Büyük Hanefî kadılarından (hâkimlerin
den Künyesi Ebû Hâzım’dır. Doğum târihi bilinmemektedir. 292 (m. 905) târihinde vefât etti. Aslen Basralı olup, Bağdat’da yerleşmiştir. Hilâl bin Yahyâ el- Basrî ve îsâ bin Ebân ve daha birçok âlimden (r. aleyhim) ilim aldı. Mükrim bin Ahmed el-Kâdî ve daha başkaları da ondan ilim öğrendi. Büyük fikıh âlimi Tahâvî ve Ebû Tâhir ed-Debbâs onun yanında yetişip âlim oldular. Ebü’l-Hasen Kerhî onunla görüşüp, meclisinde bulundu. Şam, Küfe ve Kerh’de kadılık yaptı. Sika (güvenilir) vera’ sâhibi (şüphelilerden sakınan) büyük bir âlimdi. İslâmm emir ve yasaklarına çok dikkat ederdi. Hesap ve ferâiz, taksim, ziraat, cebir ilimlerini çok iyi bilirdi. Âlimlerden Ubeydullah bin Süleymân: “Muvef- fık ve Kadı Ebû Hâzım gibi akıllı kimseler görmedim. Ancak, Ebû Hâzım hesap ilminde fevkalâde bir zât idi.” Ebû Berze el-Hâsib, “Gördüklerim arasına Ebû Hâzım’dan hesâbı daha iyi bilen birisine rastlamadım” der. El-Muhâdar ve’s-Sicillât, Edeb-ül-kâdî, Lübâb-ül-ferâiz, Şerhu Câmi-ül-kebîr liş Şeybânî, Emâli adlı eserleri vardır. îbni Habîb ez-Zâr’i buyurdu ki: “Abdül- hamid bin Abdülazîz daha kadı olmadan da bizim aramızda herhangi bir anlaşmazlık olursa, O’na gider ve arz ederdik. O, makam ve rütbesi ne olursa olsun, adâletle hüküm vermekten çekinmezdi.” Kadı elr Vekf anlatır: Halife Mu’tedid zamamnda, kadı Ebû Hâzım bana ekmek için ba’zı vakıf arâziler vermişti. Bunların bir kısmı Haşan bin Sehl denen zâtın yaptığı vakıflar idi. Burası Hüsna diye bilinen Halife Mu’tedid’e ait bir saraya da yakındı. Bu sarayın masrafı çoktu. Mu’tedid, elimde bulunan Haşan bin Sehl vakfının bir kısmım bu saraya tahsis etmişti. Nihâyet, sene sonu gelip, bu vakıf arâzisindeki Mu’tedid’in saray için ayırdıklarının dışında, bütün hâsılâtı toplamıştım. Ebû Hâzım’a gidip, durumu bildirdim. Hâsılâtı, ehli arasında dağıtmak için izin istedim. Bana, “Emîr-ül-mü’minîne ait olanları da topladın mı?” diye sordu. Ben de “Halife’ den onu istemeye kim cesaret edebilir?” dedim. Bunun üzerine: “Vallahi, onlan da toplayıp almadıkça ben onların taksimim yapmam” dedi. Sonra bana: “Git hemen halifeden önlan iste” dedi. “Beni ona kim götürecek” dedim. “Falancaya git, benim önemli bir iş için gönderdiğimi kendisine söyle. Oraya varınca dediklerimi söylersin.” dedi. Ben o zâtın yanma gittim. Aynısını anlattım. Gün sonu idi. Beni halifenin yanma götürdü. Nihâyet halifenin huzû- runa girince, çok önemli bir hâdise olduğunu zannetti. Durumu bir hayli merak etmişti. “Anlat bakalım” dedi. Ben şöyle anlattım. “Ey mü’minlerin emîri! Kadı Ebû Hâzım; Haşan bin Sehl vakıflarını bana vermişti. Oranın bir kısmını siz, kendi sarayınıza tahsis etmiştiniz. Şimdi ben, bu senenin malını topladım. Kadı Ebû Hâzini’ a taksim etmesini arz ettim. Ancak, sizin sarayınıza tahsis ettiğiniz kısmın hâsılatının da toplanmasını, aksi takdirde böyle bir dağıtım işini kabûl etmiyeceğini söyledi. Şu anda beni bunun için gönderdi. Aynen bu durumu, zât-ı âlinize bildirmemi emretti.” Halife Mu’tedid bunları duyunca, sustu ve düşünmeye başladı. Bir müddet sonra, “Kadı Ebû Hâzım Abdülhamid isâ- bet etmiştir” dedi. Yakın görevlilerinden olan Sâfi’yi çağırdı. Gelince: “Hemen para sandığını getir” dedi. Sâfi güzel bir sandık getirdi. Halife, “Ne kadar vermem gerekiyor?” dedi. Vekî’ “Geçen sene, oradan dörtyüz dinâr aldım” dedim. Bunun üzerine kasadan dörtyüz dinâr verdi. Böy- lece, Mu’tedid’den saray için tahsis ettiği yerin hâsılâtımn parasını aldım. Sonra, Kadı Ebû Hâzım’ın yanma gittim. Bana: “Onları da yanındakilere ilâve et, verilmesi gereken yerlere ver. Sakın tehir etme” dedi. Ben de onun dediği gibi yaptım. Fakirlere dağıttım. Hak ve adâlet üzerine yürüyen, bu hususta en ufak bir haksızlığa bile tahammülü olmayan Ebû Hâzım Adulhamid’in, bu örnek hareketini insanlar duyunca çok sevindi. Ona teşekkürlerini bildirdiler. Halife Mu’tedid de tebrik edildi. Çünkü, o da, makam ve rütbe itibariyle elinde bütün imkânlar varken, buna rağmen, Kadısının verdiği is âbetli bir kararı kabûl edebilme büyüklüğünü göstermişti.
ÂBDÜLHAMlD BİN ABDÜLAZlZ
23
Nis