Yazar Arşivi: kozlu

İBRÂHİM ARVÂSÎ

İBRÂHİM ARVÂSÎ Din ve. dünyâ ilimlerini tahsil ethıiş, vilâyette mensûbu bulunduğu Ar- vâsî âilesinin-vârisi olmuş âlim, fazıl, veliyy-i kâmil bir zât idi. Aynı zamanda diplomat olup, Osmanlı Iran münâsebetlerinde Devlet-i aliyye-i Osma- niyyeyi temsil etmiş, unutulmayacak hizmet­lerde bulunmuştur. Sofiy- ye-i aliyye büyüklerinden Şeyyid Fehim-i Arvâsî hazretlerinin anne tarafın­dan dedesi olan İbrâhim Arvâsî, 1832 yılında Do- ğubayezîd ‘de vefât et­miştir. Kabri ...

Devamını Oku »

uyuma

Bulunduğu beldenin tüccarlarından biri şöyle anlatır: 6lis şehrinden Hama şehrine gitmek için yola çıktık. Bize *un tehlikeli olduğunu söylediler. Bunun üzerine Ebû Bekr ı Kavvâm hazretlerine gittik. Ona; “Efendim, Hama şehri* gideceğiz. Fakat yolun tehlikeli olduğu söylendi. Bizi yal– bırakmayıp, duâ etmenizi diliyoruz;” deyince, Ebû Bekr Kavvâm; “İnşâallah” buyurdu. Biz yola çıktık. Ben hay­rı üzerindeydim. Hama’ya yaklaştığımız sırada beni uyku ...

Devamını Oku »

İbn-i Kavvâm

açılması için İtan Melik Nâsır’a mürâcaat et- Sultan Melik, kanalın açılma- Ve temizlenmesi için emir verdi. *kat yarısına gelmeden çok raflı olduğu için, Sultan Melik, alın temizlenme işini bıraktırdı, süre sonra İbn-i Kavvâm, bu nalın açılmasının lâzım olduğu- görerek, talebeleriyle birlikte irat Nehrinin kenarına gitti. Bir C r göstererek: “İşte kanalın başı ırasıdır.” dedi ve kendisi de ka- !W( açma ...

Devamını Oku »

IBN-I KAVVAM

IBN-I KAVVAM Kavvâm’ın yanında çeşit çeşit meyvelerin bulunduğu bir tabak vardı. Suâli sorana dönerek; “Mü- temekkin o kimsedir ki, şu tabağa işâret ettiği an, içinde ne varsa harekete başlar.” buyurdu. Bizler tabağın içindeki meyvelerin İbn-i Kavvâm’ın işâreti ile hareket et­meye başladığını gördük.” Ebû Abdullah anlatır: “Emîr Ehderî bir gün babama şöyle di­yordu: Şarka giderken, Melik Kâ­mil ile berâberdim. Bâlis şehrine ...

Devamını Oku »

NİÇİN SEVİYORMUŞ

NİÇİN SEVİYORMUŞ? Şöyle anlatılır: İbn-i Hafifin iki talebesi vardı. Bunlardan birinin ismrAhmed-i Mih, diğerininki Ahmed-i Kih idi. İbn-i Hafîf daha çok Ahmed-i Kih’i severdi. Sohbetine katılanlar bünu kıskanmışlardı. Bu durumu öğrenen İbn-i Hafîf, Ahmed- i Kih’in daha üstün-olduğunu onlara göstermek istedi. Der­gâhın kapısının önünde bir deve uyuyordu. İbn-i Hafîf “Ey Ah­med-i Mih! Şu deveyi dergâhın damına çıkar” deyince, Ah­med-i Mih; ...

Devamını Oku »

İBN-İ HAFÎF

İBN-İ HAFÎF Önüme pişirilmiş, fakat tadı tuhaf bir et getirdi. Onu yemekten tiksi­nip yiyemedim. Bu halden o zât mahcûb oldu, bun de utandım. Sonra bir cemâatla yola çıktım. Bir ara yolumuzu kaybettik. Yara­mızda yiyecek bir şey kalmamıştı. Birkaç gün açlığa sabrettikten sonra dayanamaz duruma geldik. En sonunda yiyemiyeceğim bir şey temin ettim. Tam bir lokma alacağım sırada, o zâtın evindeki ...

Devamını Oku »

İBN-İ FÂRİD

İBN-İ FÂRİD; Mısır da büyük velîlerden. İsmi, ö. basınmki Ali’dir. Künye Hafs olup, Sultân-ül-âşikîns,’ ların sultânı) ye Şerefüddîn ları vardır. İbn-i Fârid diye oldu. Resûlullah efendimiz’ annesi Halînrre’nin mensup ‘ ğu Benî-Sa’d kabîlesine m„; tur. 1180 (H.576) senesind sır’da doğup, 1238 (H.636) ” sinde yine burada vefât etti: sır’da Karâfe denilen yere d dildi. İbn-i Fârid, aslen Sûriye Hama şehrindendir. ...

Devamını Oku »

AYDERÛŞİ

AYDERÛŞİ; Hicaz da ye­ri büyük velîlerden, ismi Mu- mmed bin Ali bin Abdullah’tır, •ygamber efendimizin llallahü aleyhi ve sellem) nes- nden yâni seyyiddir. Meşhûr âlim Ve evliyâlar âilesi olan Ayderûsî âllesine mensub olduğu için, İbn-i Ayderûsî diye şöhret bulmuştur. Mekke-i mükerremede doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1655 (H.1066) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti. Kabri, babasının kabrinin yanındadır. Ömrü Mekke-i mükerremede geçen ...

Devamını Oku »

İBN-İ ATÂULLAH

İBN-İ ATÂULLAH; Evliyâmn büyüklerinden. İsmi Ahmed bin Muhammed’dir. İbn-i Atâullah İs- kenderî, Tâcüddîn-i İskenderî ad­larıyla meşhûr olmuştur. Mâlikî mezhebi âlimlerinin ve Şâzilî tari­katının büyüklerindendir. 1309 (H. 709) senesinde Mısır’da vefât etti. Kabri, Karâfe Kabristanındadır. KİMLERİ GÖRDÜN? talebelerinden biri hacca gitmişti. Kâbe-i muazzar tavâiı esnasında, hocası Tâcüddîn~’ İskenderî’yi gördü, ca sa’y ederken, Arafât’ta vakfeye dururken yine fıocasi§ gördü’;. Hac vazifesini bitirince, ...

Devamını Oku »

İbn-i Âbidîn

İbn-i Âbidîn, fıkıh âlimlerinin yedinci tabakasızdandır. Yâni ön­ceki tabakalarda bulunan frkıh âlimlerinden doğru olarak nakil yapanlar derecesindedir. İbn-i Âbidîn, 1836 (H.1252) senesinde elli dört yaşında Şam’da vefât etti. Vefât haberini duyan müslümanlar, böyle büyük bir âliiini kaybetmelerinden dolayı çok üzülüp göz yaşı döktüler. Ce­nazesine gelenler görülmemiş bir kalabalık teşkil etti. Ceriâze na­mazı Sinân Paşa Câmiinde kılın­dıktan sonra, Şam’da “Bâb-üs- sagîr” ...

Devamını Oku »

İBN-İ ÂBİDÎN

İBN-İ ÂBİDÎN; Şam’da yetişen âlimlerin en büyüklerinden, velî. OsmanlIların en meşhûr fıkıh âlimlerinden olan İbn-i Âbidîn’in İsmi, Seyyid Muhammed Emîn bin Ömer bin Abdülazîz’dir. 1784 (H.1198) senesinde Şam’da doğ­du. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî haz­retlerinin sohbeti ile şereflenerek kemâle geldi. İbn-i Âbidîn, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Bir müddet babası ile birlikte ticâret­le meşgûl oldu. Bu sırada bir ta­raftan da Kur’ân-ı kerîmi ...

Devamını Oku »

HÜSEYİN BİN AHMED | MÛSULÎ

HÜSEYİN BİN AHMED | MÛSULÎ; On beşinci yüzyrt| Suriye ve Irak’ta yaşamış veB| den. İsmi, Hüseyih bin Ahmed j Hüseyin’dir. Aslen Haleb’li oldu halde Mûsul’a gelip yerleştiği Mûsulî diye anıldı. Ibn-i Atânî ı meşhûr olmuştur. Doğum ti bilinmemektedir           $ Haleb’de dünyâya geten Jî| şeyin bin Ahmed hazretleri, küçl yaştan îtibâren ilim tahsîl ettj. 2 mânındaki âlim ve velîlerin id meclislerinde ...

Devamını Oku »

HÜSÂMEDDÎN PÂRİSÂ BELHÎ

HÜSÂMEDDÎN PÂRİSÂ BELHÎ; Alâeddîn-i Attâr hazretle­rinin yüksek talebelerinden ve ha­lîfelerinden. Mevlânâ Hüsâmed- dîn de denilmektedir. Hal tercü­mesi hakkında fazla bilgi bulun­mayan Hüsâmeddîn Pârisâ, do­kuzuncu asrın ikinci yarısında ve­fât etti. Kabri Belh şehrindedir. Hâce Hüsâmeddîn, önceleri Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerin- dendi. Şâh-ı Nakşibend, bunun mânevî terbiye Ve yetişmesini Hâ­ce Alâeddîn-i Attâr’a bırakınca, artık Alâeddîn-i Attâr’ın derslerine devâm etti. O ...

Devamını Oku »

HÜBEYRET-ÜL-BASRÎ

HÜBEYRET-ÜL-BASRÎ; Çeş- ‘ı tlyye yolunun büyüklerinden. Zâ- hlrî ve bâtınî ilimler sâhibi bir velî \ İdi. Huzeyfetü’l-Mer’âşî hazretleri- S nln halîfelerinin ileri gelenlerin- j dendir Künyesi Emîrüddîn olup, i           hakkındaki bilgiler çok azdır. Hâ- ce Hübeyret-ül-Basrî diye bilinir. ; 900 (H.287) yılında vefât etti. On yedi yaşında Kur’ân-ı ke­rîmi ezberledi. Birçok âlimden din ve âlet, yardımcı ilimleri tahsil etti. Kur’ân-ı ...

Devamını Oku »

Huzeyfetü’l-Mer’âşî haz­retleri

Huzeyfetü’l-Mer’âşî haz­retleri Allahü teâlâdan olan korkusu sebebiyle çok ağlar­dı. Böyle bir zamanda yanı­na gelen birisi ona dedi ki: “Bu derece ağlayıp sızlama­na, ızdırap çekmene sebep nedir? Yoksa Allahü teâlânın Rahîm, çok merhâmetli, Ke­rîm ve Gafur olduğunu bilmi­yor musun?” dedi. Bunun üzerine Huzeyfetü’l-Mer’âşî hazretleri; “Allahü teâlâ; “Bir fırka Cennet’te, bir fırka Cehennem’çiedir.” buyuru­yor. Ben bu iki fırkanın- aca­ba hangisindeyim, bunu bit­mediğim ...

Devamını Oku »

HUZEYFETÜ ‘L-MER’ÂŞÎ

HUZEYFETÜ ‘L-MER’ÂŞÎ; kizinci ve dokuzuncu yüzyılı yaşamış meşhur velîlerden, ta Huzeyfe, lakabı Sâdüddîn’dir. I basının ismi, Katâde’dîr. Şarri vârında bulunan Mer’âş dı şehirden olduğu için Mer’âşî besiyle meşhur olmuştur, bin Edhem hazretlerinin tı rindendir. Doğum târihi billı mektedir.’ 822 (H.207) seni vefât etti. Zamânımn âlimlerinden tahsîl etti. Aklî ve naklî ilimiı   yüksek âlim oldu. Birçok yelinin sohbetlerinde bulundu. Hızır ...

Devamını Oku »

HUCVÎRÎ

HUCVÎRÎ; Büyük velîlerden. İsmi Ali olup, babasınınki ise Os­man’dır. El-Cullâbî, El-Hucvîrî, El- Gaznevî nisbeleri vardır. Künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Seyyid olup haz- ret-i Ali’nin onuncu batından toru­nudur. Dafâ Genc-i Bahş diye de anılır. Sultan Gazneii Mahmûd za- mânında 1009 (H.40Ö) senesinde Gazne’de doğdu. Doğum ve ve- fâtı için başka târihler de rivâyet edilmektedir. Gazne’de doğduğu için Gaznevî, bu şehrin Cüllâb ve Hucvir ...

Devamını Oku »

HOCAZÂDE

HOCAZÂDE; Fâtih Sultan Meh- med devri OsmanlI âlimlerinin en büyüklerinden. İsmi Mustafa bin Yûsuf bin Sâlih, künyesi Hocazâ- de’dir. Bursa’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1488 (H.893) senesinde Bursa’da vefât etti. Babası, ticâretle meşgûl olan büyük servet sahibi bir tüccar idi. Ailesi ve çocukları son derece bolluk ve refah içindeydi. Hoca- zâde, babasının mesleğini terk edip ilim öğrenmeye yöneldi. Ba­bası bu ...

Devamını Oku »

Sâdeddîn Efen­di

Mehmed Efendinin vefâtı üzerine 1598 senesinde, Sâdeddîn Efen­diyi şeyhülislâmlık makâmma ge­tirdi. Hoca Sâdeddîn Efendi bir yıl sekiz ay şeyhülislâmlık yaptı. Bu sırada müslüman halkın işlerini hiç ihmâl etmedi ve hakkıyla yeri- ne getirdi. Gerekli fetvâları hazırlamakta büyük mahâ- ret gösterdi. Her Cumâ müslümanların dertlerini dinlerdi. Herkesin lisânına göre, Türkçe, Farsça ve Arabça verdiği cevaplarla halkı memnûn ederdi. Bu çalışma ve ...

Devamını Oku »

HİMMET EFENDİ

HİMMET EFENDİ HİMMET EFENDİ; On yedinci yüzyıl Anadolu velîlerinden. Bo­lu’ nun Gice köyünden Hacı Ali Merdan adlı bir zâttn oğludur. Dökmeciler mahallesinde doğdu. Doğum târihi belli değildir. Mem­leketine nisbetle Bolulu Himmet Efendi diye meşh.ûr oldu. 1683 (H. 1095) senesinde İstanbul ‘da vefât etti. Kabri, Üsküdar’da Bez- cizâde Efendi türbesinde, hocası­nın yanındadır. Küçük yaşından îtibâreh ilim öğrenmeye başlayan Himmet Efendi, İlk ...

Devamını Oku »