Gökçen, Sabiha

Gökçen, Sabiha

İlk Türk kadın havacısı (Bursa 1913). Atatürk tarafından evlat edinilen (1925) Sabiha Gökçen, İstanbul’da Üsküdar Kız Amerikan Koleji’nde öğrenim gördü. Turk Kuşu Sivil Havacılık okuluna girip (1935), planörcülük brövesi alarak, yüksek planörcülük eğitimi için Rusya’ya gönderildi. Askerî HavaOkulu‘nagirerek(1936) askerî pilot
olup, Dersim harekâtına katıldı (1937). Uçağıyla Balkan devletlerine geziler yaptı. 1938’de Türk Hava Kurumu Türk Kuşu’na başöğretmen atanıp, 1955’te emekliye ayrıldı.

Gökçen Efe
Türk zeybeği (Ödemiş 1891-Fata [günümüzde Gökçen] 1919). Çakırcalı Mehmet Efe’nin akrabası olan Gökçen Efe (asıl adı Hüseyin’dir), dağa çıkıp, 16 yıl zey-beklik yaptı; sonra suçu bağışlandı. Yunanlılar İzmir’i işgal edince Kuvayı Milliye’ye katılıp, Fatsa’da düşmana başarılı bir baskın düzenledi (16 Ağustos 1919). Kemer-dere’de Yunanlıları yenip, Küçük Menderes köprülerini uçurarak Yunanlıları güç durumda bıraktı (22 Ekim
1919). Ödemiş yakınlarında savaşırken şehit düştü.
gök ekvatoru:
Bk. EKVATOR.
Türk karikatürcüsü (İstanbul 1900-ay.y. 1952). Ortaöğ-
gÖk fİZİğİ: Bk. ASTRONOMİ VE ASTROFİZİK.
gök fotoğrafçılığı___
Gözlem verileri elde etmek amacıyla yıldızların ve öbür gök cisimlerinin fotoğrafının çekilmesi. Gökfotoğ-rafçılığı, astronomi ve astrofizik araştırmalarında uzun süredir önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Başka teknikler, belirli alanlarda fotoğrafı aşan ilerlemelere olanak sağlamıştır ama, fotoğraf yönteminin sağladığı üstünlük, gökyüzünün ikiboyutlu bir görüntüsünü vermesidir.
Teknikler. Gök fotoğrafçılığında, teleskopa, fotoğraf
338 GÖKCÜNLÜĞÜ
makinesi olarak kullanılabilmesini sağlayan bir araç takılır. Ayrıca; fotoğraflı yıldız katalogu gözlemlerinde kullanılan astrograflar ve Schmidt teleskopu gibi bazı teleskop tipleri yalnızca gök fotoğrafçılığı için tasarlanmıştır. Schmidt teleskopunun üstünlüğü, geniş açılı bir alanda kusursuz görüntüler yaratmasıdır. Bu görüntüler, küresel bir ayna ile aynadan ileri gelen küresel sapmayı düzeltmek için aynanın kavisli merkezine yerleştirilmiş, küresel olmayan, ince bir düzeltici cam levha aracılığıyla gerçekleştirilir.
Görüntü güçlendirici bazı teknikler arasında, elek-trografik kameranın geliştirilmesi, geleneksel fotoelektrik ya da fotoğraf yöntemleriyle saptanabilenden daha sönük yıldızları ölçme olanağı yaratmıştır. Bu kamerada görüntü, teleskopun odak düzlemine yerleştirilmiş bir fotokatodun yaydığı aşırı hızlandırılmış elektronlar ile bir fotoğraf levhası üstünde oluşturulur.
Gökbilim araştırmalarında kullanılabilecek fotoğraf emülsiyonlarında oldukça önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Tayfın X ışını bölgesinden başlayıp görünür bölgeye, radyo bölgesine ve 1.150 nanometreye uzanan aralıkta farklı tayf duyarlılıkları bulunan emülsiyonlar yapılmıştır; ayrıca her bölgede, özel görüntü güçlendirme tekniklerinin yanı sıra, farklı gren büyüklükleri ve hızları bulunan emülsiyonlar da vardır. Emülsiyon ve filtre birleşimi doğru seçilirse, gök fotoğrafı çekimi, önceden belirlenen bir tayf kuşağıyla sınırlandırılabilir. Uygulamalar. Gök fotoğrafçılığı, astronomi kataloglarının ve atlaslarının hazırlanmasında önemli bir işlev görmüştür. Yıldız kataloglarının yapımında ve sönük yıldızların özhareketine ilişkin çalışmalarda kullanılan fotoğraflar, alanı geniş açılı ve orta odak uzaklıklı teleskoplarla çekilir. Özhareket araştırmalarında, birkaç yıl arayla gökyüzünün aynı bölgelerinin fotoğrafları çekilir ve pı-nldaklı mikroskop ya da başka bir aygıt kullanılarak, çekilen fotoğraflar karşılaştırılır. Yıldızların ıraklık açısını (paralaks), yıldız kümelerinin üyelerini ve hareketlerini, ikili sistemlerdeki göreli hareketleri belirlemek için, geniş ölçekJi ama küçük alanlı uzun odaklı teleskoplar kullanılır.
Yıldız ışığını renklerine ayıran tayfölçümünde, yıldız tayflarının sınıflandırılması ve ışın hızı belirlemeleri açısından, fotoğraf yöntemi büyük önem taşımayı sürdürmektedir. Objektif prizmaları takılmış Schmidt teleskoplarıyla çekilen fotoğraflar kullanılarak, çok sayıda yıldızın tayf sınıflandırmaları yapılmıştır.
gokgunlugu
Gezegenlerin, uyduların ve kuyrukluyıldızların gökyü-zündeki tahmini konumlarını gösteren çizelge. The American Ephemeris and Nautical Almanac(ABD Gök-günlüğü ve Denizci Almanağı) ile İngiltere’de yayınlanan The Astronomical Ephemeris (GökbiUm Gökgünlü-ğü) bütün bir yılın gökgünlüğünü veren yıllık yayınlardır.
gökgünlüğü zamanı
Güneş zamanına ya da yıldız zamanına oranla daha değişmez bir ölçüm temeli sağladığı için astronomlar, vb. bilim adamları tarafından kullanılan zaman sistemi. Güneş zamanı ve yıldız zamanı, Dünya’nın değişen dönme hızından etkilenirler; çünkü bu zaman sistemlerinde, yeryüzündeki bir gözlemcinin tam üstünden Güneş’in ya da yıldızın geçiş anı temel alınır. Gökgünlüğü zamanıysa, Yer’in Güneş çevresindeki yörüngesel hareketine dayanır; bununla birlikte herhangi bir geze-
genle ya da Ay’la ilgili gökgünlüğü verileri elde olduğu sürece, o gök cisimlerinin yörünge hareketlerinden de elde edilebilir. Uluslararası Astronomi Birliği’nin belirlediği gökgünlüğü zamanı sistemi, 1960’tan bu yana kullanılmaktadır.
gökgüvercin
Güvercingiller ailesinden yerli ya da göçmen kuş türü (Bil. a. Columba nenas). Avrupa, Anadolu, Asya’nın güney kesimi ve Kuzey Afrika’da yaşayan gökgüvercinin boynu, sırtının alt kesimi, kanatlarının üstü ve kuyrukso-kumu grimsi mavidir; tohumlarla beslenir.
gökkuşağı
Güneş ışınlarının yağan yağmur damlalarına vurması sonucu gökyüzünde oluşan renkli yay. Her gökkuşağı
Cüneş ışığının ışınları, prizma işlevi gören havadaki su parçacıkları tarafından büküldüğü zaman, gökkuşağı oluşur. Beyaz ışık ışını içindeki her renk, farklı bir açıyla kırılarak, giderek genişleyen ardışık renk kuşakları oluşturur (A). Bu kuşaklar da topluca, tam tayfı oluştururl(B). Birçok yağmur damlasından gelen tayflar birleşerek, “gökkuşağı” adı verilen bir çember biçimi oluşturur (C). Yeryüzündeki gözlemci, bu çemberin yalnızca kısa bir bölümünü görebilir. Görülen yayın gökyüzündeki konumu, gözlemcinin konumuna göre değişir; ama açısal büyüklüğü her zaman aynıdır (D). Gökkuşağının enine kesitinde (E), belli bir renkle ilgili bütün kuşakların, ışık kaynağına, yani Güneş’e oranla aynı doğrultuda kırıldığı görülür.
(ebemkuşağı da denir) tam bir çember biçimindedir; yerden bu çemberin tümü görülemez, ama bir uçaktan gözlenebilir. Çemberin merkezi, her zaman, gökyüzünde Güneş’in tam karşısına düşen bir noktadadır. Gökkuşağının görülebilen bölümünün büyüklüğü, Güneş’in yüksekliğine bağlıdır; en büyük gökkuşağı Güneş ufuktayken oluşur. Gökkuşağının yarıçapı 42° olduğu için, Güneş’in yüksekliği 42°’den büyük olduğu zaman gökkuşağı görülemez; çünkü bu durumda gökkuşağının hiçbir bölümü ufkun üstünde olmaz. Gökkuşağı, tayftaki renkleri sergiler (iç tarafı her zaman mor, dış tarafı kırmızıdır). Ara sıra, gökkuşağıyla birlikte daha büyük (yarıçapı 50°) ikinci bir yay görülür; bu ikinci yayda renklerin sıralanışı terstir.
Gökkuşağı, su damlalarının Güneş ışınlarını iç yansımaya uğratması sonucunda oluşur. İkinci gökkuşağına, ikinci bir iç yansıma geçiren ışınlar neden olur. Gökku-şağındaki renkler, su damlalarının Güneş ışınlarını renklerine ayırmasından ileri gelir.
GÖKMEN, MEHMET FATİN 339
gökkuzgungiller__
Gökkuzgunumsular takımından, 11 türü bulunan kuş ailesi (Bil. a. Coraciadidae). Eski Dünya’nın ılıman bölgelerinde yaşayan gökkuzgungiller ailesi üyelerinin büyüklüğü, iri bir ardıç kuşu ile karga büyüklüğü arasında değişir. Kanatlarında koyu mavi, gövdelerinde pembemsi kahverengi ya da türkuvaz renkler egemen olan parlak tüylerle kaplıdırlar. Bazı türlerde kuyruk tüyleri uzundur. Dallara tüneyip avlarını kollayarak iri böcekler, kertenkeleler, vb. küçük hayvanları kahverengi, hafifçe kıvrık, güçlü gagalarıyla yakalarlar. Ağaç kovuklarında ya da akarsu kıyılarındaki oyuklarda yuvalanırlar.
gökküre___
Yer’i çevreleyen, üstünde yıldızlar yer alıyormuş ve doğudan batıya doğru dönüyormuş gibi görünen varsayımsal küre. Eskiçağda, gökkürenin gerçekten var olduğuna ve yıldızların kristal çivi başları ya da içinden bakıldığında ateşin görüldüğü uzak delikler olduğuna inanılıyordu. Çok uzak olduğunu düşünmek kolaylık sağlasa da, gökkürenin somut bir uzaklığı yoktur. Genellikle Yer, gökkürenin merkezine yerleştirilir; böylece, yer-merkezli gökküre denilen ve gökbilimde standart koordinat sistemine temel oluşturan tasarım elde edilir. Dünya’nın dönme ekseni, kuzey ve güney gök kutuplarında bu küreye kavuşacak biçimde uzanır. Gök ekvatoru, iki kutbun tam ortasında yer alan büyük dairedir. Güneş’in gökkürede izlediği yıllık yol, “tutulum” adı verilen büyük bir çemberdir. Tutulumun gök ekvatorundaki en kuzey ve en güney noktaları, “yaz ve kış gündö-nümleri” diye adlandırılır. Güneş’in kuzeye ya da güneye hareket ederken geçtiği ekvator noktalarına ilkba-
gökküre kuzey
Astronomlar, yermerkezli koordinat sistemlerini çizerken, bu varsayımsal gökküreyi standart başvuru çerçevesi olarak kullanırlar.
har ya da sonbahar ılımları” denir. Dünya’nın dönmesinden dolayı, gökküre de her yıldız gününde bir kez dönüyormuş gibi görünür. Bu süre, Güneş’in hareketinden dolayı, ortalama güneş gününden yaklaşık dört dakika kısadır.
gök mekaniği __
Cisimlerin uzaydaki hareketlerini inceleyen bilim dalı.
Üç yüz yıl önce İsaac Newton’la doğan bu alanın temelleri ve hesaplamaları, hâlâ Newton mekaniğine ve çekim yasasına dayanır. L. Euler, J. L. Lagrange, K. F. Gauss, H. PoincaréveG. D. Birkhoff gibi matematikçilerin konuya yaptıkları katkılara karşın, birçok çözülmemiş sorun bulunmaktadır. Newton yalnızca iki cismin hareketi sorununu çözmüş ve Kepler yasalarını ge-nelleştirmiştir. Doğada karşılaşılan aşağı yukarı bütün sorunlarda olduğu gibi, cisim sayısı ikiden fazlaysa, kesin bir çözüm yoktur. Bu tür sorunlarda hareket, çoğu kez, keplerci harekette “tedirginlik” diye adlandırılan küçük ayarlamalar yapılarak ele alınabilir.
Gökgünlüğü adı verilen ve belirli zamanlarda gök cisimlerinin konumlarını gösteren çizelgelerin hazırlanması, gök mekaniğinin önemli bir kolunu oluşturur. Ama gökgünlükleri, uzun dönemlerde geçerliliğini koruyan sonuçlar vemediği için, “Güneş sistemi gelecekte her zaman bugünkü temel biçimini koruyacak mı? ya da “Plüton Neptün’ün kaçak bir uydusu mu?” gibi niteliksel sorular, yalnızca gökgünlüğü hesaplarının genişletilmesiyle yanıtlanamaz. Sözgelimi, bir Rus matematikçisinin güneş sistemi modeli üstüne kanıtladığına göre, Güneş’in gezegenlere oranla yeterince büyük bir kütlesi bulunduğu varsayılırsa, gezegen yörüngeleri de daire biçimine yeterince yakınsa ve aralarındaki eğim açısı yeterince darsa, bu düzenleniş her zaman aynı kalabilir. Böyle bir sonucun gerçek Güneş sistemine uygulanmasına karşı ileri sürülen bir sav, harekete ilişkin temel denklemlerin uzun dönemler için geçerli olmayabileceğidir. Hareket, Nevvton’ın çekim yasasında belirtilen kuvvetlerden daha karmaşık kuvvetlere bağımlıdır. Enerji yitimine yol açan kuvvetler vardır: Gelgit sürtünmesi Ay’ın hareketinde, atmosfer sürtünmesiyse Yer’e yakın bir yapay uydunun hareketinde önem taşır. Gezegenlerin hareketi söz konusu olunca, bu tür etkiler çok küçük olabilir; ama milyonlarca yıl süresince biriken bu etkiler yabana atılamaz.
Einstein’ın 1905’te özel görelilik kuramıyla gösterdiğine göre, Newton mekaniği yararını korumaya sürdürmekle birlikte, ileri sürdüğü varsayımlar savunulamaz niteliktedir. Bunların geçersizliği, ancak ışık hızına yakın hızlar söz konusu olduğunda açıkça ortaya çıktığı için, klasik gök mekaniğinin sonuçları üstünde yapılan ayarlamalar küçüktür ve birer “tedirginlik” olarak görülebilir. Ama bunlar gözlemlenebilir ve gözlemlerin doğruluğu arttıkça, daha çok önem kazanır. Einstein’ın genel görelilik kuramıyla öngördüğü en önemli etkilerden biri, bir gezegenin elips biçimi yörüngesinin uzayda yavaş yavaş dönecek olmasıdır; bu olgu, “günberi ilerlemesi” diye adlandırılır. Bu etkinin en büyük örneğini, günberi noktası her yüz yılda 43 saniye ilerleyen Merkür gezegeni oluşturur. Bunun doğrulanması, görelilik kuramının başarıyla atlattığı en önemli sınavlardan biri sayılmaktadır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*