Genel

lenze


 

 

 

1

Joseph SCHEPPACH

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

b~’:<


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SAYI : 145 ARALIK: 1979 CİLT : 13

BİLİM ve TEKNİK

AYLIK POPÜLER DERGİ

“HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR, FENDİR.”

ATATÜRK İÇİNDEKİLER

Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma

Merkezi ………………………………………………….   4

Jeologlar Volkanları Gözlüyor, Yokluyor ve

Bekliyor …………………………………………………   5

Gelecekte Enerji………………………………………. 13

Uluslararası Teknik Birimler Sistemi…………… 17

Yeni Çağlayanlar Dizisi……………………………… 19

2000 Yılında Protein Kaynakları………………….. 22

Uzay Araştırmaları……………………………………. 24

Sibernetik Uzay Varlıkları ile İlişkiyi

Sağlayabilecek mi ?………………………………….. 28

Dünya’dan Haberler…………………………………. 33

İlk Matbaamız ve İlk Eseri Vankulu Sözlüğü

250 Yaşında…………………….. . . ……………..      34

Nüfus ve İşsizlik……………………………………… 36

Mimar Koca Sinan……………………………………. 38

Bilim ve Yaşam………………………………………… 41

Tıbbi Ekoloji………………………………………….. 44

Scotland Yard …………………………………………. 46

Gençlere Satranç Dersleri………………………….. 48

Düşünme Kutusu…………………………………….. 49

SAHİBİ:

TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTIRMA KURUMU ADINA

GENEL SEKRETER Prof. Dr. Tevfik KAR AB AĞ

TEKNİK EDİTÖR VE TEKNİK EDİTÖR YAZI İŞLERİNİ YÖNETEN YARDIMCISI Nüvit OSMAY                                                            Nizamettirı ÖZBEK

Bilim ve Teknik ayda bir yayınlanır.

Sayısı 20.00 TL.’dır, yıllık abonesi memleket içi, 12 sayı hesabiyle 200 lira, yabancı ülkeler için 400 liradır.

Abone ve dergi ile ilgili her türlü yazı; BİLİM ve TEKNİK, Atatürk Bulvarı No. 221, Kat: 3, Kavaklıdere – Ankara adresine gönderilmelidir. Telefon: 26 27 70/43-44 DİKKAT: ödemeli ve pul karşılığında işlem yapılmadığından her türlü isteklerin karşılığı yalnız posta havalesi veya 101621 numaralı posta çeki hesabına gönderilmelidir.

V____________________ /

Bu sayı 73.000 adet basılmıştır.

BU DERCİ

AJANS-TÜRK MATBAACILIK SANAYİİ NİN

COMPUORAPHIC “ELEKTRONİK DİZCİ” MAKİN AL ARINDA DİZİLİP CRAFİK VE FOTOMEKANİK SERVİSLERİNDE HAZIRLANARAK OFSET TESİSLFRİNDE BASILMIŞTIR

Okuyucularla TSaşbaşa

B

u sayı ile BİLİM ve TEKNİK 13’üncü yaşına basıyor. Arada bizim de elimizde olmayan ufak tefek gecikmeler oluyor, fakat özlem gerçek sevgiyi çoğaltır, derler, biz de okuyucularımızın bizi sevdik­leri kanısındayız. Çünkü biz de onları seviyoruz ve her zaman onlan düşünüyoruz. Uzun zamandır dergimizi okuyanların ona bu kadar bağlı olmalarının, geç kalınca arka arkaya gazetecilere sormalarının bir nedeni olacaktır, bizce bu neden, derginin de onlar gibi zamanla büyümesidir. İşte bu büyüme bizim onlan sevdiğimizin bir kanıtıdır. Etrafmdakilerle beraber büyüyemeyen insan geri kalır, hatta Fikret, bunu bir parça başka, fakat ne kadar güzel ifade etmiştir : Düşmek etrafı görmemektendir.

Son zamanda derginin çok kıymetli yazı arkadaş­larına sahip olduğuna her halde dikkat etmişsinizdir. Bunların her biri esaslı konuların savaşımcısıdırlar. Eskilerden başlayalım. Dr. Toygar Akman, Türkiye’­de Sibernetik konusunda Bilim ve TeknikHn desteği ile bir savaşıma girişmiş ve ilgililere dünyanın bu konuda çok ileri gittiğini haykırıyor. Kendisi bir fizik doktoru ve hukukçudur. Sibernetik konusunda muazzam bir kütüphanesi vardır ve dünyaca tanın­mıştır. Yüksek mühendis Aydın Sezginer dergiye Türkiye çapında haber vermekle yanıyor, Marmara Araştırma Enstitüsü hakkındaki röportajları büyük bir eksikliğimizi tamamlamaktadır. Büyük bir tevazu sahibi olan TÜBİTAK’ın bu çok önemli parçası kendisinden bahsedilmesini sevmez. Sezginer bize bu kapıyı açmıştır. İmzalarını yavaş yavaş göreceğiniz genç bilginlerimizden bir gurup “Geçmişten geleceğe İnsan, Çevre ve Anadolu” diye çok ilginç bir seriye başladılar ve bize bilmediğimiz, fakat bugünkü çağda öğrenmemiz gereken çok kıymetli şeylerle ekoloji uğrunda bir savaşım vermektedirler. Dr. Haluk Berkmen de “Bilim ve Yaşam” başlıklı yazılarında kültürümüze katkıda bulunacaktır. Dr. Ergin Korur ve Yüksek Mühendis Bülent Büktaş yüksek dil bilgileri ve hayattaki tecrübeleriyle çok kıymetli tercüme ve telif yazılarıyla Bilim ve Teknik’e büyük katkılarda bulunuyorlar.

Öteki arkadaşları önceden tanıdığınız için onlar­dan bahsetmiyoruz. Yeni açtığımız satranç sayfasının yazan Kahraman Olgaç’dan geçen sayımızda bahset­miştik. Şunu ilâve edelim ki 13’üncü cilt çok değerli bir satranç kitabı içermiş olacaktır. Bir hobby olarak ele aldığı satrancın ülke çapında savaşımını veren Kahraman Olgaç’dan satranç sevenler çok şeyler öğreneceklerdir.

Geri kalan bütün arkadaşlar da güncel, faydalı yazılar ve özdeyişlere verdikleri önemle bilim, eğitim, tolerans ve insanlık davasında bayrak açmışlardır. İşte sizi seven ve sizin sevdiğiniz Bilim ve Teknik budur.

Saygı ve Sevgilerimizle, BİLİM ve TEKNİK

MEVCUT SAYILAR ŞUNLARDIR :

121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141.

 


 

 

ı^tajt h< iünde yi toizde^o dçnii e&i fcyjââlâfimiEi aynı ^maî^sfe kaygısı «çi dan*

kadar ilginç araştırmatarıbir iki yazıya sığdırma­ya çahşmak Marmara Araştrr/na Enstitümü Mi; kmdahiçbirşey yazmamak dernekti. Ora*« için

g^^hstitttden/göfünfeülönte tamamlayacağız by yâki dizisini. İlgilerinizin devamı halinde Enstitü ünitelerini teker teker ilginçyönleri ile tanrtacak birçaftştna icinefiirmBk kamtmd&VU

f i <  . ir , ‘ . i i ,               ,

sji'<JRT n‘f) konuya,ilgisini öygy ¡|e karşılarken ^-«Yin organlarındı da bu atılımda yerlerini

alacaklarına i nan jypryz.


H ■k.

olmak f|

kayıt fe kâl^ftfei’mdei

etkeni hesaplayıp, bilgisayarın tipine ve lisanına uygcıh progrâm frazıHaîrfak gerekir.-Bu nddeftte geçen «ayımızda d^inöıgimi^gibi arâştırma< bıf £kîp çalı şm ası H ı gerek tir ir Marmara ‘Araşf Eritfitüsünde. :J                             ; –                                                                           ,

‘ Türkiye ?97$W*&irteşmiş Milletler kapsam irt- da bühıtian “Uzâytâ Barışçı Amaçlarca Kuranımı Komitesi” fte fUBAkK) tfye dlmay$’kararlı idi. Avrupa Uzay tİirflği kudılmuştıi “i/e Töı^ffeyi üyefiğfc 5davet ediyordu Ot$Mlşkfr* Bafekftrgm* izleyeceği jtolrtfka* ne ölacaktr? Büs üyeliklerin getireceği yararlar hangi* koş uflama ne o&iFdü?

Bu sorunların yanıtı 1£rn TÜBİT^NyVâfF’dı; önün diar Bu kofitrcfâT çarltşrmş kurtflüşlâriridkn %»H MAE’niri Elektronik Âra^farma ClrtitesKıdi5. u

Çs.’S’ö^v^Tna Enstitüsünün uzayçalış- malarına girmek Etektronik Araştırma Ünitesinin ‘^öröntü Işlertfe”Projesi 11e başladı


K«SWs- ^fzmanlaş

 

*Jyeterf4?İaSWP; per%oM

al,

 

Yakarıda hastane ftıutfağından bahsettik. Bir okuyucuda soruyor’Size/ Marmara Araştırma instftâiü t MAE) ; EtektrÖntk bilgi %erkezinin lyânbul Vakıf ‘CUreba Hastanesi ile ^l^ aidîğı fSlfefî?, adı ğeçen hastârienin HizTTietlerinîn bbyGk öl^İtte         ‘fe?iegîâayaYımasıni ‘içerîr:

¿ffîefcteY/K’ erT önem filerinde^’ biri de rViutfak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Yansıyan ışınların niteliklerine göre yeryüzünün Re ije’TcapTı xffi«tür]’olqRI< ;#«m^*rwji ve

 

yÜ2& doğal kaynakların ve toprak kullanı-

…                       fpgSŞ-

¡ her 1* |ü^te ı çihazla yeıyü^ündeiki sgibi durumlar belirlenebftk iandsat k uyduları ire değişik br^^^^          tarafındari

_ kVa ötesi çınları Özelliğine sahiptirler. Bu ölçmelerde 80 >f0O m. t kadannınsağlıkh nekadarının hastalıklı fik bir arazi parçası bir nokta gibi’ gjSrü

¿^Jbu girifte o y«t Çifilte üretilecek pirini *nik|


 

 

 

 

 

t^ıaın ne olacağını NASA’dan bir kaç bin dolar­lık-ban^alm^kla öğrenmek,olasılık içindedir,, Bjr şartla… size, manyetik değerler olarak verilen yansımaları değerlendirecek bir bilgisayar prog­ramı. elinizde isç… Bu programın özelliği, istediğiniz dalga hpyljarı ile işediğiniz bölgenin haritasını istediğiniz bilgileri üzerine işleyerek çizmektir Dtş ülkeiçrde milyonlar ödenir böyle fm&imlmtl Yapımına. Marmara Araştırma Ens- titMŞi^e bM;programların yapımı başarılmış bir PffâçdM* iff^dar ki; bu, çalışmaların başarılı ?kibini ÇuM^^\^b Üniversitesi ve Maden Tetkik Arama Enstitüsü[Uç beraber Çukurova Belgesinde yapılacak yeni bir ¡ar^ştjrmanın hazırlıkları içinde bulduk.

Böyle programları s, hazırlayan, resim ve ölçülerinin tej^ik değerlerim bilei)> hangi tip

çalışmaların Türkiyeye yararlı olabileceğini söy­leyebilen uzmanların çalıştığı bir komiteı ancak uzayı barışçı amaçla kullanabilirdi. Dışişleri Bakanlığı bu nedenle Marmara Araştırma Enstitü­sünün yardımml istedi.,^

Program hazırlanması için bir kuruluşun sorunlarını çok iyi bilmesi ve ortaya koyması gerekir. Az gelişmiş üik^İerde birçok sariayici henüz sorunlarını tanımak bilincine eHşmeirhiş- lerdir. Bu nedenle bir çok çark boş dörter, %r hiç için emekler tüketilir ye sonunda başarısız sanayici verimsizliğinin suçunu İşçi ücretferine, grevlere, kredi yokİy^una ve döviz, dar boğanına yükleyip işin içinden sıyrıldığını sanır. Sorunlarını cesaretle ortaya koyamayan bir kuruluş için değil program yapmak, bazen çalışma^ bile olanaksız­dır.. Sorunlarını tanımak bilincinde olanlar bu işi

drşma gîderı|beyin Yanaklarla yuıihizmftiçde {niHTikMdür.««»» de^ajşff k

 

nadiren gören uluslar Ağı&tos ayı içinde İstanbul’da Tarabya’da MAE tarafından biryiaz okulu düzeltendi; “2& kişi kadar gelip? defken 10CTün (temrinde başvur« oldu, Türkiye’de güneş enerjisi ile tigiii 7 kuruiuş buiunrdüğuaillaçıldı. Bü okulun Ügiısç bin yönü de dış ülkelerdeki Türk Güneş Enerjisiuzmarılarımn ders vermek üzere cfevet+ed il meleri hdi. içinde profçsörler,öğretim üyeleri; genefm ü dür ler, iş adamları, uzmanlaş­mış araştırmacılar ve endüstri temsilcilerinin bulunduğu öğrenciler grubu Kanada, Amerika,

 

unlar iiierî^aiTiâÇlf r aştırmaflâıbuÖiişfe

 

en de

İvediler

Dalga

beni

büyük t>ir                                                  amaçlı çalmaların

yapıldığı yerden uzaklaştırdı. Epey uzuri konuş-

bu

«rubu

insan lan n’ğumru ve inancı okunuyordu.

 

çok

inîn dikkatli ımdan bir olmamış

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


  • .Biz hepimi? ¡bir Çöplük içinde yaşamaktayız, fakat yalnız bir Maçımız , hşışlannı k^idınp yıldızlara bakarlar.

#

-vs ?.         • •                    ‘ ‘:’ ‘ • • Oİ&»WfUX

Ha^eteden, kabaran, derinden derine uğuldayan yerkabuğu ateşli volkanın varlığım hab#r veriyor!


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

D

ört                    lav afcmtts^ ^at^lı««aya kackr

çaU^fâmtıyaygm- laştırıfrm^ bir   beftziyoh

Üstpnfefı g^Ç^lîrrff^ Şafttan ‘ srySfömsı toffengi camfaşrmş füzeyi .sürii köpük gibi patlayıp çatlıyor^ bazen* ö% iri g^rçalar&ayr^lypr Durdu-* * ğumuz^acpans^JaiTî bjr sç^ızVk^uygf,. ne, Jgg cıvıltı ne j^*r b^egi^ ötüfü ne4e*ıiMfewn hışı^r dayufuyor: (^aşağHTîizdaise eı#T% kayafetrHrttagİfia); yavaşçatopianıriakta, /yfi&et* mekte ve çıkacağı yeri yoklanı^ta; Aşagıdart

>rr                **             * i?*’ ‘ ^ ^               risV^fr.

getervtea*rrrç açttrkça toprağı yukarıya doğru itifor v# yeryavaj, fakat ttbditkâr jekihtekabar- *tt»ga fc4^r^albnda,sfce*i g^iifetek îH»‘-f>elki ‘”BtMdartbırse^st

i ■’ 1 *r m‘ ■              – x: ♦<*•’ –

. t# v Vqpcan^ar önce(^n >haber v^n^ç|e^9M^kür-

zam*stera iadu^mdım. atmaAtulidt,tm(&S’pe(i

  • •a*<tt^a»i«#Jat>ifcrdif*Şimdıim. ^arfMdagtarı n

–   ##aMW marett#t ;v*f anU^ptaaı^gfetert dili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DilmaçUrı ‘ftercüniantarı) ise dagıfrnı$ tilrkâç laborfctuvardâkf fşteiaırada, duMmlar çıkaran

 

çünkü bun*ya konfora kaytışmak yapmak                                      gelritişlerdir. Cerçc-,,

personel’ ve Vhâlzenıe açist»»^,^” ‘

 

¡oertniipnOTR.

!rmda b^yle bir              _ _

¡krateri «^Mtos tabanırîdan iStüren 91« metre, #iceydenM*i«n 4170 metireyöksekliginde olan ‘^y«^İ^tfl^fâ« ‘vo|l«w,;ipauw Loa yanardağının htraen iniş yabaci^in başladığı lyef3edir’ Burasi ‘ W?ika Birtesİk’tfevlet^rfnin

jeolojik araştırına örgütüne bağlı Hawaii Volkan Göllerdi (WOfdif veiki ¿fere ‘¿ifirfı adattır ile teknisyenden oluşan personeli burada dünya- nm en ileri yerbilimi kliniğini işletmektedir. Çe^tli^^reçlerle (açıklamaya bakınızj ada^

‘Hi&ve cezvesi içi«yerararkerişöS’le ı ^ vtfltan iimdi yiptığı #bîlÖ>Şnoa^ %u, magmanın toplanmakta oldugu#a ^|

de alışılmamış bir olay değil, sadece : ‘frtî^tth yıllık tâfthitön bir sâytâsldrir^1*1,

*         Egerbirpâdâma sadece bli sayfa©! a#*** edilirse ada da ancak bîr bölümdür. Bir I ıp bakarsanız Havvaii’nin seksen kadar, ^

 

 

 

 

 

 

öyle büyük buluşl

 

 

 

mkkr

bundan pek rahatsız görünmemesidir. Dar loj- volkanlardan yO?de yetmişikisi sıralanmış!

Ö«fe’ wsf »Srfiliill- oŞj .’’6v»i**i • ‘fi; .”4s tefti“ «.m * ■* ■.ser ■ nt%f: î>* . 5 ts^k 1                       «fafcr -¡ğ                                        &-H

meyim kdşeaindedirler. Sismik faaliyetler yerkabuğunun derinliklerinden ftşkmn •HmIş kayaların yani jnagnamn oluşmasına yardım ederie». Magna yukarda** doğru «**ıfc*n yolu üzerindeki çeşitli kayalarla tamaaa geUtve on lan komzamkımatbit *ü#ş Mlfw getirir. Çok defabu maddeler yarkabuğu altında birikip sıkıdır va artan basınç şiddetli bir patraya zemin hazırtar. Resimde sürülen zirveler bugün sâkin durumdadır, Ancak 1975,’te “huysuzlanan” Mt. Baker aylarca buhar püskürttü. 80 kilometre derinliğinde olabilen kaim yerküre Örtüsüne karşılık, okyanus zemini ‘Oldukça ince, ortalamş olarak 5,5 Idtometre kalınlığındadir. Bu yüzden deniz zeminine çıkanmagna kabuktaki “sıcak nokta” dan MMrtn » MMnrtre yukarıya tırmanmış ahfteaifra rağmen knramıçok değişmemiştir A hM «vı şekffndediK Bu büyOk derin- iMaıda»ı yıkaii ma#nia»»min ahmda lUrlkeıeklrir gölcük meydana getirir. Bu birkaç tonad*bir MdKaeden bir toptaranaf bölgesidir. Yüzyılla» boyımcaytteiercaaluntı ince . tabakalar Miinde birikerek yeni bir da#a ve yanibir HaweM adaevıazeminhazırtarlar.

 

~ fl.fİiff.              .—-^-1 i j-üâ.»  ‘->■                      m.—a^.’ —        ■aaın-ımnaı i almuin

IUWWW mwnl Vtuyi ZnrTlBVI DMII OVfl^agilMl WFWBIÄHn YIvy^pMppiI Mpvim yuyu imupnQr

1 yaMlfr:|»cln» ITO’dan Mart IMO’a kadar vofcantty aaihadilpifo ftİL Şlşmakta flliiı «at>Mfc yakariyflttealan Im ha|>er verirken dagm j^jfojjjlMlritıaHİı. flnc» uydu

Kraur KJlsUMMi HU CPB TOjpHnWPC jflNraCVI vCRpCvQ/f

. Jfe -■«                        … ,,|t|, y                                              itl’wd^kM , .1«,                                                           f

.                           ‘ yUIUPQVCn« leP® ‘ffVIHyWV- ^j^MTCIKUp |

lüM-j tfcla mJiMI« »■                        ■ fra

MUCaK VIIIİliş IVafMIlllll yOTWfflMUiyiMltlil

■ ■  af> I ■       i#a> Jfca ■

yVralullCSflKI ŞMHKMVuBIV VCnnlVInTt^llO^II

: etti (ortadm). Zehreden 28 mM (46 kilometre)

(1,6 km. ) uzurıhiğundft bir gsdik açtılar.

1400 fut (yaklaşık 427 metrri havaya fırlattı ve Mr alana serpinti yapfc’Korlıdbıdeki law , kadaraktı ve »hklarçalarak, buharlar taiteçOkttt/MKaA »mM K0fut<45.7 m.), merice* çukuru iee 2M fut (flraetre) tan

 

uzaklara sürüklenirse bu, yeni bir adanın Hef«feIİ^r|»|§graterler bin yıl İçin

i               daha ızar ve bacası ir koni rinde, baca gibi yakıtla iddetli büyük faspH sıvıdır. stiÂüdilh yavls toplİr#n ağa ve yakla- çoğun- hafif |tnagnez- erailer vairdır. le tıiDkı u gibi, \f olan ikalarını ve hep

Akira Yaşıamoto her 8.3ffda kapılı * kayai leri gös birlikti atıyorı ğüm inceli’ girdiği] olduklarda t lümse1

Ğerçekffcı* de altında bir:t

– *’

Bu jeolojik sürtüşme alanında bulunan

 

me yü; magm Gataı Izfand işte b H,

kuzey» olduğu’ pomp; yeni volkaı aktif yeni söneo

 

$jk ortaya çıktıkça eski volkanlar

» * .f                                “V.

 

sefcefei’ ia<#nizf*<<fiyor- fadogat:

 

BirS nın ha

hareketine devam edersek yavaş klayıcı deniz bu ilk ıv, diş deniz direnç)

 

 

 

 

tiky.:.

mmm

 

 

 

 

ları ve rik ölç­me âletleridir. Bir kilometre uzunluğundaki bir hatta meydana gelen iki milimetrelik bir ufuk dgğfjiklilfİnM gfyleyebilpcektt.Jfyfer hassastırlar..

£|er iki fiifengi işaretle U&k*            tyr^palon

gjp'{ bkbjmdefl.                        bu,

,poprağm^^jr^akta olduğuna alâmetti^ ‘ k                  : Bunk(«aslind$duyarkince

öiçümdmvmÂdümç) Imjşfa* fö&kilometrSik bir 1, ağrt&şkti edmek şekilde,Bu ‘ âtmter ikil mçfmi¿ noktası d&mmiaki düşey değişik!ikim kaydeder ve geodrârneer# ölçmele-

, ; *v t – ^ 4%U#&î*r gitmeler) lerî dtirdar Hassas ~%lekttöftik\/G¥» ffl&sik tesviye âteti&idfa. $Sf nok- p taya y&fhtoefokrma veya ş&kffimfai wsbit eden bir $ç@rfc& faşak&tçme cetve# Ğiarâk^yerleşti-


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

stcak sılyunki. .56, halbuki erimiş magmanınki sadecev 2 ûhm’ıitur Bundan dolayı eger sinyal kuvvetli «sd magma aşağıda toplanıyor demektir. Jackson : “Bu gece bütön bu işaeeiâeri birleştire­ceğim ve bir şekfel elde edeceğim. Bundan altı ay sonra aynı * işlemi tekrarlanacağım. Eğer, bir değişiklik, var& bu, ya latfın bölgemize aktığını ya*.da bölgemizden ayrıldığım gösterecektir

4* Ma^i ta^ gözfemeviri i n duvarr toyunca uianı- yor*. Bir çoCügun acemi? ellerinden çıkmış dalga resimtermi andırfyor, fakat aslındaüçbuçuk yıllık eğimölçer gözlemlerinin $ériü£%hu yansıtmakta­dır Gayet açîk çizgilerle Kilauleâ’nın hayat eğrteftıi gözler ö#ühe sekiyor : Yavaş bir genişle­nme sonra şiddetli bir çökme, ‘örneğin haritamız m tipik bir bölürffüne feakalımî Hattın ilk 11 aylık genişfeme i*dK£Hıünd$yavaşça yukârryadöğrırtHr tırmanıp’ vat; sonra * Kiiaulea’mn ‘ zirvemdeki 121,92 cm. lik çöküntüye paralel bir düşüş, fakat iki haftâ sotfrlr çizgigene yavaş yavaş yukarıya doğru tırmanıyor! > ^ * “■* f 1 ‘■*

î’* îy«.       -iv            \                            ı<•’ -*t ‘f

jeolpg Johii Lockwood olağanüstü çöküctfy- nün şnçydaoa geldiğj geceyi şöylş hatırlıyor:

“İkimin«göreyliydjfc. ili e o sırada ¿.e8jfnÖteer nbjrdee^i taMmatmdan dışarı >. jırla&j

alfetletde harıl hWıl kaynat yağıp’ bibiler verm^ğfi fc koy uy ular. Biz ne OİUPr hittiğipi anlamağa çalışıyorduk* 8ifjşey!er <^u#ordM&nıa mahiyetini kavrıyamamiştik. Birdenbire jeolog­lardan bHikoşarak yanımıza -geldi ve: ^’Jack, tmk, pencgreçtef* dı|aıiya baksana (“¿iye bağır­dı. ; Zate0; i|k yapmamış gereken. iş buymuş vgaltba, çünkü bütün ufukaydınlanmıştı ve indifa hemen bira* alttmı*dai;başlamış buİMouyçfdu!» >’*)( ; ; *;•,’/* • t;-.,.         • *.j.ı i: . .

: > Reklama, aklı başında olan bir kimsefaal bir volkanın/tam yanında yerleşmeğe kalkışan? Btfçokı halde bu intihar demek . olabilir, – ancak ; tHavvaii’de değil ! l$u*, biraz 4m Havvaii lavlarının ibileşimiaderritefi gelmektedir. Okyanus, oltasın­daki vslkfctfafrc^yanus, zemininin yadısın* yansıt­tıklarında** bazakifc olrna eğilimifidedk^f. Bu -A zefttinde sil i katlar alkaliler (sodyum, potas- yum vefkalşiyum) az olduğundan bazaltik lavlar vS^lu, kolay-akıci olma ye kolay* kolay patlamama -özeliğini, gösterimler. Halbuki büyCjk ölçüde siljkatiht*va eden -‘Ateş Çemberi” tipi volkanlar aniden ^la^eğilinıirtdedirler^ A^P’ni« İeplo- ji örgütüniUı^ieofi^ik v^e jeokijnya bölümü şefi

 

 

 

LAVLAR HİLO ŞEHRİNE DOĞRU AKARSA

Hawa/T tâkkftC&zlemevFnde çâUşmjeâlog- lardmbiri o/an fûhn U&kMootfuA orifimt bir mesleği1 vardtr: Bir şehri lavlar arasında k&imak-* lan ı kurtarma*c/ ‘ Bu , şehir, Hamaii y*fkşftm ekonomik ve ulaşımsal merkezi olan 35.000

. (46                                      Mf^nrı^<ia(^ınç(^\^i^

şehirtqr%jibi

F

İ- M

tarihinde lavlarfyrçoK ç«*fa HiJo’ya yaklaşmış, haç# t idSI’de Jb}r J§\r ^¿magı bugün : şehir merkezinin bulunduğu bölgenin ferinden, mıştır. Bazılarının düşüncesine göre bu .o/^y/n tekrarlanması vakti çokta o geİ$ ¿¿tmiştir* Lock- woocta göre böyle bit olay şu şekilde cereyan edebilir: “Belki rle tafn cumartesi gecesi verifen Bir partiden sonra sabâh üç sirafafmda vuku bulacak şiddetli bir sarsıntı oiömatılc telefon stâteMnf çati&ırftfik shteme bağh Şftf telefona af ar iri vefil&M tyeöncederi kaydedilen şumesaf okûnacâkttr: ^öözîeftievmde alârmT BÛfiin üzerine hepf/nr^ barâyk tcoşüşacâk ve bir iritftf# olduğunu göte&eğte)^ * .                                                                                                         ‘

■                   ‘ ı.r\ s ^ ‘ ‘ • ‘v-rsr-

Lockvvood, ilksimtmn Mmm>kQa Zify&inde başhyaçâğım mmyör. “lavlar mahtemelerî’skms terin, kenarlarından taşacak. ^yelf d&ğm Jhfr ¿fc Y*m*Mt*n aşağılara Aktıkta/) sema dufacakto?


tfteîliftğ btAu şöyle izah ediyor: “Olan |Îİ^rtv^%fîttiric^^zahık kıvamında

i                               ge|fş yöîıintf, havafandimik

ıfeğHimfrtdeolarak yeryOzürieçjkar *ŞtâMaşarâk ’bi r’ ’kabuk meydana f enî^somıh$ı dipte biriken ^ , kabü|u havaya fırlatacak katf**

btr kadar

^S^ğildîY. BüfrîâViît p&tlaifıasiı yüzünden yıf’jğbfte’ sâdece bir kişi ölmöştörî ?Bft ^6$fcânı ‘ indifa l£tağfp zaman V&fnrz Muhafaza etnikle’ kalmaz, ayrıca ; l^lVahâ1 Öncede^ yeteri i uyarrda da bulunur!

4,î>î’ îT          . *i –

T

r ^Çàfftw-inâ^Hizâktâin dalgalanan bfir çimenlik

^’rtSik^oV^Vv *aScaV je^og )oYİTV \-OCkWOOd’Ul1

t^cnJbëh^ôîlerfl)ir lav akıntî yıgıriı seçiyor. Kâh àyàgi îîe* ^éptei^iêkmeleYérek, kâh ıskartaya pcaftlmif tttfHkârtto ÇapaSiffe toprağı çapalıya- rakdotaşıydr, h^âfet^iryere geHncé: “Hete şu noktày/ * détrèyelfm Iw 5 STyêrèk çômréliyof ve kaz* mfèü feëfiiyof: ?Onb€ş dakika-Sô^rra katılaşmış bîr

I&      afc^ıSininköşe&iitti¡meydan# çıkart^ışi«1. Onà çapası île vuruyor, tav#jbüyökKiğünde%ir parça koparıyor ve âft ‘tarafını inceliyor ‘Sonunda

dramatik bir tavırfa *. “işte i7‘ diyé; haykırıyor. Lâv, %èltï èaftàrt şefeftridfe 4 biir ii” tiitakrtiiştS^Ve büAdarı döîayı artık, doğru İzûzerînde bÎuİıÎncÎu- lunu b)!fy6n SoMB e\ïêrif\e İfemtt dartUrıhıh ÔpriiTtîikièrlne doğru hcf büfdufM topfalc Örneğini aî^tftyİrak aradığı İf^^iy«caViil^fer’ İdafle încefémége devàm ediyor. WiHaÿèï araâ^t şeyV bfeşyûz yıl kadar Mcë^ftifr lav akıntısında fâvAflSfak k&tıûrleşmiş od^&ikiarını buluyor, ddttfr^ömûfönürt yaşı* HSA>o;h“l4 metodu île t&Hrleıidıği zaman adanın ftftinentltirHîihe bîr çâğ daha eklenecektir. Geçmişi ne kadar aydınlığa kakı^ürsâ geleceği de o kadar âşıklıkla kestirile- bilir? ¿aten bütün bü ölümlerin, tèori ve tahminlerin amacı i ferisini Bitebildi***

*    f97^te HVO cesur felr âdım atarak bıf basın büfté h H y ay f n I ad ı; ve Maüna töâ’nın muhtemelen 1978 tfeftrftfuzundan önce intifa edeceğini belirt­ti:1 Fakat !1977’de bilim adamları tahmillerini düfcdttil# ve Vèni birNbildlri yayirtlâyarakfdahâ önceki bültende belrrtifdığnıın aks ine/volkan m 1978 yazHidah önce faaliyete gè^rn esinin ırSkân- sız olduğunu îàçikladrlar. Aricak bâyîëfàhmin fe­ri rî yapılabilmesi bile bilifrV adâmlârinırf tahmin­lere olan güveninin ârtf ığmt göstermektedir. ABD

 

 

 

 

 

/lecmf

Bundan sonra beşiCşün kadar şii/tünet , olacak,

eğefMâünatöa tarihteki ‘seyrini takip ederse, kuzey yamkicıhda sekiz ilâ ön birinci met’rebrâe bı> farıtma olacaktır; Şünkübiiim bildiğimi2 yedi kere böyle olmuştur.” diyor ve şu nü-ekliyor: “Lav kuzeye dbğruakacak, sönmüş : votkan Mauna IÇçmın yamacın# erişecek ve sonra doğuya* Hilo’ya doğru yönelecektir, önce hızı artaçakA ilk hafta günde yaklaşık, onbeş kilometre hızla hareket edeççktif- AncM kısa zaman sonra, bacadan uzaklaşt/kça yavaşlanacak ve daha düz arazide ilerledikçe soğuyacaktır. Ormanlık böl­geye inince ağaçların arasına dalacak ve daha da yaya&4%&fa<r.”t 1<nrr

uzun sürer ve devamlı olursa lav, *~*mlarak kanallar meydana getirebilir, dkûn e bir hastane koridoruna benze- * ğını korumasına sebep Oİâû ÜSt

***“ ^ 1000M 1500

ıHılo’ya

buluşmaktadır. Bu sedler lavların aktş yönünü değiştirecek yet etrafa ayılarak sokmalarını sağlayacaktır, İğer bu plan işe. yaramaz ise,., t

1 ~ Havh kuvvetleri jmdada ,çağırılacaktır. öze] mû^Mebath A7 fer lavların burMîği tünelleri, boYtıbardırtıah edecek ve bu suretle tüâel darmrtP çökertmeğe vb yân duvârfamı yıkrtmğa çatışacaklardır (muhtemelen yer tahrip ekipleri de ek olanak yardıttm çağfttlacaktıf). Bğer bu tbaşarth, olursa lav, akıntılar mm kendilerine yeniden .yollar açması birkaç hafta kadar gecikurÜ%c£ktir, Qlqşacak ym^kıntdar da aynı, şedide dağıtılacaktır.

2  — Buna rağmen lavlar ilerlemekte devam ecelerse deniz kuvvetleri tarafından muazzam pompalar getirilecektir. Bunlarla lavın ileri uçlarına muazzam miktarda deniz suyupo/flpâ- lâ/lâCâk t/û ifa fut (61 cm.) çapında delikli plastik

hortumlardan \&n akv^svna püskürtü)eçekt/r. tA^w&ddW hesâbıâ* sör^ bûmnJ^B^k^

kXvftarr^tMyxjn

 

J^oji Örgütüı^ş görevij Tillipgs: “E|İ£ t^miple- rimjzjjki jpuçuna dayandırdık. Bullardan bir^- ci^ ¡volkanın geçmişi, jkin^sijşe bizzatvplkanm kendişinden gelen alınılmadık sinyallerdir/’ di- yçr. Tarihsel açıdan Mauna LQa geçen bir yüzy^l boyunca ,tipık bir £jt kinlik dizisi gösfermjşfic: ^nce oV|a ^içidette bir doruk püskürmesi^ sonra küçük bic doruk püşkQrmesj, en sonra kuyyetli bir Van indifa. Son^irk.aç yıl içinde hilim ac^arpları bu olay^incirıni alglerinin Ölçümleriyle bağdaş­tırmayı başaı-mışlar^ır. Olay şu şekijd.e olı$- rnaktadır: ; \ /                                 t..4j */.

  1. 1.      Dağ doruğunda devam^ bir kabar ma^Bu, magmanın toplandığını gösterir. Eğim ise tesviye ve geodiametre ölümleri ile belirlenir^
  2. 2.      iki çeşit deprem etkinliğinde genel bir artış. Şunlançl^n biri harmonik titreşim dediğimiz ve magmanın b§r^jce^n^ paralel olan kuvvetli sismik sarsıntılar, İkincisi ise. bir buskffan gibi toprağı, yar£ yara,, ilerl^yetı magmanın önünde oluştuğu sanılan, bir (jat. üzeninde aralanmış küçükler sarsıntıları dizisidir.               , , .

, 3. Dah^ önce oluşmuş bir iterde orta şiddette bi* indifa vç^onunla bidiHie birkaç inç inç t? 2.^5 cfp.} te^birkaç fut (1 fut^r 3Ö;.4Ş.çı?ir) A kadar değişen bir kabarma, v f

4. Yeni bir kabarma ve tekrar bir krater

-* ■         taptım#?*»

jmdıraı ve kabarma.

| 5. Y^pi bir gelişme, ancak bu defa indifa ji^er ine*^r^lçme. Peki âfnia, magmaya he ofckı?

E

evapr* l^&brden çileri fay çizgisi iekfihde

#   atlardan ölufan yeriîltındakî bir çatfîk afliriın- |Jan geçiyor. Bu nofmal olarak bjr dizi küçük ırıerkez lpssünüıı b&nrl^m£siyle anlaşılacaktır. Cenertîkle bifkâç . gön j^çinde . yamacın bir |)<güm&Ua’ken^rları cerrah bıçağının .altındaki |Jeri gibi yarıljç ye lav yank^n j^r ygteı perdesi” ^ibi fı$kır^^ncak;fe|iz«# javın yüzeye ç*kmi|fcğt |ia olur B«nun sebebi çatlak alarıımft $¡¿40 |cilö«t%e – öt^e^ilto^abilmesi v&vfamgfl&fo kendmederiız altw#İ$t bir yolâçabilM^dır; •;> ; ? 1975 temmuzunda Mauna Loa’rtm doruk kraterinde bir piskümfe başladf. Bu, dağın tarihinde en uzunt$ükûnet devresieian son

yirmibe^ilcfefl beri flfc patlaml Idi/j^İfİamayflItr

dizi, yer saırşınt^ işledi. .Şu da heşabına gpre büyük magjna^ığı ¿loğu çatlak bölgesine dpğru atyr duf Herşey bir patlama^laçağın*; ve.bu yüzden Jpir. uyan y|^ü^jd^.

,şey olmadı, ve |imdi, üç^erçe.|s ¿ey olmamıştır. E^toa: ;#^aale^> önceden tahnji^ içirı ^l^rp.biçJ yoktur.” diyerek yç>)kanplpgları: benzetiyor ve sözlerineşunu $

¡bilimciler de insancın belirli, biçimlerde davrandıklarını gözieıp’ bazen tek tek ^şiler beklenrpedjj$. ederler. İşte volkanlarda da başımız« mektedir.”

Bazen tahrrçinjer gerçekt^dpğ^ dır: Byrıa örnek en spçKolay^uçifiş^

HVO Hek jbi Kilaulea’nın doğu (ÇatJa| bulunan eşki bir sıçratma konisfşç^ bjr bu|ıar fışjurmaşt . gözledi, çatlağın çevresinde hızk bir^kab^n Eaton yerel makamlara Tsemmuz

i nd i faı no lası piduğunuthaber verdimi11 kor halinde küllerden ^lufaıv 70n~ fişliye ^way^ı fışkırdı, ^kaşınd^n^ bir f^/ma ve 1100 derecek 4av ak Akıntı kıyıdaki bir evin 700 metre v gelip durdu. Bugün hâlâ donmuş halde 12 me yüksekliğinde ve dağdan bir ski pisti gibi inen bir iz şeklinde görünmektedir.. Henüz sıcâktırî

Yakın gelecekte daha fazla bîfgi toplandığı, voİk^nturamların ı n ayrından, beli cd iğj ve şonuç- lar geneÎ formüje “yediriljdigİ” zamarîf tahminler bir Hüııer olmaktan çıkarak bir bilim haline gelecektir. s \               :

^fğer 1979 bir ortalama yrlk kabul edi lirse, dünyanın 530 faal volkanından 30 kâdârı püskü^ recektir. HVO’da çalışan pertönelin lbunlardan hiç olmazsa “birini görebilme ve olacâğırti dkha önceden^lcestirme Şansları vâr^ir. ‘ ‘ j ‘ _ C – *» ^ > ” POPULAR s ‘dîENtk’den Çeviren: Dr, Erşin KQRUR

 

 

 

wâm

  • Hiç bir.püyük san&tçi hiç. bir zamafi çevresindeki Şeyleri gerçekten oldukları gibi görmez. Eğer öyle görseydi, bir sanatçı olamazdı.

Oscar VVILDE

i !*’ . ‘

,r ‘ Oscar WfLDE

î ■.                     ,rvrr*’ ■

  • Hırs baŞârısızlığın söh Sığınağjdır.


y gıktan sonra görevi huzuruyla arkasmajyaslaı yeni aldığı nükleer gü£Ît,

Vakit öğle üzereydi

 

dgtft kendi ken? dört gündür

 

orta yaş > yadların

 

Sf*WWR?İS!WI

k

;y»gtn tazıaaan narçsmaya

yol açacak” diye düşündü. Bir an için gözlerini kapadı. Tarih kitaplarından tekrar tekrar okuduk­larını ve kendi çocukluğundan Jberi olanları anımsamaya çalıştı. Petrö|^^^^|^İr^&r»r^lfi kul lanı lamayacak ölç üde|râi’^|^^^ ması beklenen ilk büyük sarst^feyf oluşturm Nükleer artıklar sorunu8»*J|özüm buluı çalışılırken hızlı nükleer ^p?.İer

tı. Bunlara koşut olarak Şia çalışmaları hızlanmıştı. şefMİSM enerjisi santrallerinin yap leri. Bir yandan da yansıtıcı aynanın yerleştirilmesine çalışıhyordy. Artık böl rüzgârlı bölgel^â^te^i^Nf^k* sayılıyordu. Geliştirilen

lerini andıran yapılar rüzgâmt-bitmez “tükenmez enerjisini ejektriğe dönüştürmeye çalışıyordu. Peöd^İ^ja^^|rı^|in Mr müddet; ^onr^

Bu arada tpprağm dfermîiklerııÖeki kızgın kayalar üzerinde su dolaştırılmasından tutun da, deniz­lerdeki akıntıların gücünden yararlanmaya varın­caya “kadar âkict gelebilen her kaynaktan enerji ¿fete ediliyörtfu. ’ Ve nihayet tartabilir yakıt öîSfök hitfrojenin devreye gîrişii Bdtün bunlar. Kejisi amasepsi bir film şeridi gibrğeriç adamın g&zlerihin öntfnden akıp gitti.”

7^Mkfirdak* ^ati|iar ilk bakışta bir hayal-bilim yapıtı .izlenimini – yerebilirler, öyledirler de. Arıcak; fcmnJartn günüm,üzde^{pek de fazla u;zak olmayan ileceği canlandırdıkları da rahatça tın,

^ ^ ^ (                                                       ek

ger^5İm^1l^e%t^^\4yeceklı>. Bir yanda” enerji üreten temel maddeler olan petrol ve kömürün tükenişi öte yanda ise enerji gereksin­mesinin yükselişi kuşkusuz tam bir çıkmaz oluşturacâkjır. 8u arfbdf^enerji üretmeye çalışır- boyutlara jgjaşacak çevre kirlenme- amakgerekir. İşte bu çıkmazdan nması için tüm dünyada yoğun «feşktedir. Çıkış yolu yeni enerji îVâijtonlarTİan enerji üretmek- t$fı^p®jjın ve üretimin bazı

J

dŞ^arzjUİanmaktadır.

eğ|r tükenmeyecek bir kaynak olacaktır, örneğin gÖneş              ^enerjisi veya kendi

/plütonyumunu                   üreten hızlı nükleer

reaktörler gibi.

drçoll az

çevre feCtlenmesHe yol açarsak idlal birçözüm olacaktır, örneğin güneş veya rüzgIP’efferjisi gibi.

Yeraltı servetlerinin* tükenmesiyle başvurula­cak enerj« kaynakIarhaçs^ba neler olabilir. Ya da* daha başka birdey işle petrol ve kömürün dışında ciddî olarak ek alınabilen enerji türleri nelerdir? YanıtUmaye^önce hidrolik enerjiden başlamak gerekir. Akarsular üzerine biriktirmeli veya biriktirmesm tesisler yaparakspyun gücünü elektrik enef^sine ^çevirmek.i ofeırak en basit biç »mele, tanımlayabiliriz bunu:. 1 Hidıiolik enerji: üretimi kaynak vfe çevre fecrleratıesi açsından

 

i enerji üretiminin sınırı kirÎ&mesi yaratı

m

tin yeterince yaranabilmek îçin

,#nns’

| :Cûr^^^$^^üen akla ^l|i|bir kaynİfcrf * i%kuruirnası dögjrvüt^iifr, Açvcak ti^şda AirtuS: yözyıftâr boyu bep bil ğurteş ısınlarını yeterince yoğurt olarak

Kaynağı .1 oluşabilecek

} enlisi gelecekte biİrmektir. Geniş Jboî gŞneşİi saha jİîzSInff , zırnn ğCîçİübir kurta- koyulacak eğrisel Vanrtrcıİarİa ışınlar merkezdi# |

eiLiJ»                                            .”ı^:_ i * ıi^J_ jli’            ı_îtrf4L1

rfe&ı %*bi $^ün^^tecf(r, Sonsuzdur ve çevre yapılmış dev bir kulede topl&nabİfîfyş b

id« tmm

1«*1 ^?^r.?nh


 

 

 

 

! yoğunluk sağlanabilir.. Bir ileri sürölen önerrlerden birisidir Diğer bir öneri de dağınık küçük rsantrkllerte küçük fcoıuit grüplarfmn y* da sânayi fcesiste^mfn elektrik enerjisi gereksinmesini kâfşılamaktır. Evterin çatılarına konulan küçük yansıtıcı larlaSKzaksu sağlanması günümüzde pek çok yerde uygu tartmaktadır Öte yandan uzay araçlarında koHandalı güneş pilleri de son derece k^Hamşl» olabilirler: ^ncak bu güneş pillerin m geliştirilmesi gerekmektedir. Bu da bizi güneş enerjisiyle ilgili, bir sorun^ getirmektedir. Genel olarak dünyada güneş enerjisi araştırmalarıma ayrılan fonlar-,diğerlerince kıyasla oldu^ç^ asç^n Ileri sürülmektedir ” ki, eğer , nükleer,p ene^î. araştırmaları için sarfedilen ,,par$, <?zarrian ve işgücü güneş enerjisine ayrılabilseydi, güneş enerjisiyle ilgili güçlüklerin pek Çöğu giderilmiş olurlardı* Bu ¿avın rte denli doğru öldüğünü bir kenara bırakarak ğüneş enerjisiyle ilgilibelki de eh önemli noktaya:• değinmekte’ yarar va^dıh

(îâ^ ¿^rjisi aÎ^âk Bol                                   •’güneş

ı$Ü dmTftlgtf^SfîrM otadır. Bö «a tı^ halde güneşi ender olarak vieTancak yat ifç fiSjK açıdan gören bölgeler için bu enerji türünün sjhrumtpek de çözemeyeceğim gö#termgktedir.

■Uf           ‘i6>                4v                /s.«n ‘-Tnf-

ti* *K-Cf *• – * , ■•M1‘ I *fi/* <■? ^ , * i >

kJŞ^gârın gücünden yararM^ak ilk çağlam dan J^rf dC§ünüImüş ve uygulanmıştır. Halâ bif çok ^kede kullanman yeldeğirmenteri vardır, Buradada bazı teknolojik güçlükler yeaynen gprîşş^enerjisındç olduğugibi şraştıçışıa eksikliği s^yJcon«su^ur. ÇoH rüzgârlı hçlg^en?aiC!4Z8|r: kulU^ara^ işjeyecçk sanö-aller,yapılması düşünülmek^edir. Hatta ^y(!rüzg£r £(jçü sanfcrak Iefinin kıyılardan uzakta bol firtınaij^demzleFde yapılması i.leri süriilmektedir. Ancak o z«unan da bir tya^dap tyapım* bakim ve işletimgüçlükleri, bir- y^ncjf»? da enerjinin <j$p$>J[anma ye(nakil gi|çlükleri sözkonusudur, öte ^mıdaıv b$ggye- yapılacak santr^eria zamana doğ^rnn dengesini bozması ?ve iklimi etkilemesi d£;£Öz konudur. £o^yia yakıpdanuğraşan kişice göre bunlar aşılamayacak güçlükler değildir* Ancak daha çok araştırmaya gerek vardır. Her halde insanoğlu bir zamanlar, gemilerini .yürüt­mek için rüzgâra, muty^ç, olduğu gib^ , aynı şej^il^ie, enerji ürgtimi için cje ona kesinlikle gereksinme duyduğu anda bu araşjîrrhalair j>|z la­nsak                o , M ‘ .

‘i 1 f .i- ‘ : , i • ‘• 1 :■ •. • , . , >: ‘) i ‘ ■ • ‘

W

Geotermal sözcüğü sokaktaki adam için oldukla yâbancı görülebilir. Gerçekte ise özer­likle ülkemizde pek çok kişi bu enerji kaynağını yakından tanırlar. Yüzyıllar boyunca yerden frffcn^n sıcak su kaynakları hastalara sağlık dağıtrnjştır. Ülkemizde fc^ol kükürt içeren bu şifalı sular bir çok yerde Vardır. f$te geotermalert£r*ji bu yerden çıkan sıcik suîaı^/bubârfera<fâyaW£nv enerji* türüâür. Ayrıca özellikle volkanik bölgi£‘ lerde%aprağm derinliklerinde bulunan çöfc&tafc – kayalar da bıikaynfoğa dahildir, £ekiy^amfi geotermal enerjiden yararlanma nasıl ^ölaçaktır ? . Yüzeye çıkartılan sıcak su ve buhar hem elektrik enerfisi ■üretimincte:ihem de konutların ısıtılma­sında kullanılabilmektedir. Yer. atandaki kızgın, kayalara ¿gelince. Bunların ı sinerjisin derç, yarar­lanmak için de çeşitli fikirler öne sürülerek uyguîaîmayavçalışılmaktadır, örneğin toprağa basınçlı su enjekte edilerek bu suyun bu kızgın kayalar gafında dolaşarak tekıar yukarı çıkmak ; $mın sağlanması gibi. Bu tür yöntemlerle ya da doğrudan elde edilen kaynar su ya da kızgın buhaf1 ise santral i işleterek elektrik ener j isini Üretebilecektir.

iv Art^ardkrt^yâklt elde                                       iie*8tğer>bWi

4^^1M^^l^fî^^6l<i$turfTiârktadır. Aftıkfat ırf <feğer- fenidirfferefe erfei*jf %lde eSltirtâstf çiınlı dıikilftfth^ dan biögaz Ör^iihıÎ ve blrizerî konular üzerinde’ yoğun çatışla fi ufg^amafâr vâ^rdrr;Örneğin f%ls% Miâr* gün ^Sfeİârr 45ÖÛ toA ç^Gayesinde yılda 160 milyon kîlovvâft-saâreher j i elde edHdfği bîîdirilm^kteefîr. ÂrÖklarm      Iftı&r hfem

yüzey kîrfifiği adı verilen çeVre sorununa çözüm gâirfHesf \te?fıetffxte tfîkenniefc brr erierif I^Hafı olu^turmasr IsâkımıVıdan örtÖTİftüidekî yıllarda gittikçe daha fazla önem kazanacak bir alandır. *’ i 1 • • * n îs* • ; ‘ – i* • -> ‘ x i*’

. Şiryıdi de-M^oşm#zi belki pek ¿azla ilgjlenifirr, meyen ancak üstünde epeyi çaba harcanan 4ki ayn enerji .kaynağından da söz etmekte yarar görüyoruz. Bunlardan birincisi medve cezir diğer bir deyimle gelıgi* olayıdir. Bu o^ayın çok etkili olduğu kıyılarda, havy^. gibi körfezlerin ağzına baraj yapılmaktadır, öylece şular^üpum edince kapaklar açılarak baj?aj dolmakta, sular çekilince de havaca doljmpş; suy^n enerjisi hidrolik tantallerde okluğu£ibi elektriğe dönüştürülmek- tediı^Fransa’nın Atlantik Okyanusu kıyılarında bu tür yapılar kurumuştur. Yuka$f# değindiğimiz gibi, gel-git,olaydım ;etkirv olduğu yerlerde bu enerji kaynağı gelecekte iyi bir ^estefcı oluştura­caktır, Şunlardan İkincisi ise.okyanusların üst ve ali,su tabakaları arasında pjuşa^ 20C ye yakın sıcaklık farkından, y§çaçlannrı^k/tı^r.Bu sıcaklık farkından yararlanarakf^ektrij^ enerjisi üretebile­cek yapılar ürerinde çalışılmaktadır. Üstelik b.u tür enerji yeni bir teoloji de istememektedir, Ancak^ bunun okyanusun .doğal, dengesine ve canlı yaşamına yapabileceği etkiler henüz tam olarak saptanmamıştır. Ne var ki, bunlar aşıla­mayacak engeller d# değildirler.

Nöî<!*e&P enerjiye gel irice. Bu ener fi kaynağı %ü nünüzde gelecek içjn – çök • güvenil en ve belki de en çolCda korkcılımıdtr. Konunun önde geien otoritelerMen Al^iî^Wşfnb^g/in de söyie<iiği gibİ,/4^Qm *omw? bir enerjj.kaynağıdır ama >tan: etkiişri d^şatknemezse felâketi de birlikte getirebilmektedir. Halen dünyacİa çalışır durumda olan nükleer reaktörler uranyumu ka^^|ar$k ^llanı§rı^ktacUr|ar. Esas yılması amaçl^wı ^4^2\ktöfÎer ise diğer reaktörlerin uranyuriidan ürettikferî plutohyumu yakıt olarak alacaklar ve sonra devamlı olarak kendi plüton­yumlarını kendileri üretmeye başlayacaklardır. Hrzif tealilerin t^n^jfii 7 ilâ .20; yıl bir süre içinde küiland(klm}pJ{itoayMmm iki katını üretecekleri öne sürülmektedir. Sonuç olarak hızlı reaktörler bir anlamda sonsuz bir yakıt kaynağı ile çalışabileceklerdir. Bu reaktörler ile
ilgili j^tırıpalar J^itOn hızıy^sQ^elft$dir. ve güvemle sorunlarıyla ilgili k^teaçMIçnesi gereken epşyi[1] mesafe plduğu gö*ülme>ktedir. Öte pandan nükleer enerjiyle ilgili önemlirbjjr konu olarak nükleer arklar ^şorunı*p^ d& bftyük ölçdde çözüm bek^igj5 ilçri suriiJşj^Lir. Reaktörlerde oluşabilecek küçö^ kazaların dahibüyük çevre kirlenmesi soryolannayçl açabileceğini söyleyen çevrecilerin, görüşleri de ç|ünya kamuoyunu etkilemede önem taşımaktadır. Bayanda gelecek i^in (düşünülen sonsuz bir engrjj kaynağı, öte yanda işe çevreyi radyoaktivite canavarıyla karşı kadıya bırakma sorunu. Bilim ve Teknik önü- mdİdekizamaniçinde buiktfemin içinden Sıytalabİlrf^İf^ yollarını ar%acâkt*r. Kortunun geleeeğikuşftus uz bu ikilemirtnaşı f J çözüleceği ne bâgltdır; ^ ‘ ‘-*..*» İı.vr •: •

Buridanbetki 50 belkicte KD&yıf sorira,; ayttı ulaşım araçtannı işletmeye?yarayan benzih gibi ya da sâriâytiÎe yakıt ofa&& kullanılan fuel – oil gibi taş>nabfW brr yakıtta $te$tunifması kaçınıl- ^lâz^lâcaktır: ŞimdkJen bö^ebir^görev için hidrojen icteaî               Evet/ petrol

üröhS pek^^^fr^ilir^leıtm yfefîne hidrojen veyâçeşitlrilâvelerle eftfe edilebilecek türleri/ Hidrojen üzerine çalışmalar başlamıştır ve bi? hayli de ilerlemiştir.

Kuşkusuz brttmsel ve&elKîcle teknolojik olarak gidilmesi gerekerYçÖ^yonvardîr; Yakıtlı ? ekonomik boytıt&tra iridirilmesi gerekmektedir; Ama insanoğlu için* *tttİta$el ve tek&M#ll, zorIukfar * gerçekte* sörüh değil, -aırcâkzamân; pata ve iş ğöcü ile yürüniffei gereken uzıitıyollar olarak da görülebilir. ¥Öiarda da belirttiğimiz

-tííkfíl -•

‘i

Mfe#- bpıw.

afcpbyflerin hid^en ile işledi kppusu olabilecektir. M

‘”u v 1 *                 i% *           ~ -v

inebil Kuşkusuz imanlıM sözcük bugün olduğu kadar büyükj taşımadı. Doğal kaynakların gittik konönân önemt’^rttikçe büyüyoıVI münŞfeün otein tür kaynaktan i nfn yolların* araştırıyorlar. Ömegirfl aşağı inerken fren yapan ulaşın^ erierjisirti taıya dönüşmeden yâ kullânâbfirftefcveya depo edebi İn rtifi>rtba§ından beri sözünüettikk üst^deçat^ılari birçokîarr vatf? oltefeın?fİedeh yazm her tarafı \ erfefjisidepolanıp kışmkonutlariı nıW^feh/ya dadefedilmesfbüyük* artıklarpb yakıt kabağı haline < i^ldrlen medeni yl^anır haldetutmak/bir yan enerjiyi sağlamakJ güç blmâla gidllh yol i*e bilfiil ye g#^ör.* * K’ -* ‘ 4

 

 

 

♦, En mutlu ki$i;lhtimal fçt m mutlu kişi en az bencil olandır, Kortİ bir has t at iği ^çk etmeye çalışan Mim adamı, bilgisizlikle sştı öğretmen, kendini barışaadamış devlet adamı,* hak ve adalet ■■ mücadele edentıttkukçu, çocuklarına ahlâki değerleri öğreten, b’abaı .. Sadece büyük bir dava uğrunm-kemU dar çerçevesinin dış yaşayan bir khifie, derin bir mutluluğfrerfybtoitir. *

’                                                                       .-‘w                                             ’                                         FiederiçkA

>Kfi ‘/ıl-

Eğâr i nisan bîr kitabı okuduktan sonra onırtekrar, tekrar oki zĞvk a!mıyörsac, (t Bitabı okbmüş olmaSfnıft btle hiç bir değeri

^ ‘ ■’ Oscar tyU

Dostçasına söylenmiş bir yatan çok kez kaba bir doğrudan ge çok âaffa yafctncfff’. l                                    .

îu.:-

mtâm

Nikola iis, CYBINŞ

m


1

960 yılında Paris’te toplanan 11. ci Uluslar­arası ölçüler Konferansı Teknik ÖırimİerJçin yeni bir ¡şişmemi kabufetm iştir. Kisâca ‘”S. I. Birim-

i                                                                       leri” diye adlandırılan bu s istenip öteden beri ‘ uygulanan ”Yasal Birimler” yerine bütün dünyada yeknasak geçerli olması nedeniyle büyük bir önem taşımaktadır. S. I. Birimlerinin kullanılması hen&T&rüıfrıj?bîmârricrkla beraber bünlarıh%fla yayılması beklenmektedir: 66ylece Ekonomi ve ticaret, endüstriyel gelişme Ve üretim ile uf aştır­ma ve;haberleşme alanlarında ilişkiler ahenkleş­ti fı1fft1$%lac&k<ır.                                4                             – Geçmişe nazaraH’ en büyük aşkma, S.l. ttılmterifiiri^âm^men teorik temellere dayanma­sı ve bünun bütdh üstünlüklerini beraber getirmesidir. Oysa şninfdfye kadar kullanılan m, h, kg, kcjJÜ… gibi birimler toplu olarâk teknik bir ifade etmemekte hesaplab zorlaştır­maktadır. Teknik bir birimler Sîstertti’, metodik

*                                               şekilde belirlenmiş ve birbirinderrayrı az sayıda teifıel Ölçüleri kapamalıdır. Tenielefemanlarm ^brrfmferin)* sınırlı sayida olmasıhrn yararları tekniğin bütün alanlarında* rtıalömdulv Uluslar­arası yeni sistem fS/l.) yalnız 7 temel Ölçü ve 7 t^m£^ birifncMri ölüşmâfctadfr.

îL.« jTu n-i– t’,: • «i ı, >*f;ı;^

TABLO : 1                 ‘ –

. ULUSLARARASI BÎRÎMLEfl SfSTEMİNİN ‘./..fİŞpİL ÖLÇÜLERİ VE TEMEL BİNLERİ

Diğe^ bütöiS birîmler S’.l. temel birimlerirtln birbirine çârpılmasive /veya birbirine bölün­mek suretiyle elete edilir/Bu arada-her yeni terttel öfçuîçin yalnız bir tek;biirim Oluşturulur! Bugüne kadar, örneğin enerji, güç veya basıhç ’İçİn kullanılan çeşitti yasal birimlerin ^sayısı ve bunlarla yapılan hesaplarda çekilen zorluklar düşünülürse yeni uluslararası birimler sisteminin üstünlükleri daha’fyi âftlaşılir. f

TABLO : 2 İLÂVE ÖLÇÜLER VE 8.1- BİRİMLERİ

  S. ». Birimi

İfadesi

/’* *• îfV&.îi

   

V-iW**

tíiriml«rlyl«

Diô*r S. i.

S. I. H*»* Âdı’ i»r.

Birimleriyle

Düz Açı -,;;j }

Ractyan: ^    
Geometrik Açt -Steradyan sr TOr.av2,

~ —

Frekans , . –

Hertz  

S’1 .. , ;

■ ‘ •

 
Aktivite Requerel ‘Bq  

¡

Kutoât Newton * W m kg

{ ‘ÜZ ■ ¡

Basyıç, Gerilim Pascal ; to

m ! kg S 2

N/H»2 İ

Enerji, İş, .Isı Joule J

m2 kg S-2

Nm

Gü^, 1sı Akımı ‘

Watt w

m2kg S-* 1

J/â’

Erterff Dozu n

Gray oy m2 S”2 fc, V
Elektrik Yükü Coulomb p, SA

* W/Á i

Elektrik Gerilimi Volt * V m2 kg S-5 A 1

EI%VttHk Kapasitesi ‘

Farad F m-2 kg-^Sr A2 ’ C/Vİ
Etektik Direnci Ohm xi m2 kgS^A-l

. Va î

Elektrik İletkenliği Siemens s m-2 kg 1 S3 Á2

‘À/V 5

Manyltik Akım Weber Wb m2 kg S^ Â-’

-V»4.* ;

M. Altım Yoğunlu^ Telsa : Tr kg S 2 A-1

.

Endüksiyon Henry H, ra2 kg S2 A-2,

vyb/A. ?

İşın Akımı ’ ‘ Lumen : Ini m2 m-2 cdL

tlf/^r \

Işırt Kuvveti Lux >1* ?n2m4cd

N/^2 ;


TtnT


 

S.l. Temel TBirimlef$ftTn yardımı ^te-elde « edilen diğer birimlerimttimel biHtölerie ifade edilmesi olanağıîvarsa da^ üstemi basitleştirmek amacTyla m‘-çok iorflanıtan “ 19 ilâve -ölçfh^e bun larınr,birimleri, için özel adlar ve işaretler öngoraHmüştim ,       ^                      ;: r ı ; – :

Görüldüğü < gibi, S.l. temfclî* birimlerinin yardtmHle dde>şditen diğer S. I. bidchlerioi dört ana gruffta toplayabiliriz^                „v

a),ö^e^a^lar ;taşayan birimler, 7 , „ ^


«*M4


*.ı.                          – 4

2*v«v*mm \

1.000 kg veya t Mq ff.1 om                            i

3JO0 « vey# 3.(S k* ‘ “’

T – To »ey» T«273.15 K ‘

m. t* –                 * *$


l£ f ‘WMm.vifäti

tv d)özel v^ıufS&Âî                 ’salı *

* brriNl««» VÄNiW ite Âmân bftMhiter •-             :••• y’:

İ ‘*Bäyi^;^HtiÄiraSS birimler sistemi (Sİ.)


tsifmttâ-if: -İ

1T.5 rad % ^ {

‘ 736 w‘”‘                       —

10-» J 10 N/mm2 kğ/cm2

100.000 Pa veya 100 K Pa tOO m2                 T

mm ifr* r

m” i – • ~ r^

1000 cm3 veya 1 dm3


HP

Erg

Kp/mm2

Bt

bar

■m i

Mx

Ğs*

4P* –:

I


mı ile bulunan (Tablo-2) toplam 26 elemandan oluşmaktadır. Sistemin en önemli üstünlüğü birirçılerin geliştirilmesinde; yararlanılan denk­lemler deortak sayı faktörünün her zaman “i” olmasıdır.Yapılanbütün hesaplarca S.l> birim­leri kullanılırsa sonuçlar otomatik olarak S.l. .birimleri cinsinden elde edilir.

Teçrik olarak S.İ.(.birimleri gerek fizik ve gerek tekniğin bütün alanları için yeterlidir. ..Ancak uygulamada çok küçük veya çok büyük sayılarla karşılaşabileceğinden onar kat aşağı veya yukarı sayılar için bir takım ekler öngörül­müştür.

T ” TABLO T 3 *

KÜÇÜIÇ VE BÜYÜK SAYILARDA KULLANILAN EKLER


jT a                                                                 – ~ — ‘ ■- ~ – ~ ~                                                                        —’

r b)öj*i adları otmaksızın yalnız tamel birim- Ttı>- . *’ . n?( ğjj bulunan biriıirfer (m/s

*. -t- ” * *” ‘ –f” *

 

|*v. Aferin

 

Ceteius

 

kalan yasal birirpler hesaplardaki zorluklara rağmen kullanılmağa devam edilmektedir. Bun­ların başlıcaları yukarıda gösterilmiştir.

: Görüldüğü gibi yasal birimler, genellikle S. I. birimleriyle ifade edilebilir, ancak.hesaplanmalar­da bir takım zorluklar vardır.                                                r v ‘

S. I; dışı yasal birimlerin yardımı ile de çeşitli birimler elde edilmekte^ (t/h, 1/min.t. ,gibi). Bundan başka S.l. birimleri ile yasal birimlerden de bir takım birimler üretilmektedir. (VYh, l/h, kg/1… gibi). Ancak bütün btı birimler heşafdarı karıştırmaktadır.                                  t,

Son olarak, yasal birimlerin çoğu yukarıda sözü, geçen eklerle kullanılmak suretiyle daha küçük veya daha büyük birimler oluşturulabilir, (örneği nmbar, kWh, g/m1…). Ancak bunlar SJ • dışı birimlerin sayısını gereksiz yere artırmak­tan başka bir işe yaramaz ve bu nedçnle bu gibi davranışlardan kaçınılması yerinde olur.

SONUÇ :

a)    Hesaplarda t^rcihan S.J, birirpjeri kulla- . 4mimaİıdır. (£ira yalnız bu birimler sağlam

Bir teorik temele dayanif V® lı^^larçla r yaıHif, yapma olasılıjt^zalrmş olur)..

b)   ÖTçü   değerleri verfjirken S.l. birimleri veya genişletilmiş S. t. birimlerinden yarar­lanılmalıdır! (Zira bunların yardıhii ilfcüH ile T.ÖÖ0″arasındaki hemen bütüh sayı değerleri Mçtk ve anlaşılır şeküBe’ belir­lenebilir).’                                          s :

c)   Yasal birimler ve genişletihnfş^asal birim­lerin kullâriilmasından mÖfTifküî» olduğu kadar kaçınılmalıdır. (Zira bunlar ^ok defa hesapları güçleştirici nitelikler taşır).

 

$*rt iye Dakika

 

e

 

Derece

Beygir Kuvveti Erg

Kitopond

Atmosfer

Bar

Ar (2), MaxweJI ‘ Gaitss’

Dtoptri (3) , Litre

 

Göç

 

Mek. Gerilim Basınç

‘ ? Manyetik Akın» M. : Vö#urtjüğu Kutif» Değeri Hacim

 

(1): yalnız’mücevherlerde {2): yaİıp« t^r dlçümtto$fe’ (3); yalmz optik sistsmfcerda

 

Jflffiı Anlamı JOl Kıtaca Hafitti
Trilyonda bir Atto a … 10*ı®
Bilyarda bir Femto f … 10“15
Bilyonda bir Piko , p – , 1Ö-« ,
Milyarda bir Nano n … 10«9
Milyonda bir Mikro ix v ip-6
Binde bir Milli m … ^10^:
Yüzde bir Centi c … 1 10-2
Onda bir Des i d 1D*1
On kat Deka da … fO
Yüz kat *; ‘ Hekto , h … tb2
Bin kat Kilo k … 103
Milyon kat Mega M … 105
Milyar kat Giga G … 10*
Bilyon fcat / Tera ^T 10«
Bilyar kat Pata P … 1015
Trilyon kat €xa E.v.; to18

 

 

Böylece S.l. birimlerinin önlerine ekler konulmak sureti ile oluşturulan birimler S. I. birimleri niteliğini taşımamakla beraber uygu­lamada i büyük kolaylıklar! getirir, (örneğin; uzunluk ölçüsünde mm, cm/ «dm, icrnu, güç ölçüsünde KW, MW…. elektrik gerilimi ölçüsün­de KV, MV… gibi). S I birimlerinin dışında

 

TA«tO : 4

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Mm®#- _                                     .

; yerjtlan TÖROS sıradağlârr kuşağım# ALADAĞLAR bölümünde DOĞA anıtlarından biri i^r^ii^mèktâd^!’ fdaysèrfdeÉf güWêÿe, Yahyalı llçesinegidrtdiğihdeyolun büïada bittiği sanılır.

feu ilçedêfr yaklaşık’100 Km.’lik bif dağ yolundan daha güneye doğru devam ediletëk Olunursa? budoğa güzelliği ile karjıfaşrlır. (Bak: Orun haritası).

Aladağlann jeötöjikyapısı ticiana bölümden oluşur :

¿, Ij, ^u>.. *

a- İCARA ALADAĞLAR, Birinci zaman çö- kellerl/n

&w ÂK ALAÖ AĞLAR, 1 kriter zaman çökel Ieri.

Bu zamanlar m formasy ön farını kapsayan Aladağların denîz ‘seviyesinden yükseklikleri yaklaşık olarak 500 ile 3700 métré arasında değiş­mektedir. Buradaki silsilelerde Ver Ver sivrilen fnemli yüksek tepeler tfë zirveler vardır. Kışın yağışları, bahar ve yazın da kar ve-buzullarının Hfttateieri ile1 be$lénen yerüstü ve yeraltı suları £®şkün bff supotansiyëline sahip bülunıtaâkfadır. Buj <ôÿkun §û1ar; kayriàkfar, ÿeràfti dèreleri, yefö^tü dèrefefij çàÿlarr vè ırmakları şeklinde oluşurlar.

Bu suların bir bölümünde YAHYALI ilçesinin güneyinde KAPU2BA$I * köyü dolayında İNSE – NİN TEPE yarlarından Kaynak Şelale** şeklinde rfôîédlrVîekteârr. Çağlayanların çıktığı, kaynaklar

 


 

sağlanabilecektir. Doğanın hediye ettiği

KAYNAKLAR:                          – r

RLUMENTHAL M. :                  ve Adana: vüayederi

dakıjiadeki Torsalar ra Jeolojisine Umumi; Bir .Bakış, Mî T. A. Yayını, Seri B, No. 6,1941 – – Aı^car^

BLtUmmmi- Myi Torşstoda Yüksek Aladağ , ^Silsilesinin Coğrafyası, Stratigrafisi ve Tektoniği Hakkında Yeni Etütler, M. T. A. yayını, Seri D, No. 6,,1952/Aınkaia.

ULAK OĞLU S.: Yahyalı.; Civanmn Jeolojm, İ^Ü» Fen Fak. (bakılmadı). 1969, İstanbul.

 

 

 

*      £ğ&fiböe6kter zararlı olmasalardı, (dışlar da faydtth çTmaiiardl.

. »h»’                                               . • .                           .x-                         ufı , .ı

………………… t –                                                     •* –                                          Vtf^ten VOGTM

  • TModâib$afttn kündi giydiği şeydir; modetn ûlmşyan da baska/annln •’ ‘ ğiy&tkferi! ‘ ‘ ” ” ‘ ”    ”

kt” ‘J‘l                ‘                                    (, Osc*rW\İ,DE

^rahvn yılını ve k&itesini anlamak için bütün bir fıçıya içmeye > gjWefcyûktu,rK   ■■■>,,      * – **

> 1                                           *•’ ‘                   OscatVtfLbİ

s. . – –                    • »*• “ – ‘                         ı* : \’f •’ ”

•uNe

kuşJMrı Tanrımn besi&mesi en tata. kedileri sevindirir. ,     ■ f

,              ‘ ,                                               V                      . «!• • ’ – ‘f Hans KUmVZ>*

Mittir ‘T’ .16*– ***’ .1î«               ‘ ^                                                                                      ,

——— ıiıin i» )ı I


 

 

M

 

Afffc&k biófeknolojinih gelişmesi mikrt^>îyei yól- larfa öretimîn büyök miktarda aifmásim Ağla­mıştır* 6u metotü^verik^î olmâsihı iki Önemli

 

►tem tí^cede

sağİık – áidtJÉiü                                                       ^ költürel

yaşamını menfi yönden etkilediği gibi* akli ve fiziki az gelişmeye, endüstride de prodüktivite düşüşüne yol açmaktadır.

Danışma Heyeti . Bu sorunlar üzerinde durmak ve araştırma yápmafc için Birleşmiş Milletler (UN) tarafından bir danışman héyeti “Protein Advisóry Group” (PAG) kurulmuştur, ismi sonra ‘Troteirt t;âlorie AdvtsoryGröup” diyedeğiştiriim iştiTV’ But k#ukı- şan vazifesi dünyadaki gelişmeleri takip ötmek, incelemek v% degérlendiiTrt(Hc,uCe|itli sörtrnİarın çözümlenmesine yardım étmet Ve tavsiyelerde bulunmaktır. Mésela daha fâzla protein elde etmek için bitkilerin gübrelenmési, Isulanması, daha verimli hayvanların ve bitkilerin yetiştiril­mesi, bitkilerde     i^çlpypou^Ue^yjJlık, basatın daha verimli hale getirilmesi, hayvan bakımına ve yefftine daha çok önem verilmesi, balıkçı lık üzerinde önem İş durMİmş$ı gibi tavsi­ye lerd ebu I u n m aíktadır. Á11nan t>6tüñ bu tedbirler ancak mahalli ve sınırlıdır, çünki işlenebilir toprak sathı belirli olduğu gibi denizlerin balık kapaÖtfe$i amirlidir. V- •• ’ *   t

Mikrobiyel yollar

Zamanımızın sorunu demek ki, alışıla gelmiş yollardan başka, daha değişik protein kaynakları araşttrtfeak ve tükétitétik háfe getirmekÖr. ¿skiden beri kullanılan bir metot proteinin mikröbiy^l yollara dayanarak elde edilmesidir (meselâ alkolik mayalanma peynir imalâtı gibi).

1. -Gelışme safha&MdakarbönhMriit y§rine, karbon kaynağı (C- kaynağı) olarakhidrtp karbon kullahrînftsı. ~ :         ’ : **

y:2\ En modfehi endüstriyel mayalama fekni- ‘ +’ ğinin‘ {Perrri^ntâisyon t^ldfnğf) kullahlf^

‘ ması.                                                     ‘                              J *ury

Bakteriler veya mayâiar büyüle reaksiyon bidon­larında havagazı, alkol veya yüksek hidrokar­bonlarla beraber bırakılır. Meydana gelen mik­roorganizma hücreleri (Single-cells) haf¿n hay­van yemi olarak kullanılan proteini meydana getirirler. PAG Single^ÇelIş-Protein (ŞÇP) ile beslenen hayyanlaricı etlerinin satışa çıkmadan, evvel muhakkak özel bir kontroldengeçmesini tavsiye etmektedir.,

Engeller !                                   ı >

İnsanların SCP’den beslenmesini şuanda3 sorun engelliyor:              / I ,

. ;r-, Hücre içi ile hücre cidarının birbirinden ‘ J ayrılması, . ;                      ^ v _

—    Yağ bi leşim lerin in çıkarılması,

—    Nüklein asidt miktarının düşürülmesi.

– „•                     .                                                            rr– .

Yapılan deneylerde, hücre cidarı parçalanmamış mikroorganizmaların midieiStiîırrtfSt,hazımsızlık ve-hdtta ateşyaptığı gör^n^^r.jS^mtetsızlık- lara hücre cidarında bulunan çeşitli bileşimler/ bilhassa yağ bileşimlerinin sebep olduğu anlaşıl- m ıştır. #ücre cidarındı -edilip küçiikj parçalara ayrılmasıyla yağ miktarı azaltılalbiliçir ki bu da proteinin dayanıklılığını arttırır, aynı zlmanda protein konzentrasyonunun daha kolay rezorb# olmasifii sağlar MıliroörgâmzmMferda1 -nüklein asidi tek hücrelilerin çöStfMA ‘ Hİayfci doğru orantılı olarak artar, insanlarda yüksek kan seviyesine ve böbreklerin çok sıkçalışmasına yol ’âçaf.4 Bu koriüyfâ iîgHi Hdkîrkbfİjlk araştırmalar halen sürdürülmektedir: ”                                             ^

Mikroorganizma çeşitleri ve aranan vasıflar Mikroorganizmalar üçe ayrılır:


Çeşitli olmak,

sel kurutmadır. Bu yolla protein elde etmeye ve 1%fftan beri Antiutika’da Rus, Japon ve

Sabit kaliteye ^hirolmtk;*

Dayanıklı olmak,

oorganizmalar,

— “Krill” denen karides cinsi.

İyi lezzette olmak. î Tahribi veMefcrftan: v * ■ • •>;

nânımızda mikroorgaf^zmalafırt aydın I ı için bir çotimeliotTârmıîmkÖrtfctÜr. Mik mikroorganizma höcrelerinin tahribf İli başlı metotlar, |^eli^i|m^İ|rf, kapasite 4′. nmdan birbiri«^«,,#* df#i8cti*., ada bu yöntemler , Mtaiaomıştır. gratil fılukla bu rnetetlarıi»*kGmbi»Misyonlan kull,

j»–.

^Mekanik ve tttekatâk obnamaküı«re iki i»r.   ■             –

t fÂMrtut *                    ^ “ ** * ^

‘ ” ‘                     • r *■»;*?■ »f 4

. .

lortamda                                                    –r;, «¿(gUM*

a) Değirmen, b) Pres,                                . , % ;*|r

1                                                                                — Sıvı ortamda , ,                 … ,                   ;>v

a) Karıştırma, bfcPres, c)0^irm§rt,                           â

d) Ültra-ses^ e) YGteetc*%asıınfr *fcomojen|^ leştlrici. ^                   % ,v “f’

Mekanik Olmıyan                                              w n ^

1   —Kimyevi,                                                ‘                                       . r^.

2   — Fermentle,                                                                                  £?feten

 


i M


V v


 

 

Yardan yapdan Radar – göd4Ml*ı4he gört bu parçacıktan* feüyüklöflfl çakıldaktan veya aapktn kuy*İM kmtkur olacağı tahmin edilmektedir.

NASA bütün verileri, hsî,kat ^ fotoğrafları bif ınlııı haHfida daAavtondir- miftir. (Üsttm).

A in I fntn ftrarf jjCl                    ‘ V:. » j

AitUHu Toıogra? oa Voyagar 2″nin bu

¡NdMÜtatfla Satürn’ün ti/it» ^ uzaydan ^aktigiv« ‘ – ,, gönderdiği Uk resimdir.

Bu Jüpiter’den

çekilmiştir.                                                   <HJ “Z

JV:t * — * …


Satym#un biftijarmııı • t İm»vay9 kaya …

.? |»w^l«iindanıı^y^ , g^UHN yuşıda

 

22.YIU.IK U?AY VÇflŞLA YILLIK ASTR0NOMİDİN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


h*’. ‘1:4-*:-%.

,:

Üzay aracı (sondası) Pioneer İl’in ilk hedefi Jüpiter gezegeni idi. Güneş sisteminin bu ; : ^ ^ e«* gea^nr*AiitteHkart tfeay sondamın Satum’a doğru alaceğıyoldaayn»

¿atttknda bif aktarına istasyonu Mi: Onun gOçtt çekim kuvvati ffonar 11% tam Ur.

r-“ ’ yörünge üzerinde, onîi Satüm va ayı Utan a katfar götürecek Mr hna ulaştırdı.

•»*¿t4* fM •«-:* “i*« * ‘                   i ir**- ”                                                 * , # •, –                                         . ..v

M*:.

İÜNEŞ SİSTİTİMİZ HAKKINDA 5000 IA FAZLA BİL.Gİ VERMEYİ BAŞARDI.

Mst’ -».fiT, en ufak (< 1i < * , jen< i930 kp’.fpriılrnıstir’ Son

> ı > t- <1 < ;ı imlandan

 

[M

„ i »»»>; – dtrtHi«»lar^B^v4to#®i‘Cfl*nenıenjwf v»Tra-^e.»^’ y<

«» ;,i


 

‘ *, ”*» *** *#<. * \***At ı, ^ \ ? VeJ^tVik&^s *4 * it * *. *-* * * ’ ■■«*–■ ‘S îf«all’ g«Sege*» ^bUySk «i- otairiıkla$imdJye iaehife’ r- NASAtat**wdan yüratüh stiMtdıİ^bi beş değM,*tafca1ka ile «eMfeMfti’ *’■ !*n£*M N*Ptun v*

‘«^snsrî&SıiSîsîL,,

İT                                                                      “** ” “* KW» – bunlar

na geldiği hakkında bıhm adamlarının düşünce-

leri birbirinden değişiktir. Olasılıkla. Jbsmen kuvvetle fırlayan, donmuş ta$ döküntâfâtMen meydana gelen ince levhalardan oluşuy^jıd^

tmştm

Eski bir kurama göre döküntü halk&& lİrtum

t « •¿k” tıflnı’ gl I ti –              ■-

m

 

rı o kad^rbüyük

 

S^urh’da özerinde durulacak nokta, ontm

 

, zamandan kalmıştır.

Pioneer’m bulg^ları bilim adamlarım yıllarca daha uğraştıracak’gibi gözüküyor. Yalnız onun aldığı rşs i mİ es eskilerine oran!# çok daha çabyk elde ediİnmektedir. Bunun nedeni Pioneer’e ]j>ir t bir ampulün gücüne eşittir) 1,55 pilyır ^uzakUktan radyo yoluyla ffâçyayt eriImîştÎrr Bun u nla beraber si/ıyartef işîk süratine rağmen, neredeyse bir- buçtık saat yolda kaİmışİardı, Bunlar Birleşik Amerika’daAyustraîf a ye Ispanya^^ulunan dev anjenler tarafıncian alındı ve bir bilgisayara verildi. Bilgisayar kırmızı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

;V ‘ .                        . ” »i* • ‘

yakınından gtç^ok üzare herhangi bir uzay uçuşu ptenlanmış değikür. Onlar ayrıcalıklı resimlerinin bile alınabilmesi için teleskoplar­dan çok uzak kalmaktadırlar.

Yukartkfresirhler öteki gezegenlerigöstermek­tedirler.      ” ’

bunun da renkli fotoğrafı alındı.

Güneş* sisteminUr dışında bundan sonra yapacak uçuşlarda pioneer II en erken 40.000 yıl sonrabaşka yıldızların yakınına varabilecektir. Eğer -bu yıldızlarda ki zekâ sahibi yaratıklar Pioneer ll’in farkına ıvıarttiarsa, onun üstündeki! altın kaplama Levhanın üzerinde yazılı bulunan sembol yazısından onlar bunun n£f«den geldiğini anlayacaklardır.

vemavi değerlerinden yeşil değerinide hesap etti ve video ekranındarenkli resmi bir araya getirdi, Halen Satürn’ün en büyQJ( ayı Titan’da hayat bulunup bulunmadığı sorunu, Pioneer II tarafın* 4an daha yanıtlanmamıştır. Titan güneş siste­minde biricik ay olarak bulutlu bir atmosfere ve ftayat için öoemlikoşul olan karbon ve: hidrojen bileşiklerine sahiptir. Bununla beraber Titan, güneşten olan uzaklığı dolayısiyle soğuktur — en fa2;(a sıfır dereceC, — Fakat Pioneer II Satür n – ayının sıcaklığını saptayacağı sırada ş&ü geçen nadyo arızalan meydana gelmişti. Bu yüzden Titan da yaşam ol^ıp olmadığının anlaşılmasıiçin daha 1 yıl, beklememiz gerekecektir: 19Û0 Kasımında VpyageM Satürn’ü ziyaret,edecektir.

STERN’den


 

 

Admiror, paries, te non cecidfsse ruinis, qui tût beriptorûm taedia ; sustineas.

m

, İtalya ‘da 62 yılında Vezüvyanardağının patlamaca lavların içine gömüleni sonra, yeniden yaşamak iizere meydana çıkarılan Pompeı şehrinde bir,duvarda yazılı buiumn bu satırların Türkçe anlamı şudur “Sana hayranım ey duvar, üstüne yaztlanbu kadar manasız yazılara tahammül ederek nasıl bir tîarabe haline gelriıedini”

 

Kilmefrı Hiç dikkat ettiniz mi, “însanoğtu”
adındaki şu varlığın,” çevresini “araştırıp
iric’eleyebilme isteği, ne kadaı* ilffİVıç aşamalar
geçirmiştir?..                                                         ■

. pzçjigtç|e do^ıç, y.a«mımtzj sürı

. ^evıçSintte

afiştir^ ***

, Piuto.

hmci                                  çekmeye vfe*^i*c_e(

nl^r»f|^fWk^apıliirr’1iikl^*«Sgi

^ ##£#~ >

ilpf Heyecana                                            . ‘

nın amacı, herhalde, bu gezegenlerin, jeofizik
yâpılarım %ilebiftnek noktasında* toplamnıyor.
Imânoğlu, diğer gezegenlerde de, kendisine
beftzfer varltkfarın oiup olrrtadfğını merak ediyor.
Bîf diğer ariîamda, *bu “EvreıV- d€*; akıl ve şuur
Vörrândm eıf’yÖksek: varlık olarak, kendisini
efup olmadığını Öğrenmek istiyor ! Acaba, başka
gea&^fîtertte; {kendisinden daha fâzI aev rimde
b^iiîlmlşj akrflı varlıklar, var mıdır? ö varlıklar-
la, bir temas (köntakl) «’kufûlabitir mİ? Bu
te^^dan sörira, ^Karşılıklı BHfci Alış-Vfcrişi”
fâftlfoabtfır mi?”                     *r

•              “Şuiırlû Varlıklar”’ yâ dia “AkWı

VMAfer”‘ fa temas noicfcâsrfte -gelince, inhana
&|b duVürhfarla ilişkF kufMa;’ kendiliğinden
<tffâ^$$ıyor. /4FşdfetIerle Artîâtfttida Bulunmak,
^Ses Dalgalarını Radyo İle İleterek Temas Kur-
ma^,                          Karşılıktı” Ifiştciyi Sağlayabil-
irce”, ”Geometrik Şekillerle Bilgi Alış-Verişi
kurma”., v b. gibi.

* Bunların f^mde ö^ofanâfeız olâhi; hiç kuşkü^
Vok kî,öÜerP îte> fezay varlıkları İle
ikonuşabfftne’dir. Üfemr2tW de gösteriIeıı Sete :
|/izyorr dr^i {^tal<şrjit”4Jz*)i Ue\”W9″:$dlı
lilimlerde, hepinize çok terş veanlamsız ^ele^ı l
feir durt*m; dikkatinizden4iaçm*mi^tır; X^da, bıi>


bıncfa, çok ilginç bir örnek vermektedir:

AiYtropofdjik yöndeh bir^ lenriİ^VlvWâkkınrda, .şu örtrtj’JfıikİVe^S herk£î’ bilir. Karı – koca iki antropoloji bilgici/ * uzak bir pasifik adasında, JbJr kpyde yaştırma yapmaktadırlar. iki koy, Dirbirine çok yakın* >> olduğu halde, iki ayrı dil konuşmaktadır. Birgün, kadın antropolog^ kocair tarafından kendisine gönderilendir haberci ile çokivedlbir haber alır. Kocası, acete, yanma gelmelim istemektedir.

Kadın Antropolog, hemen kocasının -bulunduğu yere gider. Orada,*>‘kocasını, antropolojik bir bulgu, yakalamış bir insamn coşkunluğu içinde bulur. Kocasrona, (— Bak, der, bu köyün yerlile­ri, filo2oftk yönden; bende şaşkınlık yaratacak bir durumda!). Sonra, köyün yerlilerincfefw birinirr yanma yaklaşır, bir hurma ağacını gösterir ve Ysonrada sorarTT— Öu n^Îr?).TYerîC kir an^ı karşılık verir: ( — Unga miınga). Antropolog! koca, bu kez, çamur içinde yuvarlanan -bir” ‘föıtfltttıgösterir #e sorât (~ Bu nödir^. Yerli,

^*i>fr arida, ayrft karşrlıği vferir: (<munga).| i * Antropolog, bu; kftz, o köydeki kabile başkanın ı* göştererek sprar, i— Bu nedir?)^ Yerücjsn aynı?

. karşılık gelmiştir. (—Unşa munga). Şu karşılıkları – aldıktaasoom, kamma ve i «^G&rüyomm^


televîzyori fflimlerinçİe, uzayda karşılaşılan tüm vârlıklarıft*,, hemen, hemen bize benzer varİfklar olması v&’üzaygefrtisi yöneticileri ile (sanki fc^di dılfefr’İ^lı^iÎOT^ inrilî!!gîbi) hemen İngilizce

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

bUköÇ tıalk% yaşarftırı^^eşHli tlh-l^rlçin hiç bir ayficalik Gİroafc&zmaym kel imetei^^İan ı yorlar. Onların diKMM^İİatfiiı cânlilsfr, bir tekkeiirrr^ije ahlatılıyor. Nfc ilgintfdefcıl mil) diye’açıJMamada fetflunmaya Şâfiştrr Kadrn/^kocasma jttbMfanie bakar \^ i^tı sOVİer; {^0 halde,işfcfit parmağını göstererek > sof^fcakalım orta, işaret parmağının adı ne iraiş?)’. £1)

. Cari; Saga*r? j^r-Öniü flıU^eyr ; anlattıktan sonra, uzak gezegenlerdeki-varlıkfarJa bir temas flçontakt} koriatorfe^nr’ kornışm* diliMn,çe kad&r güç oJacağmı, bu nedenle başka lür “Bilgi ^liş^Veıişi KurmanınZoruniuOlduğu” nubelirt- t‘wifVte çalışıyor.               , _

JHatif^yaç^ınrzi^ibi, Amerîk^ Birleşik Dev­letten Uzay Uçuştan Yöneten Merkezi (NASA) tarafından, uzaya Voyager 1 ve Vçyager 2 adlı iki ¿yapay uydu fırlatılmıştı. Bu iki . ¿lydu*.,Güneş |fN#mi çevresinde dönen gezegenlerin^imteri- ?f>k çekerek dünyam ızagöndermekt e ve gezegen­lerin yüzeyleri hakkında bilgi «iletmektedir. Bu yapay uyduUuv ^lüU979 da Jüpiter’in yamçıdan geçmiş ve öm dç’T gç^egeniıv uydularının da İ ^resimlerini çekerek Dü<ıyanruz& göndermişti,;Bu $apay uydgl###1 Voyager 1 in içme;» }nr, de resim-ses pU^%ldMrulşri*j^a g&ı^rjjmeşû .uygun gorüWişiür, Bu ses plağında 60 ;#eği$ifc dil’den selâmlar: Hetildîkten ^nna, Birleşmiş ^illetler Gerçel Sekreteri Kurt W^|dheim’in/ ,şu ^ barış, mesaj^ da, yer ¿^mıtfır: “B^ ^üneş Şf&^mim izden dışş?ty& uzayın deri^tÖderine ,jcte6ğru ‘uçuyoruz ve yalnızca barışa vg dostluk . »Iiyoruz. Eğer,; ; tp$en işte«itiıw¥ bildiklerimizi j^ftğımtmek ve efcer fırsat b^utt^c, • Y«$M**r şeyler .ürenmek amacını! taşıyoruz,.” (2) Şimdi, bu î^py: uyctunun, ?1P t5Q(yıl^sanr^jçan^ş.sistefni- -^pizden dışarı çıkıp başka bir güneş sisteminde {bizden çok daha akıllı varlıkların yaşadığı) M ^geaışgene i nd||ini varsayalım. W^kJheim’ın “b^fttferi, ^kılJ^varUklarriçin, acahar “U/ıg?*. anlamına mıgelecektir?…      ,v

‘ “Şimdi, siz, bîr an kendinizi, çok uzak bir “‘zegende ^âşayan b6Vie bir akıllı varlık olarak f İ edin;’ Altmış ayrı dil’den, iletifeırselâmlar asında, he kıparsınız ? Bu altmış ayrı dili, jıl çözümlemeye çalışırsııiızi . ‘ NedeHse, şu *1tikacıllr, bilginlerin çalışmalarfite; ille de nlarını sokıMkisterfer. Politik çekişmeleri ^cniyle/Yeryuzünrîe barişı, toerİEfe ’^ağîaykma- Jâ^i hatde, çok uzakğezegehlerdeki varlıklarla iTjjr Sîşkî kurma yâftfoda, bilginler bir çabaya ^giriştfmi, hemen, altrhiş dilden ^elâm İle bârış ve döstİufe mesajı iİetimine girişirler. Oysa, böylebir

.;Şi|^^lış-Verişi lşleffoi”nde bilginlerin ilk dpşündüjü şey^bu#lı$-verişin, “Hangi Yol İle Kurul abr|,eeegi” d ir, , . lr ._

Barış ve Dostluk, en fâzla sevgi ve saygı duyulacak kavramlar. Ancak, altmış dilden selâmlar ile birlikte sesli olarak iletilen bu mesajın, şifre anahtarını, o uzak gezegendeki varlıklar, nasıl bulabilecekler?

Keniii dünyamızda 5.000 yıl-önce yaşamış olan eski Mısır uygarının yazısı olan hiyerog­liflerin, çözülebilmesinin ne kadar güç olduğunu t,düşünün, .Hiyerogliflerin çözülebilmesi, bir Fran­sız Tarih Profesörü olan Champollion’un, hiye­roglif resimlerinin, her birinin birer “fonetik harf’ olduğunu saptaması ile mümkün olabilmiştir. Bu ‘konuda, “Tanrflfetr, Mezarlar ve Bilginler” adlı kitaptâfrT okuyacağımız bir kaç satır, bizlefe, yeteri kadar fikir verebilecektir: ‘

“..Champollion’a ilk defa bu fikir geldiği zaman; önün üstünde durmadı bile. Bir gün, *yatan yılan işareti” nin, “f” harfi öldüğünü bulunca, bu buluşu, temetehf diye” bir tarafa

 

Sayfa: 1.0-14.

(S) CERAM, C.W. TANDILAR, MEZARLAR VE .¿İLGtiHİJBh, Çeviren: Hay^uHah &*, î*$>öl, ‘ 1969, Sayfal İtiS1Ö8. ‘ 1 • ■’

(i) ASIMOV, Isaac WmR£î)Ö CO FRÖM HERE, Sphore BookÜÎM. 1974, Sâyfa: 39.” (5), SPİELBERĞ,, Şİeven CLOSE &NCd’&.Nf&t.S ı-‘.kÇp fHE THİRD ‘kirS ‘$utu}ih*), «1: t4il^hHiınıhet^İi, î»78; Sat*»: 44-45.

 

 

 

s • Büyük cinayetler ancak büyük cahiller iar&tindan işlenmiştir. C

■                    ■’       • ‘ ■■ ■•         ! ■>!./!..■ – t  • ır>-r<VBüMM6 ı*:u>\ ‘

  • “Uçuşu ne kadar sessiz olurta, yırtıcı ki/şdao Kâdar tehffketldlur.

• * *L‘\- <                                   ‘ ,/ .              «r >1’       ,,J •. >     • ‘,-hş-‘r’

■ . •»«** îf*;                                          *<                               . j.            >*rf ■ —.                        t                      i Cfâ/î^m ^HEENB

 

İûöâguki ^JC^EN HABER ALINMASINI ÎLÂYAN YENİ SİSTEMLER GELİŞİYOR

 

SfkXÜfeíK’ *ran’ -XmpslfSYV*Jürkrç«$e

^ ^ meydana gelen zelzeleler gibi önemfı zel­zelen Örtenden saptamaya olanakVfcren yehibir aiyéit g^fîştifHıtfr|Îif. Bu mfnikáygitW, yefyCtiü- ttifön küçak tiare^tirri bile tei^rt edebilmfek- tttdir¿.\ nmw^o . – 1 •. • -%t

rüztıH yrfiardr^fceisiiidlnetre âdı vintén aygıtlarla kay* tedîİebilmeletedir. * Attóak bu*y^$iarekéií^mir* öncedefrsaptanması çaba­ları <^,daha ^yakin zamarra r^tlamal$şçju\ Şilim ad^nlarma öp ceden zelzele olayını t^şpit ^ebilme ölarıâğr veren yeni aygit|a¿\ hemhafíf, fteriv dé ucüi oldd^tfıdân *jeéfojik yaprnıVı tfepífénle uyiuñ Bölg^r# ^ip^tiii^éktediíí.’íBu aygitlar^ yer kabuğunun hareketimden doğan ^itreşinıteri, çQİMfaha*kesin;kir fekild^ kawtede- bi^iğinden, zej^lenip önceden saptanması Tc^|nak dahiline girmekfedir.  t i

-ifi m Geleneksel sçismometre%fs c% hemen^ejrn^n aypı görevi, yapmaktadır fakat; bu. aygıtları p,ağır Ve pahalı .olrbaları^. bunların yeterli sayıda tfö^efefe ^Heştlrllnnielennî dWétnektedfr. Yay­gım Şekilde kulfáriflán seisnrfometreler Igenel olarak; büyük,bir>teievîzyöf» büyüklüğündeolup, m az;1ö kg. gelmekte^, ..–j/. ti

*’                                          Reádiílg Üniveñfrtési Sibernetik

Bölümü Başkanı Dr.Mike üsher’in önderliğinde, .Üt? gıinip bilim adamam beş y*Uıksbif^ra^oa >Mmm ^fetírdikleri yeni ay^ar, sş^e 50 &.

ve rçe^enin^milyardâ bjrı leudar küçük Bir hareketi bife saptayabiImektetfff / Yeni aygıt bir konserve kutusu görünümüridfe okluğü halde, «étsmom«íre4erin yapağı görevi gerçekleştirebil- ipşe^te^ir.-Bilim *ad#^}a[U ¿s€£sq^

ve; k^yı^j^aici sışternjeri yeni yön tepil erle s mÎrİyatürleşti rmeyi başarrhişlardıK      ^

^                         3/ ‘ it *’ r?; :3vr.

Çîep§l olarak, yşr kabuğundaki^jj harekejt- n       depremlerden sonra hareket dalga

al ipde yayılır vé çeşitli gözlenievlerince bu olay Wedflir. Bü kayıtlara göre deptemîn tná-kézi ’Sâ^Önlr* vé* ölây4>akfcfmteki bilglte*** yayınlanır. Iftrtcak bu yayına méydana> i8rtrtiktf?nl sonca yapılmaktadır. Oysa, depremleri?} meydan agç- lişler inden birkaç ay çpce o bölşjede b^zı jeolojik değişimler ve değişit tıtreşimİer oluştuğu bilin­mektedir. Yeni aygıtlârln bü değtşirHlerF kiyıt iéderek bir önceden uyarı sistemi oluşturmaları bekienebilmektedir* ,•*,»< 5

SÜREKLİ TAKILABİLECEK YUMU$ÂK KÖNÎÂKT LENSLER

Bir Ingiliz firması, Kelvin Lenses, milyonlar^ insanı huzura kavuştç/rabfle^ek yeni biîr* tap köntakt lenslerle ilgili* oîarâk 1>fr dizi “klinik deneyleri sürdürmektedir. > s                                                                                                                                                                                                                                        }

t i * ff, •»&,. , . • • <*

Viaklaşık 20 yıldır kuIintakı lensler, direkt olarak gözün ko|nea^ kısmına . takılan merçekler olup, gözlük kuÎlanımını gereksjz- leştİrrriektedir. Mankenlerden futboiculiara kadar &k çok kişinin, çeşitfi nddehlerle gözlufk tâküı^ istetmrheierrni, sağlık sorunları ite bağdaştıran bttçözüm y^ygm bir.şekiİde uygulanmaktadır. İlk lensler, camdan yapılmış olduklarından, seri ye alışjlmaşı oldukça güçtü, Daha sonra^ düşünce kı^rıİcna ihtimalini ortadan kaldıran, saydam, \onVrti$ak? plastikten imal ^ edilmeye başlanıldı. Ancak kullanım yine de Srniriı fdi, Ütfr$ yâşayart bir doku olan kornea, sağlıklı kalabilme^ için oksijen almaya meçburdiıf ve lensler, bu işlemi engellediğinden, belidi bir süre sonunda mutlaka çfi&ntmalıdrr.

Optik aygıtlar alanında araştırma yapar^bilim. adamları, daha elverişli materyellerle daha iyi lensler yapmak için çalışnîaktâdırlar.f ftidrofilik malzeıt»^ vdya sSikoh ^ kâıiçüktart imal edileii yumuşak lensler büyük ilgi görmüştür; Silikon, kauçuktan olanların bazı imal zorluğu olduğu g^bu kolayca “ısjattlamadığından” ek zahmetler^ bulunmaktadır. Hidrofilik lensler işe,, suyun^ dolay 1 sıylaroksijenin geçmesine izin vermesi,; korneanın teneffüsünü kolaylaştırrrfaktâdir. Bakr kişiler bunları, çıkarıp, temizleme zgrurtfısğu olmaksızın kullanmaktadır. Yalnız bu jensler yapı itibari ile^zayrf orlmaktadîf.

■ *“ v< ■ * – •:‘ ‘i*1 j Kelvin Lenses, Astqn,liniversitesinden Df. B. J. Tighe’nin geliştirdi^i yenj jbir kopolimer (comp- leKsînden yapılma hidrofilik materyeli denemek­tedir. Yeni malzemerîin yumuşâ)di|ı Vârt*nda ¿n önemli özdUği dayanikkve güçlü olmasıdrr:Yl?hi bir yaklaşımla, lensler, tornadan çekilmekte ve hidrofilik olmalarr için kimyasal madenler kattl* maktadır, Bu lenslerir klinik deneyleri tamam­landığında, ticari üretime ge^çilmeden önç^ toksikoloji açısından da araştırmalar yapılacak ve aficâk, daha sonra Öi^time ba^fanâcaktir. ^

ÍNGÍL TERE ’den HABERJLER’den

i ^ ürerin ilk anayurtlarında yapılan .araştır;- { I jc|r, matbaacılığın ilk t mûcidinin Türkler plduğunu belgelemiştir. İngiliz bilgini Carterde, ¡dünyada var olan en eski matbaa harflerinin, uygür!îülindeolduğunu &viH\mu$tur. Nitekim, Turfan, Bejbâlık; Bez^kltk- Kara- Hoço, Yarkent, Hd^gibi Uygular’aâit yerleşme bölgelerimlekt t^ınrj ^esiminde yapılan İncelemeler şopunc^h Selde edilen hurâfat (matbaa h$rfleri), bunun en 0Çik delilleridir. Bunlaı^ sert, dayanrklı ağaçta*»’ yapılbifş veharfcketederek basım yapan harfler- dır. .Zengin Uygur küttür ve medeniyetfcıirt teşekkü]ürîde7bu büyük buluştaa Önemli ölçİi^e , yar^landı^anlaş^İiTiaktadır. – ,

( Savaşların ve çeşitti pölitik yaklaşımların tarihler böyüfıca aracı olduğu,kültür ve, mecfeni- yet alış-verişi bu alanda da görevini yerine getirmiş ve Uygur matbaacılığını, Batı, Moğollar eracrl*ğMe tanımıştır.             ^ ^ •

1 Matbaa, Avrupayaki kutlanılışjn^an anpak 274 yıl sonra yurdumuza girebilmiştir. Bu gecikmedesosyal, ekonomik ve psikolojiksebeph Jeretkfh olmuşlardır. Bunddndolayıdırkbçfeşitli (bîllVlfi^ eserleri Avrupa’da matbaanın ^arfığına rağmen ¡^¡zçfe mafıdud çt yazmaşı nd&alar, çofcu B^labir elin parmakları sayısını aşamaz durumda yaıartttitardır« ( ..                     ^r.

Ileri görüşlü idarecilerin ve aydınların sürekli uğraşıları sonunda matbaa, Sultan III. Ahmet devrinde 1İ40/f?2?^Wrtd& yurdumuza resmen girebilmiştir Sadrazain Nevşehirli Üamat lbr^; hjrfj Paşa, taraiıncÎan f ransalya gönderilen Sait Mehmet Efencfi» Paris’te medeniyetin bu vazge­çilmez aracını inceleme imkânını btıfur. Yirmi* lefefei Çelebi» *Mehmed’in oğlu olan Sait Mehmed Efendi, matbaanırY sağladığı faydalan yerinde ve yakından, tetkik edip, öğrenirice, yurda dönüşün­de, gerekti çalışma ve temaslara koyulmakta gecikmez. Konuya zaten yabancı olmıyan İbra­him Müteferrika da bu çalışmalara canla-başla katılır. Bu4 aiidî yazdığı “Vesilem-Tıbaa” idmdakieseri ile, matbaanın mahiyet, fayda ve flia^           göstecir. .Yılmadan,, sürdürülen

basv.ucular ıve^ığraşılaf^ Jbekletûtenı ive^r^tete gecikmez. İşi artık resmiyete dökmenin zamanı­nın g£ldi$ipi şö^erşk devrif^bu tür işlş^^âdeti! gereğince* Şeyh’umslâm’dan ve^Padişah” danda ferman almak için teştt&&s&fğeçeı4er.; Ybidfklârı difekçeyi İbrahim MütefaH^ İfttzalar. ^^aiam pamat^lbrahim Paşa’ya sütiarlar. Bu

bI*” ^T9r

,                                    komisyonda ^eklifi ir^ie-

terefc, müsbet kasarı mer$kial>ekleni len fetva makamından da trin vetfliı^Şeyh’u^iılâm Ab- düllih Efendrnftt #rdŞ fe^â, ^Wbdâri sosyal, ekonomik ve psİkol^k^^^ıdİiielef ‘¿¿i- Ön Önde buluhdürulursâ da, sönuçblarâk, m^- baanıhkurulması,hem de “bu veçhile fâftte-i azîmeyi müştemi} olmakla’* şeklindeki açıklama^ ’> Üe, müteşebbMlşr aynı z^n^ncla destelcleçpiştir.;

Sultan Jil^Ahfitetcin 1726tarihli fermanı üe, Şeyh’ul – Işlâm Abduİlah Effettdfnin fetvası mCfe- betoUr^k akınca, İbrahim Müteferrik iledava arkadaşiarnla büyük güç sağlanmış oÎuryBurtdaft sörtfa i^ter normal ye kolaylıkla yürür. 372$ yıli, mutl(j ^1t^yi^erin ve ti^n^uğraşılarttf verir. Ve.^^yurnuzürt jlk matbaası lsiar&lri’d&; kurularak, basıma hazırlaşır, l          ^ i

V Ibrirfıim’Müteferrika’Hm kon^nda^ltuiFufemj (>ti IBc rtiâftkiÖa? basllabâk Hk eserin bîr sözlük olarak seçildiğini  ^Öâ^ıit- Tıbaat^Öl

Ma’mûre” adı verilen bu ilk matbaada basılacak ^Ibbıttlbtf -^^^ÖİIÖİ^^aTaR $e$\rftto’ı farU?wîli bir; konudur. Bu! seçimde/ yapılacak B^kitfâkÎ îirı 5     İ;^şîrr hadis, fı^ıK ve telâm konM^ış*

daki bir , eser, dolaysiyle itgijMerin, ve halkın

– tenkidine agmmamak konusu amaç ediniidiği ğfci,^dil?çaliiiTiöfefinın durumu veyabancı dilden ¿serleri fıâlka ^¿zandıimrf^ ¿rjoısuntın da elcili Qİduğ^u^£^^m^kt^Yiz.

Işte bu seçim sonunda, Imam Ebû Nasf I bin Hammâd’iI -Cevherî el-ltâr^bt’nın CevherT sinin, Van’lı Mehnr^ed Efendi tarafın

 

 

 

m


bulundu-* P«ı çeviricisini nbabası Nkth veEdebtyat alanında aiz oİÂnVanlı Mehmed Ifendi, lyü(hdaölmüît(lr.4 ma’rifet” terkibi, ebcet İten tarihtir, CazSITnin “Kimya-


gibi* çeşitli k<

değişik esori . Çoğu dil

tutulan ¥a^^’^^^^^^tv^rîiK:isi 666, İkincisi 756 olmak üzere toplam 1422 sahifedir. 31 Ocak 1729 tarihinde basılmıştır. 1000 adet yayınlanan ^ser, zamanı nca yüksek bir fiat sayılabilecek, 35 kuruttan, satıŞa sunulmuştur. Birinci cildin başında, Sultan III. Ahmecfin fermânı i le, Şeyh’ul – islâm Abdullah Efendinin fetvâsı, “Sûret-i Hatt-ı Hümâyûn; S üret-i Emr-i Şertfe mOcibVnç^ amei oluna^ başlığiyle yerilmiş- tir. Bu ikı t^ihi belge, matbaacılığımız tarihçesi olduğu kada^ devrinin sosyal, İdarî ve hukukî atmosferi için de, büyük £nem taşır.

r İşte böyle,bir eserle basıma başlıyanmatba^- mn ^(ışması/gerek ilgililerin işlerini koiaylaştır- mak.ye.gerekse çalışanları ck?lgun ücret verilmek suretiyle, devlet tarafından desteklenir. Görevine böyle^edevam çden rrvatbaa, ortaya çıkan Patrona h^alif ayaklanması, Sultan III. Ahmeçi’in tahtan indiril işi, Müteferrikamdan sonra başım sç/umluluğunu üslenen Kadı İbrahim Efendi’nin 6İömü gibi oİayl^rta zaman zaman zorluklarla karşıiaşırve çalışmasını yavaşlatma çorunda kalırca da, kesinimle cfurdurulmaz. Buna rağnr^en bilm işinden elde edilen ürün/ yeterli değildir.


KAYNAKÇA,:. ■ , . „ •-

(1) ADIVAR» pr- AbdÇUtak Adnan ; Osmanlı Türklerinde, t km, İstanbul, 1943.

(?) BAYSAL, öç ,Jf4e: Mütıtferrikaticçı Birinci Meşrutiyet’e kadar Osmanlı Türkleri’ntn Bastık­ları Kitaplar., İştanbul, 1968.

(t) BURSEVİ, Mehmet Tahir: Osmanlı Müellifleri, İstanbul, ÎSSS-134^. 5

(4)    el Cevherl, $mâm Ebû Nasr İsmail bin Hammâd,

u el-Fârâbî i Sthah-ı Gevheri, ^Çeviren: Vanlculu * Muîiihm«! İbn4 Mustafa d>Vâni), 114Î.

(5)    DANİŞMEND, İsmail Hakta i İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul, 1955»                 1

(6)    ERGİN; Qsman Nuri? fûtkiye Maarif Tarihi, İstanbul,                / r ■ .

(7)    ERSOY, Dr. Osman: Türkiye’yeıi Matbaanm Girişi m İlk 3mUcwMsarhr, AnJutra* 1959.

(8)    GERÇEK*           ¿ilahem, Vurk Matbaaçıkğı, L Mütefeo^a Matbaası, Jstanbul> 1959,,

(9)    ÖjCAL,Qrhan: Kiti&mMvrimi, Ankara, ,1971»


yı Saad^^lfe çevirdiği gibi,

Tercihi-

 

-dürer, Seyyidî, ı işliyen

laha çok

 

ğü’nün, bu mânâda doğuşunun 250. yıldönümü­dür. Giinümüz Türk matbaacılığı, modern araç ye gereçlerle ¿¿onatılmış oImp, tekniği ileD0ğj|i’- nun pekçok; Batı’mn birçok ülkelerinden ilçrir dedir. vvT ;

Bfr takırtı malzeme ve yedek parça sıkıntıları giderildiğinde, bu ilerleyişine yteni dev adımlar kazanacağına dair rahatlıkla güven vermektedir.

 

r#: ıK.< Bu yıl,

 

ilk Türk matbaasında, Hk olarak

 

üzerinde durukır| CereMf

kıymetli ;t4Wb4 1Ş9

Bundarv2îpyı! $nce,

 

Çünkö,ltaiKinı MtfteSrrika’nm

kitap basmaya muvaffak olduğunu görüyoru^ Ama, matbaacılığımız y\m de devam eder.

Müteferrîİca’fltn aidi !«ğert sürede basabildiği fin toplamı 23 dkıp, wbu dâ, 12.500

nacağı “hız düşünülmek, gfcrey elden ele; ö#uız!dan omuza taşfr#a^,V«fee getirilir. Tarihî boyunca bir takırii gel-gfc| olafiarına sahne olursa da ilerleyişine devamlafğİfaÖfoüze kadar erîşhr.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


■$*& >f*r«?vun ~rır\timî?&’

1 KUşla*1 insanları neden anlamazlar: Çünkü ^ onlar yazın tarlalara ‘fr *korkulükâlkerlerlkıŞın dakuşlara buğdaytaneşfsşrperler.                                                                                      |

. . – o!                                                                           •’                                       Marcıi$M.RONN£R%

m-öyiehorözlar vardır kİ, öttükleri İçin güneşin döğduğünu sanırlar.

«r-                                                                                          ‘h‘ ■              ■ – ” ‘ ‘ ‘

t                   –                                            v ■ :■> •,;=                                               ,ÇedricDUMONT.\

  • Büyük şehirde ilk bahar: Sabah erkenden kuşların öksürdüğü işitilir.

.. … ……………… ……………….                        ,                                    W                                                      … Cedric DUMONT ■


i . ‘”‘.¿i

|| erğân bin terce doğan, bu “yerYüzü” nde f^Ş^aşamâya geteh* yetff             tia

divanîn sofrasrHda yer var mı?

19. y/a iki yıl kala, 1798’de, nüfusun ekonomideki önemini ilk ortaya koyan ünlü Ingiliz İktisatçı ^4al£hu$,                     *

” t- Hayır”, djyordu. .> , – . ,

Ö’na göre, “Doğanın bu geniş sofrasında, yeni doğacak bu yoksul çocuk için, boş yer bulunmamaktadır.” Bu nedenle “Döğa bu yehi g&left£: doğayı terketrnesini emretmektedir.” (1) Doğa kendi yafattığinâ ğerçekten bu buyruğu veriyorsa, kendisiyle çelişkiye düşmüyörmû? Bu doğumlar niye? ‘ ‘ f/ ‘ ? ^ , ,

Merkezi Roma’da, otan, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü, t A0Va g&f “yeryüzü” n- de yaklaşık 500 milyoninş^n aç yaşacaktadır. £u a^U&m nedeni, İelkj gıda rç^^eJeçijninr kıtlığı (nüfusa, oranla)^ l?elki rfe tün^füy^^lMerinin yanlış iktisap           Ama

şurası bir gerçek ki, * açlıkolanyerde ifSizlik vardır. Yada işsizlik açlık demektir. Bedensel açlığın yanısıra ruhsal birçokçöküntüyü de birlikte, getiren işsizlik, gelişmiş ve gelememiş ülkelerde değişik nedenlerle ortâyâ çıkmaktadır, önce “*$steîik” ^necHflf l$*izHğw kişi Ve toplurtT açısından iki üt#fwrİt vsfrârr: Ttfplum değerleri açısından ifsizlifc/ CHtefcfftf kaynaMannııt (lWsan- gücü bir üretim kaynağıdır) kullanılamaması boşa harcanması çizmektir. . Kişi, .bakımından ise, , çalışma yeteneğinde ye çalışmaya hazır sbir# durumda olan insanğücüniîfv (2), efriek piyasâ- sında.bir uğraşısı nm olmayışı anlamını taşır. Gelişmiş ülkelerdeki işsizliğin n©denif İktisadî yaşamda meydana gelen “daralma” lar, “buna­lımlardır. Genellikle geçici bir nitelik taşır. Oysa TürkiyeCnin de içind^ ^ bulunduğM .azgelişmiş ülkelerde, nüfusun hızlı artışına karşın üretim kapasitesinin aynı oranda genişlivememesi, yeni iş alanları bulmakta karılaşılan güçlükler başlıca

nedendir. Gelilmiş” ülkelerde .yâlnjz belff k^Îmi içeren işsizlik,1 azgelişmişlerde nüfu tüyuk bir çoğunluğunu içine alır. !’

Sosyalist ve fcapitaİtei düşünürlerin eÎeŞtirilerHğetirdikjeris Malthus’ün teprîleri, çekte ipsizlik ye “hızlı nüfus aitışına^ kârşi İşsizliğin hederii olarak yalnızca nüjFusü riyordu “Bir Başak* veren toprağı iki başajc v duruma getirmeden*’ fiatkiri çoğalması’ yan14 Ö’na göfe kuşkusuz yukarda cîa belirtti gıbî, “azgelişmiş ve gerî kalmış ülke! işsizİiğir*! eri büyük nedeni bu idî. Ama Mâ iteörisinde, yoksuî çocuklar/n doğumuna gÖrûnüyordü^ “Varlıklı aileler* fizla Çpcuk^y masınîar” demeyişinm^rtedeni, belki de^ âllefer doğum denetimi konusunda y eğitime ulaştıkİarında ya da varlıklj oldukları

—     olatilirterse — ’kendiliklerinden az çofcuİf pâc aktardır” cümlesini. sÖyİeyîşındenplir^” lisf5 düşünürlere göre, Malthüs’çulük, ^v sınıflârın servettendi paylaşmaktan ka£ın ‘ yardım yükümlülüğünden kurtulmak /inin ¿çnucuduf ^Bençrl bir s ımf^ öğretisi Kapitalist jdüşünürJerin.hir fogu^se^ bu t£pc riin*Y*lnsancıl bir öğreti” olduğunu sawft< şunları ileri sürmüşlerdir: her yeni doğan yoksufc *aileye b$y%v s^tftfntan ^gety^niktegiir (işsizler ordusunun büyümesine de bir nedendir). Ayrıca, adeta bir çocuk doğurma makinesi edgfumurrdakiyofesyıi kadınlara, fn$$n$a |pir yaşam sağlanmasına yardımcı olmak gerekliliği vardır. Sonuçta ise yoksul ülkelerin gönence kavAişması amaçlamaktadır demektedirler

 

? Baba korkusu ile, 32 |aşrfi|iaTikeh (İ??8’de) önlemler ayzamanda, fazla nüfustan doğal» ilk baskısını imzasız yayışjam|k torunda katan     ^ KuİIcb&I bir

; Malthus’un “Eş$<jy #oriı tff Pj*ifcl$e$ 6f Popu* kere, döğtımtın denetlenmesi gerdelidir. Bf latton” fl^öfıfei^efteri pzejy^cfenem^jgifl^^^%^letf%^tky^

buyi^ ^ni^ yap^.Iöu k*|f k*?[2] îcfıier İa^Haftni^^fcfeftiplp^^prridea imzasını atarak tanınan, Tp^aj* Röbert MaltjhM*,; t ı                                                                                                                                                                                                  r^biiiragMfct *5 ölanak-

t766*da Rookery’d^ bir soylı| çocuğu olarak îarınm ne kadar nüfusa yeterli olabileceği doğdu Albury’dİ anglikaış paipâzr rbfd^^    Ç<te0Sft olarak ya, eldeki toprddaj^

^son^SOS’teifttı&t [frotesörüofdu.’ VarlîETf*~cfahaçolcyâTırimiTeiş’olanakiannı ç6|âTtmâtC‘ya birralfe ve dft adamlığrKöfcn gelme durumu, da fazla iş gücünü herife -«gt* değmemiş,

 

 

 

^^^uram^rına yön vefiiiş yada az da olsa olab|jecek öfân Ijpfhus, yoksul ailele- afcÖfefcü^^t^lfttna da bağlıyordu: l /k#;; Nüfus- denetimsiz -kaldığında, her 25 yılda bir, iki katma çıkar, insan sayısı geometrik bV oranda artarken, gıda maddelerinin^miktarı aritmetik bk oranda artm aktadır(3). Nüfus yapısı ve tarimsal Vapı birbirjyte uyuşmazlık durumun­dadır* Tarımsal ürjjpİer, Hızla çoğalan nüfusa oranla fcisithclırlar. fQda maddelerjttde göreceli tir,kftlıtc,yardır. Yoksul şıpıfla-rırr sefaleti buradan damattadır. By /ıedenle, nüfuşun kalabalık olduğu üÎkelerde, htattayöre|erde, yşni doğumlar istenmeyen bir durum yaratırlar. Çünkü, “doğanın bu geniş sofrasında, ‘¿Mi?doğacak .bu^yoksul çocukiçin, boşyer hül anmamaktadır. Doga, bu yeni gelene döğâyı terketmesini buyurmakta­dır/          ■« v-             . – : Şurada var olan dengesizliğin giderilmesi, Malthus-a göre, nüfusun sınırlanması ile gerçek­leşecektir»; Bu,sınırlama dâ/ ya nüfusun- kendili­ğinden kırkması ^yoksulluk; hâltalık ve savaşlar yoluyla), ya da doğum daveti m iylâ olacaktır. O, doğumun azaltılması içr^, bekârlığın propagan­dasının dahi yapınabileceğin i ileri sürmüştür. Artık ev&nmiş. olanlar da, gönüllü koruyucu önlemlere- başvurmalıdırlar.

Nüfusun geleceği hakkında bir ^düşünce edinebilmek içirip ğeMşmiş^ve az gelişmiş ülkelerift-nüfus arta^ hızlarına, bir göz atalım. Nüfus .artış tazharı (binde olarak)1965-70 yılları .arası beşiyıttik bicsüreiçinde, ^geli|«liş ülkelerden A»Me. , SSGB’d«^ 10;*r l^kere’de fcG; İsveç’te 5.ör Fransa’da 6*8 iken, azgelişmiş Relerden Hindistan’da 26vl; İran’da 28J8; Meksika’da 34; 3 <€Nr-yüksfck artış hız$ ve Türkiye’de        ^4) ?: Azgelişmiş ülkelerde

nüfusun bu hızlı artışına karşı alınması gereken önlemler ^çok ¿fcrdur ve*ciddî ruğraşı ister,-Bu .i#tetilmemiŞi topıaklara yerleştirmekti^ Sanayi­leşme ise? hem tarımdaki fazla nüfuştan doğan i^&liği (gizli işsizlikte».dahil) ;§ple*v hemde p ülkenin yaşarmve kültür düzeyini yükseltir , Bugün yeryüzünün geri kalmış, yörelerinde, milyonlarca insanoğlunun açkğı sözkonusudur. Btfn yörelere bir göz attığımızda, nüfuslarının yoğun olduğunu ve hfzla /arttığjaı ;görüypruz. Asıeak, tüm dünya-ülkeler*nde£eJtp«omi politika­larının nasıl uygulandığını da unutmamalı. Ussal olmayan harcamalar yapılmakta, ^ gelecek iyi tasarlanamamakta ve yanlış politikalar uygula­nabilmektedir: Malthus’un ünlü Xâwiu$vto kırıl­ması” kuramını desteklemek olanaksızdır, hatta insanHk dışıdır. Yoksulluk, hastalık ve savaşları önlemenin, yok etmenin yollan vardır.. ;Ama “doğum denesNmi’MIkesi, artık pek çok ülkede benimsenmiştir bile..js S –

Cölgelererbakarken güneş ide unutmamalı, sayın okurlar.

‘ ‘ n ‘• O <i ‘ ’• r .1 î;* r.” *

 

 

 

II                   —■mı. I ilil ı i 11 II11 ■■■ıı.lıı»                                                 ıiünıiı kUuiımâm^mm

f «’,-4; J                        ^ . rr–                       –                                       . iilr,                . . , – ^ ,

&VtyFftm$z, fakat başarısızlık çQkt şey öğrettir. ,

>t>i -»t- …..           . ••         •• –    .•   ■,    Çin ATASÖZÜ

lİ^PPii

Ir^ıSpi

GtfreS’leYarartmı*9)Ü#                                          ■> ¿^¿v t?

6tnef ^Öı^atttr BaşkeMf%rn>tü$tancte yîm pirit pihl parlar o sabah… Günümüzden ark^iâ, tanr ^2 mevsim yriı öncesi.. Cözl#ri kama$i#att,*rr dbru süt Hmaflî apaydmlık o *bafcar fetaatiülfhalkı kıvar»^i^^Övençfe?yöliara dökülmüş.MSevihçli, övünçlü yüzler»,/ Hızlı, kıvrakadımlada bir yamaç semtine doğru akıp gldktop&essi* sözbirliği etmişçesine. Çarklar, dÜkkMaf^ açılmamış;ıv gbkaklardan geçenler nedensedoğrüca hepBöyazıt Camisi ile Şehza-. debaşı ârası na saparlar. Orası, üstünden mavi Haliçle/karşı» fyeşil yamaçların göründüğü bir bki SaraY^fâzÜdür. Eğer Galata’dan bakılırsa, daha birbaşkalaşır görüntÜsü / Hele btr günbatı­mında portakal ¥en|gi ışıkiarboyar ufku boydan böya.. Gerisindeki yapı bedenlerinde kızıllar yavaftaamoraı (fö^üşür;^ Peşis»» uzun, yassı gölgeler düşer “Altın Boynu2″un\&cwert suları- na. T^im tirimtitreşirler. Betti yamaçlara bağdaş kurup oturmuştur o koskocaman yapılarda ki görkemli duruşlarıyla ufak bir Erciyeş Dağını andırırlar. İşte o halk kümeleri ivecenlikle yol, yol tâ o tepeye doğru ağarlar. Sayılı, saygılı günlerinden biridif^atnedan şehrin• • • Anayolları boyutYca yiğit leventler’ hass^/ alaycı slram, sıram dizilmiş..“ Yürekler kıvıÎ kıvıl?’* soluklar îc&îk kesik atâr, vârsjlj, yoŞ^yla:v Birden anayolun ~ alfbaşındanağrı, yoğı^n kalabalıklar kaynaşır.. Çpnkü sMsjü bir sajUnaJ arabası sökün ¿der. aşaman, Içindje Cihan Padişahı Kanunî Sultan Süleyman,geliyor, A^Y yaklaştıkçay üz ün­de,tfçihsel zaferlerime ö*gü şüvşnji , gülümseyişi belirginleşir. vf*                                                                                               ^ y,

^ t h Qy$a kent halkı, nice *&fer jUaylarına* ¡mutlu bayram şenliklerine tanık olmuş, yaşamışlığı boyunca… alışkındır bitesi 4öre»lere;.: Ne ki .bugünün şenliği öteki bayramlata hiç benzemez. İlle de bir ayrıcafck’ göze çarpar >Zira bu zafer top, barut ve kanla geçici değil; çekiç, mala ve harçla toprakta kalıcı olarak kazanılmıştır. Herkes Süleymaniye Camisinin açılış törenine

Malisi

r«** m

YmeDevtetin BaşrrtİmanSman A$ı ördüğü ^oca

yapının;ân&htarîarını altınJj>ir te^fe sunar. Yâpfhin âsil sahibi HbşAücİcîür a^tna dfeteb kutsal eserden. I/Wânı padişahlâr hiçbir kul etirtöln $İr şey alıp vermezlerdi ya i:. işte o geişmek burada ilk kez bb?ufiif; Sültan ‘Kanıinî, Mİmşrbaşıfa dört# ‘ ve: ‘* — Bu bihâ eklediğin* beytüllahı fîanrıe^i) sefa ve dua ile yjhe sen açasın’!,.” %ü\%ı^^ahtii-îyıri SlHâVi^geriverirİfo&lâe: Î55Ö-1557JV             ”*s *’ 11

Yılların Tırmandığı Deftik >rı                                            ’ ^ ■

ı j$kım fâmyk ry«RrartiiÖ                çe^rertl^i

yolunusürdürür-YukardakisabahtansonraÜç yüz yetmiş üç yıl katınca döner, ha döner.. Altık Sinan’ın uiusundaö Mustafa Kemal adh biri bu

-ke^ıÇankaya’dan ha^cırm^ctadır: ^Btv^k

\iak*2 büyük u I uslar^yapar.” Ardı fidan hemen ekler: “Dünyadaherkavmin -• varlığı / ’değsaıi, özgürlük hakkı ve bağımsızlığı , sahipoldüğuve yapacağı uygar eserlerle orantılıdır/^ ; n .g : u i^^Bteürr bu sözierdeders almacak çok, şeyler v&r; geçmişim bilmeyen, Onö umursa­mayan ve hatta görmedifeda’seleplere^amtek gözlülere… e .,, . s – . ». * *» Ağmıas’dan IsfonlmPa Vol Var • oî’ ‘

Besbelli takvtmin ;uğurUi bir yaprağı, Istan- İHil^unC Feth^rtirt 37fiıtcryrldönümi»demı4iö Mr döğum güoüne i fastlar: 29 Mayıs 1490 Ereiyeş Dağının eteklerinde(391& m.) ufacık »bir kördür Ağtrn^^;, Orada gürbüz bir bebek dünyaya gözlerini açar. Babası6 Abdüimennan’ia dedesi Doğan Vusul Ağa aileleri ni hep birlikte sevindirir. ÇoeuğuTürk-Osmanlıuyruğunayazdırırlar. 1 ns * Ülkede çağ a^rnıf fa^h%ı ipğlu il. Beyazıt »Han’ikr Padişah.. tKayseri’nm c^eipsna^ytföine bağlı bu köy halkı taşçılık ve dülğerlikle geçinirler. Adlarını, dillerini hep Türkçeyle koşar. İlk namaz cemaatine yetişmek, katışmak diyeler. Yurtları, yuvaları çevrenin bç>| granit isterler. D&ken vakit beklenti ^bitfer… ken taiiındirt^rblmüş, m\İk\ gerî^ annesfde akşamları

yıâHilarmtekbir sesleri artar. Çağın en ünlü dinsel -mimarlık anıtı önünde devletin töreni başlar.

oğluna tatlı tatlı şu ninnileri söyler: “Oğlum, büyüsün de en büyük yapı ustası olsun; hanlar,

 

hamamlar yapsın!. ^ıÇoeUğun hemyaşftlaftarş- sında zamainın^ibenek iişiteri jmrö».£ © Kristof Kolomb, PW Reis*-JMMhel An#ek> gibi çağdaş k«şif ve! saıtfai                                                                                                                 #

ay n {yeryüzünde yaşadığını biteafeömez* küçük Sinan, hafıza gözüyle çevresini süzdüğü zaman, kıwşiğroda Mkm en tMfcök kokulu, heybetli biryöksekiik^r: Erciyeş Dağı4?.. ¥âz;kış doruklan kart**kaırtı.. Çokcalık dumanlı, sisli başmindikilişi, sessiz dufuşuyia-. Bu ilk algılı izlenimlelinçocuğufianılarına jşlemiş ölması ÖöğaltUh Tıpkısıyla yıllar jsonraki SüleymaDİye’- nin oturuşu gibi*;. Ağırnaslılar bugünden hâlâ yörelerinde tanınmış\taş ¿ustalarıdırlar. Dedesi Doğa« ymuf isetieneyli, becerili, yaşlı bir, dülger ısaydırmjş. Toru nu büyüdükçe, dedesiyle Ko«yaL mn ünlü Selçuklu yapılarının onarım ma birlikjte giderlere Yani çocuk dedesine her yönüyle çırak olur. Belkide ilkokuma-yazmayı babasından., sonra da onardıkları eski medreselerdi kürsü ve kitabeleri nden Öğrertir, Yolculuklarında Kayseri, rJ£o*>ya*e Şâmıyöreterinde çadır biçimi yitelşrçe taşkünıbetlere rastlar. Sanki hepsinde? Türjçün ^ıtaa^fia; çadırı ile ; İslımın: yazı, oyma , ve iftemeleriotîakça biçimlenmişler gibidir. Genç yöpnlşçisi Sinanftenüzyirmi ikinciya^bahanna basar. İlkin zenaatine tutkun, ekmeğini taştan çukarrr bir dülgerk&lfası bilinir: Zaten köylüsün­den Kurara teyzeni ng&tel kızı Sina’ya gönlü akrvermiştirde. .. Km ailesinden^ istetir. Am^ı ilk ğ$*ağn$jçıı öncelikte bir başkasına verirler, ağır, :miı’Â0Wt ve döş kırıklığına ? ıgr^mştır genç yapıtı- Aslında az konuşur,vçok di)ş$nür içe dönük ^biridir. Tamo günlerdeki Ağırnaşfçift.hiç duyulmadık feirhaber dolaşır^-Padişah, ilk, kez ^AitadoU&lan “Devşi^’^kertpplamaya başlar lUMı Babası Mennan Afeyı Mtfiler>in hi»na‘§«!firinleft Böyleçe ba&a-oğul İstanbul’un yolunu tutarlar. Htle içindeki yürek yarası da öcünü hiç almak istemez mi felekten?.,

Çağı*Gençimparatorluğu f >’

Sinan’ı nsoy, sop ve ¡ırkıyla ilgi ki tartışmalara girmeyiz. Çünkü biz yurduna, insanlığa temeği, çafcasıve eseri geçen her kim dursâ olsun yalnız O^mii saygın biliriz- Burada anlatılan kişiye, ölmez; kişiliğim kâzandıraâvtemel-neden, san’atı mimarlıktı#. Bu yaratıcı san’if, güzel ile yararlıyı birleştiren, sarmaştıran bir koludur, GüzelSan’ait- ların.. İnsanların barınak, tapmak, anıt ve benzeri amaçlarını yüzyıllardır gerçekleştirmiş.. Doğurgan bir ana… O niteliklerle yapı uzmanîik dalına ç^itlPiiçılardâtî adlar takmi|îar : Y?Piy», kartıkS isıyaSına, ariflâcmai, üslubuna göre gürupfa- bölmüşler, Ç>ah|tsıronİarı‘ (da başlı ça4 a— Dö­nemi, b — Ulusu, c — Kişilik stillerine göre en l^Mrgîn ^ ortak kümelerde. toplamışlar. Galiba hepsinden üstünlüğCI .kişilikle zamanameydan okumalıdır, TürkJerin İslamiyet önçeşj v<esqnrası olarak yş^ıjşrı yardır. Genç C^aı^ı, liRpar#^ luğu Pç anakara üzerinde ;y$yıbjrkçn ekonomik zef^&W v* yetenekler Başkent’e akar­lar.. Yapılan caroi#– t^rbe, hayratve kül ¡iyelerini sosyal amaçlı yerleşik konu* öbekleri çevreler. Odları besteyiçi yeterli vakfiyeJer.açdır. ööyl^e bayındır semt, kent ve sitelerin doğuşu hazırlfma- geİir. . ,  . f ^ „ : . j

Enderun’dan – Edirne’ye                     t in, x ,

– Devşirildikten sonra “Abdülmennen pğlu Şijpan” kimliği, testine göre Atmeydanı Enderun kütüğüne yazılır. Ordudaki yedi yıllık eğitimye öğrenimle iki savaşa katılarak “kapH kulluğuna” çıkar. Padişah Yavuz ve oğlu Kanuninin doğu ve Çatıya, yönelik seferlerinde görevlendirilir.Baba- nrn 3, oğlu Hünkâr’yı 8,s#vaşmd4, hizmet ve emekleri geçer. .Ordudaki, eylemlerine göre sırasıyla, “Ati« Sekban”, “Zemberekçfbaşı”, Van Gölünde yaptığı kadırgalarJa istihkâmGilikta “Ha­seki Sinan-‘,. “Subaşı” ve nihayet ;PçuK Suyu üzerinde kurduğu sağlam köprüsüyle “Mimaç- ıfeaşl” lık rütbelerini bilek: ve bilgigüçüylekaza- n&r (1538); Günümüz, Is£ihkâmc4ık;, Sınıfının İBabaisı” da.sayılır* iS^ndt “Hassa Şer /vliman//da dertoO’nâ. ,. Ba^ceni’de^^Memalik^^İi Osqw^”- ın Hassa Mimarlar O^ağı Başı’dır. EU vş buyruj^ı altında yeterince Örgütlü usta, kalfa ve j^çi ekipleri bulunmaktadır. Kendisi büyifejyapılar dışîifidamerfcezde tek projevekontrol otprite>iç},ir ülkesi çapındaîv ? ,> • ,   r i<i

, îüm giderler devletin zengin hâzinelerine dayiöM^Aşılanır. Ağımaslı Sinan, 54 yaşjnda ilk büyük ”çırddık’- e$erine^başlar. Kanunî’nin gözbebeği oğlu Şehzade Mehmet’in taze civan anısına d^itir (1545-^1546). Oğlunun ölümüyle yüreğr dağfanmtş cfeın pâdişâhı teseUiyi yalmz orada, bukjr. Beşı^tda tamamlanan ı;Gamii, küliiyesi ve türbesrdöneniir>del>if yeniliktir, Dört büyük füayağrüstüne oturankubbe ve yanlarvllk geniş rr^kân planının üstüne bir başarısıdır. Çiniler, rtakışlar, renkli camlaş çeşitli, süslemeler^ ışık ögesine türlü cümbüşleryâptırH-lar. Ertesi yıI “Olmaya devİet cihanda bir nefes sıhhat gUbi” diyen ^Sultan, kendi cdını taşıyacak Süleyman-iye ve sitesininin^aâsını ferman buyurur. Mimarbaşı dört sütunfekare planmm proje ve resimlerini çizer ve Hakan’a sunar. Yedi yıllık jdev bjrijfMp çalışmasından sonra Camt, ve. sş|i|si JWte%- X<>pı de^erinefe 397 yük, 60.180 akçe gider yazılmış.. Dört köşiesme oturtuimuş minarelerin toplam on şerefesi,n tahtın* 10 umıhcıi sahibi oldııâunu söyfer.                                             4 . ,u .                                       …

 

4 ^mieWr ^^rüf^V hamamltr ^.b. çeşMi                    Çw’Ûê, fü*rç,da> <iamdaplfumda*sa»’atwwtomi5-

wfel!«iÇdrlftfer1rt^at! yamhctë Ayâsöfyafiunöriârı-  tutmaktadır, konusu ne olursa oburu;. Mani

rfiıda (ÿnbnéliyfe yapïtrr. Ayâsdfyâ dedik/ariiya      Goethe: “Mimari; dönmüş bir ^ mus i kidir. ” gefâtVfyas^â^n tek kocirhin #«bè#dé 4 l^r^ôcuk^W Cê^àni :^kimi±a, àdüin İte tonözt ara da^ndinlmıştı. O çağının‘en Cübbelere kondurmuş- gözde tâpıtö&n^lçılışr &”f»arf4k oftir fM. S. t^çifnindê yamiyivernHV.. – ^ * ^Sï^J. ^èfiànsf Im^aratori? ftastîiiiànus atılışında sôfck&mnizi ék$         yarattığı

¡SatflkfeHé;> fÇérfèinë< girer, iri kubbenin               ôirrôsfc1 esèrtertfï korten îiihMMîtma bir^cmak

aitindà üfr^in^ÔWur/.-* & KudôV<Mi Htàrèti             daftar ağır ba^y©r. «MM»*»’ Nakkaş Şair S*î

Sürëyman ;‘MIÉeftii ânınisar… ‘Birden mia               Mustâfa-Çelebi kitMarinda verbëlgeleiS^dÎlle-

meydan okurcasına bağırır: “Ey Süleyman! İşte      rinbebıraktıklarınınözetirökrsaca şöy*e*w»rler:

seni geçtim”, sesi kubbe ve àuvaflara’Çarpar,         ‘OaWSîféΫ:. 84, Meslekler: 52, Mêdrèsettr^;;53\

dèkülCï^dërin bïr sessizlik.. Né vàHkr yüzyıllar       Öküma kHaplıkl&î: 7, Türbfcfef’r 22,.imaretİi&f:

sonra onu, ytkılmaktan kurtaracak ve ayakta          17, Hastaneler: 3/Suyolfon kenefler: G,

tutScafk Slirtan’iit elrylè – vurdüğu payandalar,       Kdpruler;:llö/ Kervansaraylar«: 20,Saray1ar: 35, dfànmfâ^ctfâeaktir. êfHamamlar: 41; ..,. Bu ondört

7 Oysa Süleymaniye’nin iç dünyası nurlu bir            «Üégi$fk tür mimarlık yapışsın cins belirtilmeden

âyd^ığıWçekici bir atmösferî barıridfrır: Sanki         topTam^’ /<360′/‘ sayisım tutar. Ama O’nun

kuIuri Tanr ı$mâ ülaşrhas ı ve uçrftağa hazırlanması    mührüfidekf adı fı as ılkazrlm ıştır, bilir misinizi

gibi.. Sodasız ve ôncesiFësirî gücün, “yafàdii-       İştfc:*«hakiröl Fakie Mimar mm.” sfc : *

m iş” üsttirid^î salt etkisini ^èïdirircesine.. : r                 5 r> Koca Sinan kırlık bir                          Örneği 99

Tuna Sınırında Selimiye                              *              ^âffoda iken öteki dtmyriya /g&çer (9 ‘Nisan

KahüftVnîft’’ölömüy Sinan’a sert bir uyarı            f4568)1 Gördüğü 5 ittel ve pac^şatf t^u^«ÂÎ%Yin

yerıtte geÇef {1566). Hemen kendi ağzından           tor ünü 111. Murât’dihJŞair Saîmermér k ifâdesinde

vâfcffyesiniyazdırır. Vakfiyenin altındaki tanıkon    OsnÀanltetë, “Gt^fl^bü demde*<$Handân, * IÇrî

friî^ltfeni«edisiıiin bâba adı “Abdullàh” yazièf-          MiıWİ#ata Sinâfı.”* efeCedlyte’târihini: düşürmüş ,

dhvftglhç değil mı? Éftr$éhit oğlu ile iki ¿ferzi         “996=1588*. !                        * ?                          *

vâftlftr Süièymaniye yakıtlındaki evinin bahçesi 4 Ş‘™di oulü dinsel anıtıH^^yiıdarbuyyr^ı

fte^ gömülmesini vasi^etédersede y^amı uzun         Sutearry ayakucunda kutan Mimar Sınan,; İrili,

sürer, çok şükür !.. -:‘ıijîr<                                           ufaklltaştârrkübbeleri- âltindaÿatarlar. Ama

?€tëmantà batıf;politikasında : “Anadokı’nun       Mtmai^ evinin bahçesiirfdekiy ‘ dört yanı’ açık,

iâvörtiüfmastTuna^dartb^at/’demiştir. Selimiye         küçük kubbeli kabrinde.. Arılık ve Çıplaklığın

belki bu görüşün bir parçası gibi- coğrafyanın        afçâkgörtüllü sadeliğini bürünmüşle Hani “Béni

kHttk kavşağındâ diktltoekiedif. Eser, f’seksen        Târiıması nI ar. ” dër gibi.. Zaten üstünde admı

yaşifiââ” hâlâ emekli edjImemifïBaçrramar’in             yâzàti bir levhay ıı bile çök! gör mü şler !.. Ulusal

üstafok son gür lüğüdür. – Mtrmer üstüne oyma      ^Sinç/acaba hangi uykudadır ? Üstelik bö bina ve

“ters lâlesi” türlü hikâyelere yolaçar- Güzel ama     yatiriannın çevrèsi téfi bir kàygisvzlik^ umursa-

htiysur bir kadının iJgi ve iilişkmliğinde… Üçer      mâzfİk ve hattâ sarısızlık ördeğidir: Tânıtıcı^bir

*             ayrı merdivenli miniaresiyle eşsiz*kubbesi  kılavuzdan1Vazgeçin, bir doğru biîènlni bite çok

yükselir, hâlâ ulu bir Nöbetçinin y<8en varım”!          ararsınız. :                                                    ^

deyişi gibi.,^H«^ cb999f>e#K3eresiyleîdörtyartinı              Gönül diler ki eamf ve 4iütliyesi bugünkü

göizetleyerek ^GÜnümüzün uzmânlar>; bile o          kapanjarmın elinde kalmasın. V«?li s v^ yabancı

dehânın tekniğine, gizine hâiâ akıl erdiremiyor-     |@2^gtnlere Böiüm-sergUi bir müzeler sitesi

Siz«– né – eteriz ¡Jd ? Ancak * Sinan* Agırnas’da……. oibun, ;      Acaba her yi 11 koca, Sinan’ın eserlerin i

bahaydı ne olutdtf ? Keşke resim, ;heykel yasak-     tanıtıcı kongrelerle anma günleri yapılamaz dı ?

Ianmâsâydı, acaba oddan daha nice şeyler            Aylıca teknik alanda .bir. ”Uluslararası:* Sinan

kalacaktı? KiHıbiHr ki? Yine köyüne yaptırdığı         * Mimarlık Gönü” düzenlenemez rml? Herhalde,bir

$^ffièdefc bir kez olsan, i su içebÜrmş nw ?? Hiç     ke% deneyebilecek biri çıkarı, sanırız, ^ . Un,

‘Topraginawefasinin tek simgesi bir     ■ > i • ,                       t. r – f*                          –

çefmëèiktümu$…- – Sah’atçı €mekti Olmaz

i^ynakLar ; V,; ’

(1) Mimar Koca Sinan: ProL A. İnan.

(3) Teskèfétül-ebtuyè ^vè ^ês^erëiiU-bûhyari: Şâir Saî ve Öteki kaynaklar. ‘ j

t

! San’atçının emekli ölamayacağirtı belki Sinan kadar döğrutayan başka birini bulm^c güçtür zamanda salt diplomayla seçkin san’atçı olunamayacağını da belirler. Mimar, sadeTa^da,

m

 

BAfiİLLİLERDEN GÜNÜMÜZ^

1800 yıllaqndayaşamış Babil Kralı I VJ| Hammurabi devrinde, oldukça gelişmiş bir kültür;ve bir dünya görüşü bulunmakta idi. Ele gefâa çivi belgelerden anlaştığına göre Babil ti­ler, dpnyayısudoJu bjrçanak şek Ünde düşün­mekte idiler. ŞekH 1 de görüldüğü gibi, D deniz- leri, K karalto ve .B de ölüier diycırını oluştur- % maktada. ^’/>*€! r#e £*a ile gösterilen üçkat gökyüzü dünyayı örtmektedir. ,Bütün hepsi de A ile belirtilen bir sıvı içinde yüzmektedirler,

? jnsanİar en eski; çamlardan beri, yeryüzünün peklini ve*gök:,ç4$*ml^ı:i ¿le yeıyüzünün ilişkisini .merak etmişlerdir. Gözlülerinin sonucunu da töre ve ezgilisiyle birleştirerek evrenmodelleri

ol           üştürmüş lâftır, örne&o Babil I iler, ruhunöl- mediğine ve.karalarm dibimdeki ölüler diyarında yaşammaiievam ettiğine inandıklarından, evren itselleri«« ölüler diyarını, d» katmışlardır.

Daha sonraları, M.% 150 yıllarında, eski Yunan düşülürlerinden Ptolemy bir güneş sistemi ve evren modeli geliştirmiştir. vŞeki I 2’de gösteri­len, bu modele göre, dünya D notasında Jbykınmakta ve güneş, ay ve gezegenler dünyanın ; etrafı ndada i resel yörüngelerde dönmektedirler. ^Güneşin; hareketlefM?» açıklamak için ikinci bir küçük . daire ^eklenmekte ve, küçük dairenin merkezi, büyük, dairenin^ çevresinde dönerken güneş de küçük» dairenin çevresinde dalmak­tadır. Bu modelde, ayın hareketleriniaçıklaya- bilfnek iÇkP büyük $iajrenin merkezi A y® B noktaları arasında salınması gerekmekte, Merkür ^ gezegen in in hareketlerini açıklayabilme^ Jçin ise^büyük, dairenin merkezi ıBn ile C (noktaları (arasında gidip gelmesi öngörülmektedir.

*A Çprüiüyorki bu modelce pek -çok yapay zorlamalar. t yardır ve, yprünge ayrıcalıklarını yaratan* hjçbk temel ilke bulunmamaktadır. Ptolemy modeli, 16 ıncı yüzyıla kaçlar tartışmasız kabul sçdîlmiii, gerçek dolanın davranışlarını ^ns^ğı ¿iknif iyice- yerleşmiştir. Pölonyalı bir gökbifcjmci; olaa; Nikola Kopernik, (1473 r 15.4$}, Ptolemy modelini / jdaha , şayrs^l hbir durama g^tirebilgı^k: âçin – çefi^li gözlemleri yapipı^Uf.

;■                          >v ş ‘ <

Gözlemlerin sonucunda, Ptolemy modejinin pek çbk^ noktada yetersiz kaldığını gören Kopernik yeni fikirlere rastlamak> uşgjuduyla, tüm eski Yunar), düşürt)lecuıin eserlerini okumaya başla* mıştır. Bir eserde, dünya yerine güneşin merkez­ce bulunabileceğini okuyan Kopernik, birçok gözlemden sonra,,yeni güneş sistemi modelini drtaya atmıştır. *

Bu modele göre, dünya ve to#tün gezegenler güneşin etrafında d#ifesel yötüngeler fboyunca (fönrrçjektedirler. 160# yılında/Johannes Kepler |J571-163Ö) Kopernik modelinî geliştirerek efip- Şk yörüngeleri teklif etmiştir. Ayrtcdj Kepler, gezegenlerin sabit iaman aralıklarınca sabit alanlar süpürdüklerini gözlemlerine cfayanarak ileri sürmüştük . – ….      /

Keplerin güneş Sistemi ftipdeli evrenin yapısı hakkında hiç^bir ito^yeTOOTekt^d^r. Evren âcaba sonlu jnudur? Yoksa sonsuz mu? Bu tartışma 17.nci yüzyılda, Isaac Newton (1642- İ727) ile Wilhelm G. Leibniz (16f6-1716) arasında alevlenmiştir?.Bir fizikçi ve tefclog (din Şilimcisi) olan Neyv&grt’a göre: “Evren fonludur, çünkü tek sonsu^olah Allahtır.” Leibnfz’e göre jjse: “Evrenin sonlu olması demek, Allihm belli bir uzay bölgesini başka bir bölgeye tercih etmesi

Î

emektir ki, bunun özel bk nedeni o%mıyaca- ından evrenin sonsuz,?qlması gerekir.” 1781 fılında, düşünür Immanuel Kant (17^4-1804), İNevvton ve Leibniz’in evren modellerini ju şekilde yörürnîarriışİîfT Çevremizdeki’ oT^’yUFT uzay ve zaman içinde algılamaktayız. Her ikisi de gerçek birer neshe ofrtiayjp, bizce’Varlıkları baştan varsayılmaktadır. Sezgilerimiz, uzay ve z&nâhın varlığından bizi haberdar etmektedirler. Ştı hakle uzay imândan söz eden N&vton ve Leibniz’in evren modellerinde sezgilerin büyük ‘¿Sayı vardıfİ’TÖü tür sezgisel sonuçların doğrütuğu hiçbir 2äfcfan kamt İ an arri fyaca k; evrSninsonlu veya-sonsuz öfdüğu hiçbiV5 ¿aman bilihemiye- icetÂir.” ‘ i4 !‘ ‘f ’•/

4     Kant gÖrüşleriiıde, gö&lem ferin >çok önemli oldukfarırfr;’ Sancak gözlemlerin sezgilerden hiç­bir zairrtari soVütîanamry&cağı n ı sâvunmuşttâ-.

Gerçekten, doğayı anlay abı İpek için göz- yanında sezgilerin de büyük çapta yardımcı olmaları gerekmektedir, Euclid’in (M.ö.t^00) düflem, geometrişi, tamamen göz- ieme dayanmaktadır. Deşcartes (1596-1650) ise, geometriye cebiri sokarak hjç ş^cil çizmeden jiklem geometri yapılabileceğini göstermiştir. Bu georntstncje sayı Me şekil ilişkisi, yani gözlem henüz kopmuş değildir. İstenildiği anda .sayılar $elüeflöf^şi^ütüp.t^ılasti|ulabiliı;lc^. Oysaki B. .Riemafta^(1826- 186Ş]L geom^trişın^ ile $ekil ilişkisi tamamen kopmuş durumdadır.

^lım^ Gerek                                              genfee l^artes’in

li özelliklerinden biri, iki noktayı biriktiren sa yolun bil* doğru öiiışdMıV/ feİr kürenin

geometrilerinde uzay düzdür. Düz uzayın en önemli i

Şekil-I

en kısa yolun bir* doğru öftışü yüzeyi ise düz değildir. Küre yüzeyinde iki noktayı birleştiren erikısa yol bir yay |#çası olduğundan; kürg; yüzeyi iki boyutlu bir eğri Uzayı belirler, £ğri uzaylarda; iki noktayı bideştir>eW en kısa yoW’jeodezik’A adı verilir. Eğri uzay İçinde veya üzerindebulunan bütün ci$imler,jeodezi klerboy tınca hareketederler.lki boyutlu eğri bir uzayı görebildiğimiz haide,üç veya dört boyutlu eğri bit uzayı göremeyiz, belki sezebiliriz.     •                      ^

EiMtein’in kuramına göre/uzayın üç boyutu mekânı (yeri) dördöncü boyutu ise zamanı belirler Uzay boş ikehd&z, içihemâdde girdiği anda ise-eğridir. Bû eğrilt basit &ir örnekle sezmeVe çalışalım. Dört köşesinden gerili bir çarşafın içine iki blterdö topu bırakacak olursak, toplar kendi ağırlıkları ile çarşafı eğeceklerdir- Bu eğrilik iki top arasında biryol öluştürduğtrnda, toplar birbirlerine doğru yaklaşacaklar yani birbirlerini çekeceklerdir. Çarşaftaki yüiu idler­sek, topların hareketim de bulmuş oluru*. Yani, maddeyi i/e ctolaiyisiyle kuvvet kavramını unutup, uzayın geomelrteiHe ilgilendiğimizde, jeodezi­ler yardımıyla hareketi izieyebiHnz. IşteEinstein’ rn yaptıği da tamamen budur, evrende Euclid geometrisi yerine Riemann geometrisinin varfı- ğmi ispatlamıştır İspatlamıştır diyoruz çünkü, şu göitemevrenîn eğriliğini açıkça göstermektedir.

Güneşin yakıcından geçen bir ışık demeti, bir doğru boyunca îlerlemiyecek, bir jeodezik, yar)i bfr ^ğrisel yol izleyecektir. Nedeni ise, güneşin yakın çevresini eğri bir uzaya dönüştürmüş olmasıdır. Şu hâlde, güneş tarafından örtülmüş olması gereken bir yrldız, Şekil & dekigibi, noktalı çizginin ucunda gözlenebilecektir. İşte bü gözlemin gerçekleşmesi ile birlikte, madde civarındaki Uzayın eğriliği kesîn olarak kanıtlan­mıştır denilebilir

Bu kurama göre evren hudutsuz fakat sonludur. ^Çelişik gibr; görünertbü sonucu, iki boyutlu” eğri bir uzayı inceleyerek ‘ Sekmeye çalışalım. * 6ir • kürenin yüzeyindeki hertfafftgi bir noktadan bıVdlğerihe* Sürekli olarak gidilebilir.

 

d«gi                           bir

öreftlik” kuramı J kml^çikÜiİtm€0ims^ef bu kuran

 

deyebiliriz. Birbardak suyun yüzeyinel

yerth egiÉtf«t§ gelemem mt temel âytrm bu bafctfY

r veya%tr son rw^mbtfamama?r yözeyin hududu yoktur, öte yandaQyüzey kapalı okluğundan ve belir bir bölgeyi kapladığından sonludur. Böylece hem Newton/ hem de Leibniz 4^lflf çikmf§ oimaktadirlàt*. Sezgilerden söz eden İSftt ise daha dâ haklıdır. ” ’        ‘J

Nevrtöft ve- Leibniz; ^nstehfdan geöröetri feonusundà 1 ayrtfmâktadırfâr. Gerek Newton, İnekse Leibniz üîfâiyfin i dÖz -Vani ^Eudîdîen” ^ö^feifm^lrtannlâktadTrlar.^Bunu; Newtôtt’un 1§8fr>yıfında ortaya attığı üç têfrièl kanunda fSj^ièl^ëyf2:.: NevVton’un birinci kanununda, “*H«*fi§fngi bfr d* Itâwfetin etfctei âltındâ bulurf- ıWŞW bfr”cKim, ÿà yerindi cfüftır veya düzgün «tefrüsâf brrhareket yapar” denmektedir:

”              dcférusai frâfefcet etmesi, yani doğru­

sal bir yöl >Vzlemesi, €u<>Ud geometrisi ile olan ilişkiyi göstermektedir: OysakiÜinstein kuramrn- da/doğrumm yerini bir eğri âlmış bulunmaktadır. Eğriliği yakın çevremizde»izleyememizin nedeni ise, evmnin eğrilik yarıçapının çok büyük şimdilik înanmaktan başkİ blr^re^ktur A Gözlemlerimizi göre, evren sonlu oİm*fc|a “birlikte gittikçe’ ğerîlîemektedî r. Tan i, ”Çatak#’ denilen yıldız kümelerinin arası açılmaktadır. Bu genişlemeyi şu Örnekle, biraz olsun sezebiliriz. Bir lastik balonun üzerinde noktalar işaretleyip balonu şişirelim. ^teR^iştikçe^^okt^rfnJliıtir- lermden uzaklaştı/darım ve aralarındaki uzakJjğın artığım görebiliri^. Evrenin genişlemesini Şekil 4 deki şişen balona, benzetebiliriz.

Şu genişleme nereye kadar sürecektir? Acaba evren, sonsuza kadar genişlemeye devam mı edfedîk, yoksa* y^ıidefr büzülmeye başlıyacak mıdır? Şü anda her iki görüşü de savunan bilim ac^Lrnfarı Vattır. Bü soruyu da*, yanıtı henüz kesin olafâk verileftıiyen sorular listfeşihe eklemek

Son üç “olarak, dış çevremizi kavramanın kül tür dWrV soyutlanam\yaca&m* sövlöVebUirir. Bir

do&â bilimlefl; tfiğefr yandartmatematik, töjtfum1 kültürünün ayrılmaz parçalarıdırlar: Kü- Vi^ d^ürmâda ve fnodel geliştirmedi, gözle­tti yâfenda sezgfnin de önemli bW yer tüttüğünü açıkça görmekteyiz.

 

 

 

 

ffn v /GÜftÖLTÜ SORUNUNA ÇÖZÜM GETİREN YENİ FORMÜL: GÜRÜLTÜ -f GÜRÜLTÜ SESSİZLİK

rtiğfffc%Mm(&damlanhâ göre, yüzyİhrînızm en önemfrsorunlarından biri dian gürültü sorununa tek çat$, dahâ’fazfâ gürültü ite sağlanabilecektir.:”. Bilim adamları, öhcefîklefatbril<a m işyerlermdeki haMdarıdirma vesoğufma-klima cihazlarının çıkardıkları gürüfcUlerebir çare1 aramışlandft. Çöiüm ise/’Sessiz Devrim” olarak adlandırılan sistem ile gerçekleştirilebilmiştir.

Düşük) frekanslı gürültülere daha fazla gürtfitii ile yok edilebileceği uzun zamandır ^biljnmekte, idi, ancak uygulanmaya konması elektroniğin gelişmesi ile sağlanabilmiştir.

3) tfavalancjırma cihazları kan^l ve borularındaki güjçüitülçr mikrofonla alınmak^ ve elektronik \ o far ak bir hoparlöre verilmektedir. Bur ad# yine elektronik olarak, gürültü ile $yQ/ genişlikte ses , dalgaları yaratılmaktadır! iakat bu ikinci gürültü birinci ses dalgasından yârı m’ devir sonra i’ v^rilfnektedlr: İki ses datğâsı birbirini ¿¿tilrdüğühtieri J$estâlik elde edilebilmektedir. î?

4r î Itifldrâ^tfteteea College laboratuarlarında yakılan tferieyler, bu sistemin gürültüleri > mtatama l&desi&el azalttığını göstermektedir. Bü düştişürr anlamı/ bir havalandırma tertibatı- :’-mm gürültüsünün>iısıftı hafine gelebileceğidir… fam ieğkflâîte yapılan deneler kuramın ■ doğruluğunu ortaya koymuş ve sistemin ticari olatak üretimim geçilmiştir, Sessiz Etevrimin, jt^fee/ motorlarında, gaz türbinlerinde, transformatörlerde uygulamaya konması beklen­mektedir^                    ?                      .                                                           ,                                                                            .,{«

.Ün/ve^/>^şf, Prpfesfygi > Qrt J. Williarjp$ ise, fabrika ve işyçr 1er indeki gürültüleri kesebueceğilcanısında, hatta açık havadaki,uçak gürültüsü gibi şeşleri bHet yok eçlilebileççğirji

» /a»i A /S« M» A A a          D 2 t •         İ4. mrn i m t aA Jt I.   >/•«       I t0a ha* jAM                             1/ * <11^1 f% «*11*^ L/



 


 


 

 

 

 

 

O

rganizmaların, doğal ve deneysel çevre koşullarıyla ilişki İr olarak infceîenmesi anla­mındaki ekoloji yirminci yüzyıl biyolojisinin hızlı gelişen brr dalı durumunu kazanmıştır! 20. tı Yüzyılda gelişen deneysel biyöfdîr, ¿anlf orga­nizmaların işlevlerinin, ancak içinde yaşadıkları çevre koşullarının değişikliğe uğratılarak göz­lemlenmesi yoluyja anlaşılabileceğini göster- . miştir ki, bu da ekolojiyi doğyrçrç^tur. Bundan böyle kimyacının moleküllerin yapısını, bunları çeşitli ayraçlarla işlemlere solcarak bulması gibi, organizmaların yapısı da, onların çeşitli koşullara , karşı, gösterdikleri tepkileç yaştırılarak sapta- .nabilmektedir. Bu gözlem ^ve deneyenler orga- nizmanın normal olarak içinde yaşadığı çevre kofullarıyla sınırlandırılarak ger^şkle&ir ilemez. Olası tüm .çevresel koşullar denenmeler. (?aba karmaşık durumlarda, çevrede ayırt edilebjlecek bütün etkenler dikkatlice çözümlenmeli, istatis­tik tekniklerce öngörüldüğü şekilde birkaçı bir arada olmak üzere değişt&itfnejt ve ofganizngfffa! uyan Karmaşık gözlemler yapılmalıdır.

Nerede^ bulunurlarsa bulunsunlar i*ayvJMV bitki, bakteri gibi vcaniı organizmaların birle­riyle ilişkili bir bütün .oluşturmaları niteliği ekoloji bilimi rfin konusudur; Yani bu bilim dtti, belirli bir uzay dilimindeki tüm organizmaların birbirleri özer md^* etkf ferin i inçfct#r. ®rneğîh bir tarla ya da ğölcf^kî canlılar birliğinin/herhangi bir ¿anlıdan daha ;faz1a uyMmÎu^v^ sürekli olduğumdan laşı İması gibi. Eski ve,;kaba ‘-yaşa- mak: için ¿mücadele” , kavram?, yeriniçeşitli organizmaların gerçekleştirdiği jgçJi$mişbir işbir­liği kavramına bırakmaktadır. Doğada ise tüm mekânlarda belirli * bireköloj ik denge hep varolagelmiştir. “Yaşamak için mücadele ve rekabet bfçimintf^förmCfJe #dîfeVı bti Darvfnd görüş, ancak d^âda^ok enit&^ltfak görülebi­lecek olan olağanüstü ruîfus “yoğunlaşması du­rumlarında, ^e|l|^ir türürç .bireyleri arasındaki rekabet konusunda geçerli olabilir.

Jns§n doğada daha önce kurulmuş olaı^bu dengeye, diğer canlılardan farklı bir yirflfi müdahele etmeye başlayınca dünyamızın tari­hinde yeni bir dönem açılmış oMu. Bir avcı-top- Uytcholarak ve dahasonraları da bir çiftçi olarj^c İnsanoğlu doğal dengeyi kendi yarartna^bo^maya koyuldu, (önceleri bilinçsiz ye küçük boyutlar- d^sonraJarıysa bilinçli olarak ve bütün dünyayı kapsayan boyutlarda). Bunda m denli başarılı olduğu insan soyunul çoğalması ve yayılmas^n- dan bellidir. İlk dönemlerde yaptıklarını® nefeste makolabileceğini kavrayacak güçten yoksundu. &k sık arzu etmedi ği son uç lara meydan veriyor- du. Besinini sağladığa hay vanlannsoyunu tüketi­yor, otlakları ve tarlaları çoraklaşiırıyöfdu.Ama bu işlemlerin boyutlarının küçük oluşu* dünya­daki kaynaklara giderilemeyecek bir zarar, vetil- meşini önledi. Ne varki durum şimjdM*ilgi«dlr~ İnsanoğlu artık hem bilgiye hem de büyük bir teknolojik güce sahiptir. Bugünide kalkınma ve motor gücü sanayileşme adına çoğu kez pJansızye denetimsiz olarak doğanın yıkıma . * «uğratılması sürdürülmektedir« >. ı r. w , Ekolojik anlayışınevrifninden kısaca sözettik- t0n sonra tıpta ekolojik yaktaşımagefebiJirfS.

v Gerek hastalık törlerinirt’ ve gerekse sağlık ^olguskırtun, organ i zm aile çevresi arasındaki etkileşimler çerçevesinde incelenmesi anlayışı^ işte tıbbî fekönûjiçtin çıkış noktası. Gerçekte bu anlayış yem değildi. Tıp sanatjpın eski çağla* rında/Hipokrat geleneğinde, sağlık, organizma?

; nın f iziksel, biyolojik ve toplumsal çevresi içinde v oluşturulmuş etkin bir denge durumu alarak görülürdü. Hastalık da bu ‘denge duri»piaıuh bozulduğu, organizmanın bütünlüğünü oluştu­ran değişkenler arasındaki alış verişin yeterli bir karşılıklı^ (uyumlulüğa) ulaşamadığı durum- lardr. ‘r x!v •                                     ‘¥ -vt* .

Çağdaş hekimlikte çalgın hastalıkların toplum içinde yayılımı ve dağılımı gibisorunları incele« me yöntemi olarak geliştirilen epidemiyoloji,

 

koruyucu hekimlik,                  ( sÛr*|ÜHtr. WSyİ0 î;^yr#İI

_ tîHİıl^^uYBma

ft almıştııv*u yöntem,        genel bir düzenlilik içind| ge^ğfcto

W<lm’;^nçewelşıd».             İlişkilerde bekksnrt^tim/ “

|”»^fe yı#*ftna g<teteıtiiiiirf; –; ö6ireyd«4 çevrede ya da

Sat,A.i      a». ^ ~ . |

, .                       . – ————- ,.    _— fendirtfvf^ölÜnttJı.

;;«r*ösÖn6n, o bölgeye özgü       BÜOtfınekartizmaları İşletir,

asalakların belirlediği       *airçım görünümü alır.

h*ittlrtn»rıtti    organfcma zararına gİçıc! . ________

ffluşöımı^ ÇiM^rkoi»*Bann ne cfeaUlûnemlL         Jüml^amaftda jürö^-lk’rarrtkj bir di^edzjfk

®w,n»* taşıdığı anlaşılmış oluyordu. Ancak        ortaya çıkar. Bireyin biyolojik yapısından doğan

ep.d^ologlar ^ gamanda,üWülerki                             kjmi rtjfldifc ya^Ja lopçuklarda (l$aj,toal*a da


– . î yaşayahtoplukların gelenefcief tutum ve davr4riı|jtnJolaia k61tffref çevreMflr’ile \^kıl^fenHfl^0lidÎftöt: Örta-Ö&ti Afrika’da yaftıyaml# gsterteifrtf $ilteKîd£ sflrdP ren bazı \\V&\iatoattenk

«Rintte i\v\\x $teterrtVtV\ >/\k\ma uğratarak ö\üme neden olan/; yalnızca kadın ve çocuklarda görülen “Kuru*’ adlı bir hastacın nedenleri uzun yıllar, anlaşılmamıştı, O bölgeden yetilme ve Amerika’da eğitim görmüş bir sosyologunda epidenrviyolojik araştırma ekibine katılması ile bu kabileye özgü : avlanma frenleri ye gelenekleri inlendiğinde şöyle bir durum. ortayaçıkrruştı. Beyaz insan beyni,gibi çok değerli “a^ ürünlerini” erkekler, korunmaya muhtaç olarak gördükleri kadınlara Vjejçpcuklara Ü^ram ediyorlardı. Böyle- ce inş^n bçynindç yerleşip çoğaldı “kuru” hı^talıjmınft^l olan mikrobu (virüs) bitmeden en değerli varlıklarına bulaştırmış oluyor lardı.Bu Ömekden deanlaşılacağı gibi biyolojik etkenlerle toplumsal-ikültürşl çevı:e arasındaki sıkı ilişkileri inçelemek toplum şağlıginı korumak için zorun­ludur. Halk sağlığını tehditeden ve o gölgede en ^cgörC^en. fn çok ölüm ve sakatlık nedeni olan h^tal ıklar ianeden ip, gerekli koruyucu önlem* lerin alınması ancak çevresel koşulların iyi degşrlend^rriJflaşsi ile olanaklı olabilir.

: î rr                               i: ‘ ,                        .

, Her insan topluluğu doğal ekolojik yapıyj fenden etkileyen ve bu yapıda önerdi değişim- l#re yoljaçan töfşel (ahlâki|ve kü|$u*el-bir düzeaş sahipti &tjv nedenlede toplumsal bir 4x>yut J^«uanm^kta olan tıbbî ekoloji .kaçınılmaz bif biçimde biyolojik araştırmalar işl^undan doğup onu aşma yolunda ilerler gibi görünmektedir.

Hastalık ekolojik sistemin düzenleyici «üçle- rinin organizma üzerindeki baskısının bir sonu­cudur. İnsan, yaşamı için zorunlu öğeleri içinde b^pındırçn. ama ayni zamanda ona direnç göstererek karşı koyan bir çevre?içinde yaşamını


anaf^fef^nq                           ^

ileuçeyfçs£ arasındaki, ilişkilere ani èT âenge-

sizîîfeeVöÎy^i^                                                                          ^

î: •. ;*

‘”ptfi.n; İi\ »o tt’IPJt.J; » ,• .

Çfzgıl&rıw<? eiş^aljsyjrsJr J^s^jv^&rgisrsTsjtr

ması (.bireyi vfe buu çevre\eyen ortamı atasındaki dinamik ilişkilerde şu olasılıklar söz konusudur.

— Yıkıcı, aşındırıcı, örseleyici güçlere töarşı organizmanın gösterdiği olumlu tepkime. Mik­robik hastalıklar ve Allerjik cevaplarda olduğu

gibL … . i , \ J’”

— Organizmanın uygun olmayan bir biçim- de kerhdini ^şavunışçîası.sonucu uzun süre içinde gelişen ve jçsej bozukluklar yaratan bozuk yyum* Kan ^biyokimyasında bozukluklar yaratan sal® bezi hastalılarında, örrıeğin şeker hastalığa yüksek kan basınçı, olduğu gibi.

3-r-Organizmanın bütünüyle ya da £ü*üne yakın bir gölümü ileonanlmaz bir yıkıma edilgen bir biçimde rçaruz kaldıjjp ilaç ve&ıda zehirlen­meleri, trafik kazaları, bedensel yaralanmalar gibi, durumlar. *

Kuşkusuz ki buhardan başka birçok nkârışık durumlarda vardır. Ama kabaca denebilirki hastalık terimi ‘genel bâşlığr altında toplanan durunhlar aslmda bireyin çevresi ilë karşılıklı etkileşim tarzına göre biçimlenmiş işlev aksama- larr ya da düzensiz işlevsellik durümlarıdır.

Tıpta ekolojik yaklaşımın bize sağladığı geniş açılı bakış ^reğince düşünülürse sağlık olguiu da her ihsan topîluluğuna özgü koşullarda, insan îte çeyrési arasiridâ doyurucu ve yéterJi ilişki Biçim­lerinin âraştırflması çabasından ayrı düşünüle­mez. Başka bir deyişle sağlık öteki canlı türbinde oldji^g gibi biyolojik bir veri değil, ele geçirilmesi ye etkin bir biçimde elde tutulması gereken toplumsal bir görevdir.                                                                  ; -,


ctfotojliı.

 

V°lpİik,düzeydeki i J işk i |er( hastal ık ye sağlık gibi cantılık dlgu&riîo bölgede                                                     .■lî

 

[ maruz^lUlınan ^rsetennr\epr} birey

 

zamanla

MBt

bir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

> Bugün polis romşanlann» oküyan her çocuk bile bu adı bttfr, çlmdio, dünyanın en OnlÛpoNs örgütüdür. 150yıj Önce kurulduğu zaman, Bobfes ; denen bu polisler capiinni korumak için’Ker şeyi yapmak zorunda i^ijer, çünkfi herkes onlardan nefret ediyor ve torkuy onjlu. Fakat ¿#man Bobbi’- . leri dünyanın en ünlü, en nazik ve sevimli polûleri yapmakla kalmadı . suçlular UM, onlann isminden çekinmeğe ve korkmağa basadılar.


 

 

* 780 yılından İngiliz Ayam Kamarasının bi- \ J|linmeyen bir üyesi pplisier hakkında Şöyle sÖylemi|ti: “polis zavallı bfr sistemdir, onlar kendilerini pek beğenirler, ahlâka ve yasaların adaletine uygun olmayan her âdi işlemi yapmak­tan çekinmezler.” r s

Bu öyle Sözün gelışf olarak söylenmiş birşey değildi, 2irá bugünkü Sdottand Yfcrtfirf öncüleri ‘6^é pek^rnek tffceak dürüst tnsántó^clégfléirler: Hfe^haflies”‘âdını                                                                   Lohdrafeéttfnih fGîty

of London) bekçîfert, ne de ofcabá vévtcáarteiz Thiefcatcher = Hırsız yakaf ayıcıları. Kendini bi- böyle bir ThSéfcatcher^sdz^étmek is­temeydi. Örilar herkes tarafrrtdan riefretedilirve korkulütáu.[3] özellikle gfcrf^lıırtizlârla dost olup énfért daimá <^âv#üyük §ü$fcra teşvik ederek sonunda adaletin pençesine düşürmeleri çok sevdikleri bir meslek davranışıydı, bu da halk W^«ıdaı> tutulmalarına s*ebep olurdu, j :

. t jterhangi bir Kişinin hak,t,ada|etve düzenin t^t^p^sı^dan olm^sıgerekeceği ^üşünççsi daha 11; Yü|Yijcj4Jngiitere ^^ın^ bjjinep ve Çerkeş tarafımdan kabuledilmjş bjr geJjepekti. Fakat bir polis kuvvetinin kurulmasını ilgileyen bir yasanın Ayam Kamarasından geçirilebilmesi 1764, yılına kadar sürdÜ.Buna rağmen polisir^ örgütlenmesi o kadar basit ve çabuk olmadı. rHernen hşmfen halkın yerel % düşüncesini yansıtan şu sözler rçiİfetvekiÎi Charles James Fox ,taraf»ndan jsöy- lenmisti; ,               ^

‘ Hatta 45 yıl                             bite, 2* Eylül 1829 da

StotlaridYartfın ^d^-ÜnrfÖftnalı “feaıtefn koroyu- ¿üstı” föhîar&’tf Araman “MetröpöfftârV Pöîfctf* itoı VerHmiştî) Lon dı’â’da nötfet tirtiarften re*riln hiç bir” yerinde %nlara döstç& b?f tavır tlalifHı^¥ııyordu. G 2arfıâıiki fçlşlen Bakatftı Sir Röfcer*f8öb} Peel, ki tngHiz pöiisieri ^obto^ lâftİbıriî öndh Öz üdıhdân afrhışlardı, metnur^- nm boyunlarından sikilip boğulmamalafr îçffi c&ricten yakalar taktftmâk %orundâ’lkahrmştf.1 – Sir R&’berts’kı bötöbiterine faztasiylaaskerce görünmemeleri içih HVığfer y&in& Üliridfr şapka giydirmesi bife fmfktfr’ tirtiıifârt frfcfrNieğStfklfğtni getiremedi. AHfcaktiâdî ve Siki bİfdftM^îteftiÇ bit silâh taşfmam&k $$ ^^fdcFfet klılfanmamak ^-bâttaen k¥itîk duruh^ar^ı bfie^yafvaşy avaş halkifr pisten yaftâ?sfenmeslne^ebet} oldu.

\ Uzuri^ zâmart öiâf bir job’tah ba^ti birşey taşımayan pöfi$leWri son zâfnanda ‘tabarrea tâşırnalfcnnâ müsacteı edilmiştir fr:;

Esas karargâhı eskiden Scotîâfa^Yard admi taşıyan sokakta bulunan Scotland Yard’m bu kadâf- b^yök bir Ön kazanmasına üt üfMü rbman yaları nedetf’olrtHiŞtuf: Sir Cönan Doyle? EdŞâr VfaHace v4 Edgar Ailen Foe. Dünya çapmdakı de* ekt iffetinin fSherloc k Hölnies, v^\% MötehiŞ Dupin1n) büfük t»r inceleme, âraştıntttt ^ 2*kâ estâ ofari hûkişlart bu‘ polis örgütüne bugünü kadar süı^rt’ bir ün ve srfygr Ma^trtdırmiştt# Zamanla suçluların yakalanmasında yeni y&ntetrtler kûlfartHıfâiya başlandı, ineğin bu sayede Spotland^Yard paf^ak izlerinden fâydafa^ tt&r&k suçluyu meydaha* Çıkaran ilk dünya polisi olmuştur. 1901 d§ruygulârimaya başlanaıt Bü metöt daha dött yît ğeçmeden Affred ^er Albert

 

 

 

m

 

AM**’ fi;: l^İfelaf


;lamayı ‘başa«^^^!

Q zaman bu .^lıt fikrini

bitinin bir konsere kutusu                             *• ™»rı

izinden faydalan |K||: ş^f Ma^olm FeııAHi’niri önderliğinde çalı^chdektif^kibi önenİİ ipucu yafcaiamıştı. . ‘”

Bugün bu koşpprg b&ush Şc^|n^arcfın 1Ş0 inçi d&nüm yılı dolayısıyla “Kara müze” de durmakta ve halka gösterilmektedir. “Suçun bü Göneç Odasında” 19 uncu yüzyıldan kalma garip bir şey daha vardır : Mit açmada çoSfBecefHMi bîr hırsız bîr kemanla kulaklarmı öyle eğitmişti ki kiîit içindeki millerin dönerken nasıl bir ses çıkardığuıı öğrenişti ve böylece elindeki değişik anahtarla her türjü kapı ve kaşşyı açıyordu.

Biıf korkunç ıkabine de ScotUmTdan bîr çavuşun topladığı şeyler hiç bir ¿aman halka ’ gösterilmeyecek. Bu öldürülendir adanan ispirto içinde konserve edilmiş olan hşynidir, onun düşünce organında Öldüröcü kurşunun Bıraktığı iz açık seçik göri^cıektedir^ yeya sap«k bir adam olan Herbert Smith’ln 1910 yılında nişanlıların­dan üçünü İstakoz gibi kızartmak için dökme

dem\r b\r‘ban>/o küveti içuute haı\T\ad\fc\

, iyice ^arıştıjmak için kullandığı kürekler, Ya da başka bk sapığıni^nç^ir adami^k^sımn C^ kısmından hazırlığı gürrıüş ta^İarKnfş meyve kâsesi- Adamcağız sd$M* bi^lrİın^lı sokak kadını tarafından eli titremeden büyük bir soğuk­kanlılıkla öldürülfnüştüv

Kara rnüzeniâ en korkunç parçaları asılmış olan suçluların ölümlerinden sonra yaptırılan maskeleriydi.

Bunlârin açıkça sçrgijenmesi dedelerimizin zamanında”‘:halk^. ¿aitlerin kafa şekillerinden belli olacağını gÇs^mek içindi.


Stratton adlarındır &c KiitiHn yakalanmasında

 

HOBBY’den

 

İYî

|kaft#n^

kâmken onu tanrın çektiği bir telgraf * htzf/b/r                                         iç’mâe bir müfettiş

ile, katilin vapuruna yetişti ve1 onu Kanacia’cfa vaRj^danJnerken. tutukladı.

Şcptİand Yard’a “Ne w Scotland Yard” adfctVifrtidiktenve o /aynı isimdeki sokaktan çoM&r • tondon – Broachvay’mdaki modern yeni feftafgltttnâ geçtikten sonra ¿2.000 personel sayısız değişik şube ve masalarında çalışmakta^ <^p^.t8unîarın/ıçihde en önemlilerini her çocuk fe^e^nır; Daha 18ö3’te bil,e faal bir, rol oynayan IrtanckrCumhuriyet Ordusu’nun terröristleri ile fflfa^tava^mda kurulan ^Special Branch” yeni­den çalışmaya başlamıştır/ örgütlenmiş ağır Suçlulara karşı çalışan “Organized Crime 5quad”, tedain dolayı, haklı ojarak da onlara “Gang- Bursters ^ vurucuları” . lâkabı verilmiştir, bundacr başka 196ft te kurulan “Art and Antiques $quad” kendisini kıymetli tablo Ve antik değerle­rin koriınrYtasîna adamıştır kt Hiç bir memlekete kadar bulunmavan. ^jr örgütünün kurulmasından bu tarafa geçen 4 yıl içinde yuvarlak bir Milyar TL den fazla değeri bulunan tablo ve başka antik eşya güven akında tutula- bilmişttr. tI?

^Murder Stfuad veyâ jkom isyon katillere karşı çaMşan Örgüt veya Flying ,Şquad = Banka soyu­culara maaş veya %ret Ç^lan haydutlara karşı koy mı örgütlerden kaçanları n yakalanmama şansı hemen hemen İM’ç Yok gibidir.

Btfna eh’lyi bir örnek bir kurmay titizliği ile plânlanan ve uygulanan 1963’ün ürflü posta hırsızlığıdır. Bütün dünya gazeteleri iızun bîr süre Uk.sayfalarınd^undan söz etmişlerdi. İngiliz suç tarihinde en büyük bir hırsızlık olan bu olaydan 9 aysonraScot la nd Yard’elemanları çok ince ve

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


mm

AMâk kurallarına tiyan veya uymayan bir kitap pliye blrşey yoktur. •            Kitaplar ya iyi yakılmıştır, ya kötü. Hepsi bü kadar.                                                                                     ‘ *

■ i

OscarWILDE

f ikan haklı olarak yaşamın anlamını öğrenmek isteriz. İhtiyar

Itiluıyba w onun anlamsızlığını.

Nikolaus CYBINSKI


* ï*skfler, satranç oygnu içirt “Oyunlânn Şâhı, Şahların Oyuhü” f‘L^^erdi- Büyôk y at&t Cöeth#iıin ^Bilgeliğin ötç&HV’Unlü Filozof Leİbnitz’in “Bilim” dediği satranç oyunu, bugiïrtàrtïkkitÉfe* lere mal olmuş, kelimenin tam antenıyla bir kaia sporudur. Hitam? . de! demokratik bir oyundur.’ faşların en güçsüzü dan v$ ; r~afçakgöçti4İlü bir Er, başarı ile ilerler vç satranç, tahtacının son sırasına varırsa, en güçlü taş yarri Vezir olabilir. Oyunda karşı tarafın Şahını mat”èdërek son sözü sÖylİyebilir. Bilifn Vè TékriÎk h‘ DergiHiz tiér yerdë, her 2aman ve Her yâştft yapriabîleciefr satranç Spofuhür^dâimi éestèkleyidsi oldügûrtil^s^m^ç’k<^nuiârma yer iVétwek kanıtlamıştır^Tek amacımız, satrançsporu yapan.genç bir / * ku^ağırivyetinmesinde yardımcı, almaktır,         .

Sa^apç,> oynayabilmemin; için satrapç taşları ile Jbjr satranç r ^tahtasına gereksinmemiz var. önce satranç tahtâsınj tanıyalım. y Satranç tahtası 8×8 lik 64 karedèrj İbarettir. Kareler s^iyah ve beyaz ’ f renktedir. Oyuncular güney W’ kuiëydé karşıhkİP otururlar. –1 s; Güneydeki öyuncu beyaz taşlar ratır. Şimdisize satrançtjyununun birinci kumalını öğretiyorum: Beyazrkare-d^fna oyuocunurvsağ , yanında olacak. {Konuma 1) , Tahta* 4 ters konulmuşsa oynanan ofyu/ılar sayılmaz. Ben torunum Kerém’le satrapç!oynarken, onu

* şaşırtmak için, satranç tahtasını ters koyarım. H êr sef er i n de hèlrihéK; » n yanlışımı düzeltir ve satrancın fiïrhrrci’ kürâlırtı biftıa ^’Beyafc kafa*daima sağda olacakv – h r ’                                             !

< – wQyun. başlamadan, taş tutulur, Şey azları, kazanm füneye, siyahları alan kuzeye oturarak taşlarını dizerler. (Konum :£)

Taşların simgelerine çjikkatle bakarsanız, satça^ t^larttviı 16 ^ ..beyaz, 16 siyah olduğunu görürsünüz;. Bunlar satranç tahtasına konum: 2 deki gibi dizilir: İlk b^ştjârda Vezir’lé Şâh’ın yërféH ^itbtrferıtıe karıştın fır: fine Kérém^’Vêi^ydft^ : Sëtfi&Ç tâfiâfffii d&ğrû dikmek için uymamız gereken kt/ral nedir^Hemen yanıtlı* yor : BEYAZ VEZİR BEYAZDA.. SİYAHrVıEZİR SjY>MHTiA.rKonum : ;iu YGjekr^jf bakarsanız sc^cjan başlıyarak: Kale, Atf Fil, bp^az kareye ^^(ck^rujJipnMİmuş Vezir, Şah, Fij, At, Kale ve önlerindeki sıracfa^ v‘8.|rÎnVbüIunduğunu.gÖrürsünüz^.. ’                                                                                                                 j

fCöftum : 3 de satranç tahtasıhrri Anarlarına bir takım Harf ve sayılar yazdık. Satranç tahtasının hër?karesinin yermi yurdunu îÿi^ë öğrenmemiz gerek.                        ÿ;                     ■ <■- t

Dik hatlara birer harf koyduk. Yatık sıralara da birer, sayı yazdık. Haritalardaki enlem ve boylamlar gibi her kare kesiştiği harf ve sayıların adıyla anılıyor. (a5) (b2) gibi. Burada Kerem söze g karıştı. “Yoruldum artık, büyükbaba., oyun oynayalım.” dedii *Şimdi\$izi torumjm ^erem’le tanı^tjrayım. Kşn^isj                                                                       ikinci

sınıfta, s^ıtrşıncı sizinle beraber ögrepiyor. Haydi,. çJ^irn, seninle g biraz postâéilikt)y\iriu oynayalım. Brr zarfın üzerinié’fd6) fazdırm (c) caddesi (6) numaraya mektubu götürmesini ve evin üzerine bil

5     (X) işareti koymasını söyledim. Bizim postacı doğru adresi buldu; 4 (Konum: 3) Soru: (a8) karesinde kim oturuyor? Cevap: (a8) deki

–jj^ya^ karecfe siyah J<#ş c^uV^^oyun^aM^tırmarfar y«^||ik her

3      Karenin adı ve soyadı yerine, geçşn*^arf ve ra^amiacı mutlaka

2             öğrenmem iz gerek. BuhTftr dersleri fèfetkéiT çok ijıfnfce Varacak ;

Burada bir açıklama yapmak istiyorum. Önce torunum Kerem’e f öğreterek uyguladığım bu satranç öğretim yönteminde, anlamadı­nız dersler olursa vakit geçirmeden bize yazarak sorunuz. Ilerkf derslerde sorularınızın da*açıklamalarwı bulacaksınız.

 

düşünme kutusu ???

_________________

 

 

 

 

SATRANÇ KÖŞESİ

Soru: 1 ve Soru: 2

Beyazlar oynar ve kazanır.^ Ama nasıl? Cevabını siz bulacaksınız.

 

 

 

1. e4 c5 13. Adb5 Vd7
2. Af3 d6 14. Kd1 Fc5
3. d4 cd4 15. Fe3 Ve7
4. Ad4 Af6 16. Ae4 Fe3
5. Ac3 a6 17. Ve3 Ad5
6. Fe2 e6 18. Abd6 Şf8
7. 0-0 Vc 7 19. Kd5 ed5
8. f4 b5 20. Ac8 Vc 7
9. e5 de5 21. Aed6 Ac6?
10. fe5 Af d7? 22. Vc5 Şg8
11. Fb5 ab5 23. Vc6 Kc8
12. Vf3 Ab6 24. Ac8 1-0

 

SORU: 3

Türk adını bütün Dünyaya duyuran, bir çok satranç kitap ve dergilerinde yayınlanan bu şaheser oyunu hatırladınız mı?

Cevaplar 15 Ocak 1980 tarihine kadar aşağıdaki adrese gönderilecektir. Kitap kazanan üç kişinin adları ve çözümler Mart 1980 sayısında yayımlanacaktır.

Hazırlayan: Kahraman OLGAÇ P. K. 9

Çankaya – ANKARA

 

 

 

HE

 

Kural : +6, 6, -6. :6

ara

fflC

ra

Mizan İkdam Vakit
Tarik Akşam Cumhuriyet
Tanin Tercüman Millet
Tasvir Son Posta Milliyet
Zaman Vatan Kurun

 

YENİ BİLMECELERİMİZ:

Her kare bir rakamı göstermektedir. Aynı kareler aynı rakamları gösterirler. Deneyerek, düşünerek ve hesap ederek karelerin yerine uyacak rakam­ları koyunuz ve bütün yatay ve düşey işlemleri tamamlayınız.

Burada kiralanacak 8 ev var, 1 den 8’e kadar. Yalnız birbiriyle doğrudan doğruya bağlı olan evlerin numaraları birbirini izleyen sayılar olma­yacaktır. 1-2, 4-5 gibi. Buna göre sekiz evi numaralayınız!

GEÇEN AYIN BİLMECELERİNİN ÇÖZÜMÜ



S.I.Temdl öiçülert1   S. l. TfcıftM Birimleri

Adı                     İMİrrtl ‘ Adı “   İfrat»

/jLtounluk,           I Meîrş   m

Kitle ,‘T    Kllog^ıi?’ kfl

t Saniye.   s

Akım Kuvveti I Amper , A

13*: Pereçes* ,,T. (  . Kelvin   T Hi jslaclcte;iı4ikt?rı . Mol m0‘ tşın Kw»wMi , İv’ Caodfşl^,fc-, cd

[2] Ç*gdaş İktisadî Ş^stenvjer, Doç. Dr. Beşir fJÂ^İTOĞULIJVRÎ, AÜSBF Yayıcı,. Nqf; 416, 2. baskı, Ânlara, 197^^.,127. ^

[3]H#n bir ayâk fcafomftarafından yönetilmeyi devMmlı bir ordu tarafırrdarfn yönetilmeye teférh

ederim.”                                            W                      *-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir