wiki

ABDÜLVÂHİD BİN ZEYD

Tebe-i tâbiîn devrinde Basra’da yetişen meşhûr hadîs, fıkıh âlimi ve büyük velî. İsmi, Abdülvâhid bin Zeyd (veya Ziyad)dir. Künyesi Ebü’l- Fadl’dır. “Şeyh-ul- Ubbâd” ve Şeyh-us-Sûfiyye” Unvanlarıyla bilinir. Doğum târihi bilinmemektedir. 793 (H.177) senesinde Basra’da vefât etti. Vefâtı için başka târihler de vardır. Abdülvâhid bin Zeyd (rahmetullahi aleyh), Hasen-i Basrî hazretlerinin sohbetlerinde bulunup ondan ilim ve feyz aldı. Ayrıca, Tâbiîn devrinin meşhûr hadîs ve fıkıh âlimleri olan Ebû İshak, A’meş, Asım-ül- Ahvel, Amr bin Meymûn, Ebû İshak Şeybânî gibi zâtların da ilim meclislerinde bulundu. Onlardan hadîs ve fıkıh öğrenerek, za- mânında Basra’da yetişen hadîs ve fıkıh âlimlerinin ileri gelenleri arasında yer aldı. Öğrendiği ilimleri hemen çevresinde bulunan insanlara öğretmeye gayret etti. İlim öğretmek için ayrı bir zaman ayırmazdı. Abdülvâhid bin Zeyd hazretleri namaz ve ibâdet saatleri hâricinde günün her saatinde ilim öğretmeye çalışırdı. Bilhassa Cumâ günleri Cumâ namazından sonra evinin çevresi hadîs ve fıkıh öğrenmek isteyenlerle dolardı. Bıkmadan yorulmadan saatlerce onlara ilim öğretir ve yetişmelerini isterdi. Bir ânının bile boş geçmesini istemez ya öğrenir, veya öğretirdi. Abdurrahmân bin Mehdî, Kays bin Havs, Yahyâ bin Yahyâ en-Nişâbûrî gibi âlimler ondan ders alıp yetiştiler. Abdülvâhid bin Zeyd hazretleri Hasan-ı Basrî ve Atâ bin Ebî Rebâh’tan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ondan da Vekî’, İbn-üs-Semmâk ve Ebû Sü- leymân Dârânî gibi âlimler hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundular. Yaşayış olarak tasavvufu yaşamakla berâber ilim olarak tasavvufun kurucularından sayılan Ab
Yeni Rehber AnsikloDedisi 106
dülvâhid bin Zeyd, Fudayl bin İyâz, Ebü’l-Fazl ibni Zerrîn gibi evliyâ zatları yetiştirdi. Abdülvâhid bin Zeyd hazretleri, dünyâya değer vermez, devamlı olarak ilim ve ibâdetle meşgûl olur, herkese iyilik etmeyi severdi.Herkes de onu sever, ona hürmet ederdi. Yaşayışı ve hikmetli sözleriyle birçok kimsenin hidâyete ermesine ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmasına vesî- le olmuştu. Basra’da kendilerine Bekkâîn adı verilen ve Allah korkusundan ağlayan zâhidlerdendi. Mâlik bin Dînâr’ın vâzını dinlerken yüksek sesle ağlar, ağlarken kendinden geçerdi. Vezzan, onun bütün Basralılara yetecek kadar hüzne sâhip olduğunu söylerdi. Devamlı olarak sevgi ve aşktan bahseden Abdülvâhid bin Zeyd sevgi üzerinde fazla duran bir toplulukla berâber bulunurdu ve; “En üstün derece muhabbettir” derdi; ancak rızânın bundan da üstün olduğunu ifâde ederdi. Allahü teâlâya karşı olan kusûrlarından dolayı çok üzülür; “O’na bütün insanların yaptığı kadar ibâdet etsek yine Allahü teâlânın bize ihsân ettiği nîmetlere karşı şükrümüzü yerine getiremeyiz.” derdi. Abdülvâhid bin Zeyd hazretleri ömrünün son zamanlarında çok takatsiz kalmış idi. Birgün namaz vakti girdiği hâlde hizmetçisi yanında bulunmadığı için abdest almaktan âciz kalmış ve Allahü teâlâya; “Yâ Rabbî! Bu anda namazı edâ etmek için, çok âciz bulunuyorum. Şimdilik abdest alıp, namaz kılacak kadar bana sıhhat ihsân buyur da sonra hüküm yine şenindir.” diye münâcaatta bulundu. Kısa bir müddet sıhhat bulup abdestini aldı ve namazını kıldı. Hastalığı tekrar fazlalaşıp 793 senesinde vefât etti. Hadîs ilminde sika (güvenilir) bir râvî (rivâyet eden) olduğu birçok âlim tarafından bildirilen Abdülvâhid bin Zeyd hazretlerinin rivâyet ettiği hadîs-i şerifler Kütüb-i sitte’de vardır. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin bildirdiği ve onun rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden bâzıları şunlardır: Her kim şartlarına riâyet ederek abdest alırsa, tırnaklarının altı da dâhil olmak üzere vücûdunun bütün âzâlarından günâhları dökülür. Tâûndan ölen kimse şehîddir. Abdülvâhid bin Zeyd hazretlerinin hikmetli sözlerinden bâzıları ise şunlardır: “Bir insanın günâhları çok ise ve o da iyilikten bahsetse, onunla iyilik arasında bir deniz kadar uzaklık vardır.” “Muhakkak ki her şeyin bir kestirme (yakın) yolu vardır. Cennet’in kestirme yolu ise cihâd etmektir.” “Eğer nefsinizde Allahü teâlâya karşı yaptığınız ibâdetlerde bir isteksizlik ve tembellik hissederseniz, bir müddet kuvvetli ve iyi yemekleri yemeyi bırakınız. Tuz ve ekmekle yetinmeye ça
ABDÜLVEHHÂB-I ŞA’RÂNf
lışınız, oruç tutunuz. Bu şekilde yapmanız vücudunuzdaki bâzı yağları ve fazlalıkları erittiği gibi, Allahü teâlâyı hatırlamanızı arttırır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir