Genel

Bitkisel ve Hayvansal Kökenler

Bitkisel ve Hayvansal Kökenler

Sıradan tortusal kayalar, bitki kalıntılarından (kömür gibi) yada hayvan gövdelerinin sert dokularından oluşur. Kireçtaşlarının çoğunluğu, fosil kabuklardan ve iskeletlerini geliştirirken deniz suyundan kireç alan ve öldükleri zaman kalıntıları deniz dibinde biriken mercanlardan oluşur. Denizin hare ketleri, zamanla, kabukları parçalar. Gömüldüklerinden milyonlarca yıl sonra bu parçalar, ağırlık etkisiyle bir araya gelirler, yapışırlar ve çeşitli süreçlerden geçerek kireç-taşını meydana getirirler. Buna «taşlaşma» denir. Bugün kireç birikmesi, Bahama adalarında ve Basra körfezinde oluşmaktadır. Ama geçmişte, sıcak denizler daha genişti ve kireç, büyük bölgelerde oluşurdu. Tebeşir, ancak mikroskopla görülebilecek denli küçük sayısız kabuktan oluşmuştur. Deniz suyunda, büyük oranda tuz vardır ve buharlaşma gerçekleşirse, bu tuz çökelti olarak birikir. Sıcak ve kuru rüzgarların sığ denizler üzerinden estiği tropikal kesimlerde, su büyük oranda buharlaşır ve kireç, deniz
diple-inde ince taneli bir kireçtaşı biçiminde toplanır (4). Bir bölümü kapalı bir deniz suyu birikintisinde ise, aynı koşullarda, sadece kireç değil, alçıtaşı gibi tuzlar da çökeltiye uğrar.
Tortusal kayalar petrol, doğal gaz, kömür ve yapı taşları sağladıkları için büyük önem taşırlar. Yerin yüzünde oluştukları için milyonlarca yıl önceki nitelikleri konusunda bize bilgi verirler ve bundan dolayı da ilgi çekicidirler. Örneğin, kırmızı kumtaşı (3). daha önce çöllerin bulunduğunu belirtir. Bugün var olan kayaların çözümlenmesi yoluyla eski doğal çevrenin incelenmesine «katmanbilim» adı verilir.
Eski Kayalardan Kaynaklanan Yeni Kayalar
Başkalaşmış kayalar, genellikle, tortul kayalardan daha serttir. Bazıları çok derinlerde bulunmalarının doğurduğu etkiler, bazıları da volkanik kayaların sızıntıları dolayısıyla oluşmuştur. Taneleri, içiçe geçmiş kristallerdir ve damtaşı, şist ve gnays gibi birçok türleri, levhalar halinde kolayca ayrılabilir. Kuarsit ve mermer gibi olanlar ise, herhangi bir yönde kırılabilen yoğun kayalardır.
1) Tortul kayaların
üc tipi, eski kayaların aşınmasının sonucu olan, kırıntı tortular [A]. canlı maddenin ayrışmasından doğan, organik kayalar
[8J ve buharlaşma sonunda çökeltiye neden olan tuzun oluşturduğu. kimyosçl kayalardır [C| [A] Aşınma, ırmakların taşıdığı ve deltalarda
biriken (1) ve deniz dibinde toplanarak kaya halinde katılaşan [2] kum ve çamuru sağlar iri taneler, kıyıya yakın yerlere, kırıntı tortularının
ortak kökeni olan çamurlar [3] ise daha uzaklara sürüklenir [B| Bir mercan kayasında 14). canlı mercan. sadece, yüzlerce metrelik bir tabaka
oluşturan ölü mercan-larn (51 üzerinde bulunur ve her iki yon-da dalgalar yüzünden aşınmaya uğramış ve kırılmış mercan parçası yığınları vardır
[6[ Kabukluların kabukları da deniz dibinde birikir [71. Bütün bunlar, tipik bir organik kaya olan mercan kırectaşını oluşturur 1CJ Tropik
bölgelerdeki bir yanı kapalı bır-su havzasında, buharlaşma dolayısıyla [81 tuz cökelir [9] ve kimyasal kayaları meydana getirir [101
88
içlerine erimiş magma giren torla! kayalar değişime uğrarlar. Bu, ■sİ yada değinimsel başkalaşım diye bilinen bir tür başkalaşım olayıdır. Duvar biçimindeki taş damarlar yada sayfayı andıran tabakalar, kayanın sadece ince bir kesimini etkiler ve sertleştirir. Ama güneybatı İngiltere’deki Dartmoor granitinde görüldüğü gibi, geniş çapta magma etkisi kayayı, birçok kilometre genişlikteki bir alanda değişime uğratır. Magmanın büyük çapta işlemesi, (eski kayaya girmesi). 700 derece ısı yaratabilir ve yeni minerallerin oluşmasına olanak sağlayacak biçimde bir milyon yıldan dahr. uzun bir sürede soğur.
İçine mfijma işlemiş kayalar da, değişim derecelerine göre bölgelere ayrılabilir. Dış bölgelerde, tortulu sist damtaşı haline gelir; yakınlarda endülüs taşı gibi yeni mineraller oluşur. Biraz uzakta ise, boy-nuztaşı gibi sert kayalar meydan?, gelir.
Bâyük Alanların Değişime Uğraması
Bölgesel yada dinamik başkalaşım (5), kayaların değişime uğramasını sağlayacak ısı yükselmesine »e basınca vol açacak ölçüde geniş kava alanlarının toprak derinliğine gömülmesi sonunda ortaya çıkar.
Üstteki kayaların ağırlığından basınç yükselmesi, yeryüzüpün iç sıcaklığından da ısı artar. Damtaşı, hem bölgesel hem de ısıl başkalaşım sonucu ortaya çıkar. Ama şist ve gnays, sadece bölgesel başkalaşım sonucu görülür. Bölgesel başkalaşıma uğramış kayalar, aşınmaya uğramış ve bir zamanlar diplerde bulunan kayaların yüzeye çıkmasına yolaçmış eski sıradağların bulunduğu yerlerde geniş alanlar içinde açıkça görülürler. Kanada kalkanı, İskoçya ve İsveç’in birçok kesimleri, bunun örnekleridir.
Başkalaşmanın üçüncü tipi pek az rastlanan bir durumdur ve geniş kava kesimlerinin sürtüşmesinin sonucudur. Bu durumda, basınç kayaları parçalar ve sürtüşme, kayanın bir bölümünü eritecek kadar güçlüdür. Eriyen kaya, «ezik kaya» adı verilen taşın oluşmasına yol-açar. Bu taş, sadece dar şeritler halinde oluşur. İngiltere’de, Corn-vvall’daki Lizard, bunun ilgi çekici bir örneğidir. Tortul kayalardan farklı olarak, başkalasımsal kayaların insanlığa büyük bir, varan yoktur. Çünkü bu kayalarda petrol bulunmaz. Mineraller ise pek azdır. Ayrıca, dam örtmede kullanılan damtaşı ve bir süsleme öğesi olan mermer sayılmazsa, bu kayalar, yapı işlerinde de kullanılmaz.
ayrıca bak: 86 Kaya çevrimi ve 82 Yeryüzünün
volkanik kayalar mineralleri
122 Enerji kaynakları: 152 Yaşayan toprak
kömür 110 Kayaların dili
* 124 Enerji kaynakları: petrol ve gaz 112 Geçmişe ait ipuçları
Değinim baskoioşırm
Volkanik kütleden kayaların ısı etkisi değişime uğraı
Bölgesel
OttteKi kayalar derindeki kayal değişime uğraı
Üc tür kaya vardır ve
bunlara, tortul, başkalaşmış ve volkanik kayalar adı verilir Burada, hepsini bir-
arada görüyoruz Volkanik kaya, tortul kayanın içine işliyor; ısısı, tortul kayamn, ısıl bakımdan başkala-
ştma uğramasına yol-açıyor. Diplere gömülen tortul koya, bölgesel olarak başkalaşıma neden oluyor
2) ûç süreç, gevşek tortuların kaya haline gelmesine yolaçar Yapışma (A), suyun taneler arasında dolandığı ve ince demir oksit, kalsiyumkarbo-not ve silisyum bıraktığı yerlerde gerçekleşir. Taneler birbiri-
ne yapışır ve kumtaş-larını oluşturur. Bu sıkışma, tortu tanelen arasındaki suyun, do-ho fazla tortunun ağır lıâı dolayısıyla süzül-düğü yerlerde gerçekleşir [B], Böylece, kil. kiltaşı haline gelir. Üçüncü süreç, büyük
güçlerin, kaya mineral-J^]^ lerinin, yer bırakmayacak sert bir kütle halinde yeniden kristalleşmesine yolactığı zaman, yani dağların oluşması |C] sırasında gerçekleşir Mermerlerde her zaman rastlanan süreç budur
3) Kuars kumu taneleri. kireç, demiroksit yada silis ile birleşe-rek kumtaşmı oluşturur. Bu tasın taneleri kolayca görülür Kum taşlan genellikte kırmızı, krem rengi ve kahverengidir.
4) Kireçtaşı, beyaz
gri yada krem rengindedir ve genellikle birçok fosili kapsar Kireçtaşı, kalsiyum karbonattır ve deniz suyunun buharlaşması sonunda yada fosil durumunda bulunan ufalanmış deniz kabuklarından oluşur
Gnays
Boynuztaşı
-2tt5-
5) Eski ve derinlere
gömülü kayalar, basınç ve ısı etkisiyle bölgesel başkalaşımo yol-oçarlar. Derinlik arttıkça ısı ve basınç da artar böylece kayo-da yeni mineraller oluşur. Mineral kristallerinin büyüklüğü de derinlikle orantılı
-“3üü~
35km
“Soo
Boynuztaşı
olarak artar. Kil çok küçük kristallerden yapılmıştır. Mine railer, en az basınç yönünde ortaya çıkar Bu, onların, sıralandıklarını ve belli bir yönde kolayca kı-nlabileceklerini gösterir. Boynuztaşrnda bu tür sıralar yoktur.
Kıvrımlar ve kırıklar
Dağlar ve vadiler, yerkabuğunun sürekli değişiminin doğurduğu kıvrımlardan ve kırıklardan oluşmuştur. Kıvrımlar, kaya dalgalarıdır. Kırıklar da, çatlaklar ve yarıklardır. Her ikisi de kıta kaymasının yolaçtığı çok büyük basıncın sonuçlarıdır. Sanayi alanında etkinlik gösteren yerbilimci için bu kıvrım ve kırıkların büyük önemi vardır. Çünkü, bunlar bir bakıma, değerli mineral depoları gibidir.
Kıvrımların ve Kırıkların Oluşması
Hem tortul, hem de volkanik kayalarda, kıvrımlar ve kırıklar genellikle iyi gelişmiştir. Granit ve gabro gibi ısı etkisiyle oluşmuş kayalarda da ortaya çıkabilirler. Bunların yapılarının doğru bir biçimde bilinmesi, madencilik bakımından büyük önem taşır. Yükselen bir kıvrım ve bunun altında kalan ters kırık kömür yataklarının düşey olarak yinelenmesine yolaçtığı halde, normal kırık sadece yatav bir çukur oluşturur. Bu nedenle, sondaj sırasında bir kömür damarına va sürekli rastlanır yada damar hiç bulunmaz
Derinlerdeki bir granitin üstünde oluşan kırıklar, mineralleştirici
akışkanların üstteki kayaya geçmesine ve orada kurşun, kalay, çinko ve bakır filizlerinin toplanmasına yolaçar. Bunun gibi, yüzeye ulaşmayan kırıklar da, petrolün ve gazların yukarı doğru çıkmasını sağlayan kanallar oluşturabilir. Eğimli kıvrımlardaki geçirimsiz kil ve şist bazen gözenekli kum yatağıyla kaplı olur. Bu tür yataklarda su birikimleri bulunur.
Yer kabuğunu oluşturan büyük kaya tabakalarının hareketi, bu tabakaların kenarlarında çok yüksek bir ısı doğurur. Aynı noktaya doğru yönelen iki tabaka, büyük kıvrımları ve kırıkları olan dağ sıraları biçiminde yükselir. Öteki tabaka kenarlarında ise, gerilme kayaların birbirinden ayrılmasına neden olur ve Doğu Afrika’nın yarıklı vadilerinde görüldüğü gibi kırıklarla çevrili uzun çöküntüler meydana gelir.
Kıvrımların büyüklüğü birkaç milimetreden yüzlerce kilometreye değin, farklılıklar gösterir. İnişli ve çanak biçimindeki kıvrımlara seiık-linal kıvrım, yukarı çıkışlı kıvrımlara ise antiklinal kıvrım denir. Tortu bırakma olayıyla aynı zamanda oluşan kıvrımlar, çeşitli oranlarda yoğunlaşan maddelerin, aynı yere avnı zamanda lortulaştığı durum-
larda ortaya çıkar. Kumun, mercan çevresinde tortulaşması, bunun örneğidir. Kubbe biçimindeki kıvrımlarda tabakalar yukarı doğru yükselmiştir. Havzalar ise, tabakaların aşağı doğru çökmesi sonunda oluşmuştur (3)
Kıvrımların Sınıflanması
Başlıca üç tip kıvrım vardır. Bunların birincisi olan bükülme kıvrım (monoklinal kıvrım), sağlam kayaların sıkışması yoluyla oluşur. İkincisi, çürük taşların bulunduğu kesimlerde ortaya çıkan (4) dalgalı kıvrılmadır. Çürük taşlar, kalın bir hamur tabakası gibi tepki gösterir, basıncı kolayca iletmez ve genellikle birçok küçük kıvrımın oluşmasına yolaçarlar. Üçüncüsü yani kırıklı kıvrımlar (5) ise, kolay kırılır taşlardaki küçük çatlakların sonucudur. İnce taş dilimleri, bu çatlakların içinde, yandan karıştırılan iskambil kağıtları gibi birbir-leriyle ilişkili olarak hareket ederler. Bir kırıkla kesilmediği durumda, bütün kıvrımlar, yarı çanak yada kubbe biçimini alarak sona erer-ler.
Basit kıvrımlar, Üçüncü ve Dördüncü zamanlarınkine benzeyen
1) Sıkışma, yeryüzü
kabuğunda kıvrımlar oluşturur. Önce basit bir kıvrım ortaya çıkar. Bu simetrik bir antiklinal kıvrımdır [A] Ama sıkışma devam ederse, antikli-
nal kıvrım biçimini değiştirerek simetrik olmayan bir antiklinal kıvrım durumuna girebilir [B]. Daha sonra, yükselen kıvrım gelişmeye devam edebilir [C). Bu durumda
antiklinal kıvrım, sink-linal kıvrımın tepesinde bulunmaktadır ve sinklinal kıvrımın bir yanındaki kaya tabakaları altüst olmuştur. Basınç devam ederse, tabakalar incelecek
ve kırılarak katmerli bir kıvrımın (D] oluşmasına yolaçacaktır. Yayılma ve kırılma yüzünden bu katmanlar ortadan kalktığı zaman bir çıkıntılı antiklinal kıvrım [El oluşacaktır
2) Simetrik antiklinal
ve sinklinal kıvrımlar (1), eksen düzleminin her yanında aynı açılarla eğim gösteren kanatlar vardır Simetrik olmayan antiklinal (3| ve sinklinal [4]
kıvrımların düzlemlerinin durumunu saptamak daha güç olabilir Sıkışma, bir ters kırık (5) doğuracak olursa, kırığın bir yanı (bu durumda sol yon) öteki
yandaki yatay tabakaların üzerine çıkar. Monokli bir kıvrımda 161 iki ayrı düzeyde bulun kaya tabakaları, di bir kanatla birbirin-ayrılır.
3) Kubbeler ve çanak- 4
lar uzun oldukları kadar genişliğe de sahip kıvrımlardır. Bunlar, yer kabuğunun karmaşık sıkışmalarının sonucudur.
4) Yataklar, kıvrılmaya
gösterdikleri tepkiye göre sağlam yada çürük olabilirler. Sağlam yataklar, eğildikten sonra kırılırlar [1] ve fazla bükülgenlik göstermezler. Çürük yataklar ise eğilip bükülür [2] yada yatağın kalınlığını değişikliğe uğratan küçük kıvrımlar oluşturur |3]
genç kayalarda ortaya çıkar. Karmaşık kıvrımlara ise, yeryüzünün hareketlerinin uzun süredir etkisinde kalan ve çoğunlukla çok derinlerde bulunan eski kayalarda rasla-nır. Norveçteki Prekambriyen kayalar gibi çok eski olanlar sarılma, bölünme ve yarılma gibi yapı gelişimleri sonucunda birkaç kere katlanmışlardır (6,7). Bu eski kayalar da, volkanik sızıntılardan ve derinlerde gömülü kalmalarından dolayı büyük ölçüde değişikliğe uğramışlardır. Bu durumlarda, mika gibi tabakalı mineraller birbirlerine paralel olarak gelişirler ve kaya ince tabakalar boyunca kolaylıkla bölünebilir. Bu özelliği taşıyan kayalara «şist* denir.
Kıvrılmaya yol açan basınç merkezinden uzaklaştıkça kıvrımlar, hem yatay hem düşey yönlerde yavaş yavaş yumuşar. Kuzey ve batı yönlerinde kıvrımların gittikçe daha az karmaşıklaştığı Alp’lerde, bu. belirgin bir biçimde görülür.
Kırıklar ve Yeniden Kırılma
Kaya, basınç altında daha fazla eğilip bükülemiyorsa, kırılır ve kırık meydana gelir. Kayalar bir
birinden ayrılacak biçimde yarılıyorlarsa normal bir kırık (10A); ters bir sıkışma varsa girişmeli kırık (10B) oluşur. Kırık düzlemi boyunca ortaya çıkan hareketten dolayı, bitişik duvarlarda oluklar ve izler ortaya çıkar. Bu izler, yerbilimcinin, kırıklardaki yanlamasına ve düşey hareketleri incelemesini ve hareketin çizgisel mi yoksa dönmeli mi olduğunu anlamasına yarar. Çoğunlukla depremlerle ilintili olan kırıklar, San Andreas kırığı yada Rhine vadilerinde olduğu gibi, yerin yüzeyinde kırık uçurumları ve oluşum çöküntü vadileri halinde açıkça görülür.
Aynı basınçların sonucu oldukları için kırıklar, kıvrımlı bölgelerle birlikte ortaya çıkarlar. Eski ve derinlerdeki bir kırık boyunca yeni bir hareketin baş göstermesi, yüzey tabakalarının parça parça kayalara bölünmesine yolaçabilir. Gömülü durumdaki bu çeşit bir kırığın harekete geçmesinin, 1986 Taşkent depremine yolaçtığı ileri sürülmüştür. Yeniden kırılma, eski gerginlik alanları üzerinde veni ve farklı gerginlik alanlarının bulunduğu birçok bölgede ortava çıkar. Finlandiya ve Kanada’nın karmaşık Kambriyen bölgelerinde olduğu gibi, bazı bölgeler birçok kere yeniden kırılmış ve kıvrılmıstır
5) Kayalar, eğilmek yerine kırılabilirler, iri taneli kayalar, yatağa dikey düzlemler halinde dilinime uğrar kırılmalar arasındaki acılım birkaç santimetreyi geçerse, bunlara ek yeri denir. Yarık-
lar, kıvrılma sırasında çürük yataklar çekilip ayrıldıklarında an- ( tiklinal kıvrımın doruklarında oluşurlar, ince taneli kayalar, dar kırıkların oluşumuyla, basınç yönüne paralel dilimlere bölünürler.
ayrıca bak:
92 Dağların oluşumu
ve yokoluşu
14 Depremler
Kıvrım yapıları
|1] Sinklinal kıvrımın eksen düzleminin
©®© ®
121
Antiklinal kıvrımın eksen düzleminin
[3] Kıvrımın doruğu {4} Kıvrımın kanadı
(5] Antiklinal kıvrım
[6] Kaya tabakasının eğimi
Kıvrımlar arasındaki çukur sinklinal kıvrım
17]
(81
Kırık yapıları
[1] Aşağı düşmüş kütle
[2] Eğim açısı
[3] Kırık düzlemi
[4] Yer göçmesi (Kayşa)
[5] Oik durumdan açılma açısı
[6] Yukarı çıkmış kütle
[7] Sarkmış duvar
[8] Dip duvar
[9] Yatay kırılma
110) Düşey yer göçmesi
6) İki çürük yatak 7A arasında bulunan sağlam bir yataktaki kaya (A], yayıcı bir gücün etkisinde kalabilir [B].
O zaman, sağlam yatak biçimini yitirir ve yuvarlak çubuk biçimindeki yassılmış kütlelere bölünür [C|. Çürük yatak ise, bu kütle- B lerin arasındaki boşluklara doluşur.
7) Sağlam bir yatağın
iki çürük yatak arasında parçalanması
(A), sağlam yatağın
(B) çubuk biçiminde kütlelere [C] dönüşmesine yolaçar. Çubuk C kütleler halindeki oluşumlar, yerbilimcilerin bu değişikliklerde ne gibi güçlerin etkili olduğunu ve hangi yönde etki gösterdiklerini saptamalarını sağlar.
t) Yonlamasına basınç çıkıntılı bir kıvrım üzerinde etki gösterdiği zaman dar açılı bir çatlak (1] oluşturabilir ve kıvrımın kotlan mış kanadı [2] bu açı boyunca kayabilir.
Bir kaya yapısındaki bu tür çatlağa «itmeli kırık» denir.
9) Düşey yer değiştirme, bazı kaya kırıklarında azçok esit olabilir. Bir kaya, her iki yanında bulunanlaro oranla daha aşağıday* sa bir çukur [A], yukardaysa bir çıkıntı [B] oluş -muştur.
X
10) Gerilme (yayılma)
normal bir kırık oluşturabilir (A). Sıkışma 11£ ise, bir yatay kayma kırığı doğurarak (C). eklenmiş bir kırığı oluşturarak [D] ve dönüşiü bir kırık olusturarok, ters bir kırığı gerçekleştirir [B]
11) Sağa hareket eden
yatay kayma kırığı [A] sağa yönelik kırıkları, sola doğru hareketler ise sold yönelik (8] kırıkları oluşturur. Dönüştürme kırıklar ise, kayma kırıklarıdır.
Dağların oluşumu ve yokoluşu
Çevresindeki araziden yüksek olan, yerbilimsel özellikler gösteren toprak kütleleri gerçek dağlardır. Dağın altında, iyice kıvrımlı ve kırık bulunan kayalar, eski volkanik tortular ve büyük volkanik kava kütleleri gibi (örneğin granit sızmaları), özgül yerbilimsel oluşumlar vardır. Buna karşın araziden bi raz yükselen tortul kaya tabakala rina, dağ demek güçtür.
Dağ Tipleri
Başlıca dört dağ tipi vardır: kıv rım, blok, kubbe ve volkan. Kıvrım dağları, farklılıklar gösterirler, ama yine de, ana tiple uygunluk içindedir. Alpler (10), Karpatlar ve Hi malayalar, yeryüzünün en büyük kıvrımlı sıradağlarıdır. Kayalar, erimiş magmanın sızması, geniş ölçüde başkalaşım (kayalarda ortava çı ‘kan değişimler) ve kırıklarla, çok karmaşık bir biçimde sıkışmış ve katmerlenmişlerdir. Türkiye ve İran’ daki birçok deprem, dağların boş luklara oturma hareketiyle oluşur.
Blok dağlar, geniş çapta kırıkları olan oluşumlardır. Bir blok dağ, iç yapısı bakımından büyük ölçüde kıvrımlaşmıştır ve geniş kırıkları kapsar. Bu tür bir dağ, ya çok derin bir kırığın vada daha
sonra aşınma sonunda biçimlenen büyük bir tabakanın yükselmesi sonucunda ortaya çıkar. Birçok blok dağ (örneğin Nevada havzasındaki ler gibi) alçak bir düzeyde bulunan arazinin üzerinde dimdik yükselir ler.
Kubbeler, granit magmasının hareketi sonucu yükselen tabakaların oluşturduğu dağlardır Yükselme fazlalaşınca, yüzey aşınmay-le yıpranır ve alttaki granit ortaya çıkar. Bu tür kubbeler çok yüksek ve geniş oldukları zaman, Dakota-daki Black Hills gibi gerçek kubbe dağları oluştururlar.
Volkanik dağlar, püskürme sırasında görünecek biçimde oluşmalarıyla ötekilerden ayrılırlar (4). Son ortaya çıkışlarının üzerinden uzun zaman geçmemişse, dağların biçimi aşınmadan dolayı önemli bir değişikliğe uğramamıştır. Aynı yerde art arda püskürmeler olursa, birbirini izleyen kül ve lâv püskür-tüsü yanardağın yüksekliğini artırır. Karaların içinde, volkanik dağlara daha az raslanır. Bunlar daha çok denizaltında ve adalarda yeralır ve binlerce kilometre uzunluğundaki ada yaylarını oluştururlar. Aleut adaları, bunun örneklerinden biridir.
Bunlar arasında en önemlileri kıvrım dağlarıdır. Çünkü bunlar,
1) Granit gibi kristalli bir kaya eridiği ve alt tabakalardaki kovaların içine erimiş bir durumda sızdıâı zaman, bu tabakaların yukarıya doğru bükülmesine yolacar JAJ Tabakaların yukarı doğru kıvrılması daha sonra aşınma etkisiyle de bir kubbe dağ oluşturur {BJ.
binlerce kilometre uzunluğunda çok büyük sıradağlar oluştururlar. Kıvrım dağları, çoğunlukla, bloklu ve kırıklı dağlarla ve volkanik dağlarla birlikte bulunurlar. Çünkü, kayaların kıvrımlanmasına yolaçan güçler, kırıkları ve volkan etkinliklerini doğuran güçlerin aynıdır. Yer kabuğunun tortul örtüsünün buruşmasına ve kıvrımlanmasına yolaçan geniş ve yatay sıkışmaların mekanizması, tabaka oluşum kuramından önce pek az anlaşılabilmiş olan bir gerçekti.
Tabaka oluşum kuramına göre, kıvrım dağları, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda oluşmuşlardır. Bu tabakalar çok büyüktür ve tüm karaların altında bulunmakta ve onları taşımaktadırlar. îki tabaka çarpıştığı zaman, daha dayanıklı olan ötekinin altına girmekte ve aralarındaki yerteknesi (oluk biçimindeki uzun ve dar dip çukuru), yığılmış olan tortuvu yukarı doğru kaldırmaktadır. Sıkışmış tortuda oluşan büyük kıvrım, çevredeki bölge içinden yükselerek dağları, oluşturmaktadır.
İlk çarpma, hızla hareket eden bir kıta tabakasıyla ilişkiliyse, kıvrımlar, çok daha büyük sıradağları oluşturacak biçimde yükselebilir. Bir kara tabakasının bir başkasının
2) Basınç, kayaların
kırılmasına yolaçor ve önce hafif kıvrımlar oluşturur (A}. Bu kıvrımlar, daha sonra, dorukları boyunca aşı-nıma uğrayarak vadiler meydana getirirler (B]. Vadiler, komşu sinklinal kıvrımlardan daha derine ulaşabilirler. Buna tersyüz kabarıklık denir
3) Kayalar, kimi zaman
kolayca bükülmezler ve cok büyük bloklar halinde yukarıyo doq-ru kalkarlar [A] O zaman, aşınma, kırıklı .uçları, blok dağlar ¡oluşturacak biçimde ¡kütleştirir [Bj ve akımların etkisi yukarı kalkmış blokları sivri tepelere dönüştürür
5) Kıta bölgeleri,
hareketli kuşaklarla çevrili sabit kalkanlar gibidir. Bu kalkanlar arasındaki kesim, tabakalar ve kıtalar arasındaki çarpışma sonunda sıradağlar
halinde yükselmiştir. Uray. Alp ve Himalayo sıradağları, kıta çarpışmalarının sonucudur. Amerika Cordil-lera’sı ise bir kıta ile hareketli bir tabaka çatışmasından
doğmuştur.
Doğu Afrika oluşum çöküntü vadileri. sabit alonın. yeni okyanus bölgeleri doğuracak biçimde bölündüğünü gösterir
4) Yanardağ [A], gazların ve erimiş kayaların, yer yüzeyindeki bir delikten dışarı püskürmesiyle oluşur. Böylece. yer kabuğu altıncjaki basınç azalır ve erimiş kayalar deliğin çevresinde katılaşır. Sürekli kül ve lâv püskürtüsü, bir doğ oluşturabilir (B|.
6) Yertekneleri, dağların doğum yerleridir.
Bu doğum yerleri, kalın tortu tabakalarının biriktiği geniş çukurlardır (A). İki kabuk tabakası arasında, bir yerteknesi sıkışmaya başlayınca [B]. tortular geniş jeontiklinal kıvrım denilen biçimleri almaya başlarlar [CJ. Sıkışma devam ederse dağ sıraları oluşmaya başlar (D). Başkalaşımsa!, ısıl ve volkanik kayaları oluşturan yeniden kristalleştir-meye ve erimeye yol açan basınç ve ısı artışı da bu sürece eşlik eder. Gnays, granitler ve riyolitler bu tür kayaların örnekleridir.
girmesi, yukarı doğru bir ba-; doğurur ve bu, suya batırılmış
_ mantarın yüze çıkma çabasını
andırır. Bu arada, hareketsiz olan tabaka, yukarı doğru kalkar ve ona bağlı olan kıvrım dağları tabaka ile birlikte hareket eder. Himala-yalar. Hint tabakasının, kuzey ke-aarı, Asya tabakası ile çarpıştığı onun altına girdiği zaman oluş-■tuştu Bu durumda, Asya tabakası yukarı doğru kalkmış ve dünyasın en yüksek sıradağları meydana gelmiştir.
Bağların Yokoluşu
Dağlar, don, su (kar, buz ve jağmur) ve rüzgârın etkileriyle yıpranır ve yıkıma uğrar. Don. kayaları kırıp ufalayarak, eteklerin yada sarp uçurumların dibinde toplaşan yığınlara dönüştürür. Kar ve buzullar, kaya döküntülerini eteklerden daha da aşağılara indirir ve buzulun ucunda ver alan buzultas-lan biçiminde yığar. Daha aşağılarda. ırmaklar/dağ eteklerini ovar. Çıkıntılı ve zikzaklı vadiler oluşturur. Bu çıkıntılar da, daha aşağılara inen buzullar tarafından varılır. Kısacası, dağların aşınması, kayaların sürekli olarak parçalanmasından ve yerçekimi etkisiyle ya-
vaş yavaş aşağılara sürüklenmesinden başka bir şey değildir
Sonunda, yıpranma ve aşınma, dağları, dirsekler çizen ırmaklarla kesilen geniş ovalar haline gelmelerine yolaçacak kadar yıkıma uğratır. Kuru iklimlerde, rüzgarın doğurduğu aşınma, kum etkisiyle, bu süreci sonucuna vardırır ve geri kalan tepeleri -yontuk düz» denilen bir yüzey bırakacak biçimde çöle çevirir. Yontuk düz, bir ovadan pek az farklı bir oluşumdur. Ama bu aşamaya nadiren varılır. Genellikle, canlanan yeryüzü hareketleri, böl eeleri yeniden yükseltir ve bövlece yeni bir yerbilimsel dönem baslar.
Dağların İncelenmesi
Dağlar, yerbilimcilerin, tabaka oluşumlarını anlamalarına ve kayan kıtaların doğurduğu sıkışma karşısında kayaların nasıl davrandığını öğrenmelerine yardım eder. Ayrıca, Himalayalar gibi büyük sıradağların oluştukları Mesozoik – Senozoik zamanlarda görüldüğü gibi eski tabaka sınırlarının durumlarını da açıklarlar. Eski dağların incelenmesi eski okyanusların yerlerinin belirlenmesi ve böylece bilim adamlarının, gezegenimizin geçmişteki coğrafyasını yeniden ^ortaya koymaları olanağını da sağlar.
ayrıca bak:
90 Kıvrımlar ve kırıklar
10 Dünyanın oluşumu 100 Akarsuların oyduğu
karalar 102 Buz ırmakları
11 Yanardağlar
Bir dağın yaşamındaki
uç donem, burada gösterilmiştir IAJ Yetkin ve karmaşık bir gene dağ {11 Granit dipsiz kayaları; (2j başlıca kırık tabakaları; (3| genç bir ırmağın oluşması; [4) deniz yüzeyi; |5) volkanik kayalar,
161 antiklinal kabartı uzanışı; [7| sinklinal kıvrım. (B) Olgun ve karmaşık bir dağ:
[8j Buzulun Ü biçiminde aşındırdığı vadi; [9) akarsu oluşturan buzul suları; (10) aşınımın ortaya çıkardığı dipsiz granit kayalarının oluşturduğu sivri tepe. [C] Eski karmaşık dağın yontuk düzü: (11) Dağların tüm aşınımından doğan yontuk düz; [12j yontuk düzün tortularını sürükleyen ırmak; (13) aşınıma uğramış dağın kalıntıları
7) Mont Blanc doğ
kütlesi. Fransız Alp’ lerindeki bir sıradağdır . Yükseltiden dolayı ortaya çıkan soğuk iklim koşulları, don olayının kayoları parçalamasına ve buzulların da etkisiyle, dağların, keskin doruklar oluşturacak biçimde oyulmasına yolaçar.
8) Avusturalya’nın
kuzey bölgesindeki bu yontuk düz. bir sıradağın. dümdüz olacak biçimde aşınmosı-nın sonucudur. Kabalıklar. dorukların yada sert kayaların eski durumunun tanıkları olarak kalmışlardır, yüzey, rüzgârın etkisiyle yarı çöle dönüşmüştür
Doğu
9| Kayalık dağların
a’da yeralan tı kesimleri, yoğun konik kayalardan [1]. Yüksek ısı, ı granitleri eritiştir. Sıcaklık dola-nyla genleşen granit tr. aynı zamanda üst-riti kayalardan daha afif hale gelir ve on* mn araşma sızarak
yukarı yükselir (2). Bu yükseliş, doğudaki Paleozoik tabakaları (3), dar açılı kırıklar biçiminde [4] yarmış-tır. Bu kırıklar ise. tabakaları. alttaki billurlu temelden oyırırlar [5). Kırıkların etkisiyle daha sonra, tortusal kayaların kalınlığı artmıştır.
10) Batı Alp’lerin iyice
kivrımlanmış tabakaları, kuzeye doğru uzun mesafeler boyunca kabarık antiklinal kıvrımlar da oluşturmuştur. Isı ve basıncın yeterli olduğu yerlerde, tortusal koyalar. gnays ve şist gibi volkanik kayalara
(5,6.7.8) dönüşmüştür. Büroda.
[1] temel, [2) flis bölge, [3] Ön Alp’ler.
{4] İsviçre antiklinal kıvrımlar, {6] Dent Blanc, (7] Mont Rosa antiklinal kıvrımı.
[8] İvrâe bölgesi ve |9| Dinar Alp’leri görülüyor.
rvıAarv doğruya denizlere döner
gereksemesidir. V eryüzür\deWİ su ain\OsÎ6î(Î6^\ ^
Atty i ¡aA ¡’d i iiilil ¿V/L. G-7 CTl’^/G.3 JI/’C J *’, ¿’¿‘’f “>i <SS.’A »’W– «JSS’ ^
loji denir. Bu bilim, suyun dağılı- şıyan hava, karaların üzerine sü-/zw/?y, insanoğlu tarafından nasıl rüklenir ve yağmur yada kar bİÇİ-
li lıl¡anıldığını ve okyanuslardan ka- minde ya/rar.
ra bölgelerine ve sonra hidrolojik Bu yağışların çoğu, güneşin et-
çevrime yada su çevrimine yeniden kişiyle yeniden ve hızla buharlaşır.
dönerek nasıl bir dolaşım gerçekleş- Bir bölümü toprağa işler ve bitki-
tirdiğini inceler.
Su Çevrlmi-Okyanuslardan Karaya
Dünyadaki mevcut suyun yüzde 97‘si okyanuslardadır. Deniz suyu tuzludur ve içme suyu olarak yada tarımda kullanılmaz. Bazı çöl bölgelerinde, tatlısu sağlanamadığı için, deniz suyunun tuzu alınarak içme suyu yaoUır. dünyanın hemen tümü, su çevriminin doğal süreci (1) sayesinde, tatlı su gereksemesini sürekli olarak karşılayabilmektedir. Bu süreç iki etkene dayanır: güneşin ısısı ve yerçekimi.
Yer yüzeyinin yüzde 7l’e yakınını kaDİayan denizleri etkileyen güneş ıs’sı. buharlaşmaya yolaçar. Gözle görülmeyen bir gaz olan su buharı, hava akımları ve rüzgarlarla yükse’ir. Su buharının bir bölümü yoğunlaşıp yağmur olarak doğ-
ler tarafından soğurularak terleme yo/uy/a eksik bir biçimde de olsa havaya döner. Yağmurun bir bölümü sel halinde toprağın yüzeyinden akar, dereler haline gelir ve akarsulara katılır. Yağmurun ve erimiş karın bir bölümü topraktan geçerek alttaki kayalara ulaşır ve yeraltı suyunu oluşturur.
Kutuplarda ve yüksek dağlarda, yağışlar genellikle kar biçimindedir. Bu bölgelerde, yağışlar buz haline gelirler ve tavız tabakalar\yla buzulları oluştururlar. Yerçekimi, bu buz kütlelerinin aşağılara doğru inmesine yolaçar. Böylece, denizlere dönen buzullar orada parçalanarak buzdağlarını oluştururlar. Doğrudan doğruya atmosfere dönmeyen bütün su, bu yolla çevrimi tamamlamak üzere yavaş vavaş denizlere döner. Su ve buzların bu sürekli hareketi, kara narçalannın aşınmağında büyük rol oynar.
Karadaki tüm suyun yüzde 75′ ten fazlası? Grönland Adasında ve
AnlartlMto Romto*\> ü,vo\
k&tec ve MziiMr MMf Sûümş-
(aşağı yukarı yüzde 22’si) de, yer yüzeyi Altında toplanmıştır ve yer-
âJtı suyu acf/nj a/ır. Göllerde, ir-
maklarda ve toprakta bulunan su bunlara oranla çok azdır. Toprakta
bulunan ve bitkilerin büyümesini sağlayan suya kılcai su adı verilir.
Su ve toprak parçacıklarının mole-
kül çekimi dolayısıyla, bu su, topra-ğın en üst birkaç metresi içinde yaygın durumda bulunur.
Yeraltı Suyu ve Taban Suyu Düzeyi
Yeraltı suyu (4), geçici doyma bölgesinden su geçiren kayaların
içine girer. Bu tabaka, sürekli yağmurlardan sonra suyu biriktirir ama çok geçmeden bu su kurur. Bunun altında, gözeneklerin ve çatlakların suyla dolduğu bir bölge vardır. Buna «doyma bölgesi» denir. Bu bölge, genellikle, yüzeyin 30 metre kadar altından başlayarak suyu sızdırmayan kayalara ulaşıncaya kadar aşağılara iner. Su tutan katmanın yani «sutaşır»m altında yer alan su geçirmez katmana «yeraltı suyu barajı» denir.
Doyma bölgesinin yüzeyine, «ta-
1) Hidrolojik çevrim yado su çevrimi, suyun, belli bir biçimde denizlerden karasal bölgelere gidişi ve sonra geri dönüsünü sağlayan süreçtir. Tatlı su. yeryüzünde, atmosferin su buharı, buz ve sıvı su biçimlerinde bulunur. Bu çevrimin öğeleri şunlardır: Yağmur yağışları (31; yüzey-
den akan sular (4); yağmurun, yağarken buharlaşması [5]; ırmaklara ve akarsulara yeraltı suyunun akması [6]; yeraltı suyunun denizlere akması [7J; bitki terlemesi (8); göl ve birikinti sularının buharlaşması (9); topraktan kaVnakla-nan buharlaşma (10); akarsu ve ırmak sularının buharlaşması
[11]; deniz sularının buharlaşması [13}; ırmak ve akarsuların denizlere akması {12J; denizlerden kurak topraklara yeraltı suyu akışı [16]; kurak topraklardaki aşın buharlaşma [17}; denizlerden [14] ve denizlere nemli hava akımı (15); kar halinde yağışlar [2]; denizlere buz akışı (1)
2) Kumtaşı (burada
kesit olarak görülüyor), suyun içinden kolayca sızdığı çok gözenekli bir kayo dır
3) Kireçtaşı, su geçiren ama gözeneksiz bir kayadır. Su. ancak birleşme yerlerinden ve çatlaklardan sızabilir.
4) Yeraltı suyu, geçici
doyma bölgesinden [1], su geçirmez bir tabakayo ulaşana dek sızar. Eriştiği tabaka üzerinde doyma bölgesini yada sutaşırı [2,10] oluşturur. Suta-şirin üst yüzeyi taban suyu düzeyini meydana getirir [3,13]. Bunun üzerinde kılcal saçak vardır [6], Kılcal saçak doyma du-
40©©©
rumunda bulunmodığ için, kuyuların [7] taban suyu düzeyinin altında olması gereki Su geçirmez duvar bi çimindeki taş damarlar [8] yeraltı suyunun akışını engeller. Benzer maddelerden oluşan bir ortamda sı aşağı kıvrılan ve son ra en yakın akarsuya doğru yükselen yollat [4] izler. Bir sutaşır. birçok su geçirmez tabakayı (11] kapsayan tabaka dizisinin bir parçasıysa, askıy< alınmış gibi duran biı taban suyu düzeyi ok şabılır [12]. İki su geçirmez tabaka aro-sındaysa «kapatılmışı diye nitelenir {141. Yeniden doldurulma yeri [15], suyun kapatılmış sutaşıra girdiği yerdir. Taban suyu düzeyinin altında bulunan okarsu. su kc zanır [5]; yukardaki akarsu ise. sızıntı yol la su kaybeder [9].
suyu düzeyi* adı verilir. Bu, bir yüzey değildir. Dağların altında çoğunlukla kabarır ve ovaların altında toprak yüzüne yaklaşır. Taban suyu düzeyi. yağttıur niktarına bağlı olarak, yıl boyunca’ değişir.
Taban suyu düzeyi, bazı yerlerde yeryüzeyini keserpk, çöllerin Çukurlarındaki vahaları (6), bataklıkları, gölleri ve kaynaklan oluşturur. Kaynaklar (5), bir dağ yamacı dibinde yada dağlardaki bir vadide ortaya çıkan su fışkırmaları »e sızıntılarıdır. Bunlar, taban su-vu düzeyinin yüzeye çıktığı yada duvara benzer ve su geçirmez volkanik bir taş damarla karşılaştığı yerde oluşur. Kaynak suyu genellikle tatlı ve temizdir. Çünkü, kum-taşı gibi küçük gözenekli kayalardan (2) sızmıştır. Kaynak suyunda-ki pislikler, evlerde kullanılan suyun kum süzgeciyle temizlenmesi «ibi yabancı ökelerden temizlenmiştir.
Kireçtaşı, gözenekli bir kaya değildir ama su geçirir. Başka bir deyişle yeraltı suyu, kayadaki çatlak lardan, ek yerlerinden ve oyuklardan (3) sızar. Bu gedikler, erimiş karbondioksit taşıyan vağmur suyunun etkisiyle genişler. Karbondioksit, kireçtaşını eriten güçsüz bir karbonik asittir. Yeraltı suyu.
kireçtaşından. gözenekli taşlardan olduğu gibi süzülmez. 1800’lerin son yıllarındaki kolera ve tifo salgınları, Fransa’da, çoğunlukla, kaynakların kireçtaşı bölgelerinde bulunduğu yerlerde ortaya çıkmıştı. Sonunda, kaynak sularının. kilometrelerce uzaktaki çukurlara atılan pisliklerden dolayı kirlendiği anlaşıldı.
Bazı kaynak sularında büyük ölçüde mineral maddeler vardır ve bu sular tedavi amacıyla kullanılır. Bu kaynakların çevresinde kentler kurulur. Kimi zaman bu kaynaklar, ılıca yada kaplıcalardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir