Allah’a İman ve İbadet

Allah’a İman ve İbadet

Allah’a iman ve kulluk, üstün ahlâkın temelidir. İman olmadan ahlâkın olması da mümkün değildir. İmanı muhafaza eden de ibadettir.

Şu muazzam kâinatın en küçük zerresinden en büyük kürresine kadar bütün varlıklar, bir ahenk ve bir nizam içinde bulunmaktadırlar. İnsanın varlığı ise, bu muazzam kâinat içinde apayrı bir kâinattır. Âlemin varlığı; insanın düşünmesi, hissetmesi, konuşması; murakabe, muhakeme ve muhasebe etmesi; yemesi, içmesi, organları ve organizmasının bir düzen, bir nizam içinde olduğu da muhakkaktır. İnsanın ve kâinatın bir nizam ve bir düzen içinde olması, muhakkak ki bir tesadüfün eseri de değildir. Varlıkları ve olayları, sonu olan sonlular meydana getiremezler.

Yani demek istiyoruz ki, bu kâinattaki nizam ve intizam, insanda mevcut olan akıl ve irade, hisler ve düşünme, hayal etme, korkma, ürkme, haya etme, gülme ve güldürme… vs. kısaca herşey, onun dışında bütün bunlara sahip bir kuvvetin, bir kudretin ve iradenin eseridir. Aksi takdirde, kâinatın ve insanın Halik’ın bizzat kendisi olduğunu düşünmemiz gerekecektir ki, bu mümkün değildir. Çünkü, kâinat ve insan fani varlıklardır. Bu yaratıcı, tabiatın kendisi de olamaz. Çünkü tabiat hissetmez, düşünmez; iradesiz, görmesi ve işitmesi olmayan bir varlıktır; nasıl olur da göreni, işiteni, düşüneni, iradesi olanı vücuda getirebilir? Bu yaratıcı, insan da olamaz. Eğer insanın yaratmaya gücü yetseydi, herşeyden evvel kendi ölümsüz olurdu veya kendini ölümsüz yaratırdı. Onun isteği de ölümsüzlük değil midir? Netice olarak deriz ki; kâinatı ve içindekileri yoktan var eden, kudret ve kuvvet sahibi Hakim-i Mutlak olan Cenab-ı Hakk’ın kendisidir.

Allah’ı kabul ettikten sonra, gerçek kul olmak, ibadetle mümkündür. İbadet, Allah’a şükürdür ve kulun vazifesidir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*