wiki

DEHHÂK BİN M ÜZÂHİM

Tâbun devri
nin büyüklerinden ve meşhûr tefsir âlimlerinden.
Belh şehrinden olup, Ebû’l-Kâsım
ve Ebû Muhammed künyelerine sâhiptir.
Annesi onu karmnda iki yıl taşımış olup,
doğduğunda dişleri vardı. Gülerdi, güldüğü
zaman dişleri görünürdü. Bunun için
“Gülen” anlamında “Dehhâk” denildi. 105
(m. 723) senesinde Belh’de vefât etmiştir.
Dehhâk bin Müzâhim, Eshâb-ı kirâmdan
Abdullah ibn-i Abbâs hazretlerinin
sohbetiyle yetişti. Ondan tefsir, hadis gibi
bir çok ilimleri öğrendi. Çok hadîs-i şerif
rivâyet etti. Hadis ilminde sika (güvenilir),
sadûk (hadîste son derece sâdık) bir râvidir.
Eshâb-ı kirâmdan Abdullah ibn-i Ömer,
Abdullah ibn-i Abbâs, Ebû Hüreyre ve
Enes bin Mâlik’den hadîs-i şerif rivâyet
etmiştir. Kendisinden de îbn-i Cerîr, îbn-i
Hâtim, Cübeyr bin Saîd, Haşan bin Yahyâ
el-Basri, Hakîm bin Deylem, Seleme ibn-i
Nebît bin Şerit, Ebû îsâ, Süleymân bin Keysân,
Abdurrahman bin Avsece, Abdülaziz
bin Ebî Revâd, Ebû Revk Atiyye bin Hâris
el-Hemedânî, Ismâil bin Ebî Hâlid, Ali bin
Hakem el-Benânî, Umaratübnü Ebî Hafsa,
Kesir bin Seleme, Nehşel bin Saîd, Ebû
Cenâb, Yahyâ bin Ebî Hayye el-Kelbî,
Mukâtil bin Hayyân el-Nebü, Vâsıl evlâ
Ebî Uyeyne, Ebî Muslih Nasr ve bir çok
âlimler hadîs-i şerif rivâyetinde bulunmuş­
tur.
Dehhâk (r.a.), Kûfe’den Horasan tarafına
gitmiş ve orada Kur’ân-ı kerim okutmuştur.
Kur’ân-ı kerimi ücretsiz öğretirdi.
Mektebinde üç bin erkek ve yediyüz kız
çocuk bulunuyordu. Talebelerinin etrafında
binekle dolaştığı bildirilmektedir. Birçok
talebe yetiştirerek ve değerli âlimlerden
rivâyetlerde bulunarak, İslâm dînine hizmet
eden Dehhâk (r.a.), büyük tefsir âlimidir.
İbn-i Adî de onun büyük bir müfessir
olduğunu belirtmiştir. “Tefsir-i Kur’ân”
adında bir eseri vardır. Abdullah bin Abbâs
ve Abdullah bin Mes’ûd’dan öğrenerek, tefsir
ilminde şöhrete kavuşanlardan birisi de
Dehhâk bin Müzâhim’dir. Müzemmil sûresi
dördüncü, “K u r’ârı’ı açık açık, tane tane
tertil ile oku!” âyet-i kerimesini tefsir eder*
ken, Dehhâk bin Mezâhim: “O’iıu harf harf, •
ağır ağır kırâat et, her harfi kendisinden
sonra gelen harften temyiz et!” diye
buyurdu. Âyetlerin ma’nâlannı iyice anlayabilmek
için tekrar tekrar okurdu. Nitekim
bir gün Dehhâk (r.a.): “Onların üstlerinde
ateşten tabakalar, altlarında da
ateşten tabakalar var. İşte Allah böyle
(bir azaptan) kullarını korkutuyor. Ey
kullarım! O hâlde benden korkun!” âyetini
seher vaktine kadar tekrar etmiştir.
Dehhâk, Yûsuf sûresinin otuzaltıncı:
“….Bize bunun tâbirini haber ver!
Ç ü n k ü biz s e n i m u h s i n l e r d e n
görüyoruz” âyet-i çelilesi hakkında
diyordu ki: “Yûsuf aleyhisselâmın ihsâm;
hapishânede, her hasta olana hizmet ve
yardım etmesi, her muhtaç olanın elinden
tutması idi. Kendisine bir dilenci geldiği
zaman kapı kapı dolaşır, onun ihtiyâcının
giderilmesine yardıma olurdu.”
Güzel sözlerinden ba’zılan da şöyledir
“Bir kimse şaraba devam ettiği hâlde
ölürse, kıyâmet günü, sarhoş olarak haşr
edilir.”
“Allahın salât ve selâmı, rahmet ve
mağfirettir.”
“Ben âhıret âlimlerine yetiştim. Onlar
birbirlerinden ancak takvâ ve vera’ı öğrenirlerdi.
Şimdiki âlimler ise, kelâm mücâdelelerini
öğrenmekle meşgûl oluyorlar.”
“Resûlullah (s.a.v) buyurdu ki: “Bu
ümmetin âlimleri iki kısımdır. Birincisi,
Allah ona ilim verdi, o da karşılı­
ğında para ve ücret almadan insanlara
öğretti ve okuttu. İşte buna gökteki
kuşlar, denizdeki balıklar, karadaki
hayvanlar ve kirâm en kâtibin melekleri
dua ederler. Kıyâmet gününde
Peygam berlere arkadaş olacak derecede
yüce ve efendi oldukları hâlde
Allahın huzûruna çıkarlar. İkincisi de,
Allahil teâlânın kendisine ihs&n ettiği
ilim ile cimrilik edip, onu Allahil teâlâ-
nın kullarına ücret karşılığı okutan
âlimdir. İşte bu da, kıyâmet gününde
ağzına ateşten bir gem vurulmuş
olduğu hâlde getirilir ve dellâb “Bu
adam falan oğlu falancadır. Allahil
teâlânın dünyâda kendisine verdiği
ilmi başkalarından kıskandı, ancak
para ve ücret karşılığı okuttu” diye
çağırır ve insanlar hesaptan kurtuluncaya
kadar azâba düçâr olur.”
Dehhâk bin Müzâhim diyor ki: “Ben
bütün bir geceyi sultânı râzı edecek ve fakat
Allahın rızâsına aykın düşmeyecek bir
sözün ne olduğu hakkında düşünmekle
geçirdim. Fakat böyle bir söz bulamadım.”
Dehhâk bin Müzâhim, Resûlullahın
(s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivâyet etti:
“Hangi müslüman olursa olsun, Allah
için niyet edip yola çıktığında, ölümünden
önce hayvanı onu ezerse, zehirli
bir mahlûk onu ısırması ile öldürürse
veya buna benzer bir sebepten ölürse,
şehid olaçak gider. Sonra hangi müslüman hac niyeti ile yola çıktığında,
oraya yetişmeden ölürse, Allahil teâlâ
Cenneti ona vûcib kılar.”
Dehhâk bin Müzâhim; âlim, fâdıl, zâhid
ve çok edebli bir kimseydi. îbn-i Habîb, Dehhâk
bin Müzâhim’i “Eşrâfulmuallimîn ve
fukahâihim” = (Hocaların en şereflisi ve en
fakîhi) ünvanıyla taltif ederek, O’nun, İlmî
derecesinin yüksekliğini dile getirmiştir.
1) Mizan-ill-i’tidâl, cild-1, sh. 471
2) Tehztb-üt-tehztb, cild-4, sh. 453
3) el-A’lâm, cild-3, sh. 215
4) Miftûhü’s-seâde, cild-2, sh. 14,67,68, 74, 75;
cild-3, sh. 217, 376, 590

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir