PSİKOLOJİK ANTRENMAN Caner AÇIKADA-Dr.Emin ERGEN

PSİKOLOJİK ANTRENMAN

Caner AÇIKADA-Dr.Emin ERGEN

S

on 20 yıl İçerisinde spor dünyasında inanılmayacak büyüklükte ilerlemeler meydana gelmiş ve bunun so­nucu olarak, hem bireysel ve hem de takım performansları akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Gelişen günümüz teknolojisi ve laboratuvar yöntemleri, insan performansının yeni boyut­larda arttırılmasına ışık tutarken, ortaya atılan yeni bilgi ve malzemeyle teknik antrenman oldukça büyük bilimsel boyutlar kazanmış, performansı etkileyen beslenme, kuvvet çalışma­ları ve benzeri etkenler, antrenörler tarafından iyi bilinir hale gelmiştir.

Ancak meydana gelen bu etkiye kıyasla yeni değişme­ler, antrenörlerin işini pek kolaylaştırmamış, tam aksine, daha karmaşık ve zor hale getirmiştir. Karşılaşılan önemli prob­lemlerden birisi, günümüz sporcularındaki kişilik sorunudur. Günümüz değer ölçüleri ve bu değer ölçülerinden etkilenme ve yönlenme, 20 yıl öncesine oranla daha farklıdır. Günü­müz beklentileri farklılaşmaya uğramıştır. Bunu yaratan fak­törlerin başında; şimdiki gençlerimizin eskiye oranla daha fazla algılayıcı, sorgulayıcı, daha geniş ilgi alanı ve daha erken yaş­larda daha çok deneyimlerinin olabilmesi gelmektedir.

Bunların doğal sonucu olarak günümüz antrenörleri; bir kısım kişisel davranışlara ve psikolojik motivasyona karşı du­yarlı olmak zorundadırlar. Bu yazı; konuya daha çok sporcu kişiliği ve buna bağlı olarak başarı için uyarılma özelliği üze­rine yoğunlaşacak ve ortaya çıkabilecek bazı problemlere çö­züm getirmeye çalışacaktır.

Televizyonda büyük heyecanla izlediğimiz Avrupa Kapa­lı Salon Atletizm Şampiyonası’nda bazı branşlardaki atletle­rin, atlayışı yapmak için konsantre olurlarken, yüz ifadele­rinden, atlayışı yaptıklarını hayal ettiklerini ve yapmayı iste­dikleri atlayış türünü o anda zihinlerinde canlandırdıktan sonra atlayışı gerçekleştirdiklerini izledik. Günümüz antrenman bi­liminde “Zihinsel Antrenman” adını verdiğimiz bu hareket, yapılmakta olan akıl almaz derecelerin ortaya çıkmasında önemli etkenlerden birisi olup, yalnız atletizmde değil, he­men hemen tüm spor dallarında uygulanmaktadır. Uygula­manın temelinde, sporcunun yarışa, rakibe ve olabilecek tüm diğer etkenlere karşı duyduğu endişeyi ve korkuyu ortadan kaldırmak, performans için uygun bir uyarılma düzeyi yarat­mak, hırslanmak ve olumlu bir hava içerisine girmek yatmak­tadır.

Bir sporcu, antrenman yapıyorsa ve yarışacaksa, doğal olarak buna zaten hazırdır diyeceksiniz. Ama bu, düşünül­düğü gibi olmamaktadır. Birçok sporcu yarışma öncesi ya­rışmadan, rakipten, sahadan, seyirciden ve daha akla gel­meyen birçok etmenden endişe duyup korkabilir. Yarışma­ya çıkmadan önce bunu kafasında olumsuz şekilde kurgula­manın sonucu, gecelerce düzenli uyuyamayarak veya iştah­tan kesilerek bitik düşer ve daha yarışmaya çıkmadan, yarı yarıya yarışı başından kaybeder.

Yerkes ve Dadson’un yaptıkları çalışmalara göre, verili bir performans için sporcunun belli bir düzeyde uyarılma dü­zeyi gösterdiği gözlenmiştir. Uyarı düzeyi performansın güçlük derecesine göre değişmektedir. Gözlemler, her performans için optimal bir uyarılma gerektiğini göstermiştir. Optimalin üzerinde veya altında uyarılma, performansın optimal başa­rıda yapılmasını engellemektedir.

Zaman zaman kazanma isteği, sporcuda iyi performans yapmasını sağlayan bir faktör oluken; bu isteğin giderek en­dişeye veya sinirli bir yapıya dönüşerek, kazanmak için ge­rekli olan optimal uyarılmayı engellemesi, kötü performansı hazırlayan bir etkene de dönüşebilir. Bu nedenle, spor psi­kologlarının çözüm aradıkları konulardan birisi de sporcunun endişe, korku ve sinirli yapısını kontrol altına alarak, optimal ve pozitif bir uyarı (arousal) düzeyi ile yarışmaya girmesini sağlamaktır.

Araştırmacıların yapmış oldukları çalışmalara göre, spor­cuları uyarılma düzeylerine göre iki belirgin gruba ayırmak mümkündür. Burtlardan birincisinde sporcular çok düşük si­nirsel aktiviteye (uyarılma düzeyi) sahip oldukları için, yapı­lan işe ilgisiz, isteksiz bir yaklaşım içerisindedirler. Bu tip spor­cular genellikle antrenmanda kötü; yarışma veya karşılaşma-‘ larda daha iyi performans sergilerler, ikinci tipler ise; yük­sek temel sinirsel aktiviteye (uyarılma düzeyi) sahip olanlan- dır. Bu tip sporcular genellikle antrenmanda çok başarılıdır­lar. Ancak yarışmalarda, antrenmanda gösterdikleri başarıyı tekrarlayamazlar. Görüldüğü gibi, bir sporcuyu optimal uya­rılma düzeyine sokmak için gereken heyecan, motivasyon ve hırs her sporcuda farklı farklı olmaktadır. Bu noktada, spor­cunun hangi sınıfa girdiğini ve optimal uyarılmasının ne ola­bileceğini bilmek gerekir.

Zihinsel antrenman, değişik nedenlerle sporcuda mey­dana gelen endişe, korku, aşırı heyecan gibi sinirsel (psiko­lojik) gerilim yaratan etkenlerden kurtulup, optimal uyarılma düzeyini kazanarak, performansın olumlu yönde yapılmasını sağlamaya yöneliktir. Sporcunun sinirsel gerilimini kontrol edebilmesi ve optimal uyarılmayı yaratabilmesi için psikolo­jik güven duygusunun olması gerekir. Bu alanda antrenörün, sporcunun değişik yarışmalarda, yarışma öncesi ve yarış­ma anındaki davranışlarını gözlem yöntemiyle saptayarak, performans sonucu ile karşılaştırmasını yapmak ve sporcuyla bunları tartışarak ona yardım etmesi gerekir. Benzer

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*