Kayser, Heinrich (Gustave Johannes)

Kayser, Heinrich (Gustave Johannes)

(d. 16 Mart 1853, Bingen, Hessen -. ö. 14 Ekim 1940, Bonn, Almanya), Yer’in atmosferinde helyum gazını bulan Alman fizikçi.
Önceleri sesin özelliklerini araştıran Kayser, daha sonra fizikçi ve matematikçi Carle D.T. Runge ile birlikte çok sayıda elementin tayf haritalannı çıkardı, aralıkları ve yoğunlukları düzenli biçimde değişen tayf çizgileri gruplarının bulunduğunu belirledi. 1883’te Kayser ve Runge, bu çizgiler arasındaki ilişkiyi belirleyen bir matematiksel formül geliştirdiler. Aynı yıllarda İsveçli fizikçi Johannes R. Rydberg de, başka
araştırmacıların topladığı verilerden yararlanarak benzer bir formül oluşturdu. 1895’te Kayser, yeni geliştirilmekte olan tayf çözümleme tekniklerinden yararlanarak, daha önceleri yalnızca Güneş’te ve bazı minerallerde var olduğu sanılan helyum gazının Yer’in atmosferinde de bulunduğunu kanıtladı.
Kayseri, bazı küçük bölümleri Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerine taşan, daha büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi’nde kalan il ve il merkezi kent. Kuzeyde Yozgat ve Sivas, doğuda gene Sivas ve Kahramanmaraş, güneydoğu ve güneyde Adana, güneybatıda Niğde, batıda da Nevşehir illeriyle çevrilidir.
Doğal yapı. İç Anadolu Platosunun güneydoğu ucunda yer alan ilin yüzey şekilleri, bir sönmüş yanardağ kütlesi, iki dağ sırası ile bunların arasındaki plato ve çöküntü alanlarından oluşur. İlin ve İç Anadolu Bölgesi’ nin en yüksek noktası olan Erciyes Dağı(*) (3.917 m) sönmüş bir yanardağ artığıdır. Orta kesimdeki Süveğen (1.968 m), Aygör-mez (2.094 m), Kepekli (2.225 m) ve Hınzır (2.641 m) dağlan güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanır. Doğuda bu dağlara koşut olarak uzanan Tahtalı Dağları, Orta Toroslar’m bir kolunu oluşturur. Tahtalı Dağlarının il sınırları içindeki en yüksek noktalan Bakır Dağı (2.721 m), Bey Dağı (3.075 m), Soğanlı Dağı (2.925 m), Dumanlı Dağı (2.873 m) ve Gövdeli Dağının Sandıklıdere Tepesidir (2.601 m). Kuzeyde Akdağ, güneydoğuda Dibek ve Binboğa dağlan, güneyde de Aladağlar il topraklarına sokulur. Bu dağ sıralarının kuzey kesiminde yer alan Uzunyayla’nm(*) büyük bölümü il sınırları içindedir. İl topraklannın kuzeydoğusunu kaplayan Uzunyayla, Za-mantı Irmağının başlangıç kollan tarafından açılan vadilerle derin bir biçimde yarılmıştır. İlin öteki önemli platoları, Kızılırmak çevresindeki Sultan Sekisi ve Anarat düzlükleridir.
İlin başlıca akarsuları Kızılırmak, onun kolu Sarımsaklı Suyu ve Zamantı Irmağıdır. Kızılırmak ilin kuzey kesiminde, kuzeydo-ğu-güneybatı doğrultusunda Yozgat il sını-nna koşut olarak akar. Bünyan’ın doğusundaki dağlık yöreden kaynaklanan ve menderesler çizerek Kayseri kentinin kuzeyinde batıya doğru akan Sarımsaklı Suyu, Beyde-ğirmeni köyü yakınlarında Kızılırmak’a katılır. Aşağı kesimlerinde Karasu adıyla anılan bu akarsu üzerinde sulama amaçlı Sarımsaklı Barajı kurulmuştur. Uzunyayla’ dan kaynaklanan Zamantı Irmağı, kabaca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda akarak il sınırları dışında Sarız’ın kuzeyinden doğan Göksu Irmağı ile birleşir ve Seyhan Irmağını oluşturur.
Erciyes Dağının güney ve güneybatısında yer alan Develi Ovası(*), kapalı havza niteliğinde bir çöküntü alanıdır. Çevredeki dağlardan gelen sular ovanın orta kesiminde sığ göl ve bataklıklar oluşturur. Kilometrelerce genişliğindeki bu su birikintileri Sultansazlığı(*) ve Yay Gölü adlanyla anılır. İldeki önemli göllerden biri de Palas Ovasında yer alan ve bir bölümü gene sazlıklar ile bataklıklardan oluşan Tuzla (Palas) Gölüdür(*). İlin bir başka önemli ovası olan Kayseri Ovası, çevresindeki bataklıklar kurutularak tarıma açılmıştır.
Ekonomi. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Akdeniz kıyısını birbirine bağlayan yolların geçtiği ilde bitkisel üretime elverişli alanla-nn sınırlı olması, halkın öteden beri ticaret ve el sanatlanna yönelmesine yol açmıştır. Kayseri, tarihi boyunca çevresindeki geniş alanın ticaret merkezi olmuştur. Cumhuriyet sonrasındaki yatırımlarla ilin ekonomisinde tarım dışı kesimlerin değer olarak daha büyük bir ağırlık kazanmış olmasına karşın, halkın büyük bölümü geçimini hâlâ tarımdan sağlar. 1986’da tarla, bağ ve bahçelerde yapılan bitkisel üretimin miktarı şöyleydi: 472.942 ton buğday, 196.429 ton arpa, 180.497 ton şeker pancan, 74.820 ton patates, 70.321 ton çavdar, 31.290 ton elma,
113 Kayseri
18.853 ton soğan ve 12.866 ton üzüm. Aynı yıl ilin Türkiye çavdar üretimindeki payı beşte bir düzeyindeydi. Meyve suyu fabrikalarının kuruluşu, meyveciliğin gelişmesinde özendirici olmuştur. Yaylalı Çayı ve Dere köy vadileriyle Yeşilhisar çevresi, başlıca meyvecilik alanlarıdır. İlde önemli miktarda zerdali, kayısı, armut, erik ve ceviz de yetiştirilir.
İl ekonomisinde bitkisel üretim kadar önem taşıyan hayvancılık daha çok hayvansal ürün elde etme amacıyla yapılır. Kars ve Erzurum gibi illerden de Kayseri’nin yayla-lanna sürüler getirilir. İlin başlıca hayvansal ürünü, Kayseri’nin simgesi haline gelen pastırmadır. İlde en çok koyun, sığır ve kıl keçisi beslenir; Pınarbaşı’nda iyi cins koşu atlan yetiştirilir. Et ve Balık Kurumu’na (EBK) bağlı kombina ve soğuk hava deposu et üretiminde birinci sırayı alır. Pastırma genellikle küçük imalathanelerde üretilerek büyük kentlere ve ülkenin her yerine satılır. Yapağı ve deri öteki önemli hayvansal ürünlerdir. Hayvancılığa bağlı olarak ilde gelenekselleşmiş uğraşlardan biri de halıcılıktır. Selçuklular Döneminde başlayan halıcılık, özgün niteliğini koruyarak günümüzde de sürdürülmektedir. El tezgâhlanna dayalı üretim birimlerinin yanı sıra son yıllarda beş halı fabrikası açılmıştır. Kayseri, Bünyan, Yahyah ve Yeşilhisar (Karahisar) halıları yurt ve dünya çapında ünlüdür.
İldeki sanayi kuruluşlarının büyük bölümü Kayseri kentindedir. Etibank’ın Pınarbaşı’n-daki Orta Anadolu Krom İşletmesi, Sü-merbank’ın Kayseri Pamuklu Sanayii Mües-sesesi ile Bünyan Yünlü Sanayii Müessesesi başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Öteki önemli sanayi tesisleri Çinko-Kurşun Metal Sanayii AŞ (ÇİNKUR), Kayseri Şeker Fabrikası ve Kayseri Yem Fabrikası’dır. Bunlardan başka makine ve metal eşya üreten, dokumacılık, gıda, cam ve orman ürünleri dallannda çalışan işyerleri vardır.
Kayseri-Develi yolunun geçtiği Tekir Be-li’ndeki tesisler, Kayserililerin yararlandığı bir kış sporlan merkezidir. Çeşitli su kuşla-nnın yaşama, konaklama ve üreme alanı olan Sultansazhğı, kuş meraklıları için önemli bir turistik potansiyel taşır. İlin kaplıca turizmi bakımından önem taşıyan yöreleri, Merkez ilçenin Himmetdede bucağına bağlı Bayramhacı köyü yakınındaki Bayramhacı Kaplıcası ile Yeşilhisar kentinin güneyindeki Dutluk İçmesi’dir.
Kayseri, yeraltı kaynaklan açısından zengin bir ildir. İl topraklannda jips, tuğla ve kiremit hammaddesi, krom, aluminyum (Sarız), bakır-kurşun-çinko-pirit (Develi ve Yahyah), demir (Develi, Yahyalı, Bünyan, Pınarbaşı), kaolin (Develi ve Felâhiye), ponza taşı (Develi ve Merkez ilçe), diyato-mit (Merkez ilçe), sanayi kili (Felâhiye), linyit (Merkez ilçe) içeren yataklar vardır.
Tarih. Kentin 20 km kadar kuzeydoğusundaki Kültepe’de(*) ele geçen buluntular, yöreye Tunç Çağında (İÖ 3500-1000) yerle-şildiğini gösterir. Asur Ticaret Kolonileri’ne bağlı olan Kültepe’nin daha sonra Hititlerin eline geçtiği, İÖ 13. yüzyılda Kaşkalann saldırısına uğradığı bilinir. İÖ 900’de Tabal Krallığı’nın kurulduğu yöre daha sonra Kilikya, Med ve Pers yönetimine girdi. Kayseri kentinin batısındaki Yılanlıdağ eteklerindeki bir başka yerleşme, İÖ 550’de başlayan Pers egemenliği sırasında Mazaka adıyla Kappadokia Büyük Satraplığı’mn merkezi yapıldı. Makedonya yönetiminden sonra yörede kurulan Kappadokia Krallığı döneminde adı Eusebeia olarak değiştirildi. Kappadokia’nın Roma’ya bağlanmasından
Kayseri İli
Ana Yayıncılık Arşivi
Kayseri halısı 114 ‘
sonra İmparator Tiberius tarafından Caesarea (Kaisareia) olarak adlandırıldı (İÖ 1. yy). İS 3. yüzyılda Sasanilerin saldırısına uğrayan kent, 7. yüzyıldan sonra BizanslIlarla Araplar arasında el değiştirdi. 11. yüzyılda bir süre Selçukluların elinde kaldı. Haçlı, Danişmendli, Anadolu Selçuklu, Moğol, Eretna Beyliği yönetimlerinin ardından I. Bâyezid (Yıldırım) döneminde OsmanlIlara bağlandı (1399). Daha sonra Timur tarafından Karamanlılara verildiyse de Dulkadıroğullan ile Karamanlılar arasında birçok kez el değiştirdi. Ayrıca Memlûk ve Safevi saldırılarına uğradı. Sonunda 1515’te Osmanh topraklarına katıldı. Kayseri, 19. yüzyıl sonrasında Ankara vilayetine bağlı Kayseri sancağının merkeziydi.
Kurtuluş Savaşı sırasında Develi’nin Ba-kırdağ kazası bir süre Fransız işgali altında
Kayseri’den bir görünüm
Anadolu Yayıncılık Arşivi
kaldı. Yunanlıların Haymana’ya kadar ilerlemesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 24 Temmuz 1921’de hükümet merkezinin Kayseri’ye taşınmasına ve Ankara halkının da Kayseri’ye göç etmesine karar verdi. Kayseri’deki lise binası TBMM toplantıları için hazır duruma getirildi. AnkaralIların bir bölümü Kırşehir üzerinden kente göç ettiyse de Sakarya Savaşı’nın (1921) kazanılmasından sonra bu karardan vazgeçildi.
Kentin yapısı. Kayseri kenti, Erciyes Dağının kuzeyinde, Anadolu’nun çeşitli kesimlerini birbirine bağlayan yolların kavşağında kurulmuştur. Ankara’ya demiryoluyla bağlandığı 1927’de sanayisi bir uçak fabrikasıyla sınırlı küçük bir yerleşme olan Kayseri’ye sonraki yıllarda çeşitli devlet yatırımları yapıldı. Bünyan’da inşa edilen hidroelektrik santraldan 1929’da elektrik sağlandı. 1930’da Sivas üzerinden Samsun’la, 1933’te de Uluşkışla’yla demiryolu bağlantısı kuruldu. Ülkenin en büyük dokuma tesislerinden biri olan Sümerbank’ın bez fabrikası 1935’te üretime geçti. Kamu yatırımlarıyla sağlanan altyapının tamamlanmasına bağlı olarak ticaretten sağlanan sermayenin sanayiye aktarılması kentte önemli değişiklikler yarattı. 1950’lerin ikinci yansında kentin batısında küçük bir sanayi bölgesi oluştu. Önceleri dokumacılık ve gıda dallannda yoğunlaşan sanayi, 1970’lerden sonra metal eşya ve makine üretimine yönelerek daha da çeşitlendi. 1950’lerde hızlanan kırsal alanlardan kentlere yönelik göç hareketleri sonunda, 1950’de 65.488 olan kent nüfusu 1960’ta 102.596’ya, 1970’te 160.985’e, 1980’de 281.320’ye ulaşarak 1985’te 373 bini aştı. Kentin 15 km kuzeybatısında, Kayseri-Ankara Karayolu’na 1,5 km uzaklıktaki organize sanayi bölgesinin altyapısı 1988’de bitirildi. Günümüzde Kayseri’de üretilen pamuk ipliği, pamuklu dokuma, halı, kilim, elektrikli ev ve mutfak eşyalan, mobilya, sanayi keçeleri, soğutma kompresörleri,
plastik ve galvanizli çelik borular, külçe çinko ve kadmiyum gibi ürünler yurtdışına da ihraç edilmektedir.
Ülkenin başlıca kentleriyle kara, demir ve hava yolu bağlantılan olan Kayseri Ankara’ya 316 km uzaklıktadır. Nevşehir ve Yozgat’ta da birimleri olan Erciyes Üniver-sitesi’nin bulunduğu kentin başlıca sağlık kurumlan Devlet, Göğüs Hastalıkları, SSK, Belediye, Erciyes Üniversitesi Araştırma hastaneleridir. Kentte özel ve askeri hastaneler de vardır.
Tarihsel yapılar. Kent ve çevresi tarihsel yapılar bakımından zengindir. Kültepe’de ele geçen buluntular, hem Kayseri’nin, hem de Anadolu’nun yerleşim ve uygarlık tarihini aydınlatması bakımından büyük önem taşır. Kuzey surlannı 6. yüzyılda I. İustinia-nos’un yaptırdığı ve Selçuklular, Karamanlılar ile Osmanlılar’ın onardığı Kayseri Ka-lesi’nin dış surlan günümüzde yıkıktır. Dörtgen planlı, üç kapılı ve 195 burçlu olan ve yakın dönemde onarılan içkalede sarraflar çarşısı kurulmuştur (1988). Kentin ve yakın çevresinin başlıca tarihsel yapıları Kayseri Ulucamisi(*), Huand Hatun Külli-yesi(*), Çifte Kümbet(*), Döner Kümbet (*), Sırçalı Kümbet(*), Ali Cafer Kümbeti^*), Hacı Kılıç Camisi ve Medresesi(*), Sahibiye Medresesi(*), Çifte Medrese(*), üç köşkten oluşan Keykubadiye Sarayı(*), Hızır İlyas Köşkü(*), Haydar Bey Köş-kü(*), Mollaoğulları Konağı(*), Kölük Camisi ve Medresesi (13. yy), Avgunlu Medresesi (13.yy), Köşk Medrese (13. yy), Hatuniye Medresesi (1432), Kurşunlu Cami (1585) ile Kayseri-Ankara yolundaki Tek-göz Köprüsü (1203) ve Kayseri-Yozgat yolundaki Çokgöz Köprüsü’dür (13. yy).
Kültepe’de yapılan kazılarda ele geçen buluntulardan bir bölümü 1969’da açılan Kültepe Müzesi’nde sergilenmektedir. İlin çeşitli yörelerinde bulunan ve Kayseri Lise-si’nde depolanan tarihsel ve arkeolojik yapıtlar, daha sonra müze olarak düzenlenen Huand Hatun Külliyesi’ne taşınarak 1938’de ziyarete açıldı. Arkeolojik yapıtlar 1969’da açılan Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye başlayınca, Selçuklu ve Osmanh dönemlerine ait etnolojik yapıtla-nn bulunduğu Huand Hatun Külliyesi’nde-ki bölüm, Kayseri Etnografya Müzesi olarak düzenlendi. Erciyes Üniversitesi’ne bağlı olan Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü ve Müzesi ise Çifte Medrese’dedir.
Kayseri Belediyesi 1871’de kurulmuştur. Nüfus (1985) il, 864.060; kent, 373.937.
Kayseri halısı, Kayseri ve çevresinde üretilen el dokuması döşeme yaygısı. Desenleri, renkleri ve kaliteleri çeşitlidir. İran desenlerinin taklitleri yapıldığı gibi, göbekli, mihraplı ya da bütün zemini küçük çiçek örgeleriyle kaplı olanları da vardır. Koyu kırmızı, mavi ve krem en çok kullanılan renklerdir. Havlan kısadır. Atkı ve çözgüleri pamuktan, düğümleri yündür. Son zamanlarda düğüm için yapay ipek de kullanılmaktadır. Özenli yapılanlannda düğüm sayısının desimetre karede 3.600’e kadar çıktığı olur (bak. Bünyan halısı). Günümüzde geleneksel renk ve desenlerden uzakla-şılmaktadır.
Kayseri Ulucamisi, Kayseri’de, Muzaffe-reddin Mahmud tarafından yaptınlmış cami. Yazıtında yapım tarihi 1205/06 olarak verilirse de, bazı sanat tarihçileri yapım özelliklerine dayanarak 50 yıl kadar daha önce, Danişmendli Döneminde yapılmış olabileceğini ileri sürerler. Yaklaşık 30 m x 50 m’lik uzunlamasına dikdörtgen planlı, çok ayaklı tipte, düz çatılı bir yapıdır. İç mekânı, kare kesitli ayak sıralanyla mihrap
duvanna koşut sekiz sahna ayrılmıştır. Kuzey duvarının ortasındaki cümle kapısından başka, doğu ve batı duvarlarında da birer girişi vardır. Cümle kapısından mihraba uzanan ana eksenin arkadan beşinci sahm kestiği yerde küçük bir aydınlık kubbesi, en önde de daha büyük bir mihrap önü kubbesi yer alır. Mihrap önü kubbesi önde mihrap duvarına, arkada da “L” kesitli iki büyük ayağa oturur. Batı duvan-nın ortasında, sekizgen planlı bir kürsü üstünde silindir biçimindeki kalın gövdeli minare yükselir.
Kayugalar, İrokua Birliği’ni(*) oluşturan altı Kuzey Amerika Yerli kabilesinden biri. Bugün New York eyaletinin orta kesimlerine denk düşen bir bölgede, Cayuga Gölü yöresinde yaşamışlardır. Kayuga erkekleri, bölgede bol bulunan av hayvanları ile su kuşlarını yakalar, balıkçılık yapar, kadınlar ise mısır ekimiyle uğraşırlardı. Köyler, akraba aileleri banndıran, çok sayıda ocağın bulunduğu, İrokualara özgü uzunevlerden oluşurdu. Kayugalarla ilişki kuran ilk AvrupalI, 1656’da Fransız Cizvit René Ménard oldu. Bu dönemde Kayuga yerleşimi, gölün doğusundaki topraklan ve Seneca Irmağının güneyindeki bataklıkların yukarısında kalan bölgeyi kapsıyordu. Toplam 100 kadar uzunevde yaklaşık 1.500 kişi yaşıyordu. Dıştan evlenmeye dayalı sekiz klanın temsilcilerinden oluşan yerel Kayuga konseyi, yönetimde köy şeflerine yol gösterirdi. Klanlarda ikili örgütlenme(*) geçerliydi; yarımlann (moiety) işlevi ise çoğunlukla cenaze töreni ya da av gibi etkinliklerle sınırlıydı.
Kayugalar, tarihleri boyunca çeşitli öğeleri banndıran bir halk oldular. Bir savaşın ardından Ontario Gölünün kuzeyindeki bölgeye sığındıklannda, tutsak aldıklan Huronlarla Erie Yerlilerini savaştaki kayıp-lannı karşılamak amacıyla bünyelerine İcattılar. 17. yüzyıl sonlannda da, güney ve batıdaki komşu yörelerde Siu ve Algonkin dilleri konuşan toplulukları özümsediler. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın başlarında, İngiliz yanlısı büyük bir Kayuga topluluğu Kanada’ya göç etti. Geride kalanlar ise, Bağımsızlık Savaşı’ndan sonra New York’ taki topraklarını satıp Wisconsin ve Ohio ile Ontario’daki Grand Irmağı dolayında yaşayan öbür İrokualara katıldılar. 20. yüzyıl sonlarında, Altı Yerli Kabilesi Kampı’nda 1.500 kadar Kayuga, özgün dillerini ve geleneklerini korumaktadır. Ayrıca New York’un batısında Senekalar arasında yaşayan 200 dolayında Kayuga vardır; 100 kadannın da Öklahoma’da yaşadığı sanılmaktadır.
Kayııgan Dizi, Silüriyen Dönemde (y. 430-395 milyon yıl önce) oluşan başlıca üç kayaç katmanının sonuncusu ve bu kayaçla-nn çökeldiği zaman dilimi. Adını, New York’taki Cayuga Gölü çevresinde saptanan yüzey oluşumlarından alır. Bu dönemde, Kuzey Amerika kıtasındaki deniz suları giderek çekilmiş ve kurak iklim koşullan egemen olmuştur. Buharlaşma sonucu oluşan pek çok tuz, jips ve anhidrit çökeli günümüzde yaygın olarak işletilmektedir.
New York ve Büyük Göller bölgesindeki Kayugan kay açlar, yaygın biçimde gelişmiş katışkılı dolomit (su kireci) oluşumlanyla ayırt edilir. Bu kayaçlarda oldukça özelleşmiş bir faunaya ait fosiller bulunur. Bunla-nn en önemlileri, suda yaşayan, akrep benzeri, büyük eklembacaklılardan oluşan Eurypterida takımıdır. Bu canlılann, büyük olasılıkla balık benzeri ilkel omurgalılar ve kurtlarla beslendiği sanılmaktadır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*