wiki

Orkide Çiçeği

Orkide Salepgiller familyasına ait destansı güzelliğe sahip bir çiçektir. Tropikal iklimleri seven orkide dünyanın her yerinde yetişebilir. Orkidelerin dünya üzerinde 20 000’den fazla çeşidi olduğu bilinmektedir. Türkiye’de yetişen 24 çeşidi vardır. Dünyada en geniş ikinci familyaya sahiptir. Bu zarif çiçeğin yaprakları sıralı, pul şeklinde ve damarlı olur. Orkide çiçeği asaletin ve özenin simgesidir. Bu tropikal iklim sever çiçeklerin küçük yaprakları ...

Devamını Oku »

HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI İLE GENÇLEŞME

Bu yağı, yatmadan önce uygulamanız gerekir. Bir bardak hindistan cevizi yağı ile ellerinizi ısıtın. Hindistan cevizi yağı soğuk olduğunda, katı bir halde , sıcakken sıvı hale gelir. Bu yüzden ılık bir şekilde yüzünüze sürün. Hindistan cevizi yağının cildinizin üzerinde 30 veya 60 dakika kalmasına izin verebilirsiniz. Tabi ne kadar sürede emildiğine bağlı olarak bu süre değişebilir. Olabildiğince sıcak suyla yüzünüzü ...

Devamını Oku »

TASADDİ

1-Bir işe girişme, başlama: “Bil illeti kıl sonra mü- davata tasaddi” (Ziya Paşa, XIX. yy.) 2-Tasaddi etmek, bir işe girişmek.

Devamını Oku »

TASADAYLAR

Mindanao’nun (Filipin- ler) güneyindeki dağlık bölgelerde yaşayan endonezya dil grubundan bir etni. Toplamacılık; balıkçılık ve avcılıkla beslenen yerleşik bir yaşam sürdüren, doğal mağaralarda barınan Tasadaylar, tekeşlidirler ve yerel dıştanevliliği yeğlerler. Özgül bir siyasal örgütlenmeden yoksun olan toplumları, grubun birliğini sağlayan bir dayanışma anlayışı gösteren (yaşam için zorunlu maddelerin paylaşılması) çekirdek aileye dayanır.

Devamını Oku »

TASA

1-Bir kimseyi tedirgin eden, endişelendiren, üzen düşünce; kaygı, dert: Hiçbir tasanız olmasın, ben her şeyi hallederim. Tasayı bırak, neredeyse gelirler. 2- Tasa çekmek, üzülmek, kaygı içinde olmak. Tasa etmek, kaygıya kapılmak, kaygılanmak. Tasamın on beşi, ona mı üzüleceğim, beni ilgilendirmez. Tasası sana mı düştü? Seni ilgilendiren bir yanı yok, gereğini ilgilisi düşünsün.

Devamını Oku »

Tarttırmak

1-Bir şeyi, bir kimseyi tarttırmak, onun ağırlığının saptanmasını sağlamak: Bir koliyi tarttırmak Çocuğunu tarttırmak. 2- Bir maldan, bir üründen belli bir miktarı hazırlatmak: Manava üç kilo elma tarttırmak.

Devamını Oku »

Tartılmak

Basküle çıkarak, kendi kilosunu öğrenmek: Son günlerde hiç tartıldın mı? Bana şişmanladın gibi geliyor. ♦ Tartılmak: 1- Ağırlığı saptanmak: Tartılınca ne kadar eksildiğin ortaya çıkar. 2- Bir söz, bir davranış vb. söz- tonusuysa, özenle seçilmek, sonucu hesaplanmak.

Devamını Oku »

TARTMAK

Bir şeyi, bir kimseyi (bir şeyle) tartmak, belli bir araç kullanarak ve bir birime oranlayarak ağırlığını saptamak: Bir paketi teraziyle tartmak. Bir yükü kantarla tartmak. Bir bebeği tartıyla tartmak. —2. Bir şeyi tartmak, avuç içinde sallayarak ağırlığını kestirmeye çalışmak: içinde ne olduğunu anlamak için paketi eliyle şöyle bir tarttı. —3. Bir malı, bir ürünü tartmak, belirli ağırlıktaki bir niceliği ağırlığını ...

Devamını Oku »

TARTMA

Tartmak eylemi, tartmak işi. Binc. Yarışmalardan önce jokeyin ve atın üzerine konulacakların tartı hakemince tartılması. -Ruhbil. Karma bir notun hesaplanmasına giren çeşitli değişkenlere katsayılar verilmesi.-Spor kilolara göre yapılan boks, güreş, halter gibi bireysel sporlarda karşılaşma öncesi sporcuların tartılarak kilolarının denetlenmesi. Güreşte, yerde yüzüstü yatan rakibi belinden kaldırarak bir süre havada tutma.-Tarım. Geometrik tartma, hasattan önce, bütün bir parselden alınan örneklerin ...

Devamını Oku »

TARTİNİ

(Giuseppe), İtalyan kemancı, besteci ve kuramcı (Pirano, istria, 1692 – Padova 1770). Din adamı olmaktan vazgeçerek Padova Üniversitesi’nde felsefe ve edebiyat okudu (1708). Elisabetta Pre- mazore ile gizlice evlenmesi yüzünden Padova piskoposunun düşmanlığını kazandı ve Assisi’de bir manastıra sığındı. Orada kilisenin papazı Ğernohorsky ona org dersi verdi, sonra üç yıl boyunca Tar- tini kendi başına keman çalıştı; 1714’te An- cona’da ...

Devamını Oku »

TARTİB

Islatma, nemlendirme. 2- Tazelik verme. 3- Hoşlandırma, tat verme. 4- Tartib etmek, ıslatmak; tazelik kazandırmak; tat vermek: “Buy-i gül ü hurşid ile tartib-i dimağ et” (Namık Kemal). 5- Tartib-i li san, dili tatlılaştırma; güzel bir söz söyleyerek konuşmayı tatlılaştırma.

Devamını Oku »

TARTIŞMASIZ

Hiçbir tartışmaya yol açmayacak kadar kesin bir şey için kullanılır: Bir karşılaşmanın, bir yarışmanın tartışmasız galibi.

Devamını Oku »

TARTIŞMALI

1- Tartışmalı geçen, herhangi bir tonunun tartışıldığı: Tartışmalı oturum. 2-Güvenilir ya da kesin olmayan, hakkında çok değişik görüşler bulunan: Oldukça tartışmalı bir konu. Dilbil. Öznenin, almak zorunda olduğu karara ilişkin bir duraksaması olduğunu belirten bir fiil biçimi ya da bir biçim için kullanılır.

Devamını Oku »

Tartışılmak

1- Bir sorundan, bir tasarıdan, bir şeyden söz ederken, tartışmak eylemine tonu olmak, görüşülmek; değişik yönleriyle ayrıntılı bir biçimde incelemek: Dünkü oturumda tartışılan yasa tasarısı. Bu konu kitabın üçüncü bölümünde tartışılmıştı. 2-Kavga, münakaşa konusu haline getirilmek: Bu kadar küçük bir şey için tartışılır mı?

Devamını Oku »

TARTIŞMAK

(Bir sorunu, bir tasarıyı vb.) tartışmak, iki ya da daha çok kişi ya da bir grup sözkonusuysa, iyice kavramak, bir çözüm getirmek, bir karara bağlamak için, sorunu karşıt yönleriyle incelemek, görüşmek: Milletvekilleri bir yasa tasarısını tartışıyorlar. —2. Bir kimseyle bir şeyi tartışmak, herhangi bir konuda onunla karşılıklı düşünce alışverişinde bulunmak: Seninle bu konuyu sonra tartışalım. —3. Bir şeyi tartışmak, yazılı ...

Devamını Oku »