Yüce Allah buyuruyor:
Rabbinizin bağışlamasına ve takva sahipleri (günahlardan korunanlar) için hazırlanmış, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun, (âm imrân, 133) Bedensel ve duygusal açıdan okyanusların buz gibi soğuk sularındaki yaşam koşullarına göre yaratılan balinalara, göller dar ve sıkıcı geldiği gibi,
Bedensel ve ruhsal açıdan cennetteki yaşam koşullarına göre yaratılan insanlar için de bu dünya, gerçekten çok dar ve sıkıcıdır. Çünkü;
Babamız Âdem ve annemiz Havva, bin yıldan fazla cennette kaldılar. Yediler, içtiler ve tüm güzelliği ile cennet hayatını yaşadılar. Sonra şeytan tarafından aldatılınca, bu dünya gezegenine sürgün olarak gönderildiler. O güzelim cennet hayatına
alışan babam-z Âdem ile bu dünya gezegeni çok dar ve sikici geıaı ğinden ruhsal açıdan dünyaya uyum sağlayamadılar ve cennet özlemi ile yanarak âhiret âlemine göçüp gittiler.
Hayvanat bahçelerinde doğan ve ormanları hiç görmeyen aslan yavrularının genetik yapılarında ve içgüdülerinde büyük ormanların özlemi olduğu gibi,
Dünyada doğan ve cenneti hiç görmeyen insanların genetik yapılarında ve kalıtsal bilinçaltlarında da cennet özlemi olduğundan, âhirete ve cennete inanmayanlar bile aşırı güzellikler karşısında “Cennet gibi!” demekten kendilerini alamazlar ve örtülü bir şekilde de olsa cennetin varlığını kabullenmiş olurlar.
cennet özleminden ve ruhsal tatminsizlikten kaynaklanmaktadır.
Çünkü ruh, öncelikle ölümsüz bir hayat ister. Sonra sürekli huzur, sürekli mutluluk, sürekli sağlık ve sürekli gençlik ister.
Durmadan döndüğü ve uzaydaki yeri sürekli değiştiği için dünyadaki yaşam koşulları insanların bu beklentilerini karşılayabilecek yapıya sahip değildir.
Kısıtlı ve geçici bazı mutluluklar dışında bu dünyada huzur bulup tatmin olamayan, çocukluğu ağlamakla, öğrenciliği sınavlarla ve yaşlılığı hastalıklarla geçen, sonra ölüm yatağında ecel terleri döken, kabrinde sıkılan, Mahşer’de bunalan ve Sırat Köprüsü’nde yanan İNSAN,
Ancak cennete girince, canının her istediğini, özlemini duyduğu her şeyi ve tüm beklentilerini orada hazır bulunca, her açıdan tatmin olacak; ruhsal huzura, sürekli mutluluğa ve ölümsüz bir hayata kavuşacaktır
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz müttakîler (günahlardan sakınanlar) gölgelerde, pınarların başında ve canlarının istediği meyvelikler arasında olacaklar. (Melekler onlara diyecek ki:) Yaptığınız ibadetlere karşılık, âfiyetle yiyin, için. (Mürseiât, 41-42-43) Dünyada Allah’tan korkmayan ve çağdaşlık adına en çirkin günahları açıkça işleyenler, Mahşer’deki sorgulamadan sonra o korkunç cehennemde cayır cayır yanarken zakkum ağacının acı ve pis kokulu meyvelerini yerken ve üzerine fokur fokur kaynayan hamîm suyunu içerken,
Dünyada Allah’tan korkup her çeşit günahlardan titizlikle sakınanlar ve beş
vakit namazı düzenli bir şekilde kılanlar,
Cennet ağaçlarının gölgesinde, hayat pınarlarının başında ve canlarının istediği her çeşit meyveliklerin arasında oturup bol bol yiyip içecekler ve yakınları ile doyasıya
sohbet edip hasret giderecekler. Melekler onlara diyecek ki: “Dünyada yapmış o u ğunuz iyi işlerinizin karşılığı olarak şim ı burada bol bol yiyin ve için.”
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor: Cennettekiler orada yerler, içerler, ancak büyük ve küçük abdeste (tuvalete) çıkmazlar. Ve sümkürmezler. Ancak hoş kokulu bir gaz ve ter çıkarırlar. (Müslim) Cennetteki mü’minler hiçbir kısıtlamaya tâbi olmadan canlarının istediği her çeşit gıdaları bol bol yiyip içtikleri halde, tuvalete çıkmayacak ve kilo almayacaklar. Ana karnındaki yavruların bağırsak ve solunum sistemleri çalışmadığı gibi cennetteki mü’minlerin de bağırsak sistemi çalışmayacak ve yedikleri içtikleri gıdalar renksiz ve kokusuz bir gaz ya da ter seklinde dışarı atılacak.
balgam, gözyaşı ve kulak kiri gibi salgılar olmadığı gibi saçlar, tırnaklar da uzamayacak ve cinsel ilişkilerde eşlerden belirli akıntı gelmeyecek.
Cennetin sarayları gümüşten, inciden, altından; divanları yâkuttan, zümrütten, mercandan ve yatakları ile mü’minlerin iç ve dış giysileri de cennet ipeğinden olacak.
Cennette kadın – erkek hiç kimse tek kalmayacak. Dünyada hiç evlenmeyenler ya da eşi cehennemde olanlar, başka erkeklerle ve başka kadınlarla evlenecek ve herkesin eşi olacak.
Cennette kadın – erkek tüm beklentilerini fazlasıyla eşlerinde bulacaklar, birbirlerini aşırı derecede sevecekler ve gerçekten çok mutlu olacaklar. Cennette her şey sürekli ve kesintisiz olduğundan eşlerin sevgi ve mutlulukları da sürekli ve üj^ntisiz olacak. Aradan milyarlarca yıl
geçse de sevgi ve mutlulukları azalmayacak aksine daha da artacak.
Cennette devlet, ordu, yargı ve polis gücü gibi güvenliği ve otoriteyi sağlayıcı bir yapılanma olmadığı halde huzur ve güveni bozucu tek bir olay ortaya çıkmayacak ve herkes huzur ve güven içinde özgürce yaşayacak.
Yedi kat göklerden ve göklerdeki tüm galaksilerden daha büyük olan cennet, dünya gibi bir güneşin etrafında dönmeyip Arş’ın nuru ile aydınlandığından, cennetin her tarafında sürekli gündüz ve sürekli ılıman bahar iklimi olacak.
Kadın – erkek herkes cennete girerken 33 yaş görünümünde olacak ve aradan milyarlarca yıl geçse de hiç kimsenin yaşı ve görünümü değişmeyecek. Ancak küçük yaşta ölen çocuklar sürekli, öldükleri yaşta kalacaklar.
Cennet; gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve insanların kalbine,