Avrupa Topluluğu
Batı Avrupa ve Akdeniz ülkeleri tarafından kurulmuş, kurumsal yapıda, kendi karar mekanizması bulunan, hükümetlerarası örgüt. Avrupa Ekonomik Topluluğuve Ortak Pazarda denilen Avrupa Topluluğu’nun (kısaltması AT) amacı, barışçı yollarla birleşik bir Avrupa kurmak, üye ülkelerin ekonomilerini bütünleştirmek, Avrupa halkları arasında toplumsal bütünlüğü ve hükümetler arasında siyasal katılımı ve eşgüdümü sağlamaktır. Günümüzde AT’ye tam üye ülkeler, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya ve İngiltere’dir.
TARİHÇE
Birleşik Avrupa planı ilk olarak İkinci Dünya Savaşı ertesinde Fransız devlet adamı Jean Monnet tarafından uygulamaya kondu. 1950’de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, 1952’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun (AKÇT) kurulmasıyla sonuçlanan bir plan önerdi. Avrupa Topluluğu’nun ilk çekirdeği olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’da kömür, demir ve çelik sanayilerinin koordinasyonunu sağladı ve sanayide uyguladıkları siyasetleri birbirine yaklaştırdı. Bu sınırlı kesimde, gümrükler, kotalar ve öbür sınırlayıcı uygulamaları kaldırmaya yönelerek, ilerde gerçekleştirilecek bir siyasal bütünleşmenin temellerini attı.
Kurucu (anlaşmalar. Hükümetler üstü bir kuruluş olan Avrupa Topluluğu’nun hukuksal anlamda kurulması, bir dizi anlaşmaya dayanır. Bunların ilki, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu yaratan Paris Anlaşmasıdır (18 Nisan 1951; 1 Ocak 1952’de yürürlüğe girdi). 25 Mart 1957’de imzalanan ve yürürlüğe 1 Ocak 1958’de giren Roma Anlaşmalarıyla da, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na üye altı devlet, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu (EURATOM) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdular. Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu, atom enerjisi ve nükleer araştırmalar alanlarında koordinasyon sağlamayı ve uyumu hedef alırken, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun “ortak pazar”ı olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kuruluş amacı, ülke ekonomilerinin AKÇT ve EURATOM’un kapsamı dışında kalan kesimlerinde de serbest ticareti oluşturmaktı. 8 Nisan 1965’te imzalanıp, 1 Temmuz 1967’de yürürlüğe giren Birleşme Anlaşması’yla, üç topluluk için ortak kurumlar oluşturuldu: Bakanlar Konseyi, Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Adalet Divanı ve Avrupa Konseyi. 26 Şubat 1986’da imzalanan ve 1 Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi’yle, Avrupa Parlamentosu’nun gücü artırıldı ve bütün yasal, mali ve teknik engeller ile yükümlülüklerin topluluk çapında birleşik pazarla, yani insanların, maddelerin, hizmetin, paranın ve bilginin üye devletler arasında serbest dolaşımıyla ortadan kaldırılması yolunda yeni biradım atıldı. Bununla birlikte, 2 Haziran 1992’de Danimarka’da yapılan Maastrich Plam’yla ilgili halk oylamasında halkın olumsuz oy kullanması, bir mali bunalıma yol açtı ve İngiltere ile İtalya’nın, geçici olarak AvPara Sistemi’nden çekilmelerine neden oldu. Ama 2 Eylül 1992’de Fransa’da yapılan Maastrich Plam’yla ilgili halk oylamasının, küçük bir çoğunlukla da olsa kabul edilmesi, topluluğun geleceği konusundaki bulutları yeniden dağıttı.
Üyelerinin artması. 1960 yıllarında, Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesi altı ülkeye İngiltere’nin de katılma isteğine, özellikle Fransa cumhurbaşkanı Charles İde Gaulle’in baskısıyla, İngiltere’nin Commonwealth’le olan bağlarının ve ABD’yle ilişkisinin topluluğa zarar vereceği gerekçe gösterilerek, karşı çıkıldı. Ama ‘de Gaulle’ün siyasetten çekilmesinden sonra, 1973’te, İngiltere’nin yanı sıra İzlanda ve Danimarka’nın da Avrupa Topluluğu üyeliğine kabul edilmeleriyle, üye sayısı dokuza çıktı. 1981’de Yunanistan’ın, 1986’da İspanya ve Portekiz’in tam üyeliklerinin kabulüyle, üye sayısı onikiye yükseldi. 1990’da, iki Almanya’nın birleşmesinin ardından eski Doğu Alman bölgesi de, birleşik Almanya’nın bir parçası olarak AT’nin kapsamına girmiş oldu.
AT – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Türkiye Avrupa Topluluğu’nal (AT) girmek için ilk kez 1959’da başvurduysa da, Federal Almanya dışındaki üyelerin karşı çıkması sonucu, ortaklık anlaşması (Ankara Anlaşması) ancak 1963’te imzalandı. O tarihte Türkiye’de sol akımın güçlenmesi, Kıbrıs yüzünden Türk-Yunan ilişkilerinin gerginleşmesi, Türkiye-SSCB yakınlaşması gibi olgular karşısında, Türkiye’nin üyeliği NATO çerçevesindeki Batı blokunun çıkarları açısından yararlı görülmekteydi. İç çevrelerdeyse, Türkiye’nin Batı dünyasının parçası olduğu ve 1961’de ortaklık anlaşması imzalayan Yunanistan’dan ötürü, Türkiye’nin AT ülkeleriyle ticaret olanağını yitireceği ileri sürülerek, AT’ye girilmesi savunuldu. Türkiye’nin ortaklık statüsü üç aşamada düşünüldü: Hazırlık dönemi, geçiş dönemi, son dönem. 1964’te başlayan hazırlık dönemi, Türk ekonomisi Avrupa nin AT yükümlülüklerine hazırlanması için, AT’nin Türkiye’ye tek taraflı ödün tanıyacağı, buna karşılık Türkiye’nin AT’ye karşı yükümlü olmayacağı, en az 5, en çok 1 2 yıllık bir süre olarak tasarlandı.
Geçiş Dönemi’ri\n ayrıntıları, “Katma Protokol” adı verilen AT Konseyi tarafından hazırlanan bir ekle belirtildi. 1971’de, AP hükümetinin TBMM’yel sunduğu “Protokol” 69’a karşı 149 oyla kabul edildi. Türkiye’ye, geçiş dönemiyle ilgili ödünlerin tümüne yakın bir bölümünün tanındığı 1970-1972 yılları arasında, AT üyesi ülkelere dışsatım yalnızca 107,9 milyon dolar artarken, bu ülkelerden dışalım 327,3 milyon dolar arttı. AT’nin 9 tam üyeye çıkması üstüne, Türkiye’yle ilişkileri düzenleyecek bir “Tamamlayıcı Protokol” hazırlanması gerekti. Bu protokol imzalanana kadargeçe- cek süre için yapılan “Geçici Anlaşma” 1974’te yürürlüğe girdi. Türkiye’nin, AT’nin karşısındaki pazarlık gücünün yetersizliği yüzünden, “Tamamlayıcı Proto- kol”da aldığı ödünler, istediklerinin yanında çok önemsiz kaldı. Geçiş dönemini, 22 yıl sonra, son dönem’\r\ izlemesi kararlaştırılmıştı.
Ne var ki, özellikle 1 Ocak 1981’de Yunanistan’ın ATjtamlüyeliğine kabul edilmesinden ve 12 Eylül 1980 müdahalesiyle Türkiye’de demokrasinin geçici olarak kesintiye uğramasından sonra, AT ile Türkiye arasındaki ilişkilerde başlayan sertleşme, AT Konseyinin 22 Ocak 1982’de aldığı tavsiye kararı uyarınca, AT Konseyi’nin Türkiye’yle ilişkisini askıya almasıyla sonuçlandı. Bu karar Kasım 1985’te, Balfour Planı uyarınca, Türkiye’de parlamenter rejim kuruluncaya kadar uzatıldı. 1986’dan sonra, AT’yle ilişkiler yeniden geliştirilmeye başlandı ve 14 Nisan 1987’de Türkiye, topluluğa tam üyelik başvurusunda bulundu. Ama Topluluk Komisyonu, 18 Aralık 1989’da, Türkiye’yle tam üyelik görüşmelerinin başlamasına olanak bulunmadığını açıkladı. Bu olumsuz tutuma karşın, 10 Ocak 1996’da gümrük birliğinin başlaması kararlaştırıldı. Avrupa Topluluğu, Türkiye’nin ve aynı ilişkiler içinde olduğu Kıbrıs Rum Kesimi ile Malta’nın Avrupa tek pazarı gerçekleşmeden tam üyeliğe alınmalarına olanak bulunmadığını açıkladıysa da, Türkiye 1993’te dışalım rejiminde değişiklikler yaparak (AT ülkeleri ve öbür ülkelerle ayrı ayrı gümrük sınırları koyulması), 1996’da gümrük birliğine gitme yolundaki işlemleri sürdürdü.
AT SİYASETLERİ
1992 sonundaki görünümüyle AT, ulusal sınırların, ticaret ve insanların serbest dolaşımına engel olmayacak işlevsel bir “ortak pazar” kurma amacına oldukça yaklaşmıştır. Üye devletler dış ticaret, tarım, balıkçılık, taşımacılık ve para konularında ortak siyasetler geliştirmişlerdir. Ölçü birimleri ve rekabet, enerji, çevre koruması, eğitim, araştırmalar ve üretim, teknoloji ve para birimi gibi alanlarda da ortak kurallar, birleşme programları hızla yürütülmektedir.
Avrupa Topluluğu, yoksul ülkelerin ekonomik yönden kalkınmalarını desteklemekte ve eski Doğu Almanya bölgesinin kalkınmasıyla yakından ilgilenmektedir. Avrupa Para Bankası, dünyanın her yanında çok amaçlı ekonomik gelişmeleri mali yönden desteklemektedir.
Kaynaklar. 1979’da kurulan “Avrupa Para Sistemi”, Batı Avrupa ülkelerinde ortak ve sabit bir döviz değişim oranı kurmayı hedef almıştır. Ayrıca, topluluğun bütün ülkelerinde ortak kullanılacak bir para birimi henüz kurumsallaşmamış olmakla birlikte, Avrupa Para Birimi (ECU), AT genelinde para değişimi birimi olarak kullanılmaktadır. Aralık 1991’de Maastricht’te yapılan zirve toplantılarında, tek bir para birimi ve bir merkez bankası kurulmasının 1999’da gerçekleşeceği öngörülmüştür. Topluluğun kendi bütçesi vardır ve ulusal hükümetler tarafından toplanan katma değer vergilerinin bir bölümü yıllık gelir olarak bu bütçeye aktarılmaktadır; ayrıca dışalım vergileri ve her üye devletin yıllık ulusal üretimi üstünden alınan yardımlar da topluluğun gelirleri arasındadır.
Dış ilişkiler. Avrupa Topluluğu, uluslararası ticaretin yaklaşık olarak % 2 0 ‘sini yönlendiren dünyanın en büyük ticari gücüdür. Ekonomik gücü sayesinde, dünya sahnesinde önemli rol oynamakta, hareket alanı ticaret ve ekonomik olguların çok daha ötesine yayılmaktadır. 130’dan çok ülke Avrupa Topluluğu’yla diplomatik ilişki içindedir ve AT, üyelerini Gümrük Birliği ve Ticaret Anlaşmasında temsil etmekte, Batı ülkeleri arasındaki ekonomik zirve topluluklarına katılmakta, Birleşmiş Milletler’de gözlemci olarak bulunmaktadır. Aynı zamanda Avrupa Serbest Mübadele Birliği (EFTA) üyeleriyle yakın ilişkileri sürdürmektedir. Ekim 1991’de, uzun görüşmelerden sonra AT ve EFTA, insanların, ürünlerin, hizmetin, paranın ve bilginin her iki grubun üye devletleri arasında serbestçe dolaşabileceği bir Avrupa Ekonomik Bölgesi (EEA) kurmaya karar vermişlerdir.
Aynı zamanda AT, 24’ler Grubundan (AT, EFTA, ABD, Kanada, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya ve Türkiye) gelen ekonomik yardım isteklerini yönlendirmekte, eski Doğu Bloku ülkelerine ve Rusya’ya kaynak aktarımını sağlamaktadır. Avrupa Topluluğu, Üçüncü Dünya’daki gelişmekte olan ülkelerin birçoğuyla özel ticaret ve yardım iHşkileri kurmuştur. 1975-1989 arasında imzalanan, “Lome Konvansiyonu” adı altında toplanan bir dizi anlaşma sonucu Afrika, Antil bölgesi ülkeleri ve Büyük Okyanus ülkelerinden gelen mallar, AT pazarında gümrüksüz işlem görmektedir. Büyük Okyanus ülkelerine ayrıca, AT içinde belirli bir Dışsatım Gelirleri Programı uygulanmakta ve topluluk tarafından önemli ölçüde para yardımı yapılmaktadır. Benzer anlaşmalar Akdeniz ülkeleriyle de yapılmış ve dışsatımda AT’nin Genelleştirilmiş Ayrıcalık Sistemi’ne alınmışlardır.
Ayrıca, ticaret alanında ender olarak birlikte hareket etseler de, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Topluluğu, 1950’lerin başından bu yana eşgüdümlü bir “ortaklık” sürdürmektedirler. Bunun nedeni ABD ve Avrupa Topluluğu’nun, ekonomik açıdan birbirlerine bağımlı olmalarıdır: ABD yatırımlarının yaklaşık % 40’ı AT ülkelerindedir; ABD’nin sattığı malların % 25’i AT üyesi ülkelere gönderilmektedir.
ÖRGÜTLENMESİ VE KURUMLAR
Avrupa Komisyonu. Avrupa Komisyonu, Avrupa Topluluğu’nun siyasetlerini ve yasalarını yönlendirir; AT’nin yönetiminden sorumludur; Avrupa Topluluğu’nun yaptığı anlaşmaları veltopluluğun kurumlarının kararlarını onaylar. Komisyon’un 17 üyesi vardır: Büyük ülkelerden (Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere) ikişer üye ve geri kalan daha küçük ülkelerin her birinden birer üye. Komisyon üyeleri, kendi hükümetleri tarafından seçilirler ve görev süreleri olan dört yıl için AT’nin Bakanlar Konseyi tarafından atanırlar. Her komisyon üyesi, AT’nin belirli bir bölgesinden sorumludur ve oylamalar mutlak çoğunluk sistemiyle yapılır. Komisyon, “Avrupa”nın ya da topluluğun çıkarlarını temsil etmek, gözetmek ve geliştirmekle yükümlüdür. Başkanını iki yılda bir, kendisi seçer. Fransa temsilcisi Jacques Delor, 1985’te ilk kez başkan seçildikten sonra, 1987, 1989 ve 1991’de yeniden seçilerek, başbakanlığı sürdürmüştür. Komisyon, çalışmalarını Brüksel’de yürütmektedir.
Bakanlar Konseyi. Bakanlar| Konseyi’nde her üye ülkeden bir temsilci bulunur. Bakanlar, genellikle üye ülkelerin dışişleri bakanlarıdır; ama tartışılan konuya bağlı olarak öbür bakanlar da toplantılara katılabilirler.
ÖRGÜTLENMESİ VE KURUMLAR
Avrupa Komisyonu. Avrupa Komisyonu, Avrupa Topluluğu’nun siyasetlerini ve yasalarını yönlendirir; AT’nin yönetiminden sorumludur; Avrupa Topluluğu’nun yaptığı anlaşmaları veltopluluğun kurumlarının kararlarını onaylar. Komisyon’un 17 üyesi vardır: Büyük ülkelerden (Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere) ikişer üye ve geri kalan daha küçük ülkelerin her birinden bire^r üye. Komisyon üyeleri, kendi hükümetleri tarafından seçilirler ve görev süreleri olan dört yıl için AT’nin Bakanlar Konseyi tarafından atanırlar. Her komisyon üyesi, AT’nin belirli bir bölgesinden sorumludur ve oylamalar mutlak çoğunluk sistemiyle yapılır. Komisyon, “Avrupa”nın ya da topluluğun çıkarlarını temsil etmek, gözetmek ve geliştirmekle yükümlüdür. Başkanını iki yılda bir, kendisi seçer. Fransa temsilcisi Jacques Delor, 1985’te ilk kez başkan seçildikten sonra, 1987, 1989 ve 1991’de yeniden seçilerek, başbakanlığı sürdürmüştür. Komisyon, çalışmalarını Brüksel’de yürütmektedir. Bakanlar] Konseyi.] Bakanlar| Konseyi’nde her üye ülkeden bir temsilci bulunur. Bakanlar, genellikle üye ülkelerin Idışişleri bakanlarıdır; ama tartışılan konuya bağlı olarak öbür bakanlar da toplantılara katılabilirler.
Avrupa Parlamentosu. Avrupa Parlamentosu, popluluk ülkelerinde 5 yıl için, genel oy sistemiyle seçilen 518 üyeden oluşur. Her üye ülkenin temsilci sayısı nüfusuna bağlıdır; dört büyük ülkenin (Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere) temsilci sayıları aynıdır. Parlamento üyeleri, ülkelerine bağlı gruplar halinde değil, siyasal açıdan yakın üyelerin oluşturdukları gruplar halinde oturumlara katılırlar: Avrupa’daki siyasal partilerin büyük bölümü AT’de temsil edilmektedir. Parlamento, Avrupa Komisyonu’nun ve Bakanlar Konseyi’nin konularını inceler ve tartışır. Toplantılarını Brüksel’de ve Strasbourg’da yapar.
Avrupa Adalet Divanı. Lüksemburg’da bulunan Adalet Divanı, Avrupa Topluluğu bünyesindeki tek yargı organıdır. Her üye ülkeden birer üyesi vardır; ayrıca tek sayı oluşturmak için rotasyonla üye ülkelerden bir yargıç daha alınmasıyla üye sayısı 13’e çıkar. Yargıçlar, altı yıllık görev süreleri için, hükümetler tarafından önerilir ve Bakanlar Konseyi’nin onayından sonra göreve başlarlar. Divan’ın görevi, topluluğun hazırladığı anlaşmaları ve öbür belgelen, yargıları ve kararları açıklamaktadır. Altı danışman avukatı vardır. Ayrıca, Müfettişler Divanı, topluluğun harcamalarını denetler; sulh mahkemesinin (Divan) de belirli alanlardaki davalarda yargı yetkisi vardır (bu iki kuruluşun da merkezleri Lüksem- burg’dadır).
İlgili kurumlar. Ekonomik ve Sosyal Komite (ESC) iş, işçiler, tarım, tüketici ve çevre grupları, örgütler gibi ekonomik ve toplumsal alanları temsil eden, 189 üyeden oluşan bir danışma organıdır. Avrupa Komisyo- nu’na ve Avrupa Konseyi’ne siyasetleri konusunda öneriler sunar. Merkezi Brüksel’dedir. Topluluk bünyesindeki öbür iki karar verme ve düzenleme organı, Avrupa Siyasal İşbirliği ve Avrupa Konseyi’dir.
Bunlar hukuksal anlamda AT’nin birer parçası olmamakla birlikte AT yapısına paralel kuruluşlardır. Avrupa Siyasal İşbirliği, Avrupa Birlikte Hareketi uyarınca, üye ülkelerin dış siyaset ve uluslararası ilişkiler alanlarındaki etkinliklerini bağdaştırmayı hedef alır. Avrupa Siyasal İşbirliği AT’nin biçimsel açıdan bir parçası olmadığı için, kararları bu birliğe katılmayan AT üyesi ülkeleri bağlamaz. Avrupa Konseyi, üye ülkelerin hükümet ya da devlet başkanlarını ve komisyon başkanını yılda en az iki kez biraraya getirir. Avrupa Konseyi’nde Avrupa Siyasal İşbirliği ve Avrupa Topluluğu’nun, her ikisini de ilgilendiren konular tartışılır. Toplantılar, topluluk sınırları içindeki çeşitli kentlerde yapılır.