Evrende Hiçbir Yıldız Yalnız Gezmiyor

Evrende Hiçbir Yıldız Yalnız Gezmiyor

Birinci sonuç: Bizim güneş sistemimiz kesin­likle Standard bir sistem değil; bir yıldızın çevresindeki gezegenler grubunun tam bir fiste- sini çıkaramayacağımız gibi, parametrelerdeki en ufak bir değişme sistemin görünümünün baştan aşağı değişmesine yol açabiliyor. Kuşkusuz, konfigürasyonları belli kategoriler içinde sınıfla­mak mümkündür. Ancak güneş sistemine benzer tipde sistemler en az rastlanan sistemlerdir.

En yaygın olgulardan birisi de genç yıldızların bazan sapıtarak ötekileri ‘yemeye’ başlaması ve serbest gazları yuta yuta gerçek bir yıldıza dönüşümüdür. Elektronik beyindeki simülasyon deneyleri göstermektedir ki eğer yeterince bol bulunuyorsa serbest maddenin doğal dönüşümü gezegenler değil, kardeş yıldızların oluşumu şeklindedir.

Buna aslında şaşmamak gerek. Gökbilimciler çok eskiden beri uzayda ikili, üçlü yıldızlara karşın tek yıldızların gayet az sayıda bulundu­ğunu bilmekteydiler. 20 ışık yılı ötedeki yıldızlar incelendiğinde bunlardan hatırı sayılır sayıda yıldızın büyük gezegenlerle çevrelendiğini, orta büyüklüktekilerin de Jüpiter ile bir başka yıldızın arasında yer aldıkları görülmüştür.

tfC’ iTtaa^m C7a(â(csı”cfe(<r miiyarfarca güneş

gezegenlerdeki kütİe artışı yıldızın kütlesini bile sisteminde tellürik gezegence J°P*« *ej himektedir                                                            gezegenler yanyana bulunuyor, o halde bizim

NfSis^                               VöîKüıta.

 

Jüpiter tipi gezegenlerle sarılmıs olahü;- u bü,ütun

Eğer nebülözün kitlesi büyükse çoğul bir sistem ortaya çıkmaktadır. ACRETE programının ortaya koyduğuna göre bir yıldız tamamen

s\stem\eri o\uşmaktadır. Bazı durumlarda hiçbir tellürik gezegen oluşmaz ve nebülözün maddesi sadece bir asteroidler takımı’na dönüşür ve orada kalır. Bu durumlar güneş sisteminde de mevcut­tur ama ancak yer yer görülmektedir, örneğin Mars ile Jüpiter arasındaki küçük gezegenler kesimi ile Satürn ve Uranüs halkalarındaki küçük cisimcikler gibi.

Ayrıca çok yaygın olarak görülen iki husus da şunlar: Normal hallerde bir yıldızın çevresindeki nebülöz Jüpiter tipi gezegenleri ya da tellürik gezegenleri oluşturmaktadır – yani yeterince büyük kütlesi bulunan yıldızlar –

Güneş sisteminde ise iki yıldızın farklı oluşu ile kritik ve karmaşık bir durum ortaya çıkmak­tadır – Jüpiter ve Satürn. Bu iki gök cisminin transformasyonundan yıldızlar oluşmaktadır an­cak ikisi bir araya geldi mi bir madde azalması nedeniyle yıldız oluşumu son bulmaktadır.

Jüpiter tipi gezegenlerle tellürik gezegenlerin birarada bulunuşu nedeniyle güneş sistemi çok değişik bir konfigürasyon göstermektedir. Bu konfigürasyonu olağanüstü ya da çok istisnai diye nitelendiremeyeceğiz. ACRETE programıyla çeşitli parametrelerin değerleri saptanarak bu çeşit konfigürasyon ve benzeri yerleşimlerin olabileceği ortaya çıkarılmıştır. Olasılıklar hesa­bı, bu değerlerin Galaksi’de bir kaç milyar yıldız için geçerli olabileceğini göstermektedir.

Galaksimizde demek ki milyarlarca yıldız, tıpkı güneş gibi, (hibrid) karma sistemlerin merkezini oluşturmakta, yani tellürik gezegenle­rin yanısıra Jüpiter tipi gezegenleri de sistemde yanyana bulundurmakta, bu nedenle b(I sistem­lere bizim güneş sistemimizin bir eşi diyememek- teyiz. Simülasyonla oluşturulan benzer sistemle­rin sayısı gezegen büyüklüğünün gösterdiği çeşitlilikler açısından o kadar çoktur ki, ACRETE programı ile güneş sistemine tıpatıp benzer bir ikinci sistemi yapmak olasılığı yoktur. Buna şaşmamak gerek. İlk başta, program bizim güneş sistemimizin bir simülasyonunu yapmak üzere geliştirilmişti. Bu deneye karşı görüşte olanlar bu simülasyonu sağlayacak parametrelerin önceden saptanması gerekliliğini savunmaktaydılar. An­cak, görüldü ki, başlangıçtaki koşullara göre çeşitli gezegenlerin kütleleri çok değişik büyük­lükte olmaktadır. Ve olasılıklar hesabı da güneş o\rc\arçarv b’vc s\s\ernd\t. Ks\ında her sistem kendi başına orijinal bir sistemdir. Eğer günün birinde mega dalgalarını saptamak mümkün olursa, hani şimdi nasıl hız ve ışık dalgalarını ölçebiliyoruz,

o   zaman Galaksi’deki her güneş sistemine kendine özgü kimlik kartı çıkartmak işte bile olmayacak.

Ama şunu da ilâve edelim ki güneş sistemine az çok benzeşim gösteren kardeş sistemler de var olmakta. Aslında aralarındaki benzerlik büyük değil, fakat ACRETE ile oluşturulan bazı sistem­lerin bizimkine oldukça yakın olduğu görülüyor.

örneğin ACRETE gaz ve toz partiküller arasındaki 100 oranında bir bağıntı için 4T + 4J + İT tipinde bir sistem geliştirdi. Bu sistem, kütlesi

  1. 0.       11, 0.23; 1.9 ve 1.4 (dünyanın kütlesi birim olarak alındığında) e eşit 4 tellürik gezegeni içeriyor. Büyüklüklerine göre sıralandığında bi­zim sistemimizin tellürik gezegen modelini elde ediyoruz, ancak sıralanmada farklılıklar var. Güneş sisteminde tellürik gezegenlerin kütleleri
  2. 0.      05 (Merkür), 0.82 (Venüs), 1 (Dünya) ve 0.15 (Mars) değerinde.

Jüpiter tipi gezegenlerin de kütleleri sırasıyla: 2.2 -539-6-243. Bizim sistemimizde ise Jüpiter, Stürn, Uranüs ve Neptün’ün kütleleri ise 318-96- 15 ve 17. ACRETE’nin geliştirdiği sistemde Jüpiter’den daha büyük bir gezegen ile Jüpiter ve Satürn arasında yer alan bir başka kütle mevcut, bu kütle ki Jüpiter tipi küçük gezegenin hemen yanıbaşında bulunmakta ve varlığı bir sürpriz sayılmaktadır. Bizim sistemimizde gazlardan oluşan gezegenlerin kütleleri ağırdır; sanki bir genel kanuna uyarak oluşmaktadırlar BUDÖâ 6ı’rşey yok; yıldızdan yeterince uzaksa bir gezegen pekâla dünyadan daha ağır olabilir. Bu modelde, Jüpiter tipi gezegenin kütlesi 2.2’ye eşit olup yıldızdan uzaklığı 3 astronomi birimi (yani güneş-dünya arasındaki mesafenin 3 katı). Bizim güneş sistemimizde küçük gezegenlerin bulundu­ğu yere tekabül ediyor bu mesafe.

Gene bu sistemde 40 astronomi birimi uzaklıkta 0.79 kütlesi olan bir tellürik gezegen bulunuyor. Bizim güneş sistemimizde Plüton’un bulunduğu yere tekabül etmekte (Plüton’un kütlesi sadece 0.2 dolaylarında).

Görülüyor ki bu modelde güneş sisteminden birşeyler var, ancak kütleler oldukça fark göstermekte. Şu halde parametrelerdeki en ufak değişiklik bir modelden ötekine kütlelerde büyük farklılaşmalara yol açıyor. Derfıek ki gezegen kütlelerinin sıralanışı çok olağan bir veri.

Gaz/toz partiküllerinin oranı düşük bir değerde tutulup (30 gibi) diğer parametreleri aynı kalmak kaydıyla ACRETE programının oluştur­duğu bir sistemde sadece üç tellürik gezegenin bulunabileceği görülmüştür. Bu sistemde 3 No’lu gezegenin kütlesinin 1.03 olup dünyanınkine çok yakın olduğu saptanmıştır; ayrıca bu gezegen yıldızdan 0.9 astronomik birim uzaklığındadır. Yani dünyanın ikiz kardeşi âdeta..

Sistem ve çevresi güneş sisteminden şu yönüyle farklıdır: İlk iki tellürik gezegenin kütlesi sırasıyla 0.09 ve 0.2 ve 5 Jüpiter tipi gezegeninki ise 19-7.4-6.6-229-21’dir. Buradan yeni bir sonuca varıyoruz: Bu model çalışmaları ile geliştirilen güneş sisteminin Galaksi’de varoluş olasılığı ne kadar az ise aksine dünya benzeri gezegenlerin varlığı da o kadar yaygındır. Kütlesi bizimkine % 10 yakın olan ve yıldıza uzaklığı Dünyanın güneşe uzaklığının % 10 kadar olan bir tellürik gezegen alalım. Eğer söz konusu yıldız güneş gibi G2 türündeyse o zaman dünyadaki koşullar bu gezegende de vardır diyebiliriz.

Galaksi’de dünyaya benzer gezegenler bulun­ması, güneş sisteminin benzerlerinin bulunduğu anlamına gelmez. Bu iki varsayıma aynı mantık silsilesi ile varmaktayız. Bu yıldızın çevresinde güneş sistemindeki gezegenlerden birinin benze­rinin (Dünya ya da Jüpiter örneğin) bulunma olasılığı 10“4‘tür. Hesaplara göre bu yıldızın çevresindeki sistemin güneş sisteminde aynı olması olasılığı ise 10“36 ‘ya düşmektedir. Galaksi’deki sistemlerde mevcut tüm yıldız sayısı da lO^mertebesindedir.

Hesaplamaları lO^yerine iyimser bir tahmin­le 10“3üzerinden dahi yapsak alınan sonuçlar pek farklı olmamaktadır. Büyük bir olasılıkla, evren­de ne kadar değişik yıldız varsa o kadar da farklı gezegen sistemleri bulunmaktadır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*