DEREBEYLİK; Alm. Fedalismus (m), Fr. Feodalite
(f), İng. Feudalism. Ortaçağın Batı Avrupası’nda
temeli toprak olan sosyolojik, ekonomik
ve siyâsî idârelere verilen isim. Kelime Türkçeye
Osmanlı Devletinin son zamanlarında, tercüme
yoluyla, feodalite karşılığı olarak girmiştir.
Feodalite idâresi Roma ve Germen toplumlarını
yabancı baskılardan, merkezî idârelerinin otoritelerini
kaybetmesinden dolayı karışıklıklar içinde
bulunmasından doğmuştur. İktisâdi faaliyetlerin
zayıflayıp her türlü alış verişin azaldığı dönemde
toplumlar parçalandı. Daha sonra da birbirleriyle
ortak bâzı menfaatlar karşılığında bütünleştiler.
Bu ilk olarak Loirne ve Meuse arasındaki
havâlide görüldü. Buradan Almanya, Kuzey
ve Güney İtalya, Kuzey İspanya, İngiltere, Lâtin
devletlerine yayıldı. Dokuzuncu yüzyılda başlayıp
15. yüzyılda ömrünü tamamlayan derebeyilik rejiminin
mal varlığına, kuvvetine göre bir hiyerarşisi
ve buna göre de ünvanları vardı.
Derebeyliğin esâsında, kuvvetli ve yüksek bir
askerî güç ile bunun emri altında çalışan bir köylü
topluluğu vardır. Askerî gücün sâhibi devlet
değil, “senyör” denen ve kale hâkimi olan derebeyidir.
Mal ve toprak senyöründür. Köylülere
toprak verip onlardan karşılığında ürün ve her türlü
hizmeti isteyen odur. Adlî işlere de bakan senyörün,
Türk ve İslâm devletlerinde görülmeyen
haklara sâhip olması ona kadın ve erkeğe gayri insânî
davranma yetkisi de veriyordu. Tabiî ki bunlar
hep, devlet otoritesinin boşluğundan faydalanıp
kendi başına buyruk olmalarından kaynaklanıyordu.
Senyörün hizmetine kabul olunan insanlar
onun malı olur, hiçbir hak iddiâ edemezlerdi.
Kulluğa kabulde İncil’in üzerine yemîn edilerek
inanç bakımından da senyöre bağlanırdı. Baş senyörün
ünvânı “süzeren”dir. Kendine bağlı vasallar
vardır. Vasal süzerenin yanında bulunduğu gibi, bir
bölgede toprak verilerek başka yerde de bulunabilirdi.
Vasal ayrıca bölgesinin gelirini süzerene
yardım ve öğüt borcu karşılığında muntazam gönderirdi.
İhâneti hâlinde bölge elinden alınıp cezâlandırılırdı. Senyörler de süzerene bağlıdır. Bir
süzerenin emrinde bir kaç senyör vardır. Bunlardan
sancağı olana sancaklı senyör denir. Doğrudan
doğruya krala bağlı olan Captai “Baş tımarcı” veya
Baron olur. Senyörlerin toprağa bağlı prenslikleri
vardır. Bunlar kralın kendilerine emânet
ettiği toprağı zorla alan kontlardır. Birkaç kont
birleşip “Duka” (Duc= yönetici komutan) ve “Marki”
(Hudut bölgesi yöneticisi, komutan) adını alırdı.
Kral, derebeylik İdâresinin en üst makâmıdır.
Kimseye kulluğu yoktur. Maiyetindeki kuvvetleriyle
kamu gücünü meydana getirip, imkânlarıyla
adâlet ve savunma hizmetlerini yerine getirmeye
çalışırdı.
Derebeylik savaşçılarına “şövalye” denirdi.
Vazifeleri süzerenlerin emrinde başka şövalyelerle
savaşmaktı. Bu durum içte anarşi çıkardığından,
Avrupa’da ortaçağda kaba kuvvetin zaferi hâkimdi
ve halk kendisini idâre edenlere güvensizlik
içindeydi.
Avrupa derebeylikten, kralların otoriteyi tesis
edip, merkezî bir idâre kurmalarıyla kurtulmuştur.
Bu da uzun bir zamanda yavaş yavaş olmuştur.
Avrupa’da fikir akımlarının yayılmasıyla derebeylik
büsbütün ortadan kalkmıştır.
DEREBEYLİK
06
Kas