Fakat ne yazık ki hudutlardaki karışıklık devam ediyordu. Biz, içerideki dertlerle uğraşırken Alman-Avusturya orduları, Belgrad’ı işgal etmişlerdi. Macaristan’ı kaybetmiştik. Eğriboz ve Ur’da büyük zaferler kazanmıştık ama yine de durumumuz gittikçe kötüleşiyordu. Sonunda ordumuzun Avusturya seferine çıkmasına karar verdik. Bu Icez ordumun başında ben de olacaktım. 6 Haziran 1689 Pazartesi günü yola çıktık. Kısa sürede Gladovâ ve Orsova Kaleleri düşmandan geri ■S alındı. Zafer sevinciyle İstanbul’a döndük ama yanacağımız daha oek cok sev vardı.Sarayın avlusuna gelen on iki bin kişi, temsilcilerini bana yolladılar., Huzuruma gelenler, “Eşkıya elinde harap olmaktan bıkıp usandık. Sen adaletli bir padişahsın. Malımız, mülkümüz yağma edildi. Şu zorbalara gereken ceza verilsin artık!” diye dertlerini anlattılar. Hemen, ilim adamları ve vezirleri saraya çağırdım. Konuşup bir karar verdik ve Sancak-ı Şerif (Peygamberimizin Sancağı), sarayın orta kapısı önüne dikildi. Sonra ben bir konuşma yaptım. “Peygamber ümmetinden olanlar bu sancak altında toplansın! Şu zorba eşkıyalara karşı birlik olalım!” ■ Önce din âlimleri, vezirler, beyler, ağalar sancak altında toplandılar. Sonra halk kalabalık gruplar hâlinde geldi. Kalabalık büyüdükçe büyüyordu. Bağırıp çağırıyor, yeniçerilere ceza vermekte geciktiğimizi haykırıyorlardı… Zorbalar şaşırıp kalmışlardı. Önce ne yapacaklarını bilemediler. Sonra bir kısmı sessizce kalabalığın arasına karıştı. Bir kısmı da önlerine bakarak oradan uzaklaştılar. Böylece bir süre de olsa ülke huzur buldu.
© 2007 Eserin her hakkı anlaşmalı olarak Timaş Basım Tîcaret ve Sanayi Anonim Şrrketi’ne aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir