Ama Kızın Hasreti
işitiyorum, güneş pek güzel, çay kenarında suyun üzerine doğru sarkan çiçeklerin manzarası pek lâtif imiş… Ve nâzik öten kuşların, havaî böceklerin uçuşu da görülecek şeylerden imiş…
işitiyorum ki, geceleri gökyüzünde gizli ışıklar görünürmüş. Dalgaları gözyaşları gibi hâzin olan deniz içinde dahi, beyaz yelkenli gemiler akıp gidermiş!
İşitiyorum ki, çiçeklerin renkleri pek lâtif imiş. Dereler, dağlar, çayırlar, sular, ormanlar ve hususiyle fecir zamanları o kadar güzel, o kadar şirin imişler ki, bu kadar azamet ve ihtişama karşı insan, Rab-bine secdeler edermiş.
Fakat ben, ne o gürültüsünü işitmekte olduğum denizi, ne o rengin çiçekleri, ne gökyüzünü, ne güneşi, ne o güzel meyveleri, ne kuşları, ne aydınlığı göremediğimden dolayı müteessir değilim.
Hayır Allah’ım, hayır! Şu fâni âlemin güzelliklerinden hiçbirini arzu etmem. İllâ… Heyhat… Anacığımı göreydim!