AURA NEDİR?

AURA NEDİR?

Aura evrensel enerji alanındaki tüm cisimlerin ve varlıkların etrafını saran, onlarla kaynaşan, kendi özelliklerini barındıran ve yayan, ışıklı bir alandır. Ruh gölgesi, enerji beden, ruhun dedublesi (kılıfı) manasında da kullanılmaktadır. Dışarıdan bakmakla görülmez. Tecrübeli ve deneyimli olanlar aura’nın farkına varabilirler. Meslek olarak hayatını bu tedavi yöntemine adamış çok tecrübeli bazı şifacılar, tüm aura katmanlarını görebilecek yeterliliğe ulaşmışlardır. İnsan aurası ya da insan enerji alanı, evrensel enerji alanının insan bedenini saran bölümüdür. Aura’nın yedi çeşit katmanı vardır ve bu katmanların her biri vücudumuzda yerleşmiş yedi ana çakra (enerji merkezi) ile ilişkilendirilmektedir. Aura sadece insana özel değildir. Tüm canlı varlıklarda bulunur.

Aura’yı Etkileyen Faktörler ve Kirlian Fotoğrafçılığı

Aura sabah saatleri daha geniş bir görünüme sahiptir ve bu durum günün ilerleyen saatlerine doğru azalmaktadır. Gün içinde yaşanılan hemen her olay insan aurasını olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir. Akşam saatlerinde stresli geçen bir günün yorgunluğu ile azalmış ve düzensizleşmiş insan aurasını, 10-15 dakikalık bir meditasyon sonrasında hemen düzeltebilmek mümkün olabilmektedir.

Auradaki değişimlerin tesbitini bir elektronik mühendisi olan Samyon Kirlian, kendi adıyla anılmakta olan yöntemi ile gerçekleştirmeyi başarmıştır.

Samyon Kirlian ve karısı tarafından yapılan ilk çalışmalardan biri de bitkilerin fotoğrafım çekmektir. Onlar, kullandıkları tekniğin basit bir yapraktaki muhteşem karmaşık reaksiyonları gösterdiğini tespit ettiler. Dıştan iki yaprağa bakıldığında birbirlerinden hiçbir farklılıkları olmamalarına rağmen değişik topografik görüntüler veriyorlardı. Flastalıklı olan yaprağın çevresindeki hasta olan kısımlarında pürüzlü boşluklar görülürken, sağlıklı yaprakta kompleks bir enerji kalıbı vardı. Sağlıklı yaprağın üzeri bir iğne ile çizildiğinde bu, Kirlian fotoğrafında kırmızı bir leke olarak görülmekteydi.1

Bazı bilim adamları Sovyet Rusya’ya giderek orada Kirlian’ların çalışmalarını araştırıp, insan elektromanyetizmasının bitkiler üzerindeki etkilerini tespit etme çalışmalarında bulundular. Bazı insanların ellerinin zarar görmüş hasta yaprakların üzerinden geçmesinin ardından, yaprakların tedavi oldukları tespit edildi. Bazı insanların elleri ise yaprakların ölmesine sebep olabiliyordu. Birbirinin en zıttı olan bu İki olay yeşertici temas ve soldurucu temas olarak bilinmektedir.

İnsanlann psikolojik durumları, diğer insanlarla münasebetleri, olaylara ve kişilere karşı tepkileri Kirlian fotoğrafları ile tespit edilebilmektedir. Birbirine karşı sıcak ve samimi duygular besleyen iki insanın yaydığı dalgalar birbirine doğru uzanır ve bazen birbiri içine girer. Tersi durumda, birbirine düşmanlık duyguları hissetmekte olanlarda da bu dalgalar aniden kesilmekte, parmaklar arasında bir boşluk oluşmaktadır. Aşırı öfkelenmelerde mavi-beyaz koronanın içinde kırmızı bir leke meydana geldiği keşfedilmiş, ölüm halindeki sujelerde, dışa kıvılcımlar ve alevler fırlatıldığı; tam ölüm halinde ise bunların tükenerek dindiği ve belli bir müddet sonra da kaybolduğu Kirlian fotoğraflarıyla tespit edilmiştir. Ayrıca guslün gerektiği durumlarda koronanın sertleşip garip renk değişiklikleri gösterdiği müşahede edilmiştir. İslam’ın emri gusülde olduğu gibi tüm bedenin su ile yıkanmasından sonra Kirlian fotoğrafı çekildiğinde ise bu garip değişikliklerin kaybolup koronanın normal hale döndüğü görülmüştür.1

Sabahları bir duş alarak güne başlama ihtiyacı, düzgünleşen koronanın gün içinde insana sağladığı performans artışından istifade etmek amacını taşır. Birçok kişi bunun kendilerine iyi geldiğini bilir, ama bunun hangi mekanizma ile gerçekleştiği hakkında bilgi sahibi değildir.

İnsan Aurasının Gelişmesi İnsan vücudu, zihni ve ruhu sürekli önemli değişim aşamalarmdan geçmektedir. Her değişme olumlu yönde ise aynı zamanda bir gelişme olmakta ve bu, insanın tüm yaşamının safhalarına yayılarak devam etmektedir.  Bebeklik döneminde, dikkat farklı bir objeye yönlendirildiğinde aura yoğunlaşarak palaklaşır. Bu yoğunlaşma özellikle başın et tarafında daha barizdir. Dikkati dağıldığında auranın rengi ve yoğunluğu kaybolmaya başlar; fakat bazı deneyimler renk olarak aurada iz bırakır. Her deneyim auraya farklı bir renk katar ve onun bireyselliğini geliştirmeye devam eder. Böylelikle auranın büyüyen bir sarmal gibi devam eden kendine has yapısı oluşur.

Beş duyumuzla ilgili yaşadığımız tüm deneyimler bilinçaltına kaydedildiği gibi auramıza da kaydedilmekte ve onda sürekli değişimler meydana getirmektedir. Bilinçaltı kayıtlarımız; hatta doğduğumuzda kulağımıza okunulan ezan sesinin kaydına kadar gördüğümüz, işittiğimiz, tattığımız ve doğum anından ölüm anına kadar yaşadığımız tüm deneyimler auramızın kendine has oluşumuna katkıda bulunur. Bu yüzden insanlar ölüme yaklaştıkları anlarda, yaşam çizgisinin biteceğini hissettiklerinde bir film şeridi gibi tüm yaşamlarının gözlerinin önünden akıp gittiğini görürler. Bu tarklı duygu; tüm deneyimlerin birlikte bilinçaltı ve auramızda kayıt halinde olmasından kaynaklanmaktadır. Auradaki bu kayıt bilinçaltına göre farklıdır. Buradaki kayıt gerçek anlamda orjinal bir şekilde etkilenme ve bunun yaptığı değişimler anlamında değerlendirilmelidir. Bu değişimler, bilge insanın oluşumuna en önemli katkıyı sağlayan değişimlerdir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve olgunluk dönemlerinde tüm vücudumuzda bulunan enerji çakraları yavaş bir şekilde ama düzenli olarak çalışmaya başlar; bununla birlikte tüm vücudumuzda olumlu aura değişimleri de kendiliğinden gerçekleşir. Bir çocukta veya gençte görülen olgun tavır ve düşünceler yaşının çok ötelerinde ise bu durum onun enerji düzeyinin ve buna bağlı olarak aurasının, çakralarının erken çalışmaya başlamasıyla açıklanabilir. Toplumda yaşı ilerlemiş olgun ve itibarlı kimselere birçok konuda danışılması ve adeta o insanların düşüncelerinin bir referans olarak kabul görmesi, onların çakralarının artık tam verimli bir halde çalışmaya başlamış olmasındandır. Bu kişiler dengeli, ince düşünceli ve her türlü düşünceyi alternatifiyle düşünebilme, analiz yapabilme ve değerlendirebilme özelliklerine sahip olmuşlardır. Bu yeterlilik durumu, insan aurasının kendine has gelişiminin iyi olması ve bunun neticesinde enerji çakralarının da daha verimli çalışması anlamını taşır. Kısacası bu kişilerin bilgelik yolunda önemli mesafeler aldıkları kabul görmektedir.1

Auranın Katmanları ve İşlevleri

Yedi tane katman vardır. Yedisinin dışarıdan normal bir şekilde gözlerimizle görülebilmesi ol dukça zordur. Yedi katmanın yedisini ve hatta daha fazlasını gören şifacılar vardır. Bunlar, bu tedavi yöntemine yoğunlaşarak tüm hayatını insanların daha iyi tedavi olabilmelerine adamış kişilerdir. Yedi katmandan bazıları davranış dalgaları şeklinde ve bunların aralarındaki diğer katmanlar ise hareket halindeki renkli sıvılar gibi görünmektedir. Farklı görünüm ve renklere sahip olan bu katmanların kendine has özel fonksiyonları vardır. Her katman vücudun değişik yerlerinde ama orta kısmından geçen çizgi üzerinde bulunan yedi ana çakra ile bağlantılıdır. Birinci katman birinci çakraile yedinci katman yedinci çakra ile özellik ve etkinlikleri açısından büyük benzerlikler gösterir.

 

1

ENERJİ MERKEZLERİMİZ: ÇAKRALAR

Enerji çakralarının yerleri vücudumuzdaki ana sinir ağları ile uyum gösterir. Durağan ışık çizgilerinin kesiştiği yirmi bir noktada ufak ve vücudun ortasında büyük yedi ana çakramız vardır. Bu enerji merkezleri önemli akupunktur noktalarına karşılık gelmektedir. Akupunkturda iğne ile bu enerji merkezlerinin aktifleştirilmesine, fonksiyonlarının arttırılmasına çalışılmaktadır.

Akupunktur tedavisi ile bioenerji tedavilerinin birçok açıdan örtiişüyor olması ve hatta diğer tedavilerin de (yoga ve reiki gibi) hep bu önemli bölgeleri ilgilendiriyor olması tesadüf değildir.

Durağan ışık çizgileri ile ifade edilmeye çalışılan akupunktur meridyenleridir. Bu meridyenlerin birleşme noktaları enerjinin bir girdap gibi yoğunlaştığı ve vücuda dağıldığı alanlardır. Buralar enerjinin, auranın içine ve dışına akması için gereken açıklıklardır.

2

Çakraları güçlendirmek ve enerji akışını artırmak sağlığımızla direk olarak ilgilidir. Çakraların güçsüz olması vücudumuzda dolaşan enerjinin azalmasına ve bu enerji azalması da hastalıklara neden olmaktadır. Gücü azalmış olan çakra, kendisinin etki alanı ile ilgili olan hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur.

Beş duyumuzun her biri, bir çakra ile ilgilidir. Dokunma ilk çakra ile; işitme, koklama ve tatma beşinci çakra ile; görme ise altıncı çakra ile ilgilidir.

Genel Bilgiler ve Özellikler

Bir kişinin kalp çakrası iyi işliyorsa o kişi sevgi konusunda başarılıdır. Birinci yani kök çakrası iyi işliyorsa o kişinin yaşama isteği güçlüdür ve altıncı çakrası düzenli işliyorsa iyi düşünebiliyordur. Hedefleri, amaçları vardır. Bu hedefler kendisini ona anlamlı, makul ve mantıklı göstermekte ve bunları gerçekleştirme uğrunda büyük bir enerji ve motivasyon sağlamaktadır. Üçüncü ve altıncı çakraları düzenli çalışmıyorsa, hayatı anlamlandırma noktasında insana büyük bir avantaj sağlayan sağlıklı düşünebilme özelliği kaybedilmiş ve kişi mevcut düşüncelerde dağılmış

3

durumdadır. Çakraların açıklık durumlarını tespit etmek için değişik metotlar vardır. En pratik ve kolay olanı; sarkaç bir iple aurik sahadan 15 cm kadar yüksekte çakraların üzerinde tutulur ve sarkacın hareketlerine göre çakranın özellikleri tespit edilir. Çakranın hareket yönü çakranın enerji aliminin yön ve miktarını gösterir. Çakra hareketi saat yönüne ters ise çakra psikodinamik olarak kapalıdır; yani ilgili psikolojik konularda sorunlar var demektir. Sarkacın çizdiği dairenin büyüklüğü çakranın gücünü ve içinden geçen enerji akışının miktarını gösterir.

1

Birinci Çakra: Kök Çakrası

Kuyruk sokumu merkezi olarak da adlandırılır. Makatla üreme organı arasındadır. Kırmızı, parlak, alçı rengindedir. Cinsel organlarla, kan ve hücre üretimi ile ilgilidir. Erkekte fiziksel, kadında duygusal olan bu çakradaki bezler, kan dolaşımındaki adrenalin ve noradrenalinin ayarlanmasından sorumludur. Ani tepkisel değişimlerden etkilenerek vücuttaki hormon salım- mı ile ilgili düzenlemeyi gerçekleştirir. Acil şekilde gelişen bir olayda, yaşadığımız korku ya da kızgınlık duygumuzun ardından, yaşadığımız tüm duygusal ve fiziksel değişimleri kontrol altında tutan çakramızdır. Fiziksel enerji miktarı ve fiziksel gerçeklikte yaşamak için gerekli olan irade ile ilgilidir. Hayat enerjisi, başlamaya yönelik güç, azim, samimiyet, dünyaya hâkim olma gücü, cinsel güç, yapılan işlerde farklı uygulamalara yönelik yeterlilik ve yenilikle ilgilidir. Dengeli çalıştığında; yaşamın sınırsız olanaklar sunduğunu ve bu olanakların azim, kararlılık, alternatif yeniliklerle aşılabileceği düşüncesinin kaynağını oluşturur. İnsanın ayağının yere sağlam basma duygusunu güçlendirir. Hiçbir sebebe bağlanamayan kronik anemisi (kansızlık) olanların bu çakraları verimli çalışmamaktadır. Panik hale girerek telaşlanan bu kişilerde panik atak şikâyeti gelişebilir ve genelde toplumda “aceleci” ya da “çok heyecanlı” olarak nitelendirilirler.

İkinci Çakra: Svadhistana (Cinsel Çakra)

Göbeğin 3-5 cm altında yer almaktadır. Böbreküstü, bağırsaklar ve cinsel organlarla ilgilidir. Turuncu (portakal) rengindedir. Deri, süt bezleri, üreme organları, böbrekler ve mesane ile ilgili organlardır. Kan, mide sıvısı, sperm, ter bezleri gibi tüm vücut sıvılarından sorumludur. Bütün bio yaşamın kaynağı olan su ile tanımlanmaktadır. Bu çakrada görülen düzensiz çalışma; kadınlarda cinsel ilişkiden zevk alamama ve isteksizlikle kendini gösterir. Erkeklerde erken boşalma, ereksiyon olamama gibi sorunlar gelişir. Fazla çalışması cinsel sapıklık durumlarını meydana getirebilir. Bu durum, normalden sapmış zevk duygusunun insanın anormal davranış ve istekler içinde bulunmasını sağlayacağı için, bir tür sapıklık olarak nitelendirilmesine neden olabilir. Eksik çalışması birçok evliliğin son bulmasında önemli oranda etkili olmaktadır. Fazla çalışması da yine farklı problemlerin meydana gelmesine neden olacağı için dengelenmesinin oldukça önemli olduğu bir çakradır. Her iki durumda da sosyal ve ailevî koşulların etkilenmesi sadece eşlerin değil, onların çevrelerinin de bu olumsuzluklardan zarar görmesini sağlayabilir. Sık sık sevgili değiştirenlerin ve bu hususta “maymun iştahlı” denilenlerin bu çakraları dengeli çalışmamaktadır.

Üçüncü Çakra: Manipuraka (Güneş Sinir Ağı, Solar Pleksus Çakrası)

Göbekle göğüs kafesi arasındadır. Sinirlerle ve sindirimle ilgilidir. Mide, dalak, karaciğer, pankreas, gibi iç organların çalışmasını düzenler. Sarı renklidir. İnsanlarla ilişkilerimiz, hoşlanma duygumuz ve uzun vadede sürdürülen ilişki ve dostluklar buradan kontrol edilir. Deneyimlerin kabullenilmesine, duygu ve isteklerin kolay açılımına yardımcı olur. Özellikle iç organlarımızla ilgili sorunlarda ya da direk bu çakranın işlevselliğinin bozulduğu durumlarda hazımsızlık, kanın sürekli kirlenmesine yönelik şikâyetlerin artması ve buna bağlı yorgunluk, depresyon, anksiyete gibi şikâyetlerin daha kolay geliştiği görülebilir. Kronik yorgunluk sendromu bu çakranın zayıflığı ile ilgilidir. Bu zayıflığın belirgin olduğu kişilere “çok ağır” ya da “çok yavaş” tabiri kullanılmaktadır. Bunlar çoğu kez vücuttaki ying oranının artmasına bağlı olarak gelişen şikâyetlerdir. Gelişen psikiyatrik rahatsızlıklar daha çok psikolojik süreçlere değil metabolik sorunlara bağlı olarak gelişir. Pankreas adlı organımızın rahatsızlığına bağlı olarak gelişen diyabet de metabolik hastalıklara örnek olarak verilebilir. Kişi kendi bedenini beğeniyor ve sağlıklı tutmak istiyorsa bu çakra açıktır. Şifa merkezi olarak da adlandırılmaktadır. Tıp doktoru ve farklı meslek mensuplarının şifacılık üzerine yaptığı çalışmalar, aslında onların bu çakralarının verimli işlediğinin aynı zamanda bir kanıtıdır. Bu çakranın çalışması düzenli ise; kişi, üstünde baskı yaratmayan, sağlıklı, duygusal bir hayat yaşamaktadır. Eğer çalışmasında bozukluk varsa duygularını kontrol etmekte sıkıntı yaşar. Ani bir şekilde beklenmedik duygu değişimleri görülebilir. Yaşamının tatmin boyutu sürekli sıkıntılara odaklanmış olmasına bağlı olarak yetersizdir. Bu yetersizlik hislerinin yoğunluğu endojen metabolik rahatsızlıklara eklendiğinde, depresyon kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkar.

Dördüncü Çakra: Anahatra (Kalp Çakrası)

Tüm çakraların merkezi konumundadır. Sevgiyi oluşturduğumuz ve hayatla bağlılığımızı güçlendirdiğimiz bir çakradır. Sevme kapasitemizi belirler. Yeşil renklidir. Bu çakrası aktif çalışanlar toplumumuzda “dost canlısı” ya da “iyilik timsali” olarak değerlendirilirler. Onlar sevmenin, sevgiye karşılık bulmanın sanatsal bir yanı olduğuna inanırlar. Hiçbir ayrım gözetmeksizin insanları sadece insan olmalarından dolayı severler. Bu sevgileri asla çıkar ve menfaat ilişkisiyle bağdaştırılamaz. Çıkar ilişkileri, ikiyüzlülük, yalakalık, onursuz ve kişiliksiz tavır ve davranışlar onları son derece rahatsız eder. Kişisel bütünlükleri tam olarak dengelenmiş insanlardır. Oldukları gibi görünmeye çalışırlar. İnanç ve düşüncelerinden asla ödün vermeyen tavırlarıyla dikkat çekerler. Kolaylıkla, hiçbir rahatsızlık hissetmeden hayır diyebilirler. Bu çakranın yeteri kadar açık olmadığı durumlarda hayır demeleri oldukça zorlaşmıştır ve her evet demeleri de onları güçsüzleştirmeye devam etmektedir. Kalp, sırtın yukarı kısmı, göğüs boşluğu, kan ve dolaşım sistemi, bağışıklık sistemi üzerine etkilidir. Timüs bezi ve büyüme dengesini düzenler, lenf sisteminin işleyişini kontrol eder. Bu çakra bireysel egodan kurtulmayı ve böylece gerçek sevgi duygusuna ulaşmayı sağlar. Bu çakranın açılması algılama yeteneğimizi güçlendirir. Kapalı olması algılama

yı bozar ve farkındalık duygumuzu olumsuz yönde etkileyerek, kendimizle ve etrafımızdaki olayların anlamlarıyla alakalı değerlendirmelerimizdeki nesnelliğimizin kısmen kaybolmasına neden olur.

Beşinci Çakra: Vishudha (Boğaz Çakrası)

Bu çakra anlatım, iletişim ve kabiliyetin merkezidir. Boynun alt kısmında yer alır. Tiroid ve paratiroid bezleri ile ilgilidir. Soluk mavi renklidir. Ayrıca kas, boyun, boğaz, çene, kulaklar, ses telleri, soluk borusu ve bronşlarla ilişkilidir. Bedensel ve ruhsal gelişim arasındaki dengeyi sağlar ve metabolizma yoluyla enerjinin dönüşüm hızını düzenler. Çok ve hızlı konuşanların bu çakraları aktif çalışmaktadır. Bu kişiler tüm çevreleri ile sağlam dostluklar ve mükemmel bir iletişim seviyesi geliştirmişlerdir. Birçok insan onları danışılan ve haber alman insanlar olarak değerlendirir. Bazıları için “ayaklı gazete” tabiri kullanılır. Bu kişilerin telefonları susmaz. Sürekli birileri ile telefon görüşmesi halinde olmayı sanki bir ihtiyaçmış gibi hissettikleri için hem kendileri birçok insanı arar, hem de başkaları tarafından aranırlar. Kararlarına ve hayat amaçlarına ulaşabilmek için kendilerini çok iyi motive edebilirler. Yazma kabiliyetleri de iyidir. İyi bir hatip ve yazar olabilirler. Siyasîlerin ve aktif yaşamlarına durmaksızın devam edenlerin genelde tüm çakraları ve özellikle enerjilerinin dönüşüm hızını düzenleyen bu çakraları aktif çalışmaktadır.

Altıncı Çakra: Ajna (Üçüncü Göz Çakrası)

Entellektüel kapasitemizin, irade ve hafızamızın, santral sinir sistemimizin yönetim merkezidir. Lacivert çivit mavisi rengindedir. İki kaşın arasında yer almaktadır. Endokrin bezler; özellikle hipofız ve epifiz bezi, uyku, böbrek ve sinir hastalıkları ile ilgilidir. Beyin, yüz, gözler, burun, sinüsler, kulaklar, beyincik, ruhsal çöküntü etki alanlarıdır. Akılcı düşünme, ilahi olarak esinlenmiş düşünce, İlahî bilgi, hayal gücü, sezgi, kendini adayarak içsel dürüstlüğe ulaşma üzerinde etkilidir. Eğer çakra güçlü bir şekilde saat yönüne tersse, kişide olumsuz fikirler yaratma özelliği baskındır. Böyle birisi, tüm olay ve gelişmeleri yanlış değerlendirir. Algılama son derece bozulmuştur. Ona söylenen her şeyi, kendi aleyhine söylenmiş gibi algılar. Toplumumuzda bu tip kişilere “çok alıngan” tabiri kullanılır. Kişi bu şekilde algılamasının yanlış olduğunu fark edemeyecek kadar rahatsızlığını ilerletmiş olabilir. Olumlu düşünebilmesi zorlaşmıştır. Bu çakranın açılması ile kişi bilgelik yönünde önemli aşamalar göstermeye başlar. Bunun için özellikle hayal gücünün kullanılması, kısa zamanda daha anlamlı sonuçlar alınmasını kolaylaştıracaktır.

Yedinci Çakra: Sahasrara (Tepe Çakrası)

Taç çakrası ve zeka çakrası da denilir. Başın en üst tepesinde bulunur, beyin ve pineal bezler üzerinde etkilidir. Baskın rengi mordur. Beyaz ve altın rengi görünümüne de sahiptir. Yaşanılan olayları, dünyayı ve kişileri gerçek anlamda tanımakta zorluk çekenlerin bu çakralarının iyi çalışmadığı söylenebilir. Gerçi artık günümüzde insanları tanıyabilmenin zorluğu her geçen gün daha da belirgin hale gelmektedir. Bütün organizmanın işleyişini kontrol eder. Diğer çakraların bütün enerjisini için de barındırır. Bu enerjilerin kaynak ve başlangıç noktasıdır. Açıldığında tüm tıkanıklar çözülmeye başlar. Kişinin ruh sağlığı; fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak bütünlüğü ile ilgilidir. Bu çakra tüm dengelerin etkilenmesi, onların bozulması ya da düzenlenmesi açısından en önemli çakra olarak kabul edilir. Birbirlerine bağlandıkları tüm çakraların asıl enerji dönüşümlerini gerçekleştirdikleri ana enerji kanalıdır. Bir şehrin elektrik akımının geldiği yüksek gerilim hattı gibi değerlendirilebilir. Bu çakrası açık olanlar “çok dengeli” olarak nitelendirilirler. Soğukkanlı tavır ve tutumları dikkat çekici belirginliktedir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*