Doğu Anadolu’da
yetişen evliyânın büyüklerinden. Peygamber efendimizin
soyundan olup, seyyiddir. Seyyid Abdullah
Arvâsî’nin oğludur. Doğum târihi kesin olarak
bilinmemektedir. Van’ın Müküs (Bahçesaray) kazâsına
bağlı Arvâs köyünde doğdu. 1786 yılında
Doğubâyezîd’de vefât etti.
Küçük yaşta ilim tahsîline başlayan Abdürrahîm
Arvâsî, Arvas köyünde babasının medresesinde
okudu ve sohbetlerinde bulunarak olgunlaştı.
Zamânının fen ve din ilimlerinde söz sâhibi
, tasavvufta ise hâl sâhibi meşhûr bir velî oldu.
1785 (H. 1199) senesinde, Doğubâyezîd’de
İshâk Paşa Sarayını yaptıran Çıldıroğullarının ileri
gelenleri, Seyyid Abdürrahîm’i dâvet ettiler. Zîrâ,
bu âilenin reîsi İshâk Paşa, ilim erbâbı bir zâttı.
Âlim ve velîlere pek kıymet verirdi. Onların
meclislerine katılmaktan zevk alırdı. Seyyid Abdürrahîm,
İshâk Paşanın dâvetini kabûl edip Doğu
Bâyezîd’e gitti. Orada Ehl-i sünnet îtikâdının yayılması
için çok çalıştı. Zîrâ, o bölgenin halkı Şiîliğe
meyilliydi. Uzun münâzaralardan ve mücâdelelerden
sonra Ehl-i sünnet yolunun üstünlüğünü
herkese kabûl ettirdi. Halk, Ehl-i sünnet olup
huzûra kavuştu. Kendi aralarında bulunan ayrılık
ve düşmanlıklar sona erdi. Birbirlerine kardeş gözüyle
bakıp fitne durduruldu.
Seyyid Abdürrahîm, bu gayretinin yanı sıra dînî
ilimleri de öğretiyor, insanların ebedî saâdete kavuşması
için bütün gücünü harcıyordu. Bir gün talebelerine
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin
Mesnevi’sini okuyordu. O sırada talebelerin
arasında bulunan İranlı bir şiî ayağa kalkıp, Mevlânâ’yı
ve Mesnevî’yi kötülemek maksadıyla “Ne
okuyorsunuz?” diye sordu. Seyyid Abdürrahîm
“Mesnevi okuyoruz.” buyurdu. İranlı, dinlemeye
değmez anlamına gelen “Meşnevî” dedi. Bu söze
son derece hiddetlenen hazret-i Seyyid, Mesneviyi
Şerîf’i rastgele açıp; “Şu beyti bir oku!” buyurdu.
Orada:
“Mesnevi râ meşnevî mehân,
Ey sek-i gürgîn bed kerdeî.”
Yâni “Mesnevî’yi meşnevî diye okuma. Ey
uyuz köpek! Kötü bir iş yaptın.” yazılıydı. İranlı ve
oradakiler bu mânâlı söz karşısında şaşkına döndüler.
İranlı şiî, diyecek söz bulamadı, meclisi terk edip gitti.
Talebeler, Mesnevî’den o beyti çok
aradılar, fakat bulamadılar. Hocalarının büyük bir
kerâmeti olduğunu anlayıp, Seyyid Abdürrahîm’e
tam bir teslimiyetle bağlandılar.
Seyyid Abdürrahîm hazretlerinin bu ve benzeri
kerâmetleri doğuda dilden dile dolaşarak uzun
yıllar söylenegelmiştir.
Abdürrahîm Arvâsî 1786 ‘da Doğubâyezîd’de
vefât etti. Kabri, sevenlerinin, ihtiyaç ve istek sâhiblerinin
ziyâretgâhı olmuştur. Hâlen ziyâret edilmektedir.
Sırt ağrısından muzdarib olanlar, sırtlarını
kabir taşına sürtmekten taş yıpranmış, üzerinde
Arvâsî kelimesi ile vefât târihi olan 1786 (H. 1200)
ve Fâtihâ kelimesinden başka yazı kalmamıştır.
Seyyid Abdürrahîm’in, Muhammed ve İbrâhim
isminde iki oğlu vardı.