Bazı müctehidler devlet başkamnın bulunmasını, namazı onun veya temsilcisinin yahut da izin verdiği kimsenin kıldırmasını şart koşmuşlardır. Şart koşanlann ileri sürdüğü deliller tetkik edilince bunların nassa dayanmadığı, sadece fitne ve kargaşalığı önlemek gayesine bağlı bulunduğu görülmektedir. «İyi, kötü bir imamı olduğu halde cumayı terkedeni Allah dağıtsın toparlamasın…» mealindeki hadis hem zayıf bulunmuştur (Haşiyetu’s-Sindî, 1/335; Mecmau’z-zevâid, 1/70) hem de hadiste böyle bir mâna yoktur. Hadîse göre imamın bulunmaması yalnızca cumayı terketmeye mâzeret olabilir. Cuma namazında imamlık şerefli bir vazife olduğundan devlet başkanı veya onun temsilcisi var ise bu şerefin ona ait olduğu kabul edilmiş. Hz. Peygamber ve halifelerinin bu namazı -diğerleri gibi- bizzat kıldırdıkları da gözönüne alınmıştır. Bunlar bulunmadığı zaman herkesin bu namazı kıldırmak isteyeceği, idareye muhâlif olanların minberi kendi emelleri istikametinde kulanabilecekleri, bunun da kargaşalık ve kavgaya müncer olabileceği gözönüne alınarak «kime izin verilirse cumayı o kıldırır» denmiştir. Fakat bu sözler devlet başkanı yahut da izni bulunmazsa cumanın sahih olamayacağım ifâde etmez. Bu mevzuda bazı mütâlâaları nakletmekte fayda vardır: İbnü’l-Hümâm (Ebû-Ca’fer’den naklen): «Haklı bir sebebe dayanmadan veya zarar vermek için sultan cumaya izin vermese de cuma kıhnabilir.» (20) «Elinde menşuru olmadığı halde bir İslâm memleketinde idâreyi ele alan kimse vâli ve emirler gibi memleketi idare e- derse otoriteyi temin edeceği ve bununla şart da gerçekleşmiş olacağı için cuma kılınır.» (21) el-Gazzâlî: «Sultanın hazır bulunması veya izni şart değildir; fakat izin almak daha iyidir.» (22) İbn Abidin: «Vali vefat etse, yahut tehlike sebebiyle gelemese yahut da cuma kıldırmak hakkı olan kimse mevcut olmasa halk kendileri için bir hatib tâyin eder… Bu ifade «fitne (anarşi, kargaşalık, istilâ) zamanında cuma kılınmaz» diyenlerin bilgisizliğini ortaya koymaktadır.
d) Devlet Başkamnın Bulunması ve İzni
31
Ağu