Çınar ağacı
ÇINAR
Çınar ağacı, üzerine yuva yapan köklerini parçalamış ve onu can kumrularla sohbet ederken: evinden vurmuştu. Yaşlı ağaç, bu
— Ben, Fatih’i ve onun mü- na rağmen dayanabileceğini tahmin barek askerlerini görmüşüm, ediyor ve gençlik günlerinin hatıra-diyordu. Belki de bu yüzden larıyla kuvvet bulmaya çalışıyordu zorluk çekiyorum. O zamanlar bir kalemi andıran in
Çınar ağacına zor gelen şey, bir- ce dalları, İstanbul’un yedi tepesini kaç asırdan beri kucaklayıp bağrına aşarak semâya yükselen mehteı bastığı tarihî köşkün yıktırılıp, yeri- nağmeleriyle serpilmiş ve burçlara ne içkili bir gazinonun yapılmış ol- tırmanan yiğitlerin pazuları gibi sert*/ maşıydı. Dantel gibi işlenen o ah- leşmişti. Çınar ağacı, geceleri o ,şap mimarînin yerine kondurulan marşları mırıldanıyor, fakat öğlene ruhsuz beton kütlesi, daha temel doğru gazinodan yükselen pop mii safhasındayken ağacın en güçlü ziğinin gürültüsüyle serseme dönü