BENİ KUREYZÂ; Medîne’de yaşayan Yahûdî
kabilelerinden biri. Peygamber efendimizin Medine’ye
hicret ettiği senelerde Medîne’de Müslümanlârdan
başka Yahûdîler, Hıristiyaniar ve puta
tapan müşrikler de vardı. Yahûdî kabileleri Benî
Kaynuka, Benî Nâdir ve Benî Kureyzâ olmak üzere
üç kabileydi. Bu kabileler İslâmiyete ve sevgili
Peygamberimize aşırı derecede düşman idiler;
Peygamber olduğunu bildikleri hâlde kendi kavimlerinden
olmadığı için hasetliklerinden îmân etmiyorlar
ve sinsi düşmanlık besliyorlardı. Pey- /
gamber efendimiz bu Yahûdî kabileler ile vatandaşlık
anlaşması yaptı. Ancak Benî Kaynuka ve
Benî Nâdir anlaşmayı bozdular. Bu sebeple Medine’den
çıkarıldılar.
Benî Kureyzâ kabilesi ise, Uhud Savaşı sonrasına
kadar Medîne’de kaldı; Fakat bu kabîle de
Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına
uymadı. Savaşın en şiddetli ânında on bin kişilik
bir Kureyş ordusunun yürüdüğünü gören bu kabîle
de, Müslümanları arkadan vurmak üzere,.hare- ‘
kete geçti.
İslâm ordusu iki ateş arasında kalmıştı.JKuzey
ve batıda müşrik Kureyş orduları, güney doğuda ise
Yahûdîler bulunuyordu. Müslümanlar, on bin kişilik
müşrik ordusu ve Yahûdîlerle, bir aya yakın
geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar.
Açlık, susuzluk, uykusuzluk ve şiddetli soğuklara
aldırış etmeden canla başla mücâdeleye devâm
ettiler. Sonunda müşrikler mağlûb bir şekilde, fırtmalı”
bir gecede, geldikleri gibi perişân bir hâlde
Medine’yi terk ettiler. (Bkz. Hendek Savaşı)
İslâm ordusu Hendek Savaşından Medine’ye
döner dönmez ihanet eden Benî Kureyzâ Yahûdîlerinin
üzerine yürüdü. Peygamber efendimizin
emriyle derhâl harekete geçip Benî Kureyzâ kabilesinin,
bulunduğu kale kuşatma altına alındı.
Peygamber efendimiz onları önce İslâma dâvet
etti. Yahûdîler, bu güzel teklifi kabûl etmediler,
Sevgili.Peygamberimizin; “Öyle ise, Allahü
teâlâ Ve Resûlünün emrine boyun eğerek kaleden
inip teslim olunuz.” emr-i şerifini de reddettiler.
Bunun üzerine Âlemlerin Efendisi, okçuların
üstâdı Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretlerine;
“Ey Safd! İlerle ve onları aka tut!” buyurdu.
Hazret-i Sa’d ve diğer okçular, sadaklarındaki okları,
tekbir sadâları arasında Yahûdî kalesine atmaya
başladılar. Onlar da ok ve taş atışlarıyla karşılık
vererek, çarpışmayı başlattılar.
Bir ay kuşatmadan sonra Benî Kureyzâ kabilesi.
Peygamber efendimizden haklarında hüküm
vermek üzere bir kimseyi hakem tâyin etmesini istediler.
Resûlullah efendimiz de; “Eshâbımdan istediğiniz
kimseyi hakem seçiniz.” buyurdu. Onlar
da daha önceden Medîne’de meşhûr kabîle reislerinden
olan Sa’d bin Muâz’ı istediler. “Biz Sa’d
bin Muâz’ın vereceği hükme râzı oluruz.” dediler.
Peygamber efendimiz, Sa’d bin Muâz hazretlerinin
getirilmesini emrettiler. Sa’d bin Muâz, Hendek Savaşında
ağır yara almıştı. Sedye üzerinde getirildi.
Peygamber efendimiz; “Ey Safd! Şunlar, senin
hükmüne göre teslim olmayı kabûl ettiler.
Haydi, onlar hakkmdaki hükmünü bana bildir.”
buyurdu. Hazret-i Sa’d, Yahûdîlerden, vereceği
hükme râzı olacaklarına dâir kesin söz aldı.
Her iki taraf da verilecek hükmü merakla beklemeye
başladılar. Bunun üzerine hazret-i Sa’d, üstünlüğünü
gösteren, ilikleri donduran, şâmna lâyık
olan şu muazzam hükmü açıkladı: “Benim hükmüm
odur ki, âkil ve bâliğ olan bütün erkeklerin
boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın,
malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!”
Bu kesin hüküm karşısında, Yahûdîler donup
kaldılar. Çünkü, kendi kitaplarında, azgınlık yapanlara
verilecek cezâ aynen böyleydi ki; “Şehrin
birine harb etmek için vardığında, onl&rı sulha
dâvet et. Bunu kabûl edip, kapılarını açarlarsa,
içindekilerin hepsi, sana haraç versinler ve hizmet
etsinler. Şâyet, harb etmeye karar verirlerse, onları
muhâsara et. Allahü teâlânm ihsânı ile, onlara gâlip
geldiğin zaman, erkeklerinin hepsini kılıçtan geçir.
Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını ganîmet
olarak al!..” diye yazıyordu.
Sa’d bin Mu’âz hazretlerinin verdiği hükmün
‘ İlâhî hükme uygun gelmesinden dolayı, âlemlerin
efendisi sevgili Peygamberimiz, onu tebrik edip;
“Sen, onlar hakkında Allahü teâlânm yedi kat
gökler üstünde, Levh-i mahfûzdaki hükmüne
uygun hüküm verdin!” buyurarak takdirlerini
bildirdiler.Yahûdîler, kendi kitaplarında belirtilen bu
hükme îtirâz edemediler. Verilen hüküm yerine
getirildi.
Böylece, Müslümanların en sıkışık zamanlarında
arkadan vuran, yapılan bütün antlaşmaları bozan,
Peygamber efendimize, çocukluğundan beri
düşmanlık yapan, öldürmeye uğraşan, sihirler yapan
bu kavim de Medine’den temizlenmiş oldu
BENİ KUREYZÂ
29
Eki