wiki

delta

delta,akarsuların taşıdığı çökellerin bir ırmak ağzında birikmesiyle oluşan alçak düzlük. Yaklaşık 2500 yıl önce Herodotos,
Nil’in denize boşalan bölümünde dallanan
kolları arasında kalan arazinin üçgen biçiminde yayıldığını belirlemiş ve bu tür yüzey
şekillerini tanımlamak üzere Yunanca’daki
A (delta) harfini kullanmıştı. Yeryüzündeki
deltaların çoğu üçgen biçiminde olmakla
birlikte, daha değişik biçimlerde bulunanları da vardır; deltanın biçimi çoğunlukla,
bölgeye akan suyun en dışardaki kolları
tarafından belirlenir. Bu nedenle delta terimi günümüzde, belirli bir biçimi çağrıştırmaksızın bir ırmağın ağzında oluşan alçak
düzlüğü tanımlamak için kullanılır.
Deltalar, tarihöncesi dönemlerden beri
insanlık için önem taşımışlardır. Deltaların,
hayvan ve bitki yaşamına son derece elverişli olması, insanların bu bölgelere göç
etmesine yol açmıştır. Birbirine bağlanan
kanallar ağı, doğal ulaşım ve ticaret yolları­
nı oluşturmuştur. Sel sularının getirdiği
kum, mil ve kil birikintileri son derece
verimliydi. Tarım teknolojisinin gelişmesiyle birlikte Nil ile Dicle ve Fırat deltalarında
büyük uygarlıklar doğmuştur.
Irmak ağızları, açık deniz gemilerinin iç
limanlara girmesine olanak sağlar. Bu nedenle dünyanın büyük limanlarının çoğu
delta düzlüklerinde yer alır. Nil üzerindeki
İskenderiye ve Mississippi üzerindeki New
Orleans limanlarının her ikisi de gelişmelerini ırmak boyundaki yerlerine borçludur.
Deltalar, bir akarsuyun ya da akarsu
sisteminin denize döküldüğü bölgeye çökel
taşıma ve biriktirme hızının, bu çökellerin
dalgalar ya da deniz dalgaları tarafından
bölgeden uzaklaştırılma hızından daha fazla
olduğu durumlarda oluşur. Deltanın gelişimi akarsu ile deniz arasında bir mücadeledir
ve doğadaki en dinamik durumlardan birini
oluşturur. Akarsu akışına ve deniz hareketliliğine ilişkin süreçlerden kaynaklanan bir­
çok etken, akarsu-deniz dengesini belirler.
Akaçlama havzasının koşulları ve bir akarsuya kaynaklık eden alanın durumu, delta
oluşumu üzerinde önemli etkide bulunur.
Havza içindeki kayaçların jeolojik yapısı,
boyutları, biçimi, oluşturdukları yüzey şekli
ve toprak oluşturma özellikleri, denize iletilebilir çökel miktarı ve türü üzerinde büyük
ölçüde etkili olur.
Deltalar, köken bakımından birikinti
(alüvyon) yelpazelerine benzerler ve her ne
kadar delta düzlüklerindeki eğim çok daha
yumuşak ve çökeller daha ince taneli ise de,
birikinti yelpazelerinin sulu ortamdaki eş­
değeri olarak düşünülebilirler. Bir akarsu
denize ya da göle akarken, akış hızı yavaşlar
ve taşıdığı yükler yatağın kenar bölümlerinde birikir. Bu yanal çökelme, akarsu yatağı­
nın akarsuyun ağzından dışarıya doğru uzamasına neden olan setler oluşturur. Akış
yolu yeni tümsekler nedeniyle sık sık yön
değiştirir ve sonunda üçgen yelpaze biçiminde yayılarak her iki yaka üzerine de malzeme biriktirir. İç ve dış bölümlerde çökel
birikimi sürerken, akarsu yatağı uzar ve
birkaç örgülü kola bölünür.
Deltalann aşağı çığır bölümü, üç tür çökel
süreci sonucunda oluşur. İnce malzemeler,
en ileri bölümlere taşınarak en dipteki
katmanları oluştururlar. Deltanın ana bölü­
mü, her katmanın bir öncekinin üstüne
binmesi ve daha ileride birikmesi sonucu,
dik eğimli katmanlar halinde dışarı doğru
yayılır ve son olarak da ırmak birikintileri,
deltanın hemen hemen düz en üst katmanı
olan alüvyonlu sığ katmanı oluştururlar.
Deltalar, bir plan ya da harita üzerinde son
derece karmaşık yatak, göl ve bataklık
labirenti olarak görülür. Bununla birlikte,
deltayı oluşturan temel üç bölüm çoğu kez
belirli bir düzen içinde bulunur. Karaya
doğru olan bölüm, üst delta düzlüğü olarak adlandırılır. Ortadaki bölüm daha alçak
olan delta düzlüğüdür. Üçüncüsü ise kıyı
hattından denize doğru uzanan ve deniz
düzeyinin altında oluşan sualtı bölümüdür.
Bu bölümlerin karşılıklı oranlarındaki deği­
şiklikler, dünya deltalarının farklı boyut ve
biçim kazanmalarına yol açar.
Vadi duvarlarıyla sınırlanmış bir akarsu,
akaçlanan bir havzadan denize tortul ve su
getiren bir kanal olarak düşünülebilir. Aşa­
ğı çığır bölümündeki düzlük bir noktada
genişler ye çoğu akarsu birden çok kola
dağılır. İşte bu nokta, deltanın en üst
bölümü ile üst delta düzlüğünün başlangıcı­
dır. Deltanın bu bölümü alüvyonlu düzlük
(yelpaze) özellikleri gösterir. Deniz düzeyinin ve etkin su gelgitlerinin üzerinde kalan
bu bölüm, akarsuyun etkisiyle biçimlenir.
Akarsu yatakları arasında kalan alanlar,
geniş tatlı su bataklıkları, bataklıklar ve sığ
göllerle kaplıdır. Daha alçak delta düzlüğü
periyodik olarak su gelgitlerinin altında
kalır ve bu bölüm hem akarsuyun, hem de
denizin etkisiyle biçimlenir. Yataklar arasındaki alanlar, hafif tuzlu su koyu, tuzluluk
oranı, bataklık ve mangrov bataklığından
daha yüksek olan gelgit düzlüğü ve kumsal
sırtları gibi çeşitli yüzey biçimlerini içerir.
Deltanın sualtı bölümü, deniz düzeyinin
tümüyle altında oluşur ve genellikle kıta
sahanlıkları üzerinde denize doğru belirgin
bir çıkıntı oluşturur. Bu süreçte deniz etkisi,
egemendir. Akarsu etkisi ikincil önem taşır.
Akarsu akışının hızı, akarsu ağzında genellikle yavaştır ve deniz akıntıları ile dalgalar,
tortulları kolaylıkla deltanın ön cephesi
boyunca yana doğru dağıtabilir. İri taneli
tortullar dalgalar tarafından akarsu ağzının
yakınlarında yoğunlaştırılır. Daha ince taneliler ise delta kıyısı boyunca yanal olarak
hareket eder. Taşkın dönemleri başladığında, taşman tortullar ve su, artık delta
içindeki yataklarda kalamaz ve akarsu setlerini aşarak komşu ara alanlara yayılır. Bu
nedenle mil ve kil tortuları, normal olarak
çökelti oranları çok düşük olan bu alanlara
hızla girmeye başlar. Bu olgu, su düzeyinin
üzerindeki delta düzlüklerinin oluşumundaki en önemli etkendir. Akarsu ağzında,
taşkın dönemlerindeki akarsu akışı hızları,
akarsu düzeyinin ve akış hızının düşük
olduğu dönemlere oranla belirgin biçimde
yüksektir ve bu nedenle deniz akıntılarının
ve dalga hareketlerinin etkisine egemen
durumdadır. Böyle dönemlerde tortular
deniz yönünde sahil boyunca yanal olarak
çok daha uzaklara yayılır. Miller ve kimi
zaman da kumlar, sığ akarsu ağzından
taşınır ve deltanın ön cephesi boyunca ya da
sualtı deltasının daha dik eğimli bölümleri
boyunca birikir.
Delta birikiminin gelişimi, her yörede
kendine göre farklılıklar gösterir. ABD
topraklarının yaklaşık yüzde 40’ını akaçlayan Mississippi Irmağı deltasının güneybatı
bölümü her yıl yaklaşık 400 m uzar. Venezuela’da Orinoco Deltası yılda 200 m,
SSCB’deki Volga Deltası ise 170 m ilerler.
Bununla birlikte bazı deltalar yılda yalnızca
birkaç metrelik büyüme gösterebilir. Örne­
ğin, SSCB’deki Don Irmağı deltası her yıl
yalnızca 10 m ilerler. Genel olarak, delta
büyüme oranlarının geçmiş zaman içindeki
durumları sıralandığında, günümüzdeki ço­
ğu deltanın son buzullaşma döneminden (y.
13 bin yıl önce) bu yana genişlediği ve daha
sonraki deniz düzeyi yükselmesinden etkilenmiş olduğu görülür.
Nil tipi kavisli deltalar, ana akarsudan
dışarı akan kolların yarattığı birikimlerden
oluşur. Bu kollar, akarsu ile denizin birleş­
tiği yerden başlayarak kavisli bir yol izler ve
yayılır. Öteki delta biçimleri de tanımlanabilir. Sivri uçlu (testere dişli) deltalar,
ötekilerine egemen durumdaki tek bir yata­
ğın ileriye doğru uzamasıyla oluşur. İtalya’
da Tiber Irmağı deltası bunun bir örneğidir.
Üçüncü tür deltaların önde gelen örneği
Mississippi Irmağı deltasıdır. Mississippi
Deltası, yarımada biçimindeki tortul uzantı­
lardan (parmaklar) oluşur. Yarımada biçimindeki parmaklar bir kuşun pençelerini
andırır. Bu nedenle bu tür deltalar “kuş
ayağı deltaları” olarak bilinir. Mississippi’
nin bu tür bir delta oluşturmasının nedeni,
akarsuyun, kendisinden ayrılan yatakların
kenarları boyunca taşıdığı ve biriktirdiği
çok miktardaki ince tortuldur. Mississippi
Deltasının biçimi çok belirgin olmakla birlikte, ana deltanın deniz düzeyinin hemen
altında ve gerçekte kavisli bir yapıda olduğu
söylenebilir.
Dördüncü tür delta, haliç deltasıdır ve
deniz düzeyinin yükselmesiyle altında
kalmış dar haliçlerde oluşur. Bu tür deltaların biçimini halicin kendi biçimi belirler.
Fransa’da Sen Irmağı, Manş Denizi ile
birleştiği yerde bir haliç deltası geliştirmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir