Genel

Aşk ile Arafat’ta toplandık

Yüce bir sevdâ ile dönüp de ırmaklara, arafat

Aktık tâ uzaklardan mübârek topraklara… Yerden semâya taştık tavafta döne döne,

Bu mîrac hazırlığı, döndü canda düğüne;

Aşk ile Arafat’ta toplandık ey gönüller, Ölmeden evvel ölüp dirilmek burda hüner…

Konuşmamız ibâdet, susmamız tefekkür mü? Gıdâmız her an tevbe, teşbihimiz şükür mü? Pul sererken bu yola, nefsi yere serdik mi? Allâh’ı istiyorsak; kalbimizi verdik mi?

Şu teni getirirken, getirdik mi rûhu Bitiyor zamanımız, bitti mi suçlar burd -‘

Biraz olgunlaştı mı, arsız nefs-i emmâre? Ayrılığı hissedip hasret duyduk mu Yâr’e? Hasret ki, en kısa yol; o yolda hayattayız, Vuslat bayramı için bugün Arafat’tayız…

Arafat… Af meydanı… Bu dünyâdaki mahşer… Ölüyor, diriliyor insanlar birer birer…

Kıyâmet günü gibi… Baş açık, ayak yalın,

Sıcak güneşten değil, terliyor suçtan alın!.. Pişman ve yangın özler, yaptığına ağlıyor, Yalvarırken Allâh’a, gözden deryâ çağlıyor… Yıkansın bu deryâda hayat defterlerimiz, inşallah vuslat olur Allâh’a seferimiz…

Bu tevbe toprağında olalım deryâ gibi,

Babamız Âdem gibi, anamız Havvâ gibi…

Hakk’a yalvar yakarı, secdemiz yaşla dolsun.

Bu yaşlara merhamet, aşk-ı Muhammed olsun!.. O aşk-ı Muhammed ki, yaratılış sebebi,

O’nunla kabul oldu pişmanların talebi…

Oldu Âdem ve Havvâ O’nunla affa mazhar,

Allah kerem eyledi burada buluştular…

Şükürle doldu taştı samimî duâları,

Hâlâ devam ediyor yanık ilticâları…

Devam ediyor zîrâ kaybolmuyor hiçbir ses, Yeniden dinleyecek sesini yarın herkes…

Bu hâl, gâfile tehdit, âşıklara müjdedir,

Müjdedir; Peygamber’in nefesi bu yerdedir… Dinle; hâlâ çınlıyor can Muhammed’in sesi, Dinlersek duyulacak işte vedâ hutbesi:

Diyor ki: “Câhiliyet kökünden tükenmiştir. Haramlar bildirilmiş, helâller söylenmiştir…

Bütün kötü âdetler ayağımın altında,

Uzakta zannetmeyin hesap günü yakında… Topyekün yasaklandı bugün her türlü fâiz, Hakk’ın katında ancak temiz ticaret câiz!…

Ne malda, ne ırktadır, takvâdadır üstünlük, Erkeğin hakkı yüce, kadının hakkı büyük… Herkesin mukaddestir ırzı, nâmûsu, kanı,

Hak dışında, haramdır almak mübârek canı… Ashâbım! Size, benden soracaklar mahşerde,

Ne söyleyeceksiniz, o feryat dolu yerde?..” Gözyaşları içinde duydular bu hitâbı,

Yükseldi sahâbeden «tebliğ ettin» cevâbı…

Hâlâ; O Canlar Cânı: «Şâhid ol yâ Rab!» diyor, Senin cevâbın nedir, eğil de kalbine sor!

Ey can, dolu bu dünyâ Ahmed’in nefesiyle,

Can kulaklarını aç, dolsun O’nun sesiyle1 Gören görür; O her an, aramızda yürüyor, Gözleri, gece-gündüz ne yaparsak görüyor… Cennet ev1 prprünü O’nun gözler Kalbin pe ¿The olsun O’nun sözleri için O’nunla beraber at bütün şeytan a-;

Nefsini kurban eyle, Hakk’a kaia rrr,as -Rasûle aşkın nasıl, her an kendini sına.

Mum kesil «âmin» derken O’nun şu duasına:
“Ey Allâh’ım! Sen’indir hayatım ve ölümüm, Sen’indir ibâdetim, namazım, iki büklüm… Dönüş Sana… Kolay kıl, ömrümün hesâbını, Rahmetine sığındım; tattırma azâbını…

Kabrin cefâlarından, kalbin vesvesesinden, iş dağınıklığından, kör nefsin hevesinden,

Şer dolu her rüzgârdan sığınmaktayım Sana, Genişlik, kolaylık ver, tüm işlerimden yana!.. Gözümde bir nur yarat, gönlümde bir nur yarat, Kulağımda nur yarat, nurlar içinde yaşat!.. Dünyâ halkının beni unuttuğu zor anda,

Sen.. Sen beni hatırla o imtihan yurdunda…

İtiraf etmekteyim varsa hangi kusurum, Çâresizim, yoksulum, ey Rabbim, korkuyorum! Hor bir günahkâr nasıl, yalvarıyorsa Sana,

Öyle yalvarıyorum, merhamet eyle bana!..” Aman yâ Rab! Günahsız Nebîmiz böyle derse… Bizler ne demeliyiz, şu akıl biraz erse!..

Ey can, yatma eşikte, «lebbeyk» coşkusuyla dol, Hazret-i Peygamberle Allâh’a misâfir ol!..

Sana da lutf-i Mevlâ, dinmeyen yağmur ola, Anadan doğmuş gibi için-dışın nûr ola…

Hicaz’da cismi değil rûhunu eyle hacı,

Ahlâkın bala dönsün, olma kimseye acı…

Yalnız karıncayı mı, rüzgârı da incitme,

Burda öyle doğrul ki bir daha eğri gitme!..

Son ihrâmı giyerken nedir dünyâdan kalan? Kefen gibi beyaz ol, leke sürmesin yalan!..

Dışta değil, içtedir burda gerçek çarşılar,

Samimî müşteriysen seni Allah karşılar…

Sen, gerçek çarşılarda Ebübekir ol, ey can, Candan teslimiyetle sonsuz sadâkat kazan!.. Yüreğini doldursun Ömer’in adâleti,

En büyük kârın olsun âhiret ticâreti…

Mutlaka almalısın edebini Osmân’ın,

Olmalısın en cömert hizmetçisi Kur’ân’ın…

Ali’nin heyecânı işlerse rûha, ne hoş,

O ilmin kapısından, ilmin baş şehrine koş!

Kalbine nefes nefes asr-ı saâdet doldur,

Mübârek topraklardan dosta hediyye budur… Artık, sırf Hicaz değil, yaşadığın her yerde,

Olsun gözün kulağın her zaman Peygamber’de… Sen bir salât eylesen selâm ile ey Seyri, n salât-selâm eyler O Merhamet Cevheri…

M. Ali EŞMELİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir