DÜŞÜNMEK geçi. f. (esk. türk. tüşmek,v
derinliğine ermek, anlamak’dan düş-ü-nmek).
Zihinde düşünceler meydana getirmek,
bir şey canlandırmak: O akşam yalnız
kalmak, sükûn içinde ■ düşünmek istiyordu
(H. E. Adıvar). Geçmiş günlerimi düşünüyorum
(N. Ataç). Böyle yattığın yerde /
Düşünür düşünür / Durursun (O. *V. Kanık).
|| Bir sonuca varmak amacıyle düşüncesini
soyut veya somut bir konuya yöneltmek:
Ben bu şayanı hayret sistemi düşünüyorum,
düşünüyorum da bir türlü aklımı
erdiremiyorum (N. Araz), [j Bir şeye
karşı ilgili ve titiz davranmak. Hep kendini
düşünüyorsun, biraz da arkadaşlarını düşün.
|| (Şu veya bu) Görüşte olmak: Siz de
benim gibi düşünüyorsunuz, dedi (A. H.
Tanpınar). || Tahmin etmek, mümkün saymak,
aklından geçirmek: Bir gün bir hükümet
memuru olacağımı düşünmemiştim
(Ş. S. Aydemir). Sonra onun belki gece
geleceğini düşündü (H. Z. yşaklıgil). ||
Tasarlamak: Şef ika’çığınızdan o kadar
bıktınız mı ki gece gündüz, beni evden
dışarı atmaktan başka bir şey düşünmüyorsunuz?
(Namık Kemal). || Değerlendirmek,
ayrıntılarını iyice incelemek: Millet
üstünde durur düşünürse, fetvanın maskaralığını
anlar, yüzyıllardan beri anamızı
ağlatmış fetva belâsından kurtuluruz
(K. Tahir). || Bilinmesi gereken şeyleri.’ bilmek,
onlar üstünde kafa yormak: Beni dînle,
öyle görüyorum ki, bu gözler artık beni
anlayabilecek kadar ıstırap çekmiş ve düşünmüş
(R. N. Güntekin). || Anlamağa,
çözmeğe çalışmak: Arapça okuduğu âyetlerin
ilk defa türkçesirıi düşünir ır, ilk defa
anlayan ve anlatan bir sesle okuyordu
(H. E. Adıvar). || Geçz. f. üzüntülü, düşünceli
olmak: Bu kadar düşünecek ne var,
elbet bir çare buluruz.
— dey. Düşünüp taşınmak, bir konu üzerinde
enine boyuna durmak: Bir süre düşündü,
taşındı: — Bu işi, yapsa yapsa
“bizimki yapabilir. Hele bir kere ona söyleyeyim
DÜŞÜNMEK
02
Kas