalı bitirmiş olduğunu işaret etmektedir. Bundan başka Firavun Necho zamanından, Milâttan 610 yıl önce, bir kanal daha yapılmış ve bunu yaparken

120.000 insan ölmüştü.
Ulaşıma elverlşl

Bir malî manevra sayesinde İngiltere Kanalın hisse senetlerinin önemli bir kısmını satın alarak kanalın kontrolünü de 1875’de eline aldı. Orijinal anlaşmaya göre su yolu 1968’de Mısır’a ait olacaktı. Fakat Orta Doğu’daki bir karışıklık anında 1956’da Başkan Cemal Abdülnasır Kanalını eline geçirdi ve bir vakitler büyük bir güce sahip olan îngilizlerin Süveyş’teki deniz üslerinin üzerine çekmeden önce Mısır bayrağını öptü. Bu duygusal sahne esnasında Nasır, «Kanalın yapımında 120.000 Mısırlının öldüğünü ve bundan dolayı kanalın Mısırlılara ait olduğunu» söyledi. Yalnız o bu Mısırlıların köle olarak çalışırken Firavun Necho zamanında 2500 yıl önce öldüklerini söylemeği ihmal etmişti.

Nasır’m davranışı kısa süren bir harbe sebep oldu. 30.000 kadar Fransız ve İngiliz Komandosu denizden Port Said’i işgal etti ve aynı sayıdaki bir İsrail Kuvveti de Sina Çölünden Mısıra girdi. Birleşmiş Milletler büyük ölçüde bir savaşa engel olmak üzere işe karıştı ve 1967’ye kadar Süveyş Kanal alanına bir barış gücü yolladı. 1967’de yeniden açılan savaş kanalın bütün bütün kapanmasına sebep oldu. Onlarca batmış gemi, tarak makinası ve daha başka denizaracı 103 millik kanalı tıkadı.

19741de Mısır Hükümeti modem ve eskisinden çok daha büyük bir kanalla ilgili projelerini ilân ettiği vakit, bu batmış gemiler ve araçlar hâlâ denizin dibinde duruyorlardı. İlk önce kanal 1967 savaşına ait mayın ve başka patlayıcı maddelerden temizlenmeliydi. Amerikan, İngiliz ve Fransız deniz kuvvetlerine ait üniteler bu işi üzerlerine aldılar.

En büyük 10 parça enkazın kanaldan çıkarılması işi Murphy Pacific Masine Salvage Co. of Emeryville, Calif, adında bir Amerikan şirketine verildi, bu firma bu profesyon çıkarma işine daha 1860 yılında başlamıştı. Bu yıllarda Murphy Pasific yüzlerce batmış tankeri denizden çıkarmış, hatta 2 inci Dünya Savaşında New York limanında yanan ünlü dev Normandia gemisini de kaldırmak suretiyle büyük bir şöhret kazanmıştı.

27 Mayıs 1974’te ilk Murphy Pasific uzmanları geldikleri zaman Süveyş patlayıcı maddelerden daha yeni temizlenmişti. Enkaz çıkarma işlemini, Amerikan deniz kuvvetlerinden gelmiş olan kaptan Joseph F. Madeo yürütecekti. O 1970’de emekli olmadan önce 1970’de Vietnam’da bir limanın açılması işini idare etmişti, kır saçlı dinç bir adamdı, yardımcısı
John Kjelman da Vietnam’da aynı temizleme ve enkaz çıkarma işlerinde çalışmış eski bir deniz eriydi.

Kaptan Madeo’nun emrinde işin doruk noktasında 215 kişi vardı: dalgıçlar, vinççiler, patlayıcı madde teknisiyenleri ve enkaz çıkarma işinde kendilerine ihtiyaç görülen daha başka uzmanlar. Genel yaklaşım bir kaç tane enkaz üzerinde aynı zamanda çalışmak ve personeli ihtiyaca göre oraya buraya göndermek şeklinde öngörülmüştü. Başlangıçta iş Kanalın Kuzey ucunda yoğunlaştırılmıştı.

Esas kaldırma üniteleri olarak motorlu iki vinç kullanılmaktaydı, her birinin kaldırma gücü 550 tondu, ayrıca da iki ağır kaldırma aracı (Yard Heavy Lift Craft «YHLC»), İki YHLC beraber kullanılarak maksimum 4000 ton kaldınlabi-liyordu.

İki YHLC tipik olarak her iki yandan batmış bir gemiye veya geminin bir parçasına demirleniyordu. Tel halat çiftleri —ki bunlardan elde 17 çift vardı— enkazın altından geçiriliyordu. Bazı hallerde halatlar geminin omurgası altında ileriye geriye alınarak istenilen konuma getiriliyordu. Bu, halatları bocurgatlarla çekerek yapılıyordu. Bu teknik başarılı olmadığı takdirde dalgıçlar yüksek basınçlı su hortumları kullanarak gemi teknesinde yarıklar açıyorlardır. Ana halatlara eklenmiş haber kabloları bunun üzerine yarıklardan çekilmektedir.

Halatlar batmış bir geminin dibine iyice saptandıktan sonra YHLC’ler balast almağa ve teknelerini alçaltmağa başlar ta ki güvertelerinin üst kısımları su düzeyine on santimetre kadar yaklaşsın. Kablolar gergin bir hale gelince, balast dışarı pompa edilir ve bu yüzden YHLC’s su üzerinde yükselmeğe başlar, aynı zamanda enkazı da iki metre kadar kaldırır. Bundan sonra batmış gemi su içinde hareket ettirilebilir, belki daha sığ bir yere götürülür ve aynı işlem tekrar edilir ve iki metrelik bir kaldırma yüksekliği daha elde edilebilir. Süveyş’te batmış gemiler patlayıcı maddeler ya da ark-ok-sijen kesme şalümolanyla daha ufak parçalara ayrılmış ve bu parçalar ayrı ayrı su yüzüne çıkarılmıştır. Sonra hepsi kanal boyunca önceden saptanmış belirli alanlara boşaltılmıştır.

On gemiden yalnız ikisi patlayıcı maddelerle batınlmamıştı. Barreh adlı ro-morkör ve 2000 tonluk 15 Eylül adındaki tarama gemisi. Tarama gemisi deniz vanalarının açılmasıyla batmıştı, yeniden

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir