A tatürk:”İstikbal göklerdedir

A tatürk:”İstikbal göklerdedir” demişti. Za- manında bu sözden, sadece askerî ve sivil uçaklar ile hava savaşlarının kasdedildiği anlamı çıkarılıyordu. Halbuki o iki kelimenin içinde “Yarının havacılığı ve uzaya geziler” de, yer alamaz mıydı acaba?,

Çağımızda modern Roket’in atası sayılan Von Braun’un yaşamı çok ilginç aşamalar göstermek­tedir. Konunun teknik güçlüğü ve bilim dünya­sında geçirdiği gelişme aşamalarını anlatmanın zorluğu takdir olunur. Biz ancak bazı kalın çizgi­leri belirterek “yarın”ın en büyük gelişmesine dikkatleri çekmek isteriz. Belki de geleceğin dünyası, gezegenler arası ulaşımla uzay’daki evrenin dünyası’olacaktır.

Uzaya gezi fikri, önceleri insan dimağlarını fazlaca uğraştırmıştı. Jules Verne’nin hikâyelerin­den Çin masallarına kadar pek çok geniş hayalliler bu konuyu tasarladılar. Bazıları ise giri­şimlere bile geçmişlerdi… Roketin esası şuydu: “Roketin hareketi, jet motorlu araçların hareketi gibi, Newton’un Üçüncü hareket kanununa daya­nır: Her etkinin bir tepkisi vardır. Etki ile tepki birbirine eşit ve karşıttır. Jet motoru gibi Roket de arkasından fışkıran gazların tepkisiyle ileriye doğru itilir. İkisi arasındaki fark, roket’in ön taraftan veya herhangi bir yerden hava emmesi­dir. Yani bir oyuncak balonu şişirip ağzını iki parmağımızla sıkarak hava çıkmayacak şekilde kapayalım. Sonra birden serbest bırakalım. Hava dışarıya fırlar ve balon ters yönde uçar. Havanın dışarıya kaçması bir etkidir. Balonun uçuşu bunun tepkisiyle olmuştur. İkisi birbirine eşit ve karşıttır.”

Bilim ahlâk yönünden tarafsızdır. İnsanlar tarafından iyiye veya kötüye kullanılabilir. Artık bu, insanın takdirine kalmıştır. Çünkü Londra’da binlerce insanı öldüren V2’ler ile Ay ve Merih gezegenine gönderilen roket aynı adamın elinden çıkmıştır. Bu bilim adamı, bir ara Türkiye’nin batı kıyılarındaki bir geziye de katılmıştı.

Von Braun, 23 Mart 1912’de, Almanya’nın doğusundaki Wirsitz’de doğdu. Babası bir Baron olup, aristokrat bir ailenin çocuğudur. Daha okulda iken astronom fye merak sardı, öğreni­mini Berlin Teknoloji Enstitüsünde sürdürdü. Alman Roket Kurumuna katıldığı zaman, âmiri­ne :”Hayatını sıvı yakıtlı roketlerin geliştirilme­sine adayacağını” bildirdi. 1932’de Berlin Üniver­sitesinde doktora yaptığı sırada henüz yirmi yaşında iken Kurum Başkanlığına atandı. Zama­nın Almanya’sındaki roket geliştirme deney uzmanlarıyla beraber çalıştı. Almanya Versailles antlaşmasının askerî kayıtlarıyla bağlıydı. Top ve uçak yapımı yasaktı.. Ama roket için bir yasak yoktu. O bir açık kapıydı. Bundan bir yıl sonra Von Braun, Al diye anılan ilk sıvı yakıtlı proje üzerinde çalışmaya koyuldu. 1934 sonlarına doğru Kuzey Denizine doğru ateşlenen iki A2, birinciyi izledi. Bir tatil döneminde İngiltere’ye gitti. Britanya Müzesini ve Parlamento binasını gezdi. Halbuki bir süre sonra buraları kendi eliyle bombalayacağını bilmiyordu. Hitler Almanya’­sının savaş gerekleri için sıvı yakıtlı rokete şid­detle ihtiyaç vardı. Roketlerin A dizisi A9 ve AlO’ra kadar yükseldi. Onun amacı, bu roketlerle uzaya uçmaktı. Fakat Hitler Savaş makinesi, bunlarla insanları öldürmeyi hedef almıştı. Bir ara Gestapo kendisini tutukladı. Sonra yine Hitler’in emriyle projelerin başına getirildi. A4 üzerindeki 60.000 değişiklikten sonra Eylül 1944’de, A4’ler hedef Londra’ya ateşlenmeye hazırdı. Bunlara intikam silahı anlamına gelen V2 adı verildi. 3000 adet roket 380 Km. menzildeki İngiltere’ye atıldı: ölüler!.. Ancak savaşın bitimine etkisi bakımından çok geç kalınmıştı. Nihayet roket istasyonunu Ruslar işgâl etti. Bilim adamları ile bu arada Braun da Bavyera dağlarına çekilmişti. ABD ordusu bu uzmanları, New Mexico’da White Sands’deki Amerikan Roket Deneme İstasyonuna bazı teçhizatla birlikte götürdüler. Çalışmalar başladı. 1946’da bir V2 190 Km. yüksekliğe fırlatıldı. Artık Kademeli Roket yapımına sıra gelmişti, önce V2 ilk kademe ve üst roket WAC-Corporal olmak üzere 400 Km’lik yüksekliğe erişti. V2 ile böylece uzay gezisinin ve ulaşımının mümkün olduğu başarı­sı gerçekleştirildi. Geçen yıl kanserden ölen Von Braun, hayalini gerçek yaparak gören sayılı mutlulardan biridir.

 


 

Bu dev hovercraft iki yan ve bir üst dümenle yönetilir, bunlar hava akımı içinde yön değişmelerini sağlarlar (yukarıda). Lâstikten yapışıcı düğmelere benzeyen lâstik önlük bir insan boyundan daha yüksektir

Hovercraft adı verilen bu yeni deniz taşıtının Manş Denizinde yaptığı ilk seferden on yıl sonra bu sistemle çalışan dünyanın en büyük feribotu denize indirildi.

41 Deniz savası” sona erdi. İkinci raundda en sonunda Ingilizlerin Manş Denizindeki egemenliğini ellerinden almayı başardılar: Bugünlerde dünyanın en büyük Hovercrait-gemisi Boulogne’dan (Fransa) kalkarak Folkstone ve Dover’e (Ingiltere) ilk seferini yapacak. Bilindiği gibi Fransızların ilk Hover-Dev’i 3 Mayıs 1976’da yanmıştı.

O  günden beri Paris’in ünlü Mühendislik firması Sedam’in teknis­yenleri İngiltere ile Fransa arasındaki 40 kilometre genişliğindeki “su hoıtumu” (Manş Denizi) üzerinde yüzlerce deney yapmak için gidip geldiler. Amaçları geçen seferki gibi bir elektrik kısa devresinin hava yastığı-feribotunu yok etmemesi için her türlü önlemi önceden alabil­mekti..

İki pilot ve bir navigatdr gemiyi yönetirler

Testler bittikten ve dev bir kez “şişirilip” denizde başarı ile yüz­dükten sonra, Fransız Demiryol Şirketi SNCF feribotun sahibi olarak özel bir servis için hazır durumdadır: Hover-limanı Boulogne’dan Paris’e ve Paris’ten Boulogne’a giden direkt bir demiryol hattı yolcuları ve otomobillerini üç saatte limana veya başkente getirecektir. Folk­stone veya Dövenden isteyenler yine demiryolu ile Londra’ya kadar gidebileceklerdir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*