DOMUZ (Sus); Alm. Schwein, Fr. Cochon,
İng. Pig. Familyası: Domuzgiller (Suidae). Yaşadığı
yerler: Rutubetli orman ve bataklık bölgelerde
veya evcil olarak. Özellikleri: Pis ve hastalık
bulaştırıcıdır. Ömrü: 20-30 yıl. Çeşitleri: Evcil,
yaban, ırmak, düğmeli, Afrika domuzu gibi türleri
vardır.
Domuzgillerden bir hayvan. Evcil domuz (Sus
scrofa domesticus). Asya yaban domuzunun evcilleştirilmesiyle
elde edilmiş olup, dünyânın çeşitli
bölgelerinde, bilhassa Hıristiyan ülkelerde
eti, derisi, yağı, kılı için beslenmektedir. Başı kaim,
boynu kısa, vücut ağır ve şişmandır. Erkeklerin
köpek dişleri, çoğunlukla dışarı doğru uzamıştır.
Pislik, leş, çürümüş, kokuşmuş, kurtlanmış
et, bitki ve yemek artığı gibi her şeyi yer. Dişi
domuz yılda iki defa doğurur. Her defâsında ırkına
ve hayvanına göre yavru sayısı 1 -20 arasında
olur. Ergin bir domuz, 200 kg gelebilir.
Kur’ân-ı kerîmde etinin yenmesi kat’î olarak
haram olduğu bildirilen domuzu Mûsevîler de haram
bilerek yemezler. Hattâ ilk çağ milletlerinden eski
Mısır ve Fenikeliler de domuz etini zararlı bilerek yememişlerdir.
Bu durumun her millete geldiği bildirilen
peygamberler aleyhimüssalevâtü vetteslîmât
vâsıtasıyla haber verildiği anlaşılmaktadır.
Domuz etinin insan sağlığına zararlı olmasının
sebepleri:
Sığır ve koyun etine nisbetle çok miktarda
yağ ihtivâ eder. Yağsız olan domuz etinin hücrelerinde
bile yüksek oranda yağ zerreleri vardır.
Hiç yağsız kabul edilenin bile tavada kendi yağı ilekızarması bunun tipik örneğidir. Fazla yağlı maddeler
yemenin neticesinde yağ zerrecikleri kanda
birikmekte, bu ise; atardamarlardaki sertleşmenin
ilerlemesine, yüksek tansiyona, kanın artmasına
ve genellikle bağ dokusundaki dolaşım bozukluklarına,
önemli bezlerin kanlanma bozukluğuna,
kalp koroner damarlarının kireçlenmesine ve
daralmasına sebeb olmaktadır. İlim adamları çok
yağlı gıda maddelerinin, bilhassa domuz yağının
olumsuz yönde etkili olduklarını, rahatsızlıklara
yorgunluklar eklenince hastalıkların ağır, hattâ
öldürücü olduklarını îzâh etmişlerdir.
Domuz etinde bol miktarda sümüksü bağ dokusu
bulunduğu için çok miktarda da kükürt mevcuttur.
Bu yapışkan bağ dokusunun sinirlere, kaslara,
kıkırdaklara yerleşmesi romatizmaya, antrite,
cortrozlara, omurlararası bağ dokularının bir
nisbet dâhilinde sümüksü hâle gelmesine, yumuşamasına
yol açar. Kıkırdağın içinde ne kadar az
kükürt bulunursa, sağlamlığının ve dayanıklılığının
da o nisbette yükseldiği sâbittir.
Domuz etinin içinde, iltihaplanmanın ve doku
şişkinliklerinin sebebi olan büyüme hormonu çok
miktarda mevcuttur. Ayrıca domuz yağı yalnız kolesterin
değil, kanserin gelişmesine de yarayan büyüme
hormonu ve tipik kanseri meydana getiren, zehir
olan benzpireni de ihtivâ eder. Bu zehir, domuz
etinin kızartılması esnâsında çıkan dumanında bulunur.
Domuz eti ihtivâ ettiği histaminin tesiriyle kaşıntı
hissini uyandırır. Kan çıbanı, şirpençe, apandisit,
safra yolları hastalıkları, toplardamar iltihapları,
kadınlarda görülen beyaz akıntı, abse, egzama,
dermatit, nörodermit gibi iltihâbî deri hastalıkları ve
diğer deri hastalıklarına zemin hazırlar.
İkinci Dünyâ Harbinden sonra Almanya’daki
kıtlık senelerinde halkın beslenme tarzında köklü
bir değişme görülmüştü. Bu zamanda bilhassa domuz
bulunup yenemiyordu. Bunun neticesinde
yukarıda sayılan hastalıklarda büyük bir azalma
görülmüştü. Para reformunun yapılması ve tekrar
domuzlu gıdalara dönülmesi, azalan ve görülmeyen
hastalıkların tekrar çıkmasına sebeb olmuştu.
Domuz etinin iltihapları ve kaşıntı hissiniartırıcı tesirleri, histamin ve imidazol cisimlerinden
ileri gelmektedir. İkinci Dünyâ Harbinde Kuzey
Afrika harekatında Alman askerlerinde sık
rastlanan “tropik ülserulcus crius” denilen ayaklarda
yara hâlinde bir hastalık görülmüştü. Yapılan
tedâviler netice vermeyince yenilen gıda ile ilgili
olduğuna karar verildi. Yerli halkta olmamasının
sebebi araştırılınca, domuz etiyle ilgili olduğuna
karar verildi. Domuz eti yenilmeyince bu
hastalık tamâmen ortadan kalktı.
Domuz kanı, bakterilerin termik, kimyevî ve
başka muhtelif tesirlere dayanıklı şekillerini üretecek
maddeler yönünden fevkalâde zengindir. Domuz
etinde bulunan çok önemli bir toksik faktör de,
grip virüsüdür. Yapılan araştırmalarda virüsler domuzun
akciğerinde yaşar ve bu yoldan, etinden yapılan
mâmullere intikal ederler. Bu virüsler tercihen
daha uygun bulduğu akciğer bağ dokularına göçüp
yerleşirler. Burada vücudun dirençsiz, üşütmelerin
çok, güneşin az olduğu ilkbahar mevsimini bekler.
Sonra âniden grip salgınları alevlenir. Buna sebep
daha önce domuz mâmulleriyle alman grip virüsüdür.
Birinci Dünyâ Harbinden sonra halk arasında
harpte ölenlerden daha fazla tahribata sebeb
olan grip salgını bu cins bir salgındır.
Erkek domuzlar kesiminden aylarca önce husyeleri
çıkartılarak kısırlaştırılır. Bu şekilde yapılmayınca
eti, pis kokusundan dolayı yemek mümkün
değildir. Besleyenlerin ifâdelerine göre domuzların
altı seneden fazla yaşamalarına müsaade edilmez,
yoksa domuz muhakkak kansere yakalanır.
Genel olarak domuz, az adaleli, az kemikli buna
karşı çok sümüksü ve çok yağlı bağ dokularının zararlı
tesiri altında, kalp ve karaciğer yağlanması sebebiyle
ağır hasta bir hayvan olup, çok su içme ihtiyâcı
duymaktadır. İnsan vücudu, domuz etindeki çok
miktarda yağı, kolesterini, büyüme hormonunu, sümüksü
maddeleri ve toksik faktörleri, alışık bir düzende
işleyip her zamanki gibi yakamayacağı ve fizyolojik
yolla dışarı atamayacağından sağlığı için tehlikeyle
karşı karşıyadır. Bütün bu izahlardan sonra domuz
etindeki zehirler, bunların yenmesiyle ortaya
çıkan hastalıkların en önemlileri şöyle sıralanabilir:
1. Kolesterin: a) Kanda kolesterin yüklü büyük
moleküller (Hipertansiyon, arteriyoskleroz,
pletora), b) Kanser hücrelerinin cidarındaki kolesterin
(Neoplazma fazları).
2. Histamin ve imidazol cisimleri (yüksek
dozda): a) Kaşıntıya sebeb olan maddeler (Ürtiker,
herpes, dermatit, egzama ve benzerleri), b) İltihap
vak’alarına yol açanlar (Kan çıbanı, şirpençe, apandisit,
kolanjit, kolesistit, tromboflebit, flüor ablus,
flegmonlar vb.).
3. Büyüme hormonu (iltihaplanma ve büyüme,
gelişme temayüllerinin teşviki): (Adipositas,
akromegali, neoplazma fazları, fazla şişmanlık).4. Kükürtten zengin, mezankimal sümüksü
maddeler: (Amino-şeker, hiyaluronik asit, heksozamin)
a) Mezenşimin sümüksü şişkinliği (Miyojelozlar
adipositas), b) Sümüksü maddelerin sinirlerde,
ribatlarda, kıkırdaklarda, fasyalarda, kas
kılıflarında depo edilmesi (Romatizma, artrit, artrozlar,
osteokondrozlar).
5. Sutoksik yağ asitleri (hücreler içi olanlar):
(Adiposidas, hipertansiyon, polisitemi).
6. Onkojen ajanlar (Nieper): Endobiyont
(Enderlein), Sihponospora polymerpha (Von Brehmer),
eritrosit ilaveleri.
7. Grip virüsü (Shope) domuzun akciğerlerinde
yaşar.
İslâmiyetin yasaklamasından dolayı Türkiye’de
domuz yetiştirilmesi ilgi görmemiştir. Tenha
yerlerde yaşayan yaban domuzları bâzan sürüler
hâlinde ekili ve dikili alanlara inerek büyük zararlar
yaparlar. Bu sebepten avlanması bütün yıl
serbest olan hayvanlar arasındadır.
Domuzla ilgili âyet ve hadîslerin meâlleri aşağıdadır:
Şöyle ki, Kur’ân-ı kerîmde yemesi harâm
olanlar; leş ve akıcı kan ve pis hınzır (domuz) ve
Allah’tan başkasının adı ile kesilmiş olandır.
(En’âm sûresi: 145)
Resûlullah efendimiz fetih yılı Mekke’deyken
buyurdu ki: “Allah ve Allah’ın Resûlü şarabın,
leşin, domuzun, putların alınmasını ve satılmasını
haram kıldı.”
Grip hastalığını yapan virüsün evcil hayvanlarda,
bilhassa domuzda bulunduğu ve bunlarda
ürediği Amerika’da tesbit edilmiş olup, Eczacılık
Bülteni 1974 senesi altıncı sayısında yazılıdır.
Bunun için evlerde köpek bulundurmamak, domuzdan
çok sakınmalıdır. Aynı zamanda etinde
trişin ve tenya (şerit) gibi bâzı parazitlerin de bulunduğu
ve buradan insanlara geçtiği eskiden beri
bilinmektedir.
Ayrıca Ottava Üniversitesi mütehassısları, on
altı millet üzerinde yaptıkları tetkiklerde domuz
etinin, karaciğerdeki öldürücü siroz hastalığına
sebeb olduğunu tespit ettiler.
DOMUZ
16
Eki