EBÛ MİDYEN MAĞRİBÎ; evliyânın büyüklerinden.
İsmi, Şu’ayb Haşan (Hüseyin veya Sinan)
olup, künyesi Ebû Midyen Mağribî’dir. Aslen
Endülüs’teki Becâye şehrindendir. Bugün İspanya’da
bir şehir olan Sevilla civârındaki Katniyona
kasabasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.
Fas’ta ve Becâye’de ikâmet etti. Cezâyir’deki Tlemsan’da
1197 (H. 594) senesinde seksen yaşlarında
vefât etti. Vefâtı için hicrî 580,590 ve başka târihler
de bildirilmiştir. Kabri tanınmakta ve ziyâret edilmektedir.
Kabrini ziyâret edip, kendisini vesîle
edilerek yapılan duânın kabul edildiği tecrübe edilmiştir.
Muhammed el- Hevârî rahmetullahi aleyh bu
hususta Tenbîh adlı bir kitab yazmıştır.
Ebû Midyen Mağribî, küçük yaşta îtikâd ve
amel bilgilerini öğrendi. Kur’ân-ı kerîmi ezberledi.
Bir müddet dokumacılık sanatı ile ilgilendi.İlme olan aşkı, onun Fas’taki müderrislerin yanına
gitmesine sebeb oldu. Orada ilim öğrendi.
Büyük âlim ve velî Ebû Ya’z-i Mağrîbî hazretlerinin
derslerine ve sohbetlerine devâm etti. Bir
müddet sonra hac için yola çıktı. Bu hac yolculuğu
sırasında Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleriyle
karşılaşıp, sohbetlerinde bulundu ve tasavvufun
inceliklerini öğrendi. Onun yanında kalbi
nûrlandı eşsiz sırlara kavuştu. Mâlikî mezhebi
fıkıh bilgilerinde yüksek bilgi sâhibi olan Ebû
Midyen Mağribî’nin, hac dönüşünde yerleştiği Becâye’de
ilim ve şöhreti çevreye yayıldı. Çok kimse
ilminden istifâde etti. Pekçok talebe yetiştirdi.
Talebeleri arasında Muhyiddîn-i Arabî gibi âlim ve
velîler yetişti. Bir şikâyet üzerine Muvahhidî Sultânının
emriyle Becâye’den Merrâkeş’e götürülürken
Tlemsan yakınlarında vefât etti. Oradaki
Rubât-ul-Ubbât’ta defnedildi. Sonra burada türbe
ve medreseler binâ edildi. Bilhassa Merînî sultanları,
Ebû Midyen Mağribî’nin türbesi civârında
câmi ve medreseler yaptırarak, oranın tam bir ilim
beldesi olmasına vesîle oldular. Sonra gelen sultan
ve emirler de gereken ihtimâmı gösterip bu mübârek
zâtın feyz ve bereketinden istifâde etmeye
çalıştılar.
Kerâmet ve menkıbeleri çoktur. Her hâliyle
cenâb-ı Hakk’ın seçtiği kullarındandı.
Haram ve şüphelilerden çok sakınırdı. Büyüklüğü
herkes tarafından bilinir, her taraftan insanlar
akın akın sohbetine gelirlerdi. Herkes kendisine
talebe olmak isterdi. Zamânın âlim ve çvliyâsı
onun şerefini ve yüksek mertebesini kabul etmişlerdi.
Yanma gelenler, huzûrunda edeple durur,
sohbetini dinlerlerdi. İnce, kibar ve zarîf bir zâttı.
Alçak gönüllü, haram ve şüphelilerden kaçan, hakîkat
ehliydi.
EBÛ MİDYEN MAĞRİBÎ
18
Eki