ALIKOYMAK g. f. 1. Bir kimseyi (bir süre) [bir yerde] alıkoymak, onun gitmesini engellemek, onu (bir yerde) kalmaya zorlamak: Sanığın, kaçırdığı kızı üç gün evinde alıkoyduğu ileri sürülmektedir. —2. Bir kimseyi bir şeyden, bir şey yapmaktan alıkoymak, o işi yapmasını engellemek: Onu bu işe girmekten alıkoyamazsın. Sizi yolunuzdan alıkoymak istemem. Seni işinden alıkoymayayım. Seni mutlu olmaktan kim alıkoyuyor? —3. Bir şeyi alıkoymak, geri verilmesi gereken bir şeyi vermemek; ayırmak; saklamak: Otelci, paralarını ödemeyen müşterilerinin eşyalarını alıkoydu. Bu birkaç şişeyi erbabı için alıkoyuyorum. En iyisini kendine alıkoydu. —4. Bir kimseyi yemeğe, yatıya alıkoymak, onu evinde yedirmek, yatırmak.
♦ alıkonmak, alıkonulmak edilg. f. Alıkoymak eylemine konu olmak: Karakolda on saat alıkonmuş.